Başaran: Kazanan kadınlar olacak

Kadın Meclisi Sözcümüz Ayşe Acar Başaran'ın Yeni Yaşam'a verdiği röportaj:

HDP Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran ile konuştuk: ‘HDP kadın partisi esasına dayanan bir tüzüğe sahip. Kadına yönelik suç işlemiş biri partimizin içerisinde yer bulamaz’

Kadınlarla ilgili dünyada dahi örneğine pek rastlanmayan bir sisteme sahip olan HDP’ye 25 Kasım dolayısıyla biraz daha yakından bakalım istedik. HDP Batman Milletvekili ve Kadın Meclisi Sözcüsü Ayşe Acar Başaran, partisinin kadını esas alan mekanizmalarıyla 25 Kasım çalışmalarını gazetemize anlattı.

HDP’nin bir kadın partisi olduğunu birçok kez dile getirdiniz. ‘Kadın partisi’ tanımının içeriğini biraz açabilir misiniz?

Türkiye’de de dünyada da partiler genelde erkek egemenliğinin gelişkin olduğu, siyaset alanının erkeklere işlediği, kadınlara çok açılmadığı yapılardır. Türkiye’deki birçok partide kadın kolları bulunuyor ama karma siyasetin belirlediği alan içerisinde hareket edebiliyor. Yani kadın kollarının içeriğini dahi genellikle erkekler belirliyor. Parti adayları da merkezi olarak belirleniyor. HDP ise çoğulcu ve yerelden yukarıya örgütlü olan bir parti. Kadın meclislerimiz var. Türk kadın hareketlerinden Kürt kadın hareketlerine, Alevi kadınlardan Arap kadınlarına kadar her kültürden, her inançtan mücadeleden gelen kadın topluluklarından oluşuyor. Bir kadın koordinasyonumuz bulunuyor. Kadın bakış açısıyla üretilen siyaset açımız var. Olaylara, konulara, uygulamalara ‘kadın bakış açısı ile nasıl müdahil olabiliriz’i konuşuyoruz. Hem içeride hem dışarıda erkek egemenliğine karşı nasıl bir mücadele yürüteceğimizi ele alıyoruz. Siyaseti kadınca bir siyasete nasıl dönüştürebileceğimizi mümkün kılan bir mekanizma var partimizde.

Mekanizmalarınızı hangi kriterlere göre oluşturdunuz?

HDP, toplumsal cinsiyet eşitliğine göre hareket eden bir parti. Eşit temsiliyet ve eşbaşkanlık sistemi bizim esas aldığımız kriterlerdir. Partide hiçbir mekanizmanın eşit temsiliyet sisteminden uzak bir şekilde oluşturulmasını tercih etmiyoruz. Bütün komisyonlarımız eşit temsiliyet üzerinden oluşturuldu. Bütün komisyonlarımız eşsözcülük üzerinden yürütülür. Bütün şehirlerimizde, yapılarımızda oluşturulan bu sistemi işletiyoruz. Partimizde uyguladığımız eşbaşkanlık sistemi dünyada olmayan bir sistem. Türkiye’de de biz uyguladıktan sonra bazı partiler ve sivil toplum kuruluşları eşbaşkanlık sistemini uygulanmaya başladı. Yerel yönetimleriz eşbaşkanlık sistemiyle hizmet veriyor.

HDP’nin kadına yönelik şiddete karşı işleyişi nasıl oluyor?

HDP kadın partisi esasına dayanan bir tüzüğe sahip. Yönetmeliklerimiz de benzer bir yaklaşımdadır. Mesela partinin hangi mekanizmasında olursa olsun çok eşlilik kesinlikle kabul görmez. Çok eşli biri partinin herhangi bir mekanizmasında yer alamaz. Ne aday olabilir ne de partinin herhangi bir yönetiminde yer alabilir. Bu yasaklı ve kabul görmeyen bir durumdur. Aynı zamanda kadına yönelik suç işlemiş biri partimizin içerisinde yer bulamaz. Bununla ilgili yaptırımlar bire bir uygulanır. İşlenen suçun ağırlığına göre, ihraca kadar varan yaptırımlar uygulanır. Kadına yönelik nasıl bir suç işlerse işlesin o kişi kadınların vereceği karar doğrultusunda geçici uzaklaştırma kararından ihraç edilmeye varan yaptırımlara tabi olur. Yanı sıra yerel yönetimlerimiz kadına yönelik şiddet konusunda çok önemli ve ciddi adımlar attı. Özellikle eşine karşı suç işleyen ya da kadına karşı suç İşleyen kişilere karşı imzalanan iş sözleşmeleriyle şiddete karşı ciddi yaptırımlar güvence altına alındı. Ama bizim yaklaşımımız sadece şiddeti değil başka alanları da kapsıyor. Partimizde de yerel yönetimlerimizde de kararlar toplumsal cinsiyet eşitliği baz alınarak uygulanıyor.

HDP Kadın Meclisi parti içinde ve dışında kendisini nasıl konumlandırıyor?

Biz kadın mücadelesinin kolektif olması gerektiğini düşünen bir partiyiz. Parti olarak da kadın meclisi olarak da kendimizi kadın mücadelesinin bir parçası olarak görüyoruz, ayrı bir yere koymuyoruz. İçimizde yarım asırdır erkek egemenliğine karşı mücadele yürüten kadınlar var.

Geçtiğimiz haftalarda Kadın Meclisi olarak bir toplantı gerçekleştirdiniz. Gündeminizde hangi ana başlıklar öne çıktı?

Türkiye şu anda ciddi bir savaş içerisinde. Bu savaş durumunun kadınlar üzerinde, toplum üzerinde yarattığı sonuçlar var. Savaş ortamı, savaş söylemleri şiddetin artmasına yol açar. Aynı zamanda savaş yoksulluk demektir. Yoksulluğun en büyük payı da yine kadınlara düşer. Ekonomik kriz dönemlerinde de görüyoruz bunu. Pandemi döneminde de böyle oldu. Yoksulluk ve şiddetle yüz yüze bırakıldı hem toplum hem de kadınlar. Tecavüzün bir savaş aracı haline getirilmesini gördük. Şu anda Kürtler benzer şeylerle karşı karşıya. Kürt illerinde taciz, tecavüz ve şiddet bir savaş politikası olarak gündemde. İpek Er olayından Mardin’deki gardiyan olayına kadar üniformalı şiddet dediğimiz yöntemler devrede. Türkiye bu açılardan demokrasinin, hak ve özgürlüklerin, kadın haklarının geriye düşürüldüğü bir dönem yaşıyor. Bir faşizm söz konusu ve bu faşizme karşı ortak bir mücadele yürütmemizin acil ihtiyaç olduğunu konuştuk. Kadın Meclisi toplantısında bütün bu meseleleri tartıştık ve bunlara karşı mücadele etmenin yöntemlerini ele aldık.

Dünyada da baskıcı rejimler kadın kazanımlarına saldırıyor. En yakın örneği de Polonya. Kürtaj hakları ve İstanbul Sözleşmesi için mücadele veriyorlar. Nasıl değerlendiriyorsunuz son gelişmeleri?

Biz şunun çok parkındayız; Erkek egemen sistemin karşısında kadın özgürlükçü komünal bir sistem var ve bunun öncülüğünü de kadınlar yapıyor. Bütün dünyada faşist diktatörlükler kurulmaya çalışılıyor. Polonya’da, Şili’de, Türkiye’de, Kürdistan’da ve Suriye’de hep beraber gördük, bu diktatörlüklere karşı direniş sergileyen kadınlar var. Kadınların direnişi bu iktidarların geri adım atmasına neden oluyor, takip ediyoruz hep beraber. Kadınlar kazanımlarından vazgeçmiyor. Kendileri dışında kendilerine belirlenen yaşamları kabul etmiyor. Öldürülmeyi, tacize, tecavüze uğramayı kabul etmiyorlar. Çok ciddi bir kadın mücadelesi, enternasyonel bir mücadele yükseliyor. Sadece Türkiye’deki kadın hareketleriyle değil, Ortadoğu’da, Amerika’da, Latin Amerika’da, dünyanın dört bir yanındaki kadın hareketleriyle bağımız var. Enternasyonel kadın mücadelesini yükseltmek açısından iletişim halindeyiz.

25 Kasım’a çok az bir süre kaldı. Siz Kasım ayının ilk haftasından itibaren eylem ve etkinliklere başladınız. Nasıl çalışmalar yaptınız?

Biz 7 Kasım itibariyle TJA ve HDK ile 25 Kasım’ın startını ortak şekilde verdik. 25 Kasım’la ilgili 1 aya yayılan çalışmalar planladık. Kapı kapı gezip İstanbul Sözleşmesi üzerindeki manipülasyonu düzelterek kadınlara ne getirdiğini anlatıyoruz. Dayanışmayı geliştirecek etkinlikler düzenliyoruz. Özellikle şiddete karşı nasıl bir savunma mekanizması kurmamız gerektiğini anlatıyoruz kadınlara. Bu konularla ilgili özgün çalışmalarımız var. Kadın Meclisi olarak şu anda tartışılan bütçe üzerinden de bir çalışma başlattık. Çok farklı çevrelerden kadınların katıldığı bir çalıştay düzenledik. Akademisyen kadınlardan feministlere, sendikalardaki kadınlara kadar çok sayıda kadınla bir araya geldik. Çalıştayda kadınların düşüncelerini de katarak bütçe çalışmasını süzgeçten geçireceğiz. Ardından hem Meclis’teki bütçe komisyonuna hem de Türkiye kamuoyuna çalıştayın sonuçlarını sunacağız. 25 Kasım’da da her yıl olduğu gibi bütün kadınlarla, Türkiye kadın hareketiyle ortak bir biçimde sokaklarda, alanlarda olacağız.

25 Kasım’a yönelik nasıl bir mesaj verirsiniz?

Ben inanıyorum, bu 25 Kasım’da da kadınlar sokaklarda, meydanlarda, yaşamın bütün alanlarında kendi kazanımlarına sahip çıkacak. Kazanımlarını, yaşamlarını korumak için çok yüksek bir şekilde ses çıkaracak ve bunun sonucunda da kazanan yine kadınlar olacak. Kadınlar ortak mücadeleyle kadın özgürlükçü yeni bir yaşam kuracak. Bunun en yakın örneğini de Rojava’da gördük. Kadınlar birlikte direnip kendilerine yeni bir yaşam kurdular. Bu yeni yaşama adım atmak için 21. yüzyılın kadın yüzyılı olacağı konusundaki iddiamızın da devam ettiğini ifade etmek isterim.

Dünya ölçeğinde kadın birlikteliği için çalışıyor

HDP Kadın Meclisleri kadın özgürlükçü, eşit ve demokratik yeni bir yaşamı kurma mücadelesini şu ana ilke ve başlıklarla ifade ediyor:

· Kadına yönelik her türlü şiddete karşı politika üretme ve aktif mücadele yürütmek.

· Meşru savunmayı temel bir insani hak olarak görerek, kadınların kendi özsavunmalarını örgütlemesini destekleyen çalışmalar yapmak.

· Kadınların barışın toplumsallaştırılmasındaki öncülük rolünün bilinciyle hareket ederek; erkek egemen ayrıştırıcı milliyetçi, ırkçı, cinsiyetçi ve militarist politikalara karşı mücadele yürütmek.

· Soykırım, zorla göç ettirme politikalarına karşı mücadele etme, faşizme ve diktatörlüğe karşı kadınların en geniş birlikteliğini oluşturmak için çalışmak.

· Başta kadınlar olmak üzere halkların kendi yaşamları ve yaşam alanları üzerine karar vermesi anlamına gelen özyönetim anlayışının bütün bölgelerde gelişmesi için çaba gösterme; Kürt halkının özyönetim iradesinin kadınlar cephesinden örgütlenmesi için çalışmak.

· Kadın emeğinin ev içi emek dahil olmak üzere iş yaşamında erkek egemen kapitalist sistem sömürüsüne karşı mücadele etme, bu alanda etkin politikalar geliştirerek kadın emeği sömürüsüne karşı faaliyet yürütmek.

· Eğitim ve sağlık gibi temel sosyal hakların eşitsiz ve ayrımcı politikalarla gasp edilmesine karşı mücadele etmek. Anadilinde eğitim ve yaşam için mücadele etmek.

· Bu çalışmaları yaparken ülke ve dünya ölçeğinde kadın dayanışmasını büyütmeyi esas alır.

Toplu iş sözleşmesiyle güvence sağlanıyor

Eşbaşkanlık sistemine göre çalışan HDP belediyeleri kadınlara istihdam alanları yaratması, kadınları güçlendirecek projeler üretmesiyle biliniyor. Aynı zamanda kadına yönelik şiddete ve ayrımcılığa karşı da dikkat çeken uygulamalarıyla öne çıkıyor. Özellikle her HDP belediyesi yapılan toplu iş sözleşmeleriyle kadınların haklarını güvence altına alırken, özellikle de erkek şiddetine karşı ciddi yaptırımları hayata geçiriyor.
Örneğin kadına, aile fertlerine şiddet uygulayan erkek çalışanlar maaşlarının kesilip eşlerine ödenmesinden işten çıkarılmaya varan cezalar alıyor. Tıpkı parti içinde olduğu gibi HDP belediyeleri de toplumsal cinsiyet eşitliğini esas alarak hareket ediyor. 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kadınlar için resmi tatil olurken, çocuk yardımı, kreş hizmeti gibi pek çok uygulama da HDP belediyelerinde uygulanıyor.
Fakat kadından yana bütün bu uygulama ve projeler, iktidarın atadığı kayyumlar tarafından yok ediliyor. Açılan her kadın merkezi, anadil kursları, kreş ve şiddete karşı yaşam evleri kayyumların ilk hedefi oluyor.

Tek adam rejiminin alternatifi: Eşbaşkanlık

Türkiye’de AKP-MHP bloğunun en fazla hedef aldığı uygulamalardan biri de eşbaşkanlık sistemi. Neden peki? Bu sorunun cevabını HDP mersin Milletvekili Fatma Kurtulan, 2019’da gazetemize verdiği röportajda kapsamlı olarak anlatmıştı. Eşbaşkanlığın sadece eşit temsiliyetle sınırlı olmadığını, evlerin içine girip aileyi düzenleyecek bir güce sahip olduğunu söyleyen Kurtulan, önemli ayrıntılar vermişti.

Fatma Kurulan, eşbaşkanlık sistemine şu sözlerle açıklık getirmişti: “Eşbaşkanlık sadece şekilsel olarak kadının da karar mekanizmalarında yer almasından ibaret değil. Kadınla erkeğin eşit temsiliyetinin yanı sıra demokratik yönetimlerin kendisiyle birlikte tüm yönetim mekanizmalarını harekete geçiren, kararları ortak alan, ortak hayata geçiren, bunun yatay örgütlenme modelini oluşturan ve toplumun dinamiklerini karar süreçlerine katarak bir hizmet açığa çıkarmayı hedefleyen bir sistemdir. Bu model aslında tek adam rejimine alternatif diyebileceğimiz bir modeldir. Eğer sadece Kürtlerin yaşadığı alanlarda değil, toplumun bulunduğu her alanda eşbaşkanlık sistemi kurulursa, Türkiye’de sarayın penceresinden, topluma üstten bakan anlayış ve onların da birer izdüşümü olan kayyumlar biter, hiçbir etkileri kalmaz. Eşbaşkanlık sisteminin yaratacağı eşitlikçi ilişkilerle toplum çok daha güzelleşecek ve daha özgür olacak.

Röportaj: Nevin Cerav

23 Kasım 2020