Başaran Van’dan seslendi: Ne yaparsanız yapın kadınlar saltanatınızı devirecek!

Kadın Meclisi Sözcümüz Ayşe Acar Başaran, Van’da gerçekleştirilen 8 Mart mitinginde konuştu: 

Kadın Meclisimizin öncülüğünde, kimi yerlerde de katılımıyla Türkiye’nin dört bir tarafında 8 Mart Dünya Kadınlar Günü kutlanıyor. Kadın Meclisi Sözcümüz Ayşe Acar Başaran, Van’da gerçekleştirilen 8 Mart mitingine katıldı. Burada konuşan Başaran şunları söyledi: 

Em hemû jinên ku di girtîgehan de li ber xwe didin silav dikin

Silav ji we re dayikên hêja, hûn tev bi xêr hatine, ser seran û ser çavan re hatine. Silav ji jinên ku li hemberî zilmê serî hildidin, silav ji jinên ku di girtîgehan de li ber xwe didin û ligel hemû êrişan paş de gav navêjin. Silav ji jinên ku di nav 4 dîwaran de dest ji îradeya xwe bernadin. Silav ji Fîgen Yuksekdag re, ji Leyla Guven re, ji Sebahat Tuncel, Aysel Tugluk, Ayşe Gokkan re û ji hemû jinên berxwedêr ên di girtîgehan de. 

Değerli kadın yoldaşlarım soğuk havaya kurdukları barikatlara gücümüzü sayıyla sınırlamaya çalışanlara karşı buraya gelen kadın arkadaşlarım hoş geldiniz. 8 Mart Dünya Kadınlar Gününüz kutlu oldu. 

Bir yıl sonra tekrar bir arada olmak büyük bir heyecan

18 yıldır AKP-MHP ittifakının kadın düşmanlığının zirveye ulaştığı bir yıldan sonra tekrar alanlarda yüz yüze, omuz omuza olmak, sloganlarımızla zılgıtlarımızla, beyaz tülbentlerimizle, kimliğimizle, dilimizle tekrar bir arada olmak büyük bir heyecan ve 18 yıldır kadınlara diz çöktürmeye çalışan iktidara da bugün Van’dan büyük mesajdır bir araya gelişimiz. 

Kadın düşmanı AKP-MHP ittifakı İstanbul Sözleşmesi'ni tartışmaya açtı

18 yıldır AKP-MHP ittifakı kendisini her türlü tekçilik üzerinde var ediyor. Tekçiliği, nefreti toplumda örgütleyerek ayakta durmaya çalışıyor. Ama son bir yıldır yürüttükleri siyasetin nasıl ayyuka çıktığını son 1 yıldır bu siyasetlerinin pandemiyi de bahane ederek nasıl daha görünür olduğunu, yaşamlarımızı nasıl etkilediğini gördük. Bir yıl önce korona bahanesiyle bizleri evlerimizin içerisine hapsetmeye çalıştılar.  Zaten ülkenin tümü yıllardır açık hapishane iken evlerin içinde en tehlikeli alanlara bizi tehlikelere sürükleyen iktidar bizi koruyacak bütün mekanizmaları ortadan kaldırdı ya da tartışmaya açtı. En çok ihtiyaç duyulan zamanda en çok uygulanması gereken zamanda bu iktidar, AKP-MHP ittifakı, kadın düşmanı ittifak İstanbul Sözleşmesi'ni tartışmaya açtı. En fazla uygulanması gereken süreçte 6284’ü tartışmaya açtı. 

Kadınların örgütlenmeye ve korunmaya en fazla ihtiyaç duyduğu dönemde kadın kurumları hedef alındı

Kadınların en fazla ihtiyaç duyduğu süreçte nafaka hakkını tartışmaya açtı. Kadınların en fazla ihtiyaç duyduğu dönemde sığınma evlerine kabul koşullarını zorlaştırdı. Kadınların en fazla kadın kurumlarına ihtiyaç duyduğu bu süreçte kadın kurumlarımızı hedef aldı. Koronanın en yüksek seyrettiği dönemlerde Roza Kadın Derneği ve TJA’ya saldırarak aslında bize iki seçenek sundu; ya korona şiddeti ya da erkek şiddeti.

Tekçi, milliyetçi, cinsiyetçi sisteminize karşı eş başkanlık sistemini korumaya devam edeceğiz 

Van’dan sesleniyoruz. Ne korona ne de erkek şiddeti kadınlara geri adım attıramayacak. En fazla örgütlülüğe ihtiyacımızın olduğu süreçte örgütlülüğümüzü dağıtmaya çalıştı. Kadın mücadelemizi her alanda hedef aldı. Belediyelere kayyım atamaktan vazgeçmedi. Koronayı da bahane ederek belediyelere kayyım atadı. Belediyelere kayyım atarken esaslı iki nedeni vardı; bir Kürt halkının seçme ve seçilme hakkını kabul etmediğini deklare etti. Kürt düşmanlığını ve kadın düşmanlığını gösterdi. Eşbaşkanlık sistemini illegalize ederek, suçmuş gibi hedef gösterdi ve kayyımlar atadı. Sonrasında kadın kurumlarını kapatarak kadınların yeni bir yaşam örme iddiasını ortadan kaldırmaya çalıştı. Biz bu süreçte ısrarlı bir şekilde "eşbaşkanlık sistemi bizim güvencemizdir, mor çizgimizdir, yeni yaşam alternatifimizdir. Sizin tekçi milliyetçi cinsiyetçi sisteminize karşı eşbaşkanlık sistemine sahip çıkmaya onu korumaya devam edeceğiz" dedik. Bunun savunuculuğunu yapmaya devam ettik. Tam da bu süreçte iktidar korona sürecinde dünyada egemenler bunu kendilerine göre fırsata çevirdi. 

İktidar da halkı nasıl nefessiz bırakırım siyaseti yürütmeye devam etti. Koronayla savaşması gereken iktidar halkla, kadınlarla savaşma kararı aldı. Ve bir taraftan da cezaevine aldıklarını daha ağır işkenceler ve daha ağır uygulamalarla yüzyüze bıraktı. 

22 yıldır sayın Öcalan üzerinde yürütülen hukuksuz tecridi kabul etmiyoruz

Şuanda cezaevlerinin tümü 1999 yılından bugüne 22 yılı aşkın bir süredir sayın Öcalan üzerinde yürütülen hukuksuz, gayri meşru tecride karşı 102 gündür açlık grevinde. Bu açlık grevleri daha önce Leyla Güven yoldaşın şahsında başlamıştı. Leyla Güven yoldaşımızı bir Kürt kadın olarak sorumlu davranarak, kendi bedenini kendi yaşamını ortaya koyarak bu topraklarda Kürt sorununun barışçıl ve demokratik çözümüne işaret etmek için 200 gün açlık grevinde kaldı. 200 gün iktidara “kendi hukukunuza uyun” dedi. “Kürt sorununu denediğiniz bu yöntemlerle çözemezsiniz. Demokratik yollarla çözüm, sayın Öcalan mutlak tecridi kaldırın” dedi. Tam da bu nedenle iktidar bir intikam siyaseti olarak Leyla Güven yoldaşımızı tutukladı, 22,5 yıl ceza verdi. Ona geri adım attıracağını zannetti. 

Açlık grevindekilerin talepleri bizim taleplerimizdir

Ama Leyla Güven yoldaşımız mahkeme salonunda da söylemişti. İçeride ya da dışarıda kadınlar mücadele etmekten vazgeçmeyecek. İşte şimdi içeride yine yoldaşlarımız mutlak tecride karşı bedenlerini açlığa yatırdılar. 102 gündür biz çok iyi biliyoruz ki tecrit en fazla kadınları etkiliyor. Tecridin sonucu olarak ortaya çıkan savaş en fazla kadınları etkiliyor. Savaş ve kriz süreçlerinde ilk hedef kadınlar oluyor. Kadın bedeni savaş alanı haline getiriliyor. Tecavüz bir savaş aracı haline getiriliyor. Tam da bu nedenle bu mutlak tecride karşı yaşamımız, bedenimiz ve geleceğimiz üzerindeki bu mutlak tecride karşı başlatılan açlık grevindekilerin talepleri bizim taleplerimizdir. Bu hukuksuz ve gayri meşru tecridi kaldırın. Kendi anayasanıza, yasalarınıza uyun, bu düşman siyasetini, savaş siyasetiyle ülkeyi sürekli uçurumun kenarında tutmaktan vazgeçin. Bu yol denendi ve başarısız oldu. 

Kürdistan'da savaş siyasetiyle genç kadınlara karşı özel savaş politikaları uygulanıyor

Size kaybettireceğimizi biliyoruz ama gerçekten bu halkın yaşadığı acılar artık dayanılmaz bir seviyede. Tam da bu süreçte Kürdistan'da savaş siyasetiyle genç kadınlara karşı özel savaş politikaları uygulanıyor. En son örneği İpek Er’di. Batman’da genç bir kadın bir uzman çavuş tarafından tecavüze uğradı, kaçırıldı. Ama bu kişi devletin İçişleri Bakanı'nı arkasına alarak onlardan güç alarak şu anda elini kolunu sallayarak geziyor. Çünkü ortaklar, aynı suçun ortaklarılar. İçişleri Bakanı meydan meydan gezip kadın mücadelemizi hedef alıyor. En son iki arkadaşımız hedef alınmıştı. Eş Genel Başkanımız ve Ağrı milletvekilimiz. Çünkü İçişleri Bakanı çok iyi biliyor.  Şu anda kurmak istedikleri sistemin karşısında en büyük güç kadın mücadelesi, Kürt kadın mücadelesi, Türkiye’de ortaya çıkan kolektif kadın mücadelesidir. Ve bu saldırılarla kadınlara geri adım attırdıklarını sanıyorlar. 

Geri adım atmıyoruz

İçişleri Bakanı’na bir mesaj gönderelim. Geri adım atmıyoruz. Tehditleriniz, hedef göstermeleriniz, cezaevleriniz, saldırılarınız, sokak ortasında darp etmeleriniz başarıya ulaşamayacak. Kadınların mücadelesi elbette sizin saltanatınızı devirecek. O oturduğunuz koltuklara kadınlar oturacak. Kadınlar bu ülkeyi yönetecek. Kadınca yönetecek. En son tüm bu saldırılar varken her gün yürüttükleri bu politikalar sonucunda kadınları daha da yoksullaştırıyorlar. Evinizin içinde sosyal yardımlarla yaşayın ama yardımları da ben istediğime veririm diyorlar. İktidar hala askıda ekmek siyaseti yürütüyor. Hala sosyal yardım varmış gibi bir siyaset yürütüyor. Tam bu nedenle şuanda Türkiye’nin dört bir yanında ve Kürdistan’da kadınlar eşit işe eşit ücret için grev yapıyorlar, mücadele ediyorlar ve mücadele en ön saflarında yer alıyorlar. Bu mücadeleleri  tıpkı 100 yıl önce Amerika’da kadınların eşit işe eşit ücret diyerek büyük bedeller ödeyerek kazandıkları mücadele gibi kadınların mücadelesi mutlaka ama mutlaka başarıya ulaşacak. 

Yalnız değiliz, güçlüyüz

Hava soğuk ve uzun süredir bir araya coşkuyla gelmedik. Biliyorum birbirimize dokunmayı özledik çünkü bu iktidar bize yalnızlığı hissettirmeye çalışıyor, yalnızlığı dayatıyor. En büyük savunmamızın, öz savunmamızın örgütlülük olduğunu bilip bunu ortadan kaldırmaya çalışıyor. Bugün burada bir araya gelmiş olmak bize büyük bir güç ve moral verdi bu soğuğa rağmen. Çok uzatmadan sadece birkaç cümle ile toparlayacağım. Çünkü biliyorum halay çekmeyi, zılgıtları ve dayanışmayı özledik ama buradan bütün kadınlara seslenmek istiyorum. Hepimiz bunu yanımızdaki kadınlara anlatalım. Burada olmayan kadınlara da anlatalım: yalnız değiliz, güçlüyüz. Gücümüzü Rosalardan, Claralardan, Saralardan, Arînlerden, Leylalardan, Ayşelerden alıyoruz. Hiçbir zaman yalnız olmadık. 

Örgütlülüğümüz özsavunmamızdır diyelim

İktidarın bütün politikalarını ortak mücadele ile boşa çıkarabiliriz. Evlerimizde bizi şiddete mahkum etmelerine izin vermeyelim. Kışkırttıkları erkek egemenliğine karşı ortak kadın mücadelesi yürütelim. Her gün 3 kadının katledildiği bu ülkede isyanımızı yükseltelim, isyanımızı daha yüksek sesle ifade edelim. İsyanımız özgürlüğümüzdür diyelim. Örgütlülüğümüz özsavunmamızdır diyelim, kadın dayanışması yaşatır diyelim, sokaklar da alanlar da, meydanlar da işyerleri de belediyeler de bizim diyelim. Bu duygularla iktidarı boşa çıkarabileceğimizi biliyorum, bu saldırı politikalarına geri adım attırabileceğimize inanıyorum. 

Tecrîda li ser jiyana me dê bi têkoşîna me bişikê

Ez we hemûyan silav dikim. Em bi hêvî û bawer in ku ev meşa me bigihîje serkeftinê, ev îktidara ku dijiminatiya jinan û Kurdan dike dê li ber pêşengiya tekoşina jinan têk biçe. Em bi hêvî û bawer in, tecrîda ku li ser jiyanê tê meşandin wê bi têkoşîna me bişikê, em bi hêvî û bawer in bi dengê jin jiyan azadî dê qad bihejin, em bi hevî û bawer in wê desthilatdariya wan jî bi deng û rengê jinan biheje. Serkeftin ji me re, jin, jiyan, azadî, bijî 8’ê Adarê.

8 Mart 2021