Başaran: Geleceği 3’üncü Yol kuracak

Kadın Meclisi Sözcümüz Ayşe Acar Başaran'ın JinNews'e verdiği röportaj:

4’üncü Olağan Kadın Konferansı'nı değerlendiren HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, “Türkiye’nin en doğusundan en batısına, en kuzeyinden en güneyine, Kürdistan’ın en kılcal damarlarına kadar herkesin kendini içinde hissedeceği, var edeceği bir HDP Kadın Meclisi’ni oluşturmaya çalışacağız. Karşımızda faşist, tekçi, dinci, cinsiyetçi bir iktidar varsa onu ortadan hep beraber kaldırıp yeniyi kurabiliriz” diyerek kadınlara HDP’de yer alma çağrısında bulundu.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) Kadın Meclisi, “Özgürlükte ısrarlı, mücadelede kararlıyız” şiarıyla 21-22 Mayıs tarihlerinde Ankara’da 4’üncü Olağan Kadın Konferansı’nı 300 delegenin katılımıyla gerçekleştirdi. AKP-MHP iktidarının yürüttüğü savaş siyasetinden baskı ve tecrit politikalarına kadar birçok konunun tartışıldığı konferansta kadınlar 3’ncü yol siyasetine vurgu yaparak, mücadelede ısrar edeceklerini ifade etti.

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, gerçekleşen konferansa dair değerlendirmelerde bulundu.

‘Yeni dönemin de siyasal perspektifini ortaya çıkaran bir süreç’

Tarihsel bir süreçte konferanslarını gerçekleştirdiklerini ve kongre hazırlığında olduklarını ifade eden Ayşe, kazanımlarının, yaşamlarının, geleceklerinin ve özgürlüklerinin hedef alındığı, öte yandan ise direniş ve mücadelenin sergilendiği bir süreçte konferans gerçekleştirdiklerini vurguladı. Konferans öncesi yedi bölgede, bölge konferansları ve il toplantıları düzenlediklerini kaydeden Ayşe, “İl toplantıları ile bölge konferanslarımızda kadın arkadaşlarımızla tartışmalar yürüttük. İki buçuk yıllık süreçte neler yaşadığımızı, nelerle karşılaştığımızı, neyi başarıp neyi eksik bıraktığımızı, önümüzdeki dönemin perspektifini nereye koymamız gerektiğini tartıştık. Bu konferansları iki dönemin eksikliğini gören, eleştiri-özeleştiri mekanizmasını işleten ve yeni dönemin de siyasal perspektifini ortaya çıkarıp yol haritasını ören bir süreç olarak ele alıyoruz” diye belirtti.

‘Savaşın boyutunun genişlediği tespitini yaptık’

Geniş katılımlı iki günlük konferans gerçekleştirdiklerini dile getiren Ayşe, konferansın ilk gününde kadın perspektifiyle siyasal süreci değerlendirdiklerini aktardı. Ortadoğu’da Kürtler üzerinden başlayan bir savaş olduğunu söyleyen Ayşe, “Ukrayna’nın Rusya tarafından işgali, Güney’de gerçekleştirilen işgalle beraber savaşın boyutunun genişlediği tespitini yaptık. Bu savaşın kadına, yaşamlarına, geleceklerine yansımasını da tartıştık. Bütün politik süreci tartıştık. Türkiye, dünya, Ortadoğu ve Kürdistan analizini yaptık. İki kutuplu dünyada kapitalist sistemin kadın kazanımları, kadın bedeni ve toplumun kazanımlarına, değerlerine saldırarak kendini var etmeye çalıştığı, bunun karşısında Rojava’da ortaya çıkan model ile alternatifin örülmeye çalışıldığı, Şili’de, Arjantin’de, Latin Amerika’da, Afganistan’da ortaya çıkan refleksin, direnişin, tekçi erkek sistemin karşısında bir güçlü duruşun sergilendiğinin bir kez daha tespitini yaptık. Türkiye rejimini iki günlük tartışmalarımızla derinleştirmiş olduk” şeklinde konuştu.

Tecridin derinleştirilmesi

2015 yılından bu yana derinleşen baskılara dikkat çeken Ayşe, “2015 yılından itibaren Sayın Öcalan ile görüşmelerin kesilmesi, tecridin derinleştirilmesi, Kürt sorununun çözümsüzlük cenderesine bir kez daha sokulmuş olması, AKP-MHP ittifakının savaşı, çatışmayı, inkarı, imhayı, asimilasyonu kendine bir yöntem olarak seçmesiyle beraber, Türkiye’de var olan atmosferin kadın kazanımlarına yönelik saldırılara nasıl bir zemin oluşturduğu tartışmalarını yürüttük. Savaş siyasetinin derinleştiği, militarizmin örgütlendiği yerde doğalında erkek egemenlikli cinsiyetçilik örgütleniyor. Cinsiyetçilik de militarizm de kadın yaşamını daraltan, kadın kazanımlarını, kadının topluma kazandırdığı değerleri hedefleyen bir atmosferi yaratıyor. Faşist iktidarın karşısında bir taraftan kendi kazanımlarımızı korurken, bir taraftan nasıl bir alternatif örebileceğimizin, geleceği nasıl kurabileceğimizin de tartışmasını yürüttük” sözlerine yer verdi.

‘HDP bir kadın partisidir’

HDP’nin kapatılması davasına da değinen Ayşe, HDP’nin bir kadın partisi olduğunun altını çizdi. HDP’nin eşbaşkanlık ilkesiyle, özgün, özerk örgütlenme yöntemiyle kadınların siyasette varlığıyla oluşan bir parti olduğunu vurgulayan Ayşe, kadın perspektifiyle nasıl bir siyaset örüleceğinin de merkezlerinden biri olduğuna işaret etti. Ayşe, “HDP’nin kapatılması kazanımlarımıza saldırı olarak değerlendirilebilir. Kadınların direniş alanlarının da tespitini yaptık. Emek sömürüsüne karşı emeği için direnenlerin en başında kadınlar yer alıyor. Kadınlar nezdinde toplum büyük bir yoksulluğa sevk edilirken, yoksulluğun adı kadınlaşmışken, kadınların bu siyasette yoksulluk ve emeğinin sömürülmesi siyasetine karşı da büyük bir direniş sergilediğini tartıştık. Türkiye’deki adaletsiz düzenin karşısında Emine Şenyaşar’dan, Gülistan Doku’nun ailesine kadar birçok yerde kadınların adalet arayışının olduğu, adalet mücadelesi verdiği üzerine tartışma yürüttük. Adaletsizlik cenderesinde adalet mücadelelerinin verildiğini tartıştık. Buna karşı hem refleksin hem de örgütlenmenin daha güçlü bir biçimde ortaya konulması tespiti yapıldı” ifadelerini kullandı.

Federe Kürdistan saldırıları tartışıldı

Federe Kürdistan Bölgesi’ne yönelik saldırının da konferansta tartışıldığını ifade eden Ayşe, bunun esas gündemlerinden biri olduğunu kaydetti. Ayşe, “Güney’e karşı işgalin yarattığı etkinin bir taraftan Kürtlerin yarattığı etkiye, kazanımlarına, geleceğine yönelik bir saldırıyken, aslında kapitalist modernitenin de kendini var etme yöntemlerinden, uluslararası güçlerin kendilerini Ortadoğu’da var etme yöntemlerinden biri olarak görülebileceği değerlendirmesi yapıldı. Özünde kadınlar tüm süreci kadın gözüyle, perspektifiyle ve kadına yansıyan biçimiyle değerlendirmiş oldu. Bunlar karşısında nasıl direneceğimizi, nasıl bir kazanım elde edeceğimizi tartıştık” diye belirtti.

Kadın siyaset akademileri kurulacak

Konferansta alınan kararlardan biri olan kadın siyaset akademilerinin kurulmasını da değerlendiren Ayşe, siyasette kadın niceliğinin artmasıyla beraber niteliğin de artması, nasıl bir siyasetin yürütülmesi gerektiğini, bunun yol ve yöntemlerini, kadınların siyasette kendini hangi perspektifle var etmeleri gerektiğini tartıştıklarını ifade etti. Sonuç olarak erkek egemen bir sistemle karşı karşıya olduklarının altını çizen Ayşe, “Yaşamın neredeyse tümünün erkeklerin bakış açısı ve ihtiyaçlarına göre dizayn edildiği bir tarihsellik içindeyiz. Nicelik olarak niteliğimizin de geliştirilmesinin elzem olduğunu düşünüyoruz. İki yıllık süreç zarfında bir taraftan örgütlenirken bir taraftan da kendimizi eğiten, farkındalığımızı artıran, bilinç düzeyimizi yükselten çalışmalar yürütmeye çalıştık. Kadın eğitim komisyonumuz bunu yoğun olarak yürüttü. Yeni seçilmiş arkadaşlarımızı belli bir eğitimden geçirerek hem kadın bakış açısını güçlendirme hem de niteliği geliştirme çalışmaları yürütüldü. Biz bunun sadece bir komisyon üzerinden olmasının da yeterli olmadığı tespitiyle, önceki konferansımızdan sonra kongrede karara bağlanıldığı biçimde kadın eğitim akademilerinin kurulması kararlaştırılmıştı. Ama bir taraftan pandemi bir taraftan da sürekli yönelimlerle yüz yüze kaldığımız bir süreçti. Belki özeleştirisini de vermemiz gereken bir süreç ama kongreden sonra önümüze koyduğumuz esaslı hedeflerde bir tanesi. Kadın Meclisimiz bünyesinde bir kurul oluşturup hazırlığını şimdiden yapabileceğimiz, 6 ay içerisinde de yönetimini ve organizasyonunu tamamlayabileceğimiz bir siyaset akademisi çalışmamız olacak” ifadelerini kullandı. 

Ayşe devamında, “Kadınların siyaset içinde daha fazla var olabilmesi ve siyaset içinde öncülük yapmasını da sağlayacak desteği ve eğitimi sağlayabilir. Kongreden hemen sonra bunun hazırlıklarına başlayacağız. Birçok karar aldık. Bunlar karma konferansta sunulacak ve orada tartışılmadan kongreye iletilecek. Erkek siyasetine karşı kadın siyaseti yürütmek de öncelikle kendini eğitmekten geçiyor. Çünkü en fazla eleştirdiğimiz şey bu. Şu anda dünyanın tümünde siyaset erkeklerin bakış açısına göre dizayn ediliyor. Bunu aşmanın yolu kendini eğiten bir perspektiften geçiyor” diye kaydetti. 

‘Kürt kadınları nezdinde somutlaşan özel savaş politikaları yürütülüyor’

Ayşe, sürecin en önemli gündemlerinden birinin kadına karşı uygulanan özel savaş politikaları olduğunu vurgulayarak, “Kürt kadınları nezdinde somutlaşan ama aslında bütün HDP’ye ve kadınlara yönelik bir özel savaş politikalarının yürütüldüğünü biliyoruz. Tacizin, tecavüzün, uyuşturucunun farklı yöntemlerle uygulandığını biliyoruz. Var olan özel savaş politikalarına karşı yürüttüğümüz mücadeleyi daha da büyütmek, farkındalığı daha çok oluşturmak, buna karşı öz savunma mekanizmalarını daha güçlü kurmanın da kararlaşmasına varmış olduk. İçe dönük bir tartışmaya da ihtiyaç olduğunu gördük. Bir karma örgüt olduğumuz ve bu karma örgüt içinde erkek egemen tezahürlerinin de olduğunu, bunu aşmak için mücadelemizin daha da büyütüleceği kararlılığı da vardı. Birçoğu ilke ve programımızda da yer alan ama önümüzdeki süreçte daha yoğun yöneleceğimiz alanlar ve kararlaşmalar olarak değerlendirebiliriz” dedi.

‘Otak mücadele zemini’

HDP’nin bir ittifak partisi olduğunu sözlerine ekleyen Ayşe, farklı inanç ve kimliklerden kişilerin yer aldığı bir 3’ncü Yol'un omurgası olduğunu belirtti. HDP’nin bu fikriyatı açısından numune olduğunu kaydeden Ayşe, HDP’yi nasıl güçlendirebileceklerini tartıştıklarını ifade etti. Ayşe, “HDP, ülkede ezilen, yok sayılan bütün kesimlerin de ortak mücadele zemini. Sistem karşısında ezildiğini hisseden ve buna itiraz eden, 3’ncü Yol'un temel olduğunu düşünen, ezilenlerin ittifakının geleceği inşa edebileceğine inanan, bizi nefessiz bıraktıkları bu sürece ortak mücadele ve dayanışmayla cevap verebileceğimizi düşünen bütün kesimi bir araya getirebilmemiz gerekiyor. HDP fikriyatını da en net savunmamız gereken bir süreç. Feminist kadın hareketinden arkadaşlarımızın olduğu, Kürt kadın hareketinden kadınların olduğu, sol-sosyalist, devrimci gelenekten gelen kadınların olduğu bir kadın meclisimiz var. Ama yelpazeyi genişletebilmenin tartışmalarını da yürütüyoruz” diye ekledi. 

Herkesi HDP’de yer almaya çağırdı

Ayşe devamında şu ifadelere yer verdi: “Türkiye’nin en doğusundan en batısına, en kuzeyinden en güneyine, Kürdistan’ın en kılcal damarlarına kadar herkesin kendini içinde hissedeceği, var edeceği bir HDP Kadın Meclisi’ni oluşturmaya çalışacağız. Bu dönem içinde zayıflıklarımız, eksikliklerimiz illa ki olmuştur. Bu eksiklik ve zayıflıkları da tamamlamayı hedefliyoruz. Oluşacak kongre ile beraber önümüzdeki dönemi inşayı da hedefleyen bir HDP perspektifini örmeye çalışacağız. Bize güç verecek bütün arkadaşları da HDP’nin içinde yer almaya bekliyoruz. Karşımızda faşist, tekçi, dinci, cinsiyetçi bir iktidar varsa onu ortadan hep beraber kaldırıp yeniyi kurabiliriz. Geleceği biz kuracağız, 3’ncü Yol kuracak, ülkenin ezilenleri kuracak. Ve tabi ki kadın öncülüğünde kurulacak. Emeği için mücadele eden kadınları HDP içinde mücadele etmeye bekliyoruz. Tarlada bütün gün emek verip emeğinin karşılığını almanın mücadelesini veren kadınları, İstanbul Sözleşmesi’ni savunan, mücadelesini yürüten kadınları, ektiği tarlasına, bağına göz diken kapitalizmin karşısında duran kadınları, ağacını, doğasını, deresini, kimliğini, geleceğini savunan kadınları HDP’de yer almaya bekliyoruz. Toplam mozaiği oluşturacağımıza inanıyoruz. Herkesi HDP’de yer almaya çağırıyoruz.”

Röportaj: Öznür Değer

29 Mayıs 2022