
HDP Parti Sözcüsü Osman Baydemir, hafta sonu İstanbul'da yapılan HDP MYK-Meclis Grubu ortak toplantısının sonuçlarını duyurdu. HDP Genel Merkezi'nde basın toplantısı düzenleyen Baydemir şunları ifade etti:
Baskılar HDP'yi geriletemedi
Her şeyden önce HDP bu coğrafyadaki tüm halkların, inançların, kimliklerin, kültürlerin bir arada yaşamasının iradesidir. HDP demokrasinin, özgürlüğün, hak ve adalet mücadelesinin ta kendisidir. Barış ve çözümün iradesidir. Yeni yaşam ve radikal demokrasi mücadelesini sürdürmekte kararlıdır. 2 yıldır hukuk dışı baskılarla, binlerce üyemiz yöneticimiz, eş genel başkanlarımız, milletvekillerimiz ve belediye başkanlarımız adeta bir siyasi kırımla, darbeyle aramızdan alındı. Şu anda dahi rehin olarak zindanda tutuluyorlar. Tüm bunlara rağmen HDP özgürlük mücadelesinden geri adım atmadı, bu baskı politikaları HDP’yi geriletmedi.
Başta eş genel başkanlarımız olmak üzere cezaevinde bulunan tüm yoldaşlarımıza HDP MYK ve Meclis grubu olarak teşekkür ediyoruz. Tüm hukuksuzluklara rağmen HDP’yi HDP yapan tüm bileşenlerimize geri adım atmadıkları için teşekkür ediyoruz. Referandum sonuçları HDP fikriyatının tüm baskılara rağmen toplum tarafından, halk tarafından bir kez daha kabul gördüğünü açığa çıkarmıştır. Referandumda namlunun ucunda sandığa gidip “ben OHAL rejimine karşıyım, KHK’lara karşıyım, Demirtaş’ın, Yüksekdağ’ın cezaevinde tutulmasına karşıyım, Yüksekdağ’ın vekilliğinin düşürülmesine karşıyım” diyen milyonlara teşekkür ediyoruz.
Rehin alma operasyonlarıyla cezaevinde tutulan başta eş genel başkanlarımız ve bütün temsilci ve yoldaşlarımız özgür oluncaya kadar HDP mücadelesini sürdürecektir. Onlar özgür olmadığı müddetçe bizler de kendimizi özgür görmeyeceğiz. Bir kez daha bu operasyonları kınıyoruz, bu operasyonlarla sonuç alınamayacağını ifade ediyoruz.
Yeni bir toplumsal sözleşme hazırlanması önümüzdeki dönemin asli görevlerindendir
Hukuka aykırı bir oldu bitti ile yasaya, anayasaya, uluslararası hukuka aykırı olarak yapılan referandumun sonucu ile cebir ve hilenin açığa çıkardığı sonucun demokratik meşruiyeti yoktur. Bu tartışma bitmemiştir, parlamento içinde yapılacak uyum yasaları da bu gayrı meşruluğun üstünü örtmeye yetmeyecektir. İktidar örnek mi istiyor buyurun Evren Anayasası, 35 yıl geçmesine rağmen toplumun derdine derman olmadı.
Toplumun demokratik özgürlükçü eşitlikçi bir anayasa ve yeni bir anayasa hakkı ve özlemi de bakidir. Yeni bir toplumsal sözleşme hazırlanması önümüzdeki dönemin asli görevlerindendir. Biz HDP ollarak yeni bir tartışma süreci başlatmak istiyoruz. Yeni bir anayasanın hayat bulması için HDP öncülük yürütmeyi en azından katkı sunucu bir partner olmayı arzulamaktadır.
Partimiz geniş kesimleri kucaklayacak bir demokrasi çağrısı hazırlamaya başlayacaktır. 2013 - 2014 - 2015 Newroz deklarasyonlarından Dolmabahçe Mutabakatı’na kadar toplumu bir arada yaşatacak tüm değer ve metinlerden esinlenecektir.
Çatışmasız bir sürecin başlatılması için HDP görevinden kaçmayacaktır
Kürt halkı 2 yıldır uygulanan zulüm politikaları karşısında kararlı duruşunu ortaya koymuştur. Kayyum politikalarına karşı durmuştur. Barış özlemini de göstermiştir. Kürt coğrafyasında çıkan iradeye, tüm Türkiye halklarının dikkatini çekmek istiyoruz. Demirtaş’ın da ifade ettiği husus şudur; bu gidişatın kimseye kazandıran yönü olmamıştır, olmayacaktır.
Çatışmasız, savaşsız bir sürecin başlatılmasında herkese rol, misyon görev düşmektedir. HDP görevinden kaçınmayacaktır. Demokratik siyasetin acil gündemi bölgesel bir barış ortamı için çözüm planı gerçekleştirilmesidir.
Türkiye’de barış sürecini çatışmaya dönüştüren 2 temel neden vardır; biri 7 Haziran iradesini tanımamak, diğeri Rojava’da açığa çıkacak Kürt iradesinin olmaması için Kürt düşmanlığının ön plana çıkmasıdır. Hükümet Suriye’de ateşe benzin dönmekten vazgeçmesiyle birlikte içeride de barış politikasının kapıları açılacak. Bu tersinden de mümkündür içerideki barış ortadoğu coğrafyasına da sirayet edecektir.
Demokrasiden yana mücadelemizi yükselteceğiz
Ülkeyi evrensel standartların gerisine götüren iktidar yaklaşımının bizim tarafımızdan kabul görmesi mümkün değildir. Ortak demokratik değerler ve ilkeler etrafında ilişkileri geliştirmek demokrasi mücadelesini büyütecektir.
HDP, tüm Türkiye halklarının içinde yer alacağı demokrasi ve özgürlük mücadelesinde ısrar edecek, kararlılığını ortaya koyacaktır. Bizler hakikatten , demokrasiden, özgürlükten yana olan mücadelemizi yükselterek sürdüreceğiz. Bu mücadeleyi ayakta tutan, baskılara boyun eğmeyen tüm halkımıza bu uğurda bedel ödeyenlere şükranlarımızı iletiyoruz. Memleket bu halde olmasın diye, insanlar hayatını yitirmesin diye cezaevinde bedel ödeyen eşbaşkanlarımıza, milletvekillerimize, belediye başkanlarımıza, aydınlara, gazetecilere teşekkürlerimizi yineliyoruz. Yeni bir umut kapıda, bu umudun tüketilmesine razı olmayacağız.
Baydemir, gazetecilerin sorularını ise şöyle yanıtladı:
Gün gelecek Yüksekdağ’ın hukuka aykırı şekilde düşürülen üyeliği tekrar tesis edilecek
-20 Mayıs’ta gerçekleştirilecek kongrede eş genel başkan adayı kim olacak?
20 Mayıs kongresi maalesef hukuki zorunluluktan kaynaklı bir kongredir. Figen Yüksekdağ’ın parti üyeliğinin dolayısıyla eşbaşkanlığının düşürülmesi bir darbedir. Tıpkı milletvekilliğinin düşürülmesi gibi bir darbedir. Bu darbenin sonucu şudur; eğer HDP kongreye gitmezse, mevzuattan kaynaklı bu dayatmanın gereğini yerine getirmezse gayrı hukuki saldırılarla karşı karşıya kalacaktı. Sayın Yüksekdağ’ın da talebiyle bu hukuki zorunluluk gereği kongre yapılacaktır. Ancak henüz netleşen bir isim yok. Bütün bileşenlerimizle istişare süreç devam ediyor. Ama HDP iradesinin arkasındandır. Cumhurbaşkanı kendi partisinin üyelik seremonisinde göz yaşı döküyordu. Bilmeyen de sanacak ki hukuka aykırı yöntemlerle partisinden koparılmış. Siz ne zaman partinizden ayrıldınız ki, zaten partinizi yönetiyor, bakan, vekil, başbakanı siz belirliyordunuz. Bir hukuksuzluk varsa o da Sayın Yüksekdağ şahsında gerçekleşmiştir. Bir gün gelecek Yüksekdağ’ın hukuka aykırı şekilde düşürülen üyeliği tekrar tesis edilecektir. Bizi birbirimizden koparamayacaklar. Yüksekdağ’a yöneltilen saldırı Türk Halkının Kürt Halkıyla dayanışmasına, kadın temsiliyetine, birlikte üretmeye yönelik bir saldırıdır.
Bizlere düşen evet ve hayır diyenleri ortak paydada buluşturabilecek yeni bir anayasa sunabilmektir
-Demirtaş'ın ittifak çağrısı AKP’yi kapsıyor mu?
Eş Genel Başkanımız Demirtaş’ın çağrısının A’dan Z’ye arkasındayız. Eşitlik, özgürlük ve adalet tesis edilmesi amacıyla HDP kapısını herkese açmıştır. Açık ve nettir; eşitlik özgürlük ve adaletin tesisi, bir kez daha referandumun açığa çıkardığı siyasal haritaya, toplumun iradesine bakmak lazım. Burada büyük dersler vardır. Kürt coğrafyasında 16 şehirde toplumun yüzde 55’ten fazlası dayatmaya “hayır” demiştir. Bu 16 şehirdeki yüzde 45 de savaşa, çatışmaya, OHAL’e hayır diyor. Dolayısıyla bizlere düşen evet ve hayır diyenlerin tümünü ortak paydada buluşturabilecek yeni bir anayasa sunabilmektir. Çatışmasızlığı sağlayacak yeni bir umut inşa etmektir. Bizler HDP olarak bu antidemokratik paketin, cebren ve hile ile geçirilmiş bu paketin meşrulaştırılması çabası içinde olmayacağız. Çağrımız net: bir gömlek düşünün, o gömleğin düğmelerini iliklerken ilk iliği yanlış iliklerseniz sonraki tüm düğmeler yanlış iliklenir. Bu yanlışlık sürmesin diye gelin ortak paydalarda buluşalım, yeni bir sözleşme oluşturalım, çatışmasız bir toplum inşa edelim. Gelin doğrularda buluşalım. Kinle, öfkeyle, reddetmeyle, ötekileştirmeyle sonuç alınamayacağının çağrısıdır bu.
Tutuklama kararını veren mahkeme değil, siyasi otoritedir
-AYM randevusu kesinleşti mi?
Bugün Sayın Baluken’in tahliye talebi reddedildi, duruşma Haziran’a ertelendi. Anayasal bir suç işleniyor. Anayasanın, Anayasa Mahkemesi'nin içtihatları çiğneniyor. Anayasa Mahkemesi kararını vermediği müddetçe bu ihlal devam edecek. 2 duruşma önce Baluken’n tahliyesine karar veren ve Balbay içtihadına atıfta bulunan hakim, ağır ceza hakimliğinden icra hakimliğine atandı. Tutuklama kararını veren mahkeme değil, siyasi otoritedir. AYM’ye çağrımız bu hukuksuzluğa bir an önce son veriniz, kararınızı veriniz, içtihadınıza sahip çıkınız.
Siyaset husumet ve hamaset değildir. Bizler iktidara, hükümete husumet gütme ve hamasetle siyaset etmeden vazgeçin çağrısı yapıyoruz. Suriye politikasından dönmek, içeride ve dışarıda düşman algısı yaratmaktan vazgeçmek bir hayır kapısı aralayabilir. Bu herkes açısından ihtiyaçtır. Bu paketin içeriğinde ısrar ve içeriği meşrulaştırma çabası hiçbir derde derman olmayacaktır. Şengal ve Rojava operasyonu bu paketin gayrı meşruluğunun üstünü örtmenin atraksiyonlarıdır.
Ölümü, savaşı, tekçiliği istemeyen herkese ittifak çağrısında bulunuyoruz
-Dolmabahçe Mutabakatı'na atıfta bulundunuz, başka dinamikler var mı?
Bu ülkeyi çatışmaya götüren nedenler çok açık ve nettir. Bu ülkede çatışmayı durduran gelişmeler de nettir. Bu ülkenin çatışmasızlık pratiğinde bir deneyimi vardır. O deneyime geri dönmek, o deneyimde neler yapıldı, neler yapılmadı, yapılması gerekip yapılmayanlar, yapılmaması gerekip yapılanlar nelerdi? O deneyime bir kez daha dönüp bakmak gerekiyor. Ama nihayetinde HDP bir çözüm partisidir. HDP çözümün mücadelesini veren partidir. Çözüm zalimin zulmünden vazgeçmesi, mazlumun hakkına kavuşmasıdır. Nihai çözüm budur. Nihai çözüme giden yolda ölüm olmaması, ölüm olmadan diyalogla bir mücadele hattının ortaya konması en doğru olandır. Ölümü, savaşı, tekçiliği istemeyen herkese ittifak çağrısında bulunuyoruz. Gelin birlikte aydınlık bir geleceğin mücadelesini ortaya koyalım. Rahatsız olan her kim varsa seslerimizi, umutlarımızı ortaklaştıralım. Milyonlarca insan geleceğe kaygıyla bakıyor. Cebir ve hileyle bir sonuç elde edildi. Bu cebir ve hileyi bir kenara bıraksanız bile bakın milyonlarca evet diyen, milyonlarca da hayır diyen insan mutsuz. Evet diyenler de hayır diyenler de gelecekten kaygılı. Bunu ortadan kaldırmak için yeni’‘ye , yeni bir yola, kapıya ihtiyaç var. İşte HDP o yeni kapının açılmasının çabasını ortaya koyuyor. Bu sese kulak verilirse yakın gelecekte pozitif manadaki siyasi gelişmelere tanıklık edebiliriz.
Silopi'deki çocukların ölümü kaza değil bu OHAL rejiminin sonucudur
-Silopi'de Furkan ve Muhammet Yıldırım isimli 2 çocuğun öldürülmesine ilişkin hukuki bir süreç başlatıldı mı?
Tarihimizin en trajik en kabul edilemez cinayetlerinden bir tanesidir. Savaş demek, çatışma demek, güvenlik perspektifiyle ülke yönetmek demek çocukların ölümüne göz yummak demektir. Bu iki sabinin uykularında öldürülmüş olmaları, “kader” diye izah edilemez. Yazıktır, günahtır. Eğer bu çocuklar Silopi’de değil de Gazze’de katledilmiş olsaydı ey milyonlar siz böyle mi bakardınız. Kaza mı derdiniz. Bu kaza değil bu OHAL rejiminin sonucudur. Güvenlik politikasıyla ülke yönetme politikasının kurbanıdır bu çocuklar. Haklarının kaybolmamaları için her türlü çabayı ortaya koyacağız. Başka çocukların hayatlarına kastedilmemesi için mücadele edeceğiz. Bizden koparılan ilk çocuklar değil. Uğur, Ceylan, Berkin, Kemal hunharca katledilen çocuklar. Son olması için çabalamalıyız. Bir panzer evlerinde uykuda olan iki çocuğu ezerek hayatlarına mal oluyor. Karşıdan karşıya geçerken yaşanan kaza değil bu. Bu ülkede çocuk düşmanlığı var. Bakın Kemal Kurkut’un katilleri belli ama tutuksuzlar. Dosyada gizlilik kararı var. Üstünün örtülmemesi için çabalayacağız.
-Güney Kürdistan bağımsızlık referandumunu nasıl değerlendiriyorsunuz?
Ortadoğu halklarının eşit bir yaşam için birbirini tanıması lazım. Fars, Arap, Türk Halkının hukuku neyse Kürt halkının da hakkı o olmalıdır. Kürt Halkının geleceği konusunda Güney Kürdistan'ın alacağı karar neyse bize düşen saygı duymak ve gücümüz oranında da destekçisi olmaktır. İnanıyorum ki Kürt Halkının özgürlüğü Ortadoğu’ya barış getirecektir. Demokrasi getirecektir. Bu Türk Halkının da Fars Halkının da inançların da menfaatine olan bir gelişmedir. Bu ülkenin bütün bu acıları yaşamasının en temel nedeni de Ankara’nın Rojava düşmanlığıdır. Eğer bu düşmanlık olmasaydı, “Kürtler Suriye Demokratik Federasyonunun bir parçası olsun” denseydi binlerce insanı yitirmeyecektik, çözüm süreci bitmeyecekti.
Bizler özgürlükten, eşitlikten adaletten yanayız. Kardeşlerimiz kendilerini nasıl güven içinde hissediyorsa bize düşen destek olmaktır.
-Deniz Baykal ve Ahmet Türk görüşmesini nasıl değerlendiriyorsunuz?
Bu ülkede acilen olması gereken görüşmektir, tartışmaktır. Ortak paydalarda buluşmanın çabasını ortaya koymaktır. Kim kiminle görüşürse eşitlik özgürlük adalet ilkeleri üzerinden yapılacak her girişim kıymetlidir. Lakin referandum sonuçları hem içerik hem referandum süreci hem de YSK kararı açısından gayrı meşrudur. Referandum sonucu meşruymuş gibi bir yol haritası çizmeye çalışmak, yanlış iliklenen birinci düğmeden sonra yanlış iliklemeye devam etmektir. Bu büyük sıkıntılara da vesile olacaktır. Biz bu gayrı meşru süreci meşrulaştırmaya katkı sunmayacağız.
8 Mayıs 2017