
Parti sözcümüz Osman Baydemir, genel merkezimizde MYK toplantısındaki gündemlere ve MYK'nın değerlendirmelerine ilişkin açıklamalarda bulundu.
Baydemir, açıklamasında şunları ifade etti:
Coğrafyamızın, insanlığın savunduğumuz bütün değerlerin en etkin savunucularından olan Vedat Aydın’ı hürmetle yad ediyoruz. Onun ve tüm demokrasi şehitlerinin mekanları cennet olsun. O günün karanlık dayatmasına cesaretle karşı çıkan legal siyaset savunucularından birisi idi. HDP varsa, hala o bayrak taşınıyorsa, o bayrak Vedat Aydın’dan devraldığımız eşitlik, adalet ve onurlu barış bayrağıdır. Bu bayrağı düşürmemenin gayreti içinde olacağız.
Ankara Katliamı’nın davası görülüyor bugün. Yaşamını yitirenlere yeniden rahmet diliyoruz. Önlem alması gerekenlerin, bundan imtina edenlerin hukuka hesap verecekleri günlere ulaşmak için mücadele edeceğiz.
Nuriye ve Semih, bütün haksız yere elinden ekmeği alınanların sözcüsü olmaya devam edecektir. Hak, hukuk, adalet tecelli olsun, faşizm bu ülkede kurumsallaşmasın diye mücadele ettikleri için bedeller ödetiliyor.
Demirtaş cezaevinde, Yüksekdağ cezaevinde ise Semihler, Nuriyeler, akademisyenler işinden, aşından olmasın diyedir. Böylesi saygın bir mücadelenin sözcüsü olan bir siyasi partinin liderini, AKP Genel Başkanı itham etmiştir. MYK, AKP Genel Başkanı’nın hakaretini misliyle iade etmektedir. MYK olarak AKP Genel Başkanı’na “haddini bil” diyoruz. Bir parti genel başkanı hem Cumhurbaşkanı olur hem yargıyı yönetmeye çalışırsa o ülkede demokrasinin zerresi kalmaz. Demokrasi olmadığı için bu hadsizlik, hukuksuzluk her gün devam ediyor.
Yüksekdağ ve Demirtaş cezaevindeyse hukuk, iktidar partisinin sopası haline dönüştürüldüğü içindir. AKP Genel Başkanı diyor ki 6-8 Ekim Kobanî eylemlerinde 54 insan hayatını kaybetti. Hiçbir can için HDP bir ayrımcılık yapmıyor. Bütün yitirdiklerimizi yüreğimizin derininden hissediyoruz. Katledilenlerin 44’ü bizzat HDP üyesidir.
Erdoğan’ın hakereti Demirtaş dosyası ile 6-8 Ekim dosyasını birleştirme talimatıdır
Tek bir delil yok, 8 aydır Demirtaş rehin tutuluyor, onu bu dosya ile irtibatlandırmak suçtan, sorumluluktan kaçma çabasıdır. Ankara’daki mahkemeler neredeyse 8 aydır Kobanî Olayları dosyası ile irtibat kuramadılar. Ama baskı ile tehdit ile dosya birleştirilmek istendi. Bu talimatı kimin verdiği belli oldu. Bizzatihi AKP Genel Başkanı Erdoğan talimat veriyor.
Zindansa zindan! HDP boyun eğmeyecek
Demokrasilerde siyasi partiler arasında rekabet olması gerekir ama Erdoğan’ın partimize karşı yürüttüğü rekabet değil, düşmanlık hukukudur. HDP zulme ve zorbalığa karşı boyun eğmedi, boyun eğmeyecek. Faturası ne olursa olsun, zindansa zindan HDP boyun eğmeyecek! Demirtaş’ın savunduğu değerler birlikte yaşam değerleridir, hukukun üstünlüğü değerleridir. Bir yargılama daha var o da insanların vicdanındaki yargılamadır. Demirtaş’a sahip çıkan, sadece ona oy verenler değildir, ona oy vermeyenler de onun bir hukuksuzlukla tutuklandığının bilincindedir.
Bugün baskı altında kalan yargıçların vereceği karar ne olursa olsun bir de tarihin vereceği karar vardır. Tarihin vereceği kararda Yüksekdağ ve Demirtaş’ın yeri çok saygın olacaktır.
Tarihe nasıl geçeceksiniz biliyor musunuz Sayın Erdoğan? % 51’in lideriyim diyip % 13’ün liderinden korkan bir lider olarak tarihe geçeceksiniz. 80 vekil ile Meclis’e giren bir partiden intikam alıyorsunuz. Bunun size yakışmayacağını ifade etmiştim. Görüşümü değiştiriyorum, tam da size yakışan budur.
İspatlanmıştır ki Türkiye’de iç hukuk yolları tüketilmiştir. AKP Genel Başkanı’nın bu açıklaması aynı zamanda AYM’ye, hakim ve savcılara tehdittir. “Bunun gereğini yapmazsan senin başına ne getireceğimi ben bilirim” denmektedir. Türkiye’de hukuk, yargı bağımsızdır demek 21. yüzyılın en büyük gerçek dışı beyanlarından birisidir.
Erdoğan’ın sözleri yargıya talimat delilidir
MYK’mız suç duyurusunda bulundu. Aynı şekilde avukatlarımız da tazminat davası için hazırlıklara başladı. Bununla da yetinmeyeceğiz. Uluslararası arenaya da taşıyacağız. Erdoğan’ı bu beyanları AİHM’e gönderilen dosyaya da eklendi. Yargıya verilen talimat olarak belgelerde yerini aldı.
Erdoğan gündem değiştirmeye çalışıyor
Yapılması gereken tek şey gerçeklerle yüzleşmektir. Demirtaş’ın beyanları HDP’nin beyanlarıdır. Eğer o fikriyata kulak verilmiş olsaydı, Türkiye AKPM’de yeniden izleme sürecine alınmış olmayacaktı, müzakerelerin durdurulması kararı alınmış olmayacaktı. Erdoğan gündem değiştirmeye çalışıyor ama bu tuzağa kendisi düştü. Erdoğan’ın bu beyanı yargının nasıl bağımsız olmadığının ispatıdır.
Cumhurbaşkanı’nın beyanatlarına baktığımızda kimler terörist kimler değil diye analize girdiğimizde herhalde terörist olmayanların listesi olanların listesinden daha kısa olacaktır. Örneğin IŞİD, El Kaide, El Nusra, daha düne kadar IŞİD mensupları Türkiye’de tedavi ediliyordu!
Türkiye’de 167 gazeteci cezaevinde. Erdoğan’a sorsanız hepsi terörist! daha 2 gün önce İstanbul’da toplantı sırasında insan hakları savunucuları gözaltına alındı. Eğer Erdoğan’ın kötü dediğine iyi, iyi dediğine kötü derseniz onun gözünde teröristsiniz. Bunun tüm dünyadaki karşılığı faşizmdir.
AYM çıkıp boyun eğmeyeceğini açıklamalıdır
Biz çağrımızı yeniliyoruz. AYM çıkıp boyun eğmeyeceğini açıklamalıdır. AYM daha önce altında imzası bulunan Balbay kararına sahip çıkmalıdır. Türkiye’de nasıl iç hukuk tüketildiyse, şimdi de Meclis’in kendisi tüketilmektedir.
İç Tüzük Paketi’ne Meclis’te etkin muhalefet edeceğiz
Meclis’e İç Tüzük Paketi getirdiler. MYK, Meclis’te bulunan grubumuza tam açık yetki verdi. Etkin bir muhalefet ortaya koyacağız. Çünkü bu paket muhalefeti tamamen susturma girişimidir. Bu paket Cumhurbaşkanı’nın kararname çıkarma süreçlerini Meclis’te tartıştırılmaksızın geçirme paketidir. Bu paket susmayanları, eleştirenleri Meclis’te konuşturmama, konuşturanları da para cezası ile cezalandırma paketidir. Bu paket Kürt düşmanlığının tezahürü paketidir. 15. maddeye baktığımızda Kürt demek, Kürdistan demek, Sivas Katliamı demek, Soma için katliamdır demek, Kürt İlleri demek para cezası gerektirebilir. 1940’ların Türkiyesine geri dönüş paketidir, reddediyoruz.
Paketin gerekçesi de anayasanın ruhundan bahsediliyor. Hatırlarsanız İstanbul’da bir miting yapılmış ve bir ruh çağırma seansına dönüştürülmüştü. Bir kez daha Meclis’te ruh çağırmaya girişecekler. Ama gelecek ruh emin olun Kenan Evren’in ruhudur. Ve Kenan Evren bile bu pakete karşı “ben bile bu kadarını düşünmemiştim” dedirtecektir.
Kürsü sorumsuzluğu gibi bir anayasal hak vardır. Şimdi vekilin Meclis’teki konuşmasına bile para cezası veriliyor. Özü itibari ile sadece iktidar partisi konuşacak diyor. Bu paket MHP-AKP ittifakının son halkalarından birisidir.
AKP’ye oy vermiş Kürt kardeşlerime sesleniyorum, Kürt düşmanlığında ulaşacakları en son noktaya ulaştılar artık, bu desteği çekmek gerekmektedir.
Bütün saldırılara, tehditlere rağmen Newroz’da korku kefenini yırtan halkımıza tekrar teşekkür ediyorum. Daha dün İstanbul’da milyonlar hak hukuk ve adalet çığlığını haykırdılar. HDP olarak hak, hukuk, adalet, eşitlik, özgürlük ifadelerine sahip çıkan herkese teşekkür ediyoruz. Bütün bunlar bizim mücadele değerlerimizdir.
HDP, adalet, özgürlük ve onurlu bir barışın inşası için deklarasyonunu yayınlayacak ve onların hayat bulması için mücadelemizi sürdüreceğiz.
Emani’ye yapılan saldırı AKP’nin Suriye politikasının iflasının göstergesidir
Emani’yi ve bebeklerini katledenleri lanetliyoruz. Onlar güvenli bir liman aramıştı. IŞİD’den kaçamamanın onlara getirdiği en büyük saldırıya bu ülkede maruz kaldılar. HDP adına derin üzüntülerimizi belirtmek istiyorum. Bu olayın vehameti karşısında söz söylemeye çok zorlandığımı ifade etmek istiyorum.
AKP’nin Suriye politikasının iflasının da göstergesidir Emani’ye yapılan saldırı. Ensar ve muhacir sözlerinin hiçbir zaman hayat bulmadIğının da göstergesidir.
Ülkene sığınanları koruyamazsan bunun vebali hükümete aittir
“Sen dediğimizi yapmazsan milyonları gönderirim” diyerek sığınanları bir şantaj aracına dönüştürdüler, bu mudur Ensar? Ensarlık; sığınanları tecavüzcülerden, tacizcilerden korumaktır. Eğer koruyamazsan bunun vebali hükümete aittir. İçeride ve dışarıda hızla bütün politikalardan vazgeçmek, rotayı demokrasiye çevirmek zorundadır hükümet. İşte HDP’nin çabası budur. Demokrasinin, adaletin rotasını geri çevirmek ve bu uğurda mücadele etmektir.
Sorular
-İç tüzük değişikliğini CHP nasıl görüyor?
Ben sadece HDP’nin sözcüsüyüm. Biz başka parti adına konuşmuyoruz, belki bunu Erdoğan’a sorarsanız o bütün partiler adına konuşma hakkını kendinde görüyor.
Bu paket, Meclis’i notere dönüştürme, iradesizleştirme paketidir. Etkili bir muhalefet ortaya koyacağız. Hiçbir parti ayrımı yapmaksızın tüm muhalefeti bu pakete hayır demeye davet ediyoruz.
AKP’yi şiddetle arasına mesafe koymaya çağırıyorum
-AKP Sözcüsü Mahir Ünal’ın Demirtaş hakkındaki açıklamasını nasıl değerlendiriyorsunuz?
Demirtaş, parlamenterlerimiz 6 milyonu aşkın iradenin temsilcileridir. Söz konusu olan hatibe çağrı yapıyorum. 1 kişinin istekleri için el pençe divan duranlar elini cüzdanına değil vicdanına koysun, öyle cevap versin. Hangi siyasi parti ve hangi lider çatışmasızlık zemininde büyümüştür, hangi siyasi parti çatışmasızlık zemininde düşmüştür. Kim şiddete ihtiyaç duymuştur bir baksın. HDP 7 Haziran sonrası 80 parlamenter çıkardı. Ne oldu AKP Genel Başkanı, millet iradesini tanımadı. Suruç’tan 10 Ekim’e kadar her gün ölüm kusuldu bu ülkede. Niçin? Tek başına iktidar olabilmek için. Hangi parti şiddetten besleniyorsa Allah bin belasını versin. Ben sorarım 7 Haziran ile 1 Kasım arasında ne değişti de 258’den 317’ye çıktınız? Değişen şu oldu, müzakere masasını devirdiniz ülkeyi kan gölüne dönüştürdünüz. Varlığınızı şiddetinize borçlusunuz. Bu açıklamalarından ötürü AKP hatibini şiddetle ve silahla aralarına mesafe koymaya çağırıyorum. Şiddetle iktidar ilan ettiniz, iradenizi tek kişiye verdiğiniz için ülke adım adım intihara gidiyor. Demokrasiye dair bütün kazanımlar heba ediliyor.
Referandumun açığa çıkardığı sonuç, içtüzük değişikliğinin getireceği sonuçla birlikte bu ülke geri dönülmez bir faşizm ile karşı karşıya kalacaktır. Faşizmden hiç kimse yararlı çıkmamıştır. Önümüzde Saddam tarihi var, Almanya tarihi var. Bir kez daha bu ülkeyi adalet ve demokrasi rotasına geri çevirmelidir. Bu akıl tutulmasından çıkmanın yolu AYM’nin içtihatlarına sahip çıkmasıdır.
10 Temmuz 2017