Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş, Balıkesir mitinginde Cumhurbaşkanı Erdoğan'ı ve Hükümeti eleştirdi, "İktidardan düşmemek için bütün ülkeyi ateşe verebilecek kadar çılgınlaşmış durumdalar. Bunları durdurmanın tek yolu bizim barajı aşmamızdır. Barajı aşacağız, barışı sağlayacağız. Barajı aşacağız demokrasinin ve özgürlüklerin teminatı olacağız" dedi. Diyanet'in kendisine yönelik sözlerine de ismini anmadan yanıt veren Selahattin Demirtaş, "Şimdi bize din dersi vermeye kalkanlar; önce yanınızdaki hırsızlara, soygunculara bakın. Bize iman dersi vereceğinize onlara din dersi verin" dedi. Demirtaş, miting sırasında bir kadının protestoda bulunması üzerine, "Düşüncelerini ifade etmek hanımefendinin hakkıdır. Hanımefendiye de nazik davranılsın" diyerek korumaları ve partilileri uyardı. Miting sonrası partililerimize tepki gösteren ve bozkurt işareti yapan gruba polis biber gazı ile müdahale etti.


Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş, Balıkesir'de Kuva-yı Milliye Meydanı'nda düzenlenen mitingde halka seslendi. Konuşmasına, genel seçimde büyük bir insanlık mesajının verileceğini söyleyerek başlayan Demirtaş, "7 Haziran'da gireceğiniz oy kabininde önünüzdeki oy pusulasında partilerin ve adaylarının isimleri gelecek. Ama unutmayın ki yapacağınız tercih sadece bir parti seçmek ve kimlerin milletvekili olacağı konusunda tercihte bulunmanın çok ötesinde bir tercih. Bunun çok ötesinde bir seçim olacak. Ya özgür, demokratik, eşitlikçi, adil bir yaşam, barış içinde bir yaşam ve Türkiye'nin her yerinde hiç kimsenin korkmadan, birbirinden çekinmeden, kimliğinden, mezhebinden, dilinden dolayı horlanmadan yaşayacağı bir ülke. Ya da diktatörlük ve tek adamlık sultası ve onun baskısı altında inleyen bir ülke tercihinde bulunulacak" dedi.


Bu ülkenin Gayri Safi Milli Hasıla'nın yüzde 80'nini sizler; yani alın teriyle kazananlar üretiyorlar

"Seçime iki parti giriyor; biz ve diktatöryallar"

Demirtaş, "Aslında bu seçime iki parti giriyor; Biz ve diktatöryallar. Yani ezilenlerin, çalışanların, alın teriyle üretenlerin, namusuyla yaşayan, helal lokma yiyenlerin partisi. Bir de hırsızların, soyguncuların partisi. İki çizgi, bu seçimde halkın huzuruna çıkacağız. Sizler Balıkesir'de yaşayan, merkezde, ilçelerine, köylerine, mahallelerine kadar her biriniz bulunduğunuz yerde alınterinizle ister tarlada, ister fabrikada, okulda, atölyede, devlet dairesinde alın terinizle üretip ülkenin ekonomisine katkılar sağlıyorsunuz. Sizler çalışıyorsunuz, üretiyorsunuz. Bu ülkenin Gayri Safi Milli Hasıla'nın yüzde 80'nini sizler; yani alın teriyle kazananlar üretiyorlar" dedi.


Madem bu vergileri topladın şimdi dağıtırken adaletli olmak lazım

"Yani nefes almak bile vergili"

Devlette ya da özel sektörde çalışanların vergilerinin maaşlarından peşin kesildiğini hatırlatan Demirtaş, şöyle devam etti:

"Yani Cumhurbaşkanı'nın bilmediği asgari ücret var ya? 'Bin lira' deyip geçtiği, 949 lirayla çalışmak zorunda kalan asgari ücretliler. Siz bu ülkenin yüzde 80 varlığını alınterinizle üretiyorsunuz. Her yerde bunu yapıyorsunuz. Sizler bunu üretirken, yani ülkeyi kalkındırırken, en büyük vergiyi de ödüyorsunuz.

Maaş alanlar, ya devletten ya da özel sektörden maaşla çalışanlar, sizin vergileriniz zaten peşin kesiliyor. Yani maaş alırken vergiyi kesiyorlar, sonra maaşınızı veriyorlar. Dolayısıyla tek kuruş vergi sektirmeden sizden alınıyor. Ülkenin vergilerinin yüzde 70'i de bu şekilde toplanıyor. Peki siz maaş alırken ödediğiniz vergi bitiyor mu? Hayır. Harcarken 'Nereye gidiyor?' diyorsunuz. Bakın neredeyse gelirinizin yüzde 30-40'ını peşin olarak sizden kesiyorlar. Ama siz aldanıp maaşı, yani vergisi ödenmiş helal parayı, o küçücük miktarı bile harcarken ekmek almaya gittiğinizde vergi ödüyorsunuz. Minibüse bindiğinizde, telefonda 'Alo' dediğinizde, arabanıza yakıt aldığınızda, bir çorap aldığınızda vergi ödüyorsunuz. Yani nefes almak bile vergili bu ülkede. Sizler bu şekilde de ülkede geri kalan yüzde 30 vergisini ödemiş oluyorsunuz. Neredeyse yüzde 95 vergi sizin cebinizden çıkıyor. Devletin hakkı, vergiyi topla. Madem bu vergileri topladın şimdi dağıtırken adaletli olmak lazım. O pay dağıtılırken adaletli bir şekilde dağıtılması gerekir."


"Protesto hanımefendinin hakkıdır"

Bu sırada miting alanı dışındaki bir kadından protesto sesleri yükselince HDP'liler ve koruma görevlileri hareketlendi. Partililerini sakinleştiren Demirtaş, "Sakin arkadaşlar, gerek yok. Protesto hakkıdır. Düşüncelerini ifade etmek hanımefendinin hakkıdır. Provokasyona gerek yok. Lütfen sakin olun. Hanımefendiye de nazik davranılsın. Koruma arkadaşlar; hanımefendiye nazik davranılsın. Saygı duyalım, daha sakin, provokasyona gerek yok" dedi.


Sarayda sultanlar bin liralık altın kaplama bardaktan su içiyorken, asgari ücretliyi alanlarda asla ve asla hakarete uğratmayacağız.

"Asgari ücretliye sadaka değil hakkını vereceğiz"

Ardından konuşmasını sürdüren Demirtaş, "Devletin topladığı vergileri dağıtırken adil olmak zorundayız. Çalışana, işçiye, esnafa, çiftçiye hak ettiği adil dağıtımı yapmak zorundayız. Yani sarayda sultanlar bin liralık altın kaplama bardaktan su içiyorken, asgari ücretliyi alanlarda asla ve asla hakarete uğratmayacağız. 1800 lira asgari ücret diyoruz. Kaynağı nereden bulacaksınız diyor. Yahu asgari ücretli dediğin bu ülkenin en fazla vergisini ödeyendir. Kaynak kendisidir, kendi alın teridir. Kaynağı emeğiyle kendisi üretiyor, sadaka vermiyorsun ki ona. Hakkını vereceğiz hakkını. Onun hakkını teslim edeceğiz. Yıllarca çalışıp emekli olanlar. Bu ülkede emekliliği hak edenler 1800 lira en az emekliye ödeyeceğiz dediğimizde yine 'Kaynağı nereden bulacaksınız?' diyorlar. Bu ülkede hırsızlık, yolsuzluk olmasın, israf, lüks olmasın değil 1800, emekliye 3 bin 600 lira verseniz bile ülkenin kaynağı bitmez" dedi.


Emekten yana ekonomiyi savunduğumuz için biz çılgın oluyoruz da 'İstanbul Boğazı'na alternatif kanal açacağız' diyenler çılgın olmuyor, onlar akıllı oluyorlar. Buysa çılgınlık vallahi çılgınız.

"Her zaman emekçiden yana olacağız"

Türkiye'nin dünyanın en zengin ülkelerinden biri olduğunu kaydeden Demirtaş, yeraltı, yerüstü zenginliği ve üretim gücünü, emeğe, çevreye, doğaya, işçiye saygılı yatırım ve büyüme politikasıyla geliştirilebileceğini söyledi. Üreticinin, tarımın, çiftçinin ve esnafın güçlendirilmesiyle asgari ücret 1800 liranın üstüne kendiliğinden çıkacağını belirtti. Hükümetin hayvancılığı, küçük üreticiyi bitirmeye çalıştığını kaydeden Demirtaş, şunları söyledi:

"Her yerde sanayileşme, her yerde büyük fabrikalar, büyük tarımsal yatırımlara ancak prim veriyorlar. Kesinlikle çiftçiyi, işçiyi bitirmeye çalışıyorlar. Nedir bundaki amaç? Burada küçük üretici, çiftçi olmasın istiyorlar. İşsiz kalın. Gidin fabrikaların kapısında dilenin istiyorlar. Ucuz işçi ol ki içeride çalışan işçi de bağırıp çağırmasın, sendikalı olmasın, hakkını aramasın. Çünkü dışarıda ne kadar işsiz varsa içeridekileri sömürmek o kadar kolay olur. Tarımı da hayvancılığı da bitiriyorlar, bitirmeye devam edecekler. Zeytincilik yapmayın istiyorlar. Onların umurunda değil. Bütün tarım arazilerini imara açıyorlar. 1/100.000'lik imar planıyla. Balıkesir, Çanakkale bölgelerini de kapsayan 1/100.000'lik planlarla bütün sahil kesimindeki turizm bölgelerini, o doğal SİT alanlarını artık yatırıma açacaklar. Hem sanayi bölgesi hem de büyük turizm işletmesi adı altında betonarme binalar dikecekler. Bunu yapmalarındaki amaç size iş mi yaratacaklar? Hayır. Köle olarak ancak siz orada çalışabilirsiniz.

Doğamız talan edilmesin, sularımız kirletilmesin, çocuklarımız zehirlenmesin, geleceğimiz karartılmasın diye bunlara karşıyız ve biz bunlara karşı olduğumuz için emekten yana ekonomiyi savunduğumuz için biz çılgın oluyoruz da; İstanbul Boğazı'na alternatif kanal açacağız diyenler çılgın olmuyor, onlar akıllı oluyorlar. Emekçiden yana olanları çılgın olarak nitelendiriyorlar. Buysa çılgınlık vallahi çılgınız. Halktan yanayız, her zaman emekçiden yana olacağız."


İktidardan düşmemek için bütün ülkeyi ateşe verebilecek kadar çılgınlaşmış durumdalar.

"Barajı aşacağız, barışı sağlayacağız"

HDP'nin ülkede siyaset yapma anlayışını değiştirmeye başladığını kaydeden Demirtaş şunları söyledi:

"HDP faşizmin, ırkçılığın artık bittiği bir dönemde siyasete damgasını vuruyor. Bu tür siyaset yapanlar artık Türkiye'de iktidara gelemeyeceklerini görecekler. 7 Haziran'da barajı aştığımızda inşallah halkın desteğiyle göreceksiniz, din tüccarları, faşizmden, ırkçılıktan beslenenler artık bu topraklarda bizi birbirimize düşüremeyecekler.

Ne yapacağız o halde? Sabırla, inatla, kararlılıkla çalışacağız. Her yere gideceğiz. Bize oy vermiş olsun veya olmasın mesajımızı her eve götüreceğiz. Biz bu ülkede barış, huzur, kardeşlik içinde, ama eşitlik ve adaletli bir yaşam kurmak istiyoruz. HDP'nin mesajı budur deyip her insanımıza, her kardeşimize bunu götüreceğiz. İnanın ki göreceksiniz ırkçılık ve faşizm ve din sömürüsü üzerinden beslenenleri bir kenara bırakın, Türkiye'nin tamamını bu mesajı gönül birliğiyle karşılayacak. Karadeniz'den Ege'ye, Trakya'ya, Akdeniz'den İç Anadolu'ya, Doğu'ya, Güneydoğu'ya her yerde bu kardeşlik ve barış mesajımız destek bulacak. Bu selamımıza dostluk cevabı ile büyük bir bağ kuracağız. Bunu engellemek için AKP şürekâsı Cumhurbaşkanı, Başbakan olmak üzere her yerde provokasyon yaptırıyorlar. Türkiye'nin her yerinde yaşanan provokasyonlar bizatihi AKP örgütlerinin provokasyonudur. O kadar çılgınlaşmış durumdalar. İktidardan düşmemek için bütün ülkeyi ateşe verebilecek kadar çılgınlaşmış durumdalar. Bunları durdurmanın tek yolu bizim barajı aşmamızdır. Bu nedenle bütün Türkiye'den destek istiyoruz. Barajı aşacağız, barışı sağlayacağız. Barajı aşacağız demokrasinin ve özgürlüklerin teminatı olacağız ve kesinlikli AKP diktasına bu ülkede izin vermeyeceğiz."


Sizin ödediğiniz her kuruş vergi bütçeyi oluşturuyor ve bütçeden Cumhurbaşkanlığı payı ayrılıyor. Ben şahsen kendi payıma düşen kısmı helal etmiyorum

"Ülkeyi kamplaştırma, kutuplaştırma siyaseti tam da budur"

Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın halkın parasıyla HDP'nin baraj altında kalması için kampanya ürettiğini söyleyen Demirtaş, şöyle devam etti:

"Bunu da hiç sıkılmadan söyleyebiliyor. 'Ben devletin parasıyla miting yapıyorum, ne olmuş benim hakkımdır' diyor. Bakın sizin verdiğiniz vergiler o bütçeye gidiyor. Sizin ödediğiniz her kuruş vergi bütçeyi oluşturuyor ve bütçeden Cumhurbaşkanlığı payı ayrılıyor. Ben şahsen kendi payıma düşen kısmı helal etmiyorum. Bizim adımıza helal etmiyorum, kusura bakma. Neyin hakkıymış? Bir Cumhurbaşkanı ülkeyi bu kadar ateşe atabilir mi yahu? Sen bir Cumhurbaşkanı olarak meydan meydan dolaşıp bütün partileri ve bütün seçim faaliyetlerini kardeşlik temelinde yapmaya çalışsan daha doğru olmaz mı? Sen ülkeyi karış karış dolaşıp, bütün siyasi partiler özgürce seçim çalışması yapabilsin diye tansiyonu düşürsen daha iyi olmaz mı? Fakat derdi bu değil. Gittiği her yerde bizi yuhalatıyor. Gittiği her yerde inancımızı, kimliğimizi, partimizi yuhalatır. Bir Cumhurbaşkanına bu yakışır mı Allah aşkına! Bakın işte bu ülkeyi kamplaştırma, kutuplaştırma siyaseti tam da budur. Ülkede gerilim yaratma siyaseti tam da budur. Sonra dönüp 'HDP şiddetten besleniyor' diyor. Seçim kampanyası başladığından bu yana 41 tane seçim büromuz, il ve ilçe teşkilatımız saldırıya uğradı, yakıldı, yıkıldı."


Bize din dersi vermeye kalkanlar, önce yanınızdaki hırsızlara, soygunculara bakın

"Bunların yalanlarını en iyi sandığa gömerek bitiririz"

Provokasyonlara gelmeyeceklerini söyleyen Demirtaş, konuşmasının sonunda şunları söyledi:

"Özellikle din tüccarlığı yapanların tezgahına asla düşmeyin. Her yerde bakın bizi İslam, din karşıtı diye yuhalatıyor. Yani bunun takdirini ben halkımıza bırakıyorum. Kimsenin bir diğerinin imanını, inancını sorgulama hakkı yok. Benim ve sizin imanımızı ancak yaradan Allah sorgular. Zannedersiniz ki ellerinde bir imanölçer var, herkesin imanını ölçüyorlar, notunu veriyorlar. Sen inanıyorsun, sen inanmıyorsun diye. Hiç kusura bakmasınlar ama Allah'tan başkasına hesap vermek zorunda değiliz. Mahşer günü gelecek hepimizi ismimizle çağıracaklar. Sen ismimi söylemesen bile kıyamette ismimizle çağıracaklar. Sana da soracaklar, bana da soracaklar. O gün geldiğinde bizzat sorulacak sorular arasında Diyanet İşleri Başkanlığı yoktur. Bize din bilgisi sormayacaklar, imanımızı soracaklar, iman bilgisini soracaklar. Oradan kim geçecek kim kalacak Allah bilir. İlkokul seviyesinde bile din bilgisi olup olmaması önemli değil. Bakın ordinaryüs profesör din alimi de olsa, dinin, inancın yoksa zerre kadar o din bilgisinin hükmü yoktur. Şimdi bize din dersi vermeye kalkanlar; önce yanınızdaki hırsızlara, soygunculara bakın. Bize iman dersi vereceğinize onlara din dersi verin. Bunların yalanlarını en iyi sandığa gömerek bitiririz.

IŞİD barbarlığı karşısında El-Kaide ve benzeri faşizan, tecavüzcü, barbar örgütler karşısında sesi çıkmayanlar; onların İslam'a verdiği zarara ses çıkartmayanlar sözde ben İslam'a zarar veriyorum diye meydanlarda yuhalatıyorlar. IŞİD ile kol kola olanlar kusura bakmasınlar; önce onun hesabını verin."