
Parti Sözcümüz Osman Baydemir, genel merkezimizde düzenlediği basın toplantısında gündeme dair değerlendirmelerde bulundu. 2 gün boyunca süren HDP Meclis Grubu, Merkez Yürütme Kurulu ve Eşbaşkanlık Kurulu toplantılarında alınan kararlara ilişkin bilgi veren Baydemir, milletvekillerimizin yeni yasama yılı açılışında parlamentoda değil Edirne Cezaevi önünde olacaklarını duyurdu.
Baydemir şöyle konuştu:
Eşbaşkanlarımız ve milletvekillerimiz 328 gündür tutuklu ve Demirtaş’ın tutuklanmış olduğu dosyaya dair halen tek bir duruşma gerçekleşmiş değil. Şu an itibari ile 72 ayrı duruşma gerçekleştirdi ve tamamı tutuklu olmadığı dosyalara ilişkindir. Hiçbir duruşmada Demirtaş yargı karşısına çıkarılmadı. SEGBİS dayatıldı, kelepçe takılmak istendi. Milletin iradesine kelepçe vurulamaz.
Bir hükümet duruşmayı gerçekleştirecek maliyetten kaçınıyor, bütçe bu kadar mı boşaldı?
Bir sanığın zorla SEGBİS’e getirilmesi için bir KHK çıkarıldı. Bu KHK HDP vekillerine yönelik çıkarılmıştır. Ankara 25. Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen dosyada mahkeme Demirtaş’ın zorla SEGBİS’e götürülmesi kararı verdi. Demirtaş’ın duruşmaya bizzat getirilmemesinin gerekçesi ise “usul ekonomisi”. Demirtaş’ın duruşması Diyarbakır’da yapılacaktı, güvenlik gerekçesiyle Ankara’ya alındı. Bir hükümet başkentinde yapılan bir duruşmanın güvenlik önlemlerini alamıyor. Bir hükümet duruşmayı gerçekleştirecek maliyetten kaçınıyor, bütçe bu kadar mı boşaldı? Eğer mesele ekonomi ise Demirtaş’a oy verenler bu ekonomiyi de sağlarlar.
Baluken, paylaşmadığı ispatlanan bir tweetten dolayı hala tutuklu
İdris Baluken’in, tutuklandığı günden bu güne kadar hakkında isnat edilen bütün suçlamalar çürütüldü. Ancak atmadığı tweetten dolayı, paylaşmadığı ispatlanan bir tweetten dolayı hala tutuklu bulunuyor. Katılmadığı bir etkinlikten dolayı, ki etkinlik günü kendisi Genel Kurul’daydı, savcı dosya hakkında mütalaa istedi.
Yeni yasama yılı başlangıcında Edirne Cezaevi önünde olacağız
Yargı milletin iradesinin adeta yok edilmesinin, tasfiye edilmesinin aracı haline dönüştürülmüş durumda. Nasıl ki adli yılın açılışında HDP törenlere gitmektense, onu meşrulaştırmaktansa AYM önünde Vicdan ve Adalet Nöbeti başlattı, TBMM yeni yasama yılı başladığında da orada değil, Edirne Cezaevi önünde olacaktır.
Parlamentoya yönelik 4 Kasım darbesine dikkat çekmek için, bu hukuksuzluğun üstünün örtülmesinin figüranı olmamak için törenlere katılmayacağız. OHAL’in ortadan kaldırılması konusunda, barışın hakim olması konusunda etkin çabamızı sürdürmeye devam edeceğiz.
Güney Kürdistan halkının iradesi tanınmalıdır
Güney Kürdistan’da gerçekleşen referandumun şeffaf bir şekilde gerçekleşmiş olması ve halkın iradesinin tecelli etmiş olmasını selamlıyoruz. Referandumun demokratik bir ortamda gerçekleşmiş olması Ortadoğu’da demokrasinin gelişmesine de ilham kaynağı olmuştur. Olması gereken Kürdistan Bölgesel Yönetimi ile Bağdat Yönetimi arasında sorunların diyalog yöntemi ile çözülmesi konusunda ön açıcı olmaktır ve halkın iradesinin tanınmasıdır.
Güney Kürdistan'daki referandumun meşruluğuna bir gölge düşürmek istiyorsanız yapmanız gereken buradaki YSK’yı oraya göndermenizdi. O zaman bütün dünyada meşruluk tartışması olurdu.
Türksat, Rûdaw, K24 ve Waar TV’’lerin yayınlarını frekanstan çıkardı. Bir kez daha kınıyoruz. Bu ülkede onlarca televizyon, radyo kapatıldı, gazeteciler tutuklandı, hangi sorun çözüldü?
Ortadoğu’da barışın var olmasının yolu Kürt halkı ile ittifaktan geçmektedir
Hem Tahran rejimi hem AKP-MHP koalisyonunun tavrı Kürt düşmanlığı tavrıdır. Kürt düşmanlığı kimseye bugüne kadar kazandırmamıştır, bugünden sonra da kazandırmayacaktır. Derhal bu politikalardan dönmek gerekmektedir. Ortadoğu’da barışın var olmasının yolu Kürt halkı ile ittifaktan geçmektedir. Emin olun ki Kürtlerin ittifakı hiçbir halkın düşmanlığı değildir. Bilakis Ortadoğu halklarının ırkçılık prangasından kurtuluşu için de olmazsa olmazıdır.
AKP Genel Başkanı Erdoğan bir de çıkmış “Oradaki Süryanilerin, Türkmenlerin hakkı ne olacak?” diyor. Oradaki Türkmenlerin, Êzidîlerin, Süryanilerin hakları buradaki halkların haklarından çok daha iyi olacak. Eğer o halkların haklarına bir zeval olursa biz HDP olarak onların haklarının savunucusu olacağız.
Tehdit ile hiçbir sorun çözülmedi ve çözülemeyecek. İlk etapta alınması gereken adım hükümetin ve ortaklarının bu dilden vazgeçmesidir. Yangını körüklemekten, ret ve inkar politikasından vazgeçmesidir. Şiddet ve Kürt düşmanlığı politikasından vazgeçmesidir. Bu ülkeye sunulabilecek en büyük katkı budur.
Türkiye demokrasi güçlerine çağrımızdır: Eğer OHAL’e, KHK’lara, medya üzerindeki baskıya karşı isek, yapılması gereken hükümetin Kürt düşmanlığı politikalarına karşı çıkmaktır. Bu vesileyle AKP’ye oy vermiş olan Kürtlere, CHP’ye oy vermiş Kürtlere, Alevilere çağrı yapıyorum, tezkere demek düşmanlığa evet demektir. Bunların içinde yer almak demek bütün bu düşmanlık politikalarına onay vermek demektir.
Kürtler hariç mi ümmet?
Kulislerde fısıltı ile konuşmak çare değildir. Oradaki ırkçılığı değiştiremiyorsanız oradan çıkmanın, gereğini yapmanın vakti gelmiştir. AKP Genel Başkanı’nın dili tehdit ve şantaj diline dönüşmüştür. Ne diyor, ”yiyecek bile bulamazlar”. Sen değil misin Myanmar’daki, Gazze’deki ambargodan şikayetçi olan? Hani ümmeti savunuyordunuz? Kürtler hariç mi ümmet? Mesele Kürtler olunca Kürt anasını görmesin…
Ulusların Kendi Kaderini Tayin Hakkı enternasyonal bir haktır. Emeğin hakkını savunuyorum diyen, sosyalistim diyen bütün dinamikler, Kürtler hariç mi enternasyonalistsiniz? Demek ki Kürt düşmanlığında bir ortaklaşma var. AKP’ye oy vermiş herkese çağrı yapıyorum, herhangi bir ırka düşmanlık Allahın ayetine düşmanlıktır. Bugün itiraz etmezseniz yarın çok geç olacak.
Sizi düşünenler çocuklarınızı ölüme göndermez
Eğer ki bir siyasi anlayış sizi düşünüyorsa çocuklarınızı ölüme göndermez. Savaş çığırtkanlığı, tezkere, çocuklarımızı ölüme gönderme siyasetidir. Bugüne kadar tezkereye evet diyen herhangi bir vekili savaş cephesinde gördünüz mü? Savaş çığırtkanlığı, tehdit, ambargo bir tek anlam ifade edebilir, bir kesim buradan kazanç sağlar, savaş lobileri, silah tüccarları. Peki kim kaybediyor, Kürt ve Türk anneleri. Kim kaybediyor fındık üreticileri.
Motorlu taşıt vergisinin yüzde 40’a çıkması, savaşın getirdiği maliyettir
Bakın araç vergisi yüzde 40 arttı. Artık insanlar mı araca binecek araçlar mı insanlara binecek, birbirine karışmış durumda. Ben fındık işçisi için yürüyorum diyenler, iyi de kurban fındık işçisi neden kazanmıyor, kaynak savaşa gitti diye. Bir yandan fındık işçisinin yanında yürüyeceksiniz diğer yandan tezkereye evet diyeceksiniz bu çelişkidir.
Motorlu taşıt vergisinin yüzde 40’a çıkması, savaşın bu ülkeye getirdiği maliyetin idrak edilmesi için yeterli bir sebeptir. HDP olarak bu ülkenin bütün dinamiklerini daha yüksek oranda savaş çığırtkanlığına karşı duyarlı olmaya ve birlikte hayır demeye davet ediyoruz.
Kürt halkının eşitlik talebi kimsenin aleyhine değildir
Herkes emin olsun Kürdün Türke, Farsa bir düşmanlığı yok, olmayacak. Kürt halkının eşitlik talebi kimsenin aleyhine değildir, aksine Ortadoğu’yu refaha götürecek taleplerdir. Bunun kaybedeni yoktur. Ekonomik ambargoların çifte kaybedeni olur, savaşların da, gerilimlerin de çifte kaybedeni olur.
28 Eylül 2017