Başaran: Kadınlar toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe istiyor

Kadın Meclisi Sözcümüz Ayşe Acar Başaran’ın, 2021 Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi üzerine TBMM Genel Kurulu'nda yaptığı konuşma:

Sayın Başkan,

Değerli Milletvekilleri,

Ekranları başında bizi izleyen başta cezaevindeki yoldaşlarımız ve halkımız olmak üzere herkesi saygıyla selamlıyorum.

Değerli arkadaşlar, biz bütçe maratonuna başladık, üç gündür bütçe üzerinde görüşmelerimizi devam ettiriyoruz. Üç gündür ısrarla söylediğimiz birkaç şeye tekrar değineyim: Bu bütçe halkın bütçesi değil, bu bütçe iktidarın uzun bir süredir yürüttüğü politikalara bağlı olarak savaşın bütçesi, rantın bütçesi, yandaşın bütçesi ama bir de bu bütçe "erkek bütçesi". Şimdi, niye "erkek bütçesi" diyoruz? Tabii ki bazı kadın arkadaşlarımız da buna katılmayabilir çünkü bu zihniyet meselesi, bunu da dönüştüreceğiz hep beraber, rahat olun.

Şimdi, değerli arkadaşlar, biz bütçelemeleri konuşurken aslında bu bütçenin de önceki yıllara benzer bir biçimde cinsiyet eşitliğine duyarlı bir bütçe olmadığının çok farkındayız. Ancak, bu cinsiyet duyarlılığına uygun bir bütçe olmamasına rağmen, kadınların yaşadığı birkaç şeyi sizlerle paylaşmak istiyorum. Şimdi, zaten biz, iktidarın erkek egemen bir bakış açısına sahip olduğunu ve kadınlara -tıpkı Bakanlıkta olduğu gibi- ailenin içerisinde bir rol biçtiğini ve onun dışına çıkan kadınlara sürekli bir biçimde saldırdığını, hedef aldığını çok iyi biliyoruz. İktidarın kadın politikasının temeli, cinsiyetçi emek sömürüsüne dayanıyor, ev içi emek sömürüsü… Şimdi, eğer bir kadın çalışacaksa da mümkün mertebe cinsiyetçiliğe dayalı, o cinsiyet rollerine bağlı olarak evin içerisinde bir çalışma yürütsün, ama toplumsal hayat içerisindeki çalışmalara katılım sağlamasın. Ve bununla beraber, şu anda iktidarın yürüttüğü politikalara göre "sosyal yardım" adı altında kadınlara evin içerisinde hasta ve yaşlı bakımı dayatılıyor ve bunlar da sanki kadınlar istihdama katılmış gibi bir biçimde rakamlara, istatistiklere ekleniyor maalesef arkadaşlar. Türkiye'de kadınların yüzde 49'unun ev emekçisi olduğu, 11 milyon 741 kadının ev işleri nedeniyle çalışma hayatına katılmadığı, yine 494 bin kadının ise ev işleri ve bakım hizmetleri nedeniyle ücretli işlerinden ayrıldığı ortaya konulmaktadır yapılan çalışmalarda. Kadınlara sürekli bir biçimde yoksulluk ve güvencesizlik dayatılıyor bu ülkede. Bakın, Rosa Kadın Derneğinin yaptığı bir araştırmada kadınların yüzde 96'sı temel problemlerinin yoksulluk olduğunu ifade etmiş ve bu yoksulluğun aslında şiddeti de tetiklediğini, yoksulluk nedeniyle kadınların şiddet gördükleri alanlardan uzaklaşamadıklarını çok iyi biliyoruz. Kadınların büyük bir çoğunluğu kendi adına sigortalı değil arkadaşlar; kadınların büyük bir çoğunluğu ya ebeveynleri ya da eşleri üzerinden sağlık sigortasından yararlanabiliyor bu ülkede. Bu ülkede, kadınların sadece yüzde 17'si emekli olurken, bu rakam erkeklerde yüzde 81.

Değerli Arkadaşlar;

Tabii ki pandemide, kadınlar daha fazla etkilendi. Zaten iktidarın yürüttüğü cinsiyetçi politikalar ve savaş politikaları, kadınların yaşam alanını daralttı. Kadınlar, sürekli bir biçimde toplumda kışkırtılmış bu erkeklikle yüz yüze kaldılar; bir taraftan da iktidarın şiddetiyle yüz yüze kaldılar ama pandemi döneminde işsizlik ve yoksullukla daha fazla yüz yüze kaldılar. Bakın, sadece istatistiklerden bir rakam söyleyeceğim. DİSK'in yaptığı bir araştırmaya göre Covid-19 etkisiyle revize edilmiş kadın işsizlik oran yüzde 45,3 olmuş yani 5 milyon 219 bin. Şimdi, birçok araştırmada kadınların pandemi sürecinde daha fazla yoksullaştığı ortaya çıkmış bunun nedenlerinden biri de zaten kadınlar güvencesiz olarak çalışıyorlardı zaten kadınlar ek iş gibi kullanılıyorlardı bu nedenle de kadınlar bu pandemiden daha fazla etkilendiler. "Eve çekilin." çağrılarıyla beraber ev yükümlülüğü kadınların sürekli bir biçimde, bu yürütülen toplumsal cinsiyet eşitsizliği ve cinsiyetçi politikalar nedeniyle, kadınlara yüklendiği için kadınlar bu pandemi döneminde daha fazla yoksullaştı.

Evet, Değerli Arkadaşlar;

Biliyorsunuz pandeminin ilk gününden beri sağlık emekçilerini çok alkışladık. Bakın, bu sağlık emekçilerinin yüzde 70'i kadın ve pandemiden en fazla etkilenenler oldu ama maalesef bu bütçede de bu süreç içerisinde de kadın sağlık emekçileriyle ilgili herhangi bir düzenleme yapılmadı. Kadınlar, hem çalışma alanında büyük bir zorluk yaşadılar hem psikolojik hem fiziksel olarak hatta sağlık açısından bu zorluğu yaşarken bir de eve döndüklerinde, yine bakım yükümlülüğü kendilerine yüklendiği için bu zorluk katmerlenerek arttı.

Arkadaşlar, göçmen ve mülteci kadınlar… Göçmen ve mülteciler iktidar açısından Avrupa'ya karşı sürekli bir koz olarak kullanıldı ama zaten iktidarın bu gelen yardımları da mültecilere dağıtmak bir yana aslında bu siyaseti, mültecilere dönük nefret siyasetini de yürüttüğünü çok iyi biliyoruz. Zaten, mülteciler sürekli ırkçılıkla karşı karşıyaydılar, sürekli güvencesiz bir şekilde çalışıyorlardı, merdiven altı işletmelerde çalışmak zorunda kalıyorlardı. Ancak, bu süreç içerisinde, özellikle pandemiyle beraber en fazla mülteci kadınlar bu sürecin daha ağır etkileneni oldu. Kadın Dayanışma Vakfına göre mülteci kadınlar en fazla cinsel istismara, şiddete uğrayan kesimlerden biri. Bu kadınlar 6284'e de vatandaş olmadıkları için -mülteci ve sığınmacı da değiller zaten Suriyeliler özellikle misafir kabul edildikleri için- 6284'ten yararlanamadıkları için bu şiddetle daha fazla yüz yüze kaldılar. Yine, değerli arkadaşlar, iktidar sürekli şiddeti besleyen politikalar yürüttü. İstanbul Sözleşmesi'ni tartışmaya açtı, 6284'ü tartışmaya açtı; belediyelerimize kayyum atayarak, eş başkanlık sistemimizi, eşit temsiliyet politikamızı hedef alarak, sürekli bir biçimde, bu pandemi sürecindeki politikalarla aslında kadınlar daha fazla hedef hâline geldi. 2020 yılının ilk on ayına göre, bakın -birçok farklı rakamlar var ama- yaklaşık 250 kadın yaşamını yitirmiş, erkekler tarafından katledilmiş; 122 kadın taciz edilmiş, 226 çocuk istismara uğramış, 79 kadın tecavüze uğramış. Biz rakamların ne olduğunu bilmiyoruz çünkü Bakanlıktan çok ısrarlı bir biçimde sormamıza rağmen bu rakamlar net olarak açıklanmıyor. Ve bu şiddet artmışken, maalesef, üniformalıların ve iktidara yakın kişilerin şiddeti özellikle İpek Er ve Nadira Kadirova'da olduğu gibi iktidar tarafından korundu, kollandı bu süreç içerisinde.

Evet Arkadaşlar;

Az önce de söyledim; şimdi bizim belediyelerimiz niye hedef alındı, eş başkanlık sistemi niye bu kadar iktidara göre kriminal? Çünkü tekçi, erkek egemen bir bakış açısına göre bir yönetim, bir iktidar anlayışları var. Bunun karşısındaki alternatifler kadın düşmanı politikaları nedeniyle hedef hâline getirildi. En son İçişleri Bakanlığı bir rapor yayınlamış. Bu rapora göre, terörden -tırnak içerisinde söylüyorum- arındırılmış belediyeler... Aslında kadından arındırılmış belediyeler kurdular. Çünkü kadın kurumları kapatıldı, kadın daire başkanlıklarının başına erkekler getirildi, eş başkanlık sistemi terörize edilerek kadının toplumsal ve siyasal yaşamındaki yeri ortadan kaldırılmaya çalışıldı. Peki, o çok hedef gösterilen kadın belediyeciliğinde ne yapıldı? Eş başkanlık, eşit temsiliyet sistemiyle ve yine toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemeyle kadınların, yaşamının her alanında eşit bir şekilde bu bütçeden, hizmetten yararlanması sağlandı.

Değerli Arkadaşlar;

On sekiz yıldır iktidarın beceremediğini biz becerdiğimiz, biz başardığımız için belediyelerimiz hedef alındı. Şimdi birkaç öneri sunacağız çünkü biz yine, bu dönemde Mecliste toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe çalışmasının -önermemize rağmen- olmayacağını bildiğimiz için, yine, katılımcı bir bütçenin esas alınmayacağını bildiğimiz için, kendimiz, HDP Kadın Meclisi olarak bir bütçe çalıştayı düzenledik, toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe çalıştayı düzenledik. Birçok kadın kurumunun, aktivistin, akademisyenin katıldığı, kadınlarla beraber "Biz nasıl gerçekten toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe gerçekleştirebiliriz?" tartışmasını yürüttük. Toplumsal cinsiyete duyarlı bütçeleme, sadece, kadınların şiddete uğradığı zaman bariz belli mekanizmaların kurulması değil. Kadınların -yok sayılan, toplumun yarısı olan ama bütçeden eşit olarak yararlanamayan kadınların- toplumun her alanında bu bütçeden faydalanmasının tartışmalarını yürüttük.

Buna göre birkaç tane önerimizi sizinle paylaşmak istiyoruz:

Kadın emeğinin görünür olacağı, kadın istihdamının artacağı, kadın yoksulluğunun son bulacağı, toplumsal cinsiyete duyarlı bütçelemenin esas alınması kadınların talebidir. Talebimiz sadece sığınaklar, kadın merkezleri için bütçe değil, yaşamın her alanında karşılaştığımız eşitsizlikleri ve ayrımcılıkları sonlandırmayı hedefleyen bir bütçedir. Görüşülen her bütçe kaleminde toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçe esas alınmalıdır.

Bütçenin tartışma ve onay süreci vatandaşların ama özellikle kadınların katılımına açılmalı, herkesin anlayacağı halk dostu bir dil kullanılmalıdır çünkü buradaki vekillerimizin bile çoğu aslında bu bütçede neyin ifade edildiğini anlayamıyoruz. Toplumsal cinsiyete duyarlı bir bütçenin olabilmesi için bütçe sürecindeki tartışmalara kadın örgütlerinin mutlaka dâhil edilmesi gerekir.

Kız çocuklarının eğitimini teşvik eden politikaların olması ve bunun için özel bir bütçenin ayrılması gerekir.

Bakanlıkların ve bağlı oldukları teşkilatların cari transfer giderleri toplumsal cinsiyete duyarlı bir harcamayla gerçekleşmelidir. Ekmeği kazanan erkek etrafında örülmüş sosyal güvence çerçevesini kırmak gerekmektedir.

Kadın tutsaklara yönelik yeterli ödeneğin olduğu bir bütçe düzenlemesi olmalıdır.

Vergi sistemi toplumsal cinsiyet açısından birçok sorun barındırmakta. Vergi sistemi de toplumsal cinsiyete duyarlı hâle getirilmelidir. Sosyal yardım değil, sosyal hak ile ilgili düzenlemeler yapılmalıdır.

10 Aralık 2020