Başaran: 8 Mart direnişi Newroz’a yansıyacak

Kadın Meclisi Sözcümüz Ayşe Acar Başaran'ın Mezopotamya Ajansı'na verdiği röportaj:

Dünyanın birçok yerinde 8 Mart’ta alanlara çıkan kadınların, bu yüzyılın kadın yüz yılı olacağı tespitini doğruladıklarını söyleyen HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, “Kadın dayanışmasını, ittifakını büyütüp hep beraber özgürleşmeliyiz” dedi. 

Demokrasi ittifakına ve ortak mücadeleye dair tartışmaların ve çalışmaların yürütüldüğü bir süreçte 8 Mart alanlarına inen kadınlar, coşkuları ve kararlılıklarıyla kadın ittifakı ve dayanışmasının gücünü bir kez daha gösterdi. 8 Mart’ta “Dem dema azadiya jinan e” (Kadın özgürlük zamanı) şiarıyla alanları dolduran kadınlar, “Dem dema serkeftinê ye” (Şimdi Kazanma Zamanı) şiarıyla Newroz’a hazırlanıyor. 

Kadınların alanlarda hep bir dayanışma içinde olduğunu vurgulayan Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, 8 Mart’larda oluşturdukları dayanışma ve ittifak halinin Newroz’a ve önümüzdeki sürece yansımalarının da olacağını söyledi. Acar ile kadın ittifakını, 8 Mart coşkusunu konuştuk. 

HDP’nin çağrısıyla demokrasi ittifakı, ortak mücadele için bir araya gelen partiler, toplantılar gerçekleştirdi, deklarasyonlar açıkladı. Kadınlar ortak mücadele ve demokrasi ittifakı tartışmalarının neresinde?

Türkiye’de uzun bir süredir ittifak tartışmaları yürütülüyor. Ama bu ülkenin başka bir ihtiyacı var. Sadece seçimlerde bir araya gelme, seçime ortak listeyle girme değil, başka ihtiyaçların olduğu açık. Bu da HDK ve HDP’nin kuruluşundan beri ortaya koyduğu bir tespit. Dünyanın tümünde olduğu gibi bu ülkede de sağ popülist erkek egemen bir rejim inşası gerçekleştirilmeye çalışılıyor. Bunun alternatifi olarak ise ona biraz daha görece restore eden başka bir hattın örüldüğünü görüyoruz. İki hat var, ama bu iki hattın esasen birbirinden çok farklı olmadığı da açık. Tam da bu nedenle partimizin de içinde bulunduğu birçok parti ve örgüt bir araya geldi. Demokrasi, özgürlük için, işçinin emekçinin ezildiği bir sistemdense eşit gelir dağılımının sağlanabileceği bir sistemin inşası, ekolojik yıkım karşısında başka bir yolun örülebileceği gerçekliğiyle bir araya gelindi. Ortak tartışmalar yürütülüyor. “Kadınlar olarak ittifak tartışmasının neresindeyiz?” ya da “Nerede kendimizi konumlandırmamız gerekiyor?” meselesi önümüze alıp tartışmamız gereken bir mevzu. Biz hem HDP Kadın Meclisi hem de bileşenlerimizle bunun tartışmalarını yürüttük. Başka zeminlerden de kadınların bu tartışmaları yürütmeye başladıklarını gözlemliyoruz. Ama hepimiz açısından esaslı bir gündem olarak önümüze almamız gereken bir mesele. 

CHP ve İYİ Parti ile birlikte 6 muhalefet partisi, “Güçlendirilmiş Parlamenter Sistem” çağrısıyla bir araya geldi. Bu toplantılarda ve açıklanan metinlerde kadınların ihtiyaçlarına cevap olabilecek ya da kadın perspektifiyle bir gelecek örme iddiası var mıydı?

AKP-MHP ittifakı 2023’ten sonra ‘yeni bir Türkiye’ inşasına girişiyor. Karşısındaki cephe Millet İttifakı kendisine göre bir restorasyonla bu süreci yürütmeye çalışıyor. Ancak bu iki ittifak açısından da kadınların sözünün olmadığını ve kadın perspektifiyle bir gelecek örme iddiasının olmadığını görüyoruz. Erkekler masaların etrafında toplanıyor, ittifak tartışmaları yürütüyor. Toplumun yarısı olan kadınlar ne düşünür ne ister ya da kadınlar bu geleceğin neresinde olacak diye bir gündemlerinin olmadığını görüyoruz. Bazı deklarasyonlar ifade ediliyor ama en nihayetinde kadınlar adına karar veren, bir yaşam standardı belirleyen perspektifin ötesinde değil. Ama yeni Türkiye inşasında demokratik Cumhuriyet inşa edilecekse bunun içerisinde kadınların olmaması kabul edilemez. Kadınları dahil etmediğinizde büyük bir kesimin, toplumun yarısının fikrini yok saymış oluyorsunuz. Yeni Türkiye inşasında demokratik rejim iddiaları var ama hala erkek egemen perspektifle inşa edilmiş partilerle bunu yürüteceksiniz. Erkek egemenliğinin kodlarının inşasına göre gideceksiniz. Buradan demokrasi ortaya çıkar mı? Hayır.  

Demokrasi İttifakı ortak mücadele zemininde kadının sözünün, iradesinin yansıması için nasıl bir zemin var?

Bizim tecrübelerimiz var, modeller var. Bizim yerelde ve parti içinde uyguladığımız eşbaşkanlık sistemi, eşit temsiliyet modellerimiz var. Kadın ve erkeğin bir arada yolu ördüğü ve beraber yürüdüğü projelerimiz var. Bunu yok saydığınızda ortaya çıkacak şey birbirinin kötü taklitlerinin ötesine geçemez. Ama artık kadınlar kötünün iyisini kabul etmiyor. Tek adam rejimi var, bir de onun biraz restore edilmiş hali ama kadınlara ‘vitrinde’ görüntüde konumlandırıldığı, kadının düşüncesinin neredeyse siyasetin içerisinde olmadığı bir yeniyi inşa edecekseniz bu kadınlar açısından artık kabul edilemez. Sadece kadınların temsiliyeti açısından da değil, bir problem çözme yönteminde bile kadın bakış açısı olmadığı zaman erkek egemenliğinin nasıl çözümler ürettiğine bin yıllardır şahidiz. Beş bin yıldır erkek egemen devletli sistemlerin faturasını bütün toplum olarak ödüyoruz. Savaşlar bunların bir sonucu. Bunun faturasını da kadınlar ödüyor. 

Bu ülkenin en temel sorunlarını erkek egemen bir bakış açısıyla, bir sömürge yaklaşımıyla çözerseniz, yine sonuçsuz kalacağınızı görürsünüz. Kürt sorunu bunlardan biri. Kadınlar artık, ‘sadece eşit temsiliyet sağlayalım kadın meselelerinde sözümüzü ortaya koyalım’ demiyorlar. En temel gündemlerde kadınların söz hakkı ve dönüştürücü güçte düşünceleri var. Tüm sorunları gündemimize alıp bir araya gelişin tartışmalarına ihtiyaç olduğunu düşünüyoruz. HDP zaten bir ittifak partisi, çok farklı kesimlerden kadın arkadaşlarımız bir araya gelip ortak mücadele yürütüyor. Zaten demokratik ulus perspektifiyle yaklaşan ve bunu kadın öncülüğünde gerçekleştiren bir partiyiz, bunu nasıl geliştireceğimizin tartışmasını yürütüyoruz. 8 Mart’ta da olduğu gibi tüm kimlikler bir tarafa bırakılır, kadın kimliğiyle sokağa çıkarız. Bunu geliştirmenin şuan hem tartışmalarını hem de çalışmalarını yürütüyoruz. 

Oldukça coşkulu karşılanan 8 Mart kutlamaları nasıl bir tablo ortaya çıkardı? 

TJA ve HDP olarak “Birlikte Değiştireceğiz, Şimdi Kadın Zamanı” şiarıyla alanlara çıktık. Türkiye, Kürdistan ve dünyanın dört bir yanında alanlara, meydanlara, sokaklara çıkan kadınlar bu yüzyıl kadınların yüz yılı tespitini doğruladılar. Erkek egemen, sağ popülist rejimler ne kadar saldırı geliştirirse geliştirsin, ne kadar yaşamımızı daraltmaya çalışırlarsa çalışsınlar, başaramıyorlar. Kadınlar tüm dünyada ortak saldırılarla karşı karşıyalar. Ama ulus devletler açısında bir başarısızlık, kadınlar açısında ise başarı var. Bu 8 Mart’ta tecrit, cezaevindeki kadın hasta tutsaklar şahsında hasta tutsaklar, kazanımlarımıza ve irademize saldırı, İstanbul Sözleşmesi, Semra Güzel arkadaşımızın durumu, kadına yönelik şiddet bizim temel gündemlerimizdi. Kadınlar tüm barikatları aşarak alanlara girdiler. Kadınlar, rejimin barikatlarıyla karşı karşıya kaldı. Neredeyse cezaevi koşullarında benzer bir biçimde aramaya tabi tutuldular. Ama en nihayetinde kadınlar bu döneme damgasını vuracağını bir kez daha gösterdi. İktidara ve devlete de büyük bir mesajdı. Biz geri adım atmayacağız. Çünkü ne kaybedeceğimizin farkındayız. Yaşamlarımızı koruyan kazanımlarımız hedefte, bunun karşısında geri adım atmamız çok fazla şey kaybettiriyor. Yaşamlarımıza, özgürlüklerimize, geleceğimize mal oluyor. Kadınlar zaten sürekli bir mücadele halindeydi ama uzun bir süredir bu kadar coşkulu bir 8 Mart geçirmemiştik. Son yılların en güçlü, kararlı renkli 8 Mart’ıydı. Özellikle gençlerin katılımı dikkat çekiciydi. Siyasetten politikadan uzak durması için her türlü argümanın kullanıldığı genç kadınların yoğunluğu dikkat çekiciydi. Bunların hepsi bir cevaptı. 

Kadın mücadelesinde böylesi önemli günlerde açığa çıkan sinerji kadın ittifakının gücünü de açığa çıkarıyor. Açığa çıkan bu kadın dayanışması ve ittifakının önümüzdeki sürece yansımalarını nasıl göreceğiz?

Kadınlar alanlarda zaten sürekli kol kola ve dayanışma içerisindeler. Bir dayanışma ve ittifak hali var. Bunun yansımaları da görünmeye başlandı bile. Eğer bazı siyasetlerde kısmi bir dönüşüm yaşandıysa, bu da kadın mücadelesinin etkisidir. Bazı partilerin eşit temsiliyet konusunu, İstanbul Sözleşmesi’ni gündeme alması hiç tesadüfi değil. Biz HDP Kadın Meclis olarak da gücümüzü Kürt kadın hareketinin örgütlü mücadelesinden, feminist kadınların verdiği mücadeleden, Türkiye kadın hareketinin yürüttüğü mücadele ve toplamının mirası üzerinden kendimizi var edip ilerletiyoruz. Tek başına olmuyor. Bu sistemin tek etkileneni ben değilim ama hiçbirimiz de dışında değiliz. İktidarın sözcüleri ve iktidarın içindeki kadınlar da bu rejimin yönelimine maruz kalıyorlar. Bunu kabul etmeyebilirler ama tarihsel gerçeklik bunu gösteriyor. Sonuçta onlara da bir konum belirleniyor. Bir masa oluşturulduğunda çok eleştiri almamak için ‘bir kadın da olsun mantığıyla’ kadın çağrılıyor. Biz de özgürleşme yolundayız. Kadın dayanışmasını, ittifakını büyütüp hep beraber özgürleşmeliyiz. 

Sadece rehin olanlar değil, biz de topluma dayatılan esaretin bir parçasıyız. Esir alınmışız. Bedenimizle ilgili karar veremiyoruz. Büyük adamlar toplanıyor bizimle, geleceğimizle, siyasette varlığımızla ilgili ya da ülkenin geleceğiyle ilgili karar veriyor. Biz de bunun bir tarafıyız. Ortak mücadele, dayanışma ve ittifaktan başka bir yolumuz yok. Kadınlar zaten tüm bir araya geliş ve ittifak tartışmalarına göre öndeler. Biz kadına yönelik şiddet karşısında, kadın kazanımlarımıza saldırıda, kazanımlarımızı büyütmek için bir araya geliyoruz. Biz bunu daha çok geliştirebiliriz. İktidarın biz kadınları ayrıştırması da çok zor. Çok çabaladılar. Kürt kadınlarının TJA ve Rosa Kadın Derneği üzerinden terörize etmeye, yalnızlaştırmaya çalıştılar ama kadınlar bunun da farkındalar. Kurnaz erkekliğin kadınları nasıl birbirinden ayrıştırdığı, birini ‘makul’ görüp birini ‘cadı’ olarak yaftaladığını tarihsel deneyimlerinden biliyor. Kadınlar bu tartışmaları da çok gündemine almıyor, oyuna gelmiyorlar. Bir arada kenetlenmiş durumdalar ama daha ileriye taşıyıp yaşamımızı öreceğimize de inanıyorum. 

Peki kadın mücadelesinin toplumsal mücadeleye etki düzeyi nedir?

Bence 8 Mart ve Newroz bile buna çok iyi bir örnekti. Kadınların öncülük ettiği mücadelelerin başarılı olma olasılığı çok yüksek. Tarihsel örnekleri var. 8 Mart ve Newroz’da tam da buna denk gelecek günler. Kadınlar 8 Mart’ta gösterdikleri coşkuyu, kararlılık ve dirençle her sokağa çıktıklarında o akış bir de Newroz’a sağlanmış oluyor. Bugün Türkiye ve Kürdistan’ın dört bir yanında tüm direniş alanlarında, kadınların öncülük etmesi tesadüf değil. Çoklu bir mücadele yürüttüklerinin ve bu mücadelenin toplumda dönüşüm yarattığının farkında olarak bunu yürütüyorlar. Kadının özgürleştiği yerde nasıl bir toplumsal dönüşümün olduğunu, birikmiş iktidar ilişkilerinin nasıl dağıldığını, komünal bir ekonomik bakış açısının nasıl geliştiğini, ilerlediğini doğayla nasıl dost bir ilişki kurulduğunu görüyoruz. Ekolojik mücadele alanında ön planda olan kadınlar. Toprağını koruyan, ağacını koruyan kadınlar. Bu kadar doğayla ortak yaşam perspektifleri var kadınların. Çünkü doğaya bir egemenlik ilişkisi kurmuyorlar. O zaman erkek egemen kapitalist düzenin bir alanı kalmıyor onun için bu kadar saldırı geliştiriyor. Kapitalist düzenler, ulus-devlet mantığı bu ilişkiler üzerinden kendisini var ediyor. Bu nedenle kadın öncülüğünde kadın özgürlük kurtuluş ideolojisiyle bir yeniyi yaratmanın, olması gereken özün bu olduğunu ve değiştirecek gücümüz olduğunu ifade ediyoruz. 

Kadınların 8 Mart coşkusu bu yılki Newroz’a nasıl yansıyacak?

Bu 8 Mart hem renkleriyle hem direniş ruhuyla hem de coşkusuyla son dönemlerin en coşkulu 8 Martı’ydı. Kadınların bu direnişi, kararlılığı ve coşkuyu Newroz’a da yansıyacak. 8 Mart için, “Birlikte Değiştireceğiz, Şimdi Kadın Zamanı” dedik. Bu Newroz’da da “Şimdi Kazanma Zamanı” diyoruz ve başarı zamanı olacak. Sadece mücadele değil, biz bu Newroz’un başarıya gidecek yolun ilk taşı olduğunu söylüyoruz. Tüm bu mücadelenin sonucunda ortak kazanım elde edeceğimiz bir Newroz olacak. Erkenden Newroz kutlamaya, heyecanı yaşamaya başladık. Herkesin bu yılki Newroz’u şimdiden kutluyorum. Tüm kadınları Newroz alanlarını doldurmaya, kadın rengini Newroz alanlarına taşımaya davet ediyorum. 8 Mart’ta birçok şey yeterli gelmediyse bu coşkumuzun eksik kalan kısmını hep beraber Newroz alanlarında tamamlayalım. 

Röportaj: Zemo Ağgöz

13 Mart 2022