Başaran: İmralı sistemi siyasidir, mücadele de siyasi olmalı

Kadın Meclisi Sözcümüz Ayşe Acar Başaran'ın Mezopotamya Ajansı'na verdiği röportaj:

İmralı Cezaevi'nde oluşturulan tecrit sistemin halkların geleceğini tehdit ettiğini belirten HDP’li Ayşe Acar Başaran, "Bu sistem tamamen siyasidir ve buna karşı verilecek mücadeleler de siyasi olmalı" dedi. 

HDP Milletvekili Ayşe Acar Başaran, tecride ilişkin değerlendirmelerde bulundu. 

HUKUKLA TANIMLANAMAZ

İmralı’da Öcalan’a özgün bir sistem uygulandığının altını çizen Başaran, “İmralı’da hukukla tanımlanacak bir rejimden söz edemeyiz. Ulusal ve uluslararası yasalardan izole edilmiş bir sistem söz konusu. Cezaevlerinde kalan her tutuklunun belli hakları var. Herkes ailesiyle belirlenmiş zamanlarda görüşebiliyor. Ancak İmralı cezaevi için bunu söylemek söz konusu değil. İmralı’da yaratılan sistem bu gün artık tüm cezaevlerinde uygulanmak isteniyor. İmralı sistemine salt hukuki bir boyutla yaklaşırsak yanılırız. Bu sistem tamamen siyasidir ve buna karşı verilecek mücadeleler hukuki değil siyasi olmalıdır” dedi.  

YASAL ZEMİN YARATILMADI

Öcalan’ın Türkiye’ye teslim edilme sürecinde yer alan her ülkenin belli rollere sahip olduğunu ifade eden Başaran, Türkiye’nin rolünün ise Öcalan’ın da ifade ettiği gibi “gardiyanlık” olduğunu söyledi. Türkiye’nin buna göre İmralı Cezaevi’ni dizayn ettiğini belirten Başaran, “Dönem dönem avukat, aile ve çeşitli heyet görüşmeleri gerçekleşse de bu görüşmeler hiçbir zaman yasal bir altyapıya kavuşturulmadı. ‘Demokratik çözüm süreci’ döneminde İmralı Heyeti içinde yer alan arkadaşlarımızdan bir kısmı şuan cezaevinde, bir kısmı hakkında açılan davalar ise devam ediyor” diye belirtti.  

CPT’NİN YAKLAŞIMI MUĞLAK

Avrupa Konseyi İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT) İmralı tecridine yaklaşımının da muğlak olduğuna dikkat çeken Başaran, CPT’nin zaman zaman kamuoyunda oluşan tepkilerden kaynaklı İmralı Adası’na gittiğini ancak burada çıkarılan sonucun kamuoyuna çok geç açıkladığını dile getirdi. En son 2019 yılında yapılan İmralı ziyaretinin ardından açıklanan raporun önemli olduğunu ancak yetersizliklerle dolu olduğunu belirten Başaran, Öcalan’ın sıradan bir insan olmadığını dolayısıyla tecride ilişkin yapılan tespitler ve Türkiye’ye yapılan önerilerin takipçisi olmaları gerektiğini kaydetti. 

TECRİDİN YANSIMALARI

Tecridin Kürt halkına ve demokrasi güçlerine baskı olarak döndüğünü sözlerine ekleyen Başaran, “İçeride yoğun gözaltı tutuklamalar, işkence ve yaşam hakkı ihlalleri yaşanırken, dışarda yayılımcı bir politika izleniyor. Êfrîn, Grê Sipî ve Serêkaniye işgallerinin ardından Güney Kürdistan’a dönük saldırlar gerçekleştiriliyor. Burada amaç Sayın Öcalan’ın tekçi ulus devlet zihniyetine karşı sunduğu Demokratik Ulus Paradigması’nı boğmaktır” ifadelerini kullandı. 

HALKLARA ÇAĞRI

Başlattıkları kampanya hakkında değerlendirmede bulunan Başaran, son olarak şunları söyledi: “Kampanyaya 4 parça Kürdistan’da ve Avrupa’da desteklerin olduğunu görüyoruz. Çünkü hepimiz tecrit altındayız. Bu işkencenin hemen sonlandırılması ve Sayın Öcalan’ın mutlak özgürlüğünün sağlanması gerekir. Bundan başka çözüm yok. Tecride karşı herkes kendi cephesinden bir adım atmalı ve sesini yükseltmelidir. Türkiye halklarının gelecek ve barış umudu üzerinde bir tecrit var. Ortadoğu’da ortak bir yaşam tecrit altındadır. Sadece bunun için Kürt halkı Türkiye’de bulunan herkes tecride karşı ortak bir tutum sergilemelidir.”

Röportaj: Erdoğan Alayumat 

3 Aralık 2020