Başaran: Çocuk istismarı hepimizin sorunuysa verdiğimiz önergelere niye cevap vermiyorsunuz?

Kadın Meclisi Sözcümüz Ayşe Acar Başaran, TBMM Genel Kurulunda devam eden Merkezi Bütçe Teklifi görüşmelerinde Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı üzerine konuşma yaptı. Başaran, şunları söyledi: 

Faize 666 milyar aktarılırken Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının toplamına 149 milyar aktarıldı

Bu bütçe kadınların, yoksulların, emekçilerin, gençlerin bütçesi değil. Bu bütçe, bütçe görüşmelerinde de ifade ettiğimiz gibi yine burada defaten ifade ettiğimiz gibi savaşın, rantın, faizin bütçesidir. Bakın bütçe kalemleri incelendiğinde bu tablo çok net bir biçimde ortaya çıkıyor. Sadece faize 666 milyar aktarılmış ama Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının toplamına 149 milyar aktarıldı. Yani; neredeyse faize aktarılan bütçe Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığının toplamına ayrılan bütçenin neredeyse 4 katı. Şimdi AKP, hep 2002’yi bir milat olarak kabul ediyor. 2002’den bugüne yaptığı düzenlemelerden söz ediyor. Evet, AKP bu süreç içerisinde bir ileriye gittiyse kadın açısından 10-20 adım geriye gitmiş oldu.  

AKP kadın erkek eşitsizliğini derinleştirmekten başka hiçbir şey yapmadı

2002’den 2011 yılına kadar kadınların verdiği büyük mücadele ile birtakım düzenlemeler getirildi. Ancak 2011’de Kadın Bakanlığı lağvedildi, kadınlar Aile Bakanlığının içerisine sıkıştırıldı. Bu süreçten beri kadınlar bağımsız, özgür bireyler olarak değil; ailenin bir parçası olarak tanımlandı. Kadınların yaşamını daraltmaktan, erkek egemenliğini teşvikten, kadın erkek eşitsizliğini derinleştirmekten başka hiçbir şey yapmadı. Bunu eylemlerinden, söylemlerinden, yaşamımıza olan yansımalarından her gün görüyoruz.

Ailenin de demokratikleşmesi lazım

AKP iktidarı uzun bir süredir kadın düşmanı politikaları sürekli bir biçimde işletiyor. Kadınları bireyliğinden, haklarından soyutlayarak, “kutsal aile” ve “kutsal annelik” söylemleri üzerinden gidiyor. Kadınlar bunu ifade ettiğinde hemen aile düşmanı olarak lanse edildiler. Evet aile bir hakikat ama ailenin içinde de problemler var. Ailenin de demokratikleşmesi lazım. Aile diyip bütün aile içindeki suçları, problemleri görmezden gelmeyin diyoruz. Kadınlar bireydir, çocuklar bireydir. Sadece anne, çocuk, kızkardeş, bacı ifadelerinin ısrarla söylüyoruz. Ama ne kadar ısrar edersek edelim bu politikalar devam ediyor. Tabii ki AKP iktidarının kadın düşmanı politikaları yalnızca bakanlık adından kadını silmekle kalmadı; İstanbul Sözleşmesi’nden geri çekildiler, kürtajı fiilen yasakladılar, OHAL KHK'leri ile onlarca kadın kurumunu kapattılar, 4’üncü yargı paketinin 13. maddesinde suçlara “somut delil” şartı getirerek çocuğun üstün faydası ve kadının beyanı ilkelerini yok saydılar, kadın mücadelesine mümkün olan her şekilde saldırdılar.

Kadın temsiliyeti artışında esas öncü rolü oynayan HDP ve kadın mücadelesidir 

Bir de biliyorsunuz Aile Bakanlarının olduğu tüm platformlarda -ulusal ve uluslararası platformlarda-Meclisteki kadın temsiliyetinin artışından söz ediyor. Evet, Meclise giren kadın milletvekili oranı 2007 yılında yüzde 9,1 iken bu oran 2021 yılında yüzde 17,4’e yükseldi. Doğru kadın temsiliyetinde bir artış var. Ama bu kadın temsiliyeti artışından esas öncü rolü oynayan HDP ve kadın mücadelesini hiç dillendirmiyor, hatta yetmiyor kadın mücadelesine, partimize sistematik bir biçimde saldırı gerçekleştiriyor. Bugün partimiz kapatma davası ile yüzyüze. Bu da yetmiyor, kadın temsiliyetini Meclisten silmeye çalışıyor. Semra Güzel ve Leyla Güven. İki arkadaşımız. Semra Güzel hakkında manipülasyon yapılarak hedef gösterildi, dokunulmazlığı kaldırıldı ve tutuklandı. Leyla Güven’in milletvekilliği düşürüldü. Bırakın kadın temsiliyetini artırmayı kadın temsiliyetini azaltan bir yaklaşım söz konusu.  

Kadın kurumlarının kapatılmasıyla kadınların başvuracağı mekanizmalar ortadan kalktı 

Sadece Meclis temsiliyetinden söz etmiyoruz. Bir de yerel yönetimlerde benzer bir tablo var. 31 Mart yerel seçimlerinde AKP’nin 1000’i aşkın adayından yalnızca 25’i kadın, bunlardan sadece 6 tanesi seçildi. Buna karşılık HDP olarak 2019 yerel seçimlerinde kazanılan 65 belediyenin 61’inde eşbaşkanlık sistemi uyguladık. Dünyada biricik örnektir, tüm dünyada örnek gösterilen bu sistem Türkiye’de hedef gösteriliyor. Ne yapıldı? Türlü gerekçelerle belediyelerimize kayyım atandı. Yalanlarla, iftiralarla, suç üreterek bunların hiçbiri dosyada da yok. 22 belediye eşbaşkanımız tutuklandı, kadın kurumlarının kapısına kilit vuruldu, belediyelerdeki kadın birimlerine erkekler atandı. Kadın kurumlarının kapatılmasıyla beraber kadınlara yönelik şiddet vakalarında ciddi artışlar açığa çıktı. Çünkü kadınların başvuracağı mekanizmalar ortadan kalktı. 

AKP hükümetleri döneminde, kadın bakan sayısı 1 veya 2’yi geçmedi

Gelelim Bakanlıklara! AKP hükümetleri döneminde, kadın bakan sayısı 1 veya 2’yi geçmedi. Bunlar “aile”, “kadın” ve “sosyal işlerle” ilgili bakanlıklar oldu. Kadınlar siyasette icra bakanlıkları olarak bilinen İçişleri, Dışişleri, Adalet ve Milli Savunma gibi bakanlıklara getirilmedi. AKP Hükümetleri döneminde yalnızca Nimet Çubukçu bir dönem Milli Eğitim Bakanlığı görevine getirildi. Toplamda gelen icracı bakanlıklar bir parmağın elini geçmez. 

Kadınların şiddet görme meselesi bir savaş tablosu ve kırımdır 

Kadınlara “sembolik de olsa bir iki tane bayan milletvekili” diyen bu iktidardan aslında biz çok fazla bir şey beklemiyoruz. Aldığı önlemler de göstermelik kaldı.  2022 yılında -verilere Aralık ayının henüz eklenmemiş haliyle- Türkiye’de en az 310 kadını erkekler katletti, en az 222 kadın da şüpheli bir şekilde yaşamını yitirdi. Kadınların şiddet görme meselesi bir savaş tablosu, bir kırımdır artık. Kadın kırımına varan bir şiddet var. Ama kadınlar defalarca başvuru yapmalarına rağmen gerekli yardım ve destekleri alamıyorlar. İzmir’de Hülya Şellavcı, kendisini katleden Kaffar Yeğin hakkında tehdit edildiği gerekçesiyle 4 kez suç duyurusunda bulundu ve uzaklaştırma kararı aldırdı, Yemen Akoda’nın kızı, annesi katledildiğinde “50 kere şikayet ettik” diyerek feryat etti. 

Elektronik kelepçe suç failleri erkeklere değil, şiddete karşı mücadele eden kadınlara uygulandı

Aile Bakanlığı tedbir olarak erkeklere elektronik kelepçe getirdiğini söylüyor. Ancak bu elektronik kelepçeler, maalesef suç failleri erkeklere değil, şiddete karşı mücadele eden kadınlara uygulandı. Şimdi buradan bakana bir kez daha soruyoruz: Kadına yönelik şiddet verilerini neden paylaşmıyorsunuz? Koruma altında bu ülkede kaç kadın katledildi? Bu konuda ihmali olan, görevini yapmayan kişilerle ilgili herhangi bir soruşturma başlattınız mı ya da suç duyurusunda bulundunuz mu? 

Sığınmaevlerinin kabul koşulları ve güvenlikleri açısından büyük zaafiyetler var

Bakan sığınmaevleri ile ilgili çok güzel işler yaptığını söylüyor. Sığınmaevleri yetersiz. Bunu tespit edelim. Bunu hem kadın kurumları hem de biz ısrarla söylüyoruz. Bir de bu sığınmaevlerinin kabul koşulları ve güvenlikleri açısından büyük zaafiyetler var. 2017’de Kastamonu'da sığınma evinde kalan Naime K., şiddet gördüğü eşi tarafından Aile ve Sosyal Politikalar İl Müdürlüğü servisinde katledildi. 2020 yılında Bingöl'deki evinden kaçıp İstanbul'da sığınmaevine yerleşen Zeynep Topal, yerini öğrenen eşi tarafından Bingöl'e geri götürüldü, sonrasında katledildi. Bazı illerde o kadar güvenliksiz sığınmaevleri var ki durakların halk içerisinde adı olmuş. “Şu sığınmaevinde inelim” diye toplum içinde bilinen yerler. Böyle mi kadınların güvenliğini sağlayacaksınız? Ayrıca sığınmaevlerindeki gerçekten güvenlik ve kabul koşullarının ne kadar problemli olduğunu biliyoruz. 

Kürt coğrafyasında genç kadınlara özel savaş politikaları uygulanıyor

Türkiye’de kadına yönelik şiddeti koruma mekanizmalarının işlememesiyle, yargının kadınları suçlayan bir pozisyonda olması, erkeklik indirimleriyle, beraatlerle, tutuksuz yargılamalarla devam ettirilirken bir de 2015 yılında Kürt sorununda demokratik yöntemlerden vazgeçilmesinden bu yana savaş ve çatışma kararının alınmasıyla beraber Kürt coğrafyasında kadınlara, genç kadınlara özel savaş politikaları uygulanıyor. İpek Er, tecavüze uğradığı ve ölüme sürüklenmesine neden olan Musa Orhan’a 10 yıl ceza aldı ama serbest bırakıldı. Gülistan Doku hala kayıp, hala bulunamadı. Gülistan Doku’nun kaybolması neden olan kişi adli kontrolle serbest bırakılmıştı  imza atmaya hiç gitmemiş, ama kendisine tebliğ bile edilmemiş. Ya bırakın bu ülkede bir kadın sadece fikrini ifade ettiği için apar topar gözaltına alınıyor, bir defa imzaya gitmesin hemen cezaevine gönderiliyor, ama erkekler koruyup kollanıyor. 

Bu ülkede devletin verdiği silahlarla kadınlar katlediliyor

Bölgede çalışan kadın kurumlarına gelen şikayetlere göre özellikle üniformalı erkeklerin Kürt kadınlarla ilişki geliştirmeye çalıştığı, cinsel-duygusal istismar uyguladığı, kadınların bu failleri şikayet ettikleri durumlarda karakolda şikayetlerinin alınmadığı gibi durumlar söz konusu. Ayrıca korucu silahı ile bu ülkede devletin verdiği silahlarla kadınlar katlediliyor. Şırnak’ta Firdevs Babat, Urfa’da Aysel Yaşar bu yıl korucu silahı ile katledildi. “Gözaltında cinsel taciz ve tecavüze karşı hukuki yardım bürosu” 2021 yılı içerisinde 36 kadının gözaltında cinsel tacize uğradığını fakat tek bir görevlinin dahi ceza almadığını açıkladı. Daha onlarca örnek var maalesef, Kürt illerinde kadınlar şiddetin bambaşka bir boyutuyla yüz yüze. Garibe Gezer yine bir Kürt kadınıydı. Yine cezaevinde işkence yapıldığına dair görüntüler kamuoyuna servis edildi ama bu konuyla ilgili takipsizlik kararı verildi. İşte daha onlarca örneğini verebiliriz. 

Gözaltına alınan TJA aktivistlerine muhalif olan herkese uygulandığı gibi “terör” kılıfı uyduruldu

Bütün bunlar olurken çocuklar için yaşam alanı yaratılmasını savunan ne kadar kadın örgütü varsa 2016 yılında hepsinin kapısına kilit vuruldu, kayyımlar atandı. Bir taraftan Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformuna kapatma davası açıldı, 25 Kasım’da alanlara çıkan kadınlara saldırıldı. Bu, bir görüntüsü ama bunlar gibi onlarca örnek gösterebilirim size. 25 Kasım tüm dünyada Kadına Yönelik Şiddetle Uluslararası Mücadele ve Dayanışma Günü olarak kabul edilen günde kadınlar kolluğun şiddetine uğradı, gözaltına alındı, bacakları, ayakları kırıldı. kadınların kolları kırıldı. Böyle bir tabloda kadına yönelik şiddetle mücadele ettiğinizi mi söylüyorsunuz? Yine yetmedi, diğer taraftan TJA aktivistleri Kürt kadın hareketinin aktivistleri 14 ilde yapılan operasyonlarda gözaltına alındı. Bu ülkede muhalif olan herkese uygulandığı gibi “terör” kılıfı uyduruldu. Ve gözaltına alınıp tutuklandılar. Yetmedi!

Gazeteci kadınların başları eğilerek tüm kadınlara mesaj verilmek istendi

Dünyada tek örnek olan ilk kadın haber ajansı JINNEWS muhabiri kadın gazeteciler, “çalıştıkları haber ajansından aldıkları maaşı gerekçe olarak gösterip” rehin alındı. Berivan, Diren, Ceylan, Öznur, Habibe önce haklarında algı yaratılarak hedef gösterildi, ve gözaltına alındılar. Başları eğilerek tüm kadınlara mesaj verilmek istendi. Şimdi bizi dinlediklerini biliyorum, onlara buradan sevgi ve selamlarımı iletiyorum. Yine, Kobanî Kumpas Davası gibi birçok davayla kadın özgürlük mücadelesi yürüten kadın arkadaşlarımız gözaltına alındı, tutuklandı. Şebnem Korur Fincancı bir iddianın araştırılmasını dile getirdiği için önce hedef gösterildi, sonra tutuklandı. Dün burada Millî Savunma Bakanı çıktı, dedi ki: "Biz, bu iddialarla ilgili bir Komisyon kurduk; gitti, inceleme yaptı." Tam da bunu söylüyordu, "Bu da yetmez, bağımsız bir heyet oluşturulsun" diyordu, bunu söylediği için Fincancı rehin alındı.

Bakanlığın şiddete karşı spotlar yayınladığı gün kadınlar kolluğun şiddetine uğradı!

Yine, Nagihan Akarsel arkadaşımız, Jineoloji Dergisi editörü, Süleymaniye'de 11 kurşunla katledildi. Deniz Poyraz, il binamızda katledildi, onu karşılayan polisler "İsmin ne abiciğim?" diye karşıladılar. Bütün duruşma esnasında sürekli partimiz ve bizler hedef alındık. En nihayetinde yine katili korumak için götürdüler, Şakran Cezaevi kampüsüne bu dosyayı sıkıştırdılar. Bütün bunlar olurken Aile Bakanlığı ne mi yaptı? Gerçekten bizlerle, kadınlarla dalga geçer gibi 25 Kasım’da kadına yönelik şiddetle ilgili spotlar yayınladı. Kendilerinin şiddet uyguladığı bir ortamda spotlar yayınladı. Bakanlığın şiddete karşı spotlar yayınladığı gün kadınlar kolluğun şiddetine uğradı, kolluğun şiddetine! Hangi kadınlar? Sokaklarda sadece kendilerini değil; çocukların, LGBTİ+'ların yaşam hakkını savunan kadınlara; sokaklarda, meydanlarda özgürlük ve onurlu yaşam talebini haykıran kadınlara yönelik maalesef istismarcılara olduğu kadar yumuşak olmuyor. İşte, iktidarın kadına yönelik politikası bu fotoğraf ve bunlar gibi daha onlarca örnek…

Hiranur Vakfında yaşananlar iktidarın bu vakıflara bahşettiği güçle ilgilidir

Bu politikanın zeminini hazırladığı bir de çocuk istismarı konusu var tabii ki, kaç gündür gündemimizde, Meclis kürsüsünde de gündem oldu. Aç bırakılan; yurtlarda, evlerde, tarikatlarda istismara ve tecavüze maruz bırakılan çocuklarının yaşadığı devletin yoksullaştırma ve erkek egemen siyasetiyle doğrudan ilgili. Ensar Vakfında, Hiranur Vakfında yaşananlar iktidarın bu vakıflara bahşettiği güçle ilgili, bu vakıfları denetimsiz bırakmasıyla ilgili bir durum; Hiranur Vakfında 6 yaşındaki kız çocuğunun yaşadığına bakarsanız bunu çok net bir biçimde anlarsınız. Bunu sadece bir cinsel istismar vakası gibi genelgeçer ele almamamız gerekiyor. Bugün medyada çıkıp çocuğun rızasından bahsedenler, zamanında "Tecavüz değil, küçüğün rızasıydı; gayriresmî evlilik" diyen Adalet Bakanı Bekir Bozdağ'ın temsilcisi olduğu AKP zihniyetinin yansıması. Dün bir haber daha düştü, hatta iki haber düştü, ikisini de paylaşacağım: Konya'da lise son sınıf öğrencisi çocuk başarılı olduğu için okul Müdürü H.A. tarafından "Seni Millî İstihbarat Teşkilatına memur olarak alacağız." vaadiyle istismar etti. Bu, gerçekten Türkiye'nin içerisinde bulunduğu tablo. 

Bugün Türkiye'de uyuşturucu madde bağımlılığı 6-7 yaşa indi

Bugün Türkiye'de uyuşturucu madde bağımlılığı 6-7 yaşa indi; okulların kendisi, okullar ve çevreleri âdeta bu maddeleri merkezi hâline gelmiş durumda. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanı bu meseleyle ilgili nasıl bir açıklama yaptı? Açıklama boyunca “Gerçekten biz de algılayamadık” ve “Çok vahim bir tablo” dedi ama bir taraftan da aslında meseleyi muğlaklaştıran yaklaşımların olduğunu gördük. Zamanında yine bir AKP milletvekilinin bir beyanı basına düştü. 13-14 yaşlarındaki çocukların Taksim'de -yine bu yurtlarda kalan çocukların- barlara götürüldüğüne, hatta bazılarının hamile kaldığına dair iddialar geldi. Yine Dilek Ekmekçi bize geçen senelerde ulaşmıştı, benzer iddialarda bulunmuştu. Biz bunlarla ilgili kadın milletvekillerimizle beraber önerge verdik; bununla ilgili ne yapıldı, hangi araştırma yapıldı? Bilinmez. Yine, Aleyna Çakır'ın ölümünün baş şüphelisi Ümit Uygun'un bu tarz çetelere dâhil olduğu, annesinin Emniyette çalıştığına dair iddialar geldi. Bakın, "iddia" diyorum, araştırılması gerektiği için. Bu iddialar üzerine ne yaptınız? Ne yaptı bu Meclis? Hiçbir şey. Deşifre edilmemesi konusunda niye bu kadar ısrarcısınız; onu anlamakta da zorluk çekiyoruz.  

Çocuk istismarı yaratılan siyasetin sonucudur 

Şimdi, Bakan dedi ki: "Çok tatsız, hiç duymak istemediğimiz haberlerden birisi, tüyleri diken diken eden bir mesele." Ama biz yalnızca bunu hissetmiyoruz, biz öfkeliyiz; bu, siyasetin konusudur. Siyaset üstü gibi bir tanımlamayla bu meseleye yaklaşmamak lazım. Bu siyasetin ta kendisidir, yaratılan siyasetin sonucudur. İşte biz, tam da bu nedenle bu ülkede kadınlar, çocuklar, işçiler, emekçiler, mülteciler, engelliler için ve onlarla birlikte bu mücadeleyi yürütüyoruz. Siyaset bizim için bu nedenle çok önemli; burada olmak, bunun mücadelesini vermek çok önemli. Çünkü bir daha söylüyorum, kadın cinayetleri de kadına yönelik şiddet de çocuk istismarları da politiktir.

Çocuk istismarı hepimizin sorunuysa verilen önergelere niye cevap vermiyorsunuz? 

Şimdi, Bakana sorularımız var yine. Çocuk istismarı siyasetten alakasızsa, hepimizin sorunuysa verilen önergelere niye cevap vermiyorsunuz? Araştırma komisyonları bu Mecliste neden kurulmuyor? 6 yaşındaki çocuk kendisine doğal diye dayatılan istismarın ne olduğunu aylar sonra, yıllar sonra radyodan öğreniyor. Neden okullarda toplumsal cinsiyet eğitimleri vermiyor ve farkındalık yaratmıyorsunuz? Bakanlık çocuk istismarına dair kaç dosyaya müdahil oldu? Müdahil olması için illa basına mı düşmesi lazım, kadınların mücadele etmesi mi lazım, bunu gündem yapmamız mı lazım? Buyurun, kendiniz müdahil olduklarınızı açıklayın. Kaç davaya müdahil oldunuz? Bunu çok merak ediyoruz. Bu, Bakanlığın görevi değil mi?      

Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme olmadığı için kadınlar yoksullaşıyor

AKP yirmi yıldır kadına yönelik şiddet politikalarını açıkladı. Bir de gerçekten ülkede yoksulluğun kadınlaşması mevzusu var. Kadın istihdamında çok başarılı olduğunuzu ifade ediyorsunuz ama TÜİK verilerine göre kadın işsizliği bir yılda 129 bin artmış. Her 100 kadından sadece 18'i kayıtlı ve tam zamanlı çalışıyor. Tarım sektöründe kadınların neredeyse tamamı güvencesiz ve kayıt dışı çalışıyor, genç kadın işsizliği yüzde 28,3. Hatırlarsınız, KEFEK, 2012-2013 yıllarında toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe çalıştayları düzenledi, bununla ilgili çalışma yaptı. 10. Kalkınma Planı'na "toplumsal cinsiyet eşitliği" kavramı girdi ama sonrasında yasaklı hâle getirildi. "Kadın-erkek fırsat eşitliği" denildi, bir süre sonra ondan da vazgeçildi. Şu anda tam da toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçeleme, bir politika olmadığı için kadınlar yoksulluğun en büyüğüyle karşı karşıya. Bu yaklaşım cinsiyetçi rollere göre de belirleniyor, mesela ev için bakım emeği kadın işiymiş gibi yansıtılıyor; verilen desteklerle, yardımlarla kadınlar istihdama katılmış gibi yansıtılıyor ancak burada da yine evin içerisini hapsedilerek çocuk, yaşlı ve engelli bakımı kadınların sırtına yüklenerek kadınlar istihdam alanından çıkıyor; günün sonunda, kadınlar güvencesiz, kadınların emekliliği yok, kadınların sağlık güvencesi yok.

Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçeyi kadınlarla beraber biz yapacağız 

Aslında çoklu problemlerle daha çok anlatılacak şey var. Ama Roman kadınların yaşadığı özgün problemler var, ayrımcılığa uğruyorlar. Mülteci kadınların başvuracağı mekanizma yok çünkü geri gönderilme korkusuyla yaşıyorlar. Engelli kadınlar çoklu ayrımcılıkla yüz yüzeler yaşamın bütün alanında. Tam bu nedenle biz üç yıldır toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe çalıştayları yapıyoruz. Siz de bu çalışmayı yaptınız. Eğer, gerçekten bu ülkede kadınlar için özgür, eşit bir yaşamı savunuyorsak ki biz bunu savunuyoruz, bunun mücadelesini vereceğiz; kadınların özgür, eşit, istihdama eşit katılımı; toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçeyi biz yapacağız, kadınlarla beraber yapacağız.    

10 Aralık 2022