
Urfa Milletvekilimiz Osman Baydemir, Mecliste devam eden bütçe görüşmelerinde söz aldı. Baydemir'in konuşmasının AKP milletvekilleri ve AKP'li Meclis Başkanvekili'nin tepkisini çekmesi üzerine Baydemir'e 2 birleşim Meclis'ten men cezası verildi. Baydemir ilgili söz konusu konuşmasında şu ifadeleri kullandı:
Elbette ki bütçe ve elbette ki bir bütçenin adil olması, elbette ki bir bütçenin halkçı olması ve elbette ki bir bütçenin emekçinin alın terinin değerini bilmesi, değeri üzerinden inşa edilmesi "Parlamento" dediğimiz çatı altında her birimizin en öncelikli hedeflerinden, çabalarından bir tanesi olmalıdır. Lakin bir bütçenin savaş bütçesi olduğu ve/veya bir bütçenin adilane bir barış bütçesi olduğu her şeyden önce onu oluşturan siyasal saik ve onun oluşmuş olduğu siyasal iklimden de ayrık ele alınamaz. Darbenin tam de merkezinde ve darbenin tüm etkisinin toplumun iliklerine kadar hissedildiği bir ortam içerisinde bir barış bütçesini inşa etmek namümkündür.
Darbenin hüküm sürdüğü bir ortamda adilane bir bütçe oluşturulamaz
Bugün bu Parlamento çatısı altında, bu sırada, HDP Grubunun bulunduğu sırada HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş yoksa, Figen Yüksekdağ yoksa, İdris Baluken yoksa, Çağlar Demirel yoksa, Besime Konca ve diğer bütün milletvekillerimiz yoksa bu Parlamento'ya darbe yapılmış demektir, milletin iradesine darbe yapılmış demektir, milletin hür iradesi ötekileştirilmiş demektir. Eğer CHP sıralarında Enis Berberoğlu yoksa milletin iradesine darbe yapılmış demektir. Darbenin hüküm sürmüş olduğu bir ortam içerisinde ne demokrasiyi inşa etmek ne de adilane bir bütçe oluşturmak ve gelir dağılımı arasında bir adaleti oluşturmak mümkün değildir, mümkün olmamıştır ve mümkün de olmayacaktır. Bu itibarla da ben öncelikle, bir kez daha 4 Kasım darbesini kınıyorum. Eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız, gazeteciler, yazarlar, aydınlar, mağdur olan her kim varsa bütün onlar özgürlüğüne kavuşmadığı müddetçe bu ülke aydınlık bir yola girmenin kapısını aralamış olamayacaktır.
Kürtçe'ye, Pomakça'ya, Lazca'ya ne kadar kaynak ayrıldı?
Bu bütçe tartışmasından önce ve bizim yapmamız gereken, başarmamız gereken "herkesin farklı ama herkesin eşit olduğu" ilkesi üzerinde buluşabilmektir. Bu cumhuriyeti kuranlar, omuz omuza, kol kola mücadele edenler, Çanakkale'de toprağın altına girenler, onların torunlarıdır bu Meclisi oluşturanlar; Kürt'ü, Türk'ü, Laz'ı, Çerkez'i, Pomak'ı, Süryani'si, Ermeni'si… Peki, 70 yıldır, 80 yıldır o kol kola yitirdiklerimizin anısına ihanet edilmiyor mu, 70 yıl boyunca kesintisiz bir şekilde onlara ihanet edilmiyor mu? Bu coğrafyada en az 25 milyon Kürt yaşıyor. Bakalım bu bütçe kalemine: Kürtçe'ye, Kürtçe'nin geliştirilmesine, Ermenice'ye, Süryanice'nin geliştirilmesine, Pomakça'ya, Lazca'ya, Lazca'nın geliştirilmesine yani bu toplumu oluşturan diğer etnik kimliklerin, kültürel kimliklerin ve çeşitliliklerin geliştirilmesine, korunmasına ve geleceğe aktarılmasına ayrılan kaynak nedir, ne kadar kaynak ayrılmıştır? Çok açık ve net söylüyorum: Ne kadar kaynak ayrılmıştır?
Asimilasyon milim şaşmadan devam ediyor
Eğer sevinçte ve tasada bu ülke nüfusunun tamamının ortak olmasını istiyorsak haklarda eşit olmamız lazım; eşitçe, özgürce, kavgasız, nizasız, ölümsüz bir gelecek inşa etmek istiyorsak önce adaleti tesis etmemiz lazım. Asimilasyon cumhuriyet tarihî boyunca milim şaşmadan devam ediyor. Bakın, "Bir Kürtçe televizyon kanalı var, daha ne istiyorsunuz?" derseniz bu asimilasyonun daniskasıdır. Anaokulundan üniversitenin son sınıfına kadar Türkçe bu ülkenin ne kadar bir gerçekliği, realitesiyse Kürtçe de aynı şekilde bu ülkenin realitesi olduğunda, eşit kaynak ayrıldığında, Türkçe'nin yanı sıra Kürtçe'yle, Türkçe'nin yanı sıra yurttaşın olduğu Arapça'yla, Lazca'yla, Ermenice'yle, Asuri-Süryanice'yle eğitim yapıldığında asimilasyon ortadan kalkmış demektir.
Palmira’nın bombalanması ile Hasankeyf’in bombalanması aynı zihniyetin ürünü
Bakın, öyle bir zaman diliminin içerisinden geçiyoruz ki Palmira'nın bombalanması nasıl bir zihniyetse ve nasıl bir kültüre, insanlığın ortak değerine saldırı ise Hasankeyf'in ekonomik ömrü 60 yıl olacak bir baraja kurban edilmesi ve bombalanması da aynı zihniyetin eseridir. Adem'in coğrafyası Riha, Halîl-ür Rahmân coğrafyası ne öğretir bilir misiniz? Ya Halil öğretir ya İbrahim öğretir ya İbrahim Halil öğretir ya da Halil İbrahim öğretir ama netice itibarıyla Nemrut'a karşı direnenleri öğretir. İşte, bizim duruşumuz tam da budur; kimden gelirse gelsin Nemrudiliğe karşı çıkmak, itiraz etmek. Gücümüz belki bir karıncanın su taşıması gücüdür ama karşı çıkıyoruz, su döküyoruz bu ateşe ve bugün bu ateşi korlayanlar, bu ateşe yelpaze dökenler, hiç şüpheniz olmasın, Hitler de kütüphaneleri yakmıştı. Onlar tarih kitaplarında nasıl bir çirkin suratsa bu anlayış da tarih kitaplarında çirkin bir surat olmaya adaydır.
Seni seçen millet ne kadar saygınsa Kürt'ü seçen millet de o kadar saygındır
Her defasında, bugün dahi, siyasal iktidar ve Hükümet ve Hükümet yetkilileri, "milletin iradesi" der. Seni seçen millet ne kadar saygınsa Kürt'ü seçen millet de o kadar saygındır. Sana oy veren millet bu coğrafyanın ne kadar sahibiyse Kürt'e oy veren ve Kürt'ü seçip kendi belediye başkanı yapan millet de bu coğrafyanın o oranda sahibidir. Gülten Kışanak'ı -şahsında bütün belediye başkanlarını bir kez daha burada saygıyla, sevgiyle, hürmetle selamlıyorum- onu cezaevine koyan bir zihniyet milletin iradesine zerre kadar saygı duyan bir zihniyet olamaz. İstediğiniz bütçeyi oluşturun, eğer savaş varsa gedikler büyük olur. O gedikleri kapatamazsınız, o delikleri kapatamazsınız. Yapılması gereken tek şey var. Bir an önce asimilasyondan vazgeçmek, kültürel soykırım politikalarından vazgeçmek, kendinden olmayanı ötekileştiren, kendinden olmayanı zindana koyan anlayıştan vazgeçmek.
İki gün boyunca Manisa ilimizdeydim. İki yıl boyunca tek bir suçu legal demokratik siyasetin il başkanı olduğu için tutuklanan veya yöneticisi olduğu için tutuklanan veya sandık müşahidi olduğu için tutuklanan ve iki yıl boyunca mahkeme huzuruna çıkarılmayan insanlarla karşılaştım ben. Gerekçe ne biliyor musunuz? Manisa da HDP milletvekili çıkarma aşamasına gelmiş. Ne yapıp edip bunun önünü kesmemiz lazım, ne yapıp edip HDP'yi terörize etmemiz lazım, HDP'yi kriminalize etmemiz lazım. İddianamede ne var biliyor musunuz: Bir düğüne gitmişler geline çeyrek altın takmışlar. İddianamede ne var biliyor musunuz: Birbiriyle telefonda konuşmuşlar, buluşalım, çay içelim, kahve içelim. Çay içmek ve kahve içmek bir kriminalize, bir örgütsel deyim hâline dönüştürülmüş. İddianame tamı tamına bir hukuk metni değil, faşist bir zihniyetin sadece ve sadece eseridir.
Bunun adı diktatörlüktür
Gerçekten de bu ülkede bir tane darbe değil birden fazla darbe yaşandı. Elbette ki bunlardan bir tanesi 15 Temmuz darbe girişimi, darbe kalkışmasıdır. Ama, bu 15 Temmuz darbe girişimi ve darbe kalkışmasını da bir fırsata dönüştürüp esas bu ülkeye darbeyi gerçekleştiren mevcut Hükûmetin ta kendisidir. Ve bunlardan bir tanesi de 4 Kasım darbesidir.
Millet hangisini tercih ederse o, milletin bileceği bir iştir. İşte burada, eğer millete, milletin seçtiğine; senin gibi düşünmediği için, sana boyun eğmediği için; krala "Kral, sen çıplaksın." dediği için bir lideri alıp cezaevine koyuyorsan bunun adı "darbe"dir; ötesi bunun adı "diktatörlük"tür. "Seni Başkan yaptırmayacağız" dediği için Selahattin Demirtaş şu anda cezaevinde. Selahattin Demirtaş bunun için cezaevinde, Figen Yüksekdağ bunun için cezaevinde. Gültan Kışanak, Nurhayat Altun, tüm seçilmişler bunun için cezaevinde.
Bizim bir rolümüz var, bir misyonumuz var. Ben Kürt halkının bir evladı olarak, Kürdistan'dan gelen bir temsilci olarak benim şöyle bir rolüm var. Bu çatı Türk'ün ve Kürt'ün ortak çatısı olsun. Eğer siz Kürtleri dışlarsanız, eğer siz Kürtleri yok sayarsanız, eğer siz Kürtleri cezaevlerine koyarsanız nihayetinde 80 milyonun tamamı kaybetmiş olacaktır. Gelin, hiç kimsenin kaybetmeyeceği bir siyasal rejim oluşturalım.
Kürdistan aha şurası (Kalbini işaret ederek)
Baydemir’in, konuşmasında “Kürdistan” ifadesini kullanması üzerine Meclis Başkanvekili, AKP Grup Başkanvekilleri ve AKP milletvekilleri üst üste “Kürdistan neresi” sorusunu yöneltmiştir. Bunun üzerine Baydemir, kalbini işaret ederek; “Aha şurası, Kürdistan şurası” ifadesini kullanmıştır.
13 Aralık 2017