
Adıyaman Milletvekilimiz Behçet Yıldırım, Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu bütçesi üzerine değerlendirmelerde bulundu ve şu ifadeleri kullandı:
"Bir hekim olarak iki gün önce Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine konuştun. Tütün ve alkol piyasasından sana ne! Başka biri konuşsaydı daha iyi olmaz mıydı?" diyeceksiniz ama bakın, Sayın Tarım Bakanımız da bir hekim, üstelik genel cerrah.
Tarım ameliyat masasına alındı
AKP iktidarı tarımı bitirdi. Tarım can çekişiyor, her türlü tedavi uygulandı, medikal, kemoterapi, radyoterapi, alternatif tıp tedavileri uygulandı, fayda etmedi, şimdi tarım ameliyat masasına alındı. Genel cerrah meslektaşım Doktor Eşref Fakıbaba opere edecek, bakalım hastayı -tarımı- kurtarabilecek mi? Sakın hasta "inop" olmasın Bakanım. İşiniz çok zor Sayın Bakanım. Tarım ülkesi olan güzelim yurdum bugün saman, nohut, mercimek, et ithal eder duruma gelmişse işiniz gerçekten zor. Umarım başarılı olursunuz.
Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu bütçe görüşmelerinde Başkan Vekilinin bütçe sunumuna bakıyorum, tütün ve alkol piyasasının stratejik öneminden bahsediyor, "Bütçe gelirleri bakımından önemli bir yer tutmaktadır." Diyor. Ancak içeriğe ilişkin herhangi bir açıklama yapmadan kurumun hangi kanunla kurulduğunu belirtmekle yetiniyor.
Yasal düzenleme adı altında yasal engelleme getirdiniz
Tütün üretimi ve piyasası asıl kimin için stratejik ve önemli olduğunu birazcık anlatayım size. Sarmalık kıyılmış tütün üretimi, Adıyaman üreticisi ve Adıyaman tütün pazarında bulunan esnaf için ve dolaylı olarak tüm Adıyamanlılar ve topyekün Adıyaman ekonomisi için stratejik ve ciddi bir gelir kaynağıydı. Ancak, geçen ay kabul edilen 7061 sayılı Bazı Vergi Kanunları ile Diğer Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun'la tütün üreticisinin ve küçük esnafın bitirilmesi noktasında önemli bir adım attı AKP iktidarı. Yasal düzenleme adı altında yasal engelleme getirdiniz.
OHAL'i çiftçilerin, tütün üreticilerinin haklı talebini bastırmak için kullandılar
Tütün üreticileri, bu tütün yasağına haklı bir tepki göstermek amacıyla demokratik yollarla sesini ilgililere duyurmak istediler. Ancak, buna karşı Valilik ne yaptı? Basın açıklamalarını yasakladı. Hani OHAL vatandaşa değil, devlete uygulanacaktı? OHAL'i çiftçilerin, tütün üreticilerinin haklı talebini bastırmak için kullandılar. Bu kadar orantısız, sert müdahale etmeleri gerekmiyordu. Halk bir muhatap aradı. Ne vali ne de AKP vekilleri vardı. Halk, işin muhataplarını yani valiyi, AKP vekillerini göremeyince, onlar inisiyatif almayınca tütün üreticileri ile güvenlik güçleri baş başa kaldılar ve maalesef nahoş görüntüler ortaya çıktı.
Provokatör kimdir, tütün üreticisi mi?
Bakın, sadece "Tütün alın terimizdir" diyen insanlar, ellerinde Türk Bayrağı olan insanlar, ellerinde basit dövizler olan insanlar gazlandı, coplandı. 3 -4 saat orada resmen halka işkence, eziyet ettiler, 100'den fazla tütün üreticisi gözaltına alındı. Biz olayların durulması için valiyle görüşmeye çalıştık. Valiliğe gittim ancak Valilik korumaları "Vali sizinle görüşmek istemiyor" dedi. Valilik ve bu yasanın savunucuları halkın yapmak istediği basın açıklamasını kriminalize etmek için "provokatör" kelimesinin arkasına sığındılar. Provokatör kimdir, tütün üreticisi mi?
Bu eylemi halk kendisi insiyatif alarak, sosyal medya üzerinden örgütlenerek gelişmiştir. Tütün nasıl siyasetüstü bir konu ise eylemin gerçekleşmesi de tamamen siyasetüstüdür. Tütün üreticileri, sadece tütün yasağına haklı bir tepki göstermek amacıyla demokratik yollarla sesini ilgililere duyurmak istediler, hepsi buydu ama karşılığını gaz, su ve coplanarak gördüler. Tütün üreticilerine, tütün esnafına yapılan bu orantısız ve haksız muameleyi o zaman da kınamıştım, şimdi de kınıyorum. Basın açıklamasından sonra vali "Halk bize gaz bombası attı", AKP İl Başkanlığı ise "Dışarıdan gelen provokatörler" dedi. Üzerinden nerede ise bir ay geçti, 100'den fazla insan gözaltına alındı. Bunlardan kaçı şehir dışından gelmişti, kim gaz bombası atmıştı, ne hikmetse hâlâ açıklanmadı. Açıklayamazlar da çünkü külliyen yalan. Orada bulunanların -AKP'lisi, CHP'lisi, MHP'lisi HDP'lisi- hepsi tütün üreticisi, hepsi Adıyaman halkıydı.
Klasik bir söyleminiz var: "Tütünü biz yasaklamadık, TEKEL'i biz kapatmadık. Tütün zaten yasaktı, TEKEL'i zaten Kemal Derviş ve IMF kapatmıştı." İyi de 15 yıldır kim iktidar? Madem Kemal Derviş tütünü yasakladı, IMF yasakladı, siz yerli ve millisiniz, siz serbest bıraksaydınız. Tam tersi, tütün ticaretine, suçla orantısız bir şekilde, üç ila altı yıllık cezalar getirerek siz yasağı daha da katmerlediniz.
TAPDK piyasayı uluslararası sigara tekellerine bırakıyor
Benim anladığım kadarıyla Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurumu yerli tütün piyasasını bitiriyor. Bu piyasayı uluslararası sigara tekellerine bırakıyor. Dünya Bankasıyla yapılan anlaşmalar sonucunda, 4733 sayılı Yasa'nın çıktığı günden bu yana tarımda, üretimde bir gerileme yaşandı.
Tütünün toplumsal hayata etkilerini, Adıyaman özelinde, bu Meclis’te defalarca anlattık. Adıyaman'ın yoksulluğa ve ırgatlığa mahkûm olacağını defalarca söyledik. Özellikle Adıyaman için söyleyeyim: Bu sarmalık kıyılmış tütün ticareti nedeniyle Adıyaman'daki bütün iş kolları dolaylı olarak faydalanıyordu. Öyle bir proje, öyle bir üretim alanı düşünün ki köyden kente göçü engellesin, sosyal dokuyu korusun, ciddi bir istihdam alanı yaratsın, üretici emeğinin karşılığını aldığı için kazansın, esnaf ticaretini yaptığı için kazansın ve tüketici ucuza mal ettiği için ve cebinden tasarruf ettiği için kazansın. Ayrıca, cezayla, yasaklarla önlemeye çalıştığınız yurt dışından getirilen sigara kaçakçılığını da önlesin. Ama siz ne yaptınız? Sarmalık kıyılmış tütün üretimi ve ticaretinin fiili olarak hâlihazırdaki durumu buydu. Bu durum nedeniyle Adıyaman ve yerel tütün üreticisinin baştan beri Hükûmet’ten şöyle bir beklentisi vardı: "Bakın, bizim sarmalık kıyılmış tütünümüz var ancak bunun üretimi serbest ama satışı yasak. Biz bu tütünü başka illere gönderdiğimiz zaman yolda tütünümüze el konuluyor, bize ceza kesiliyor. Biz bu durumun sona ermesini, ürettiğimiz sarmalık kıyılmış tütünü rahatça satabilmek istiyoruz. Buna bir çözüm bulun ve bu üretimi destekler mahiyette, bu duruma yasallık kazandırın." Siz ne yaptınız? Katmerli cezalarla, sarmalık kıyılmış tütünün hâlihazırdaki pazarını yok etmeye çalışıyorsunuz.
Adıyaman tütünü sigara firmalarıyla rekabet edemeyecek, bir kooperatifin ambarında çürüyecek
Sarmalık kıyılmış tütünü ticari amaçla bulundurmak dahi suçtur. "Bunu kooperatif eliyle yasal hâle getirdik" diyeceksiniz ama kooperatif eliyle satışı desteklemeye değil, kooperatif eliyle tütün üretimini bitirmeye çalışıyorsunuz. Belirli merkezlerde ve ancak kurulun izniyle kooperatif kurulacağı belirlenmiştir. Yani yarın öbür gün kurul "Hayır, burada kooperatif kuramazsınız" der ise, tütünün kooperatifler eliyle işlenmesi ve satılması mümkün olmayacaktır. Kooperatif kurmak zor ancak üretici bir araya geldi ve kooperatif kurdu diyelim. Peki, kooperatifin alım ve satımını yapacağı bu tütünün vergi oranı nedir? "Vergi oranını sonra konuşuruz." diyorsunuz. Eğer tütün mamullerine ilişkin benzer oranlarda vergi kaydı konulacak ise -çünkü tütün mamullerinde yüzde 80 vergi var- ben baştan söyleyeyim, bu kooperatifin sigara firmalarıyla rekabet şansı sıfırdır. Bu, ileriki zamanlarda kooperatifin de kapatılmasına gidecek bir süreci başlatacaktır.
Adıyaman tütünü artık geleneksel tütün pazarlarında yerini alamayacak. Nerede olacak? Firmaların insafında, bir firmanın deposunda, yani yasal, modern soyguncuların elinde olacak; burada çiftçi, köylü değil o deponun sahipleri kazanacak ya da Adıyaman tütünü sigara firmalarıyla rekabet edemeyecek, bir kooperatifin ambarında çürüyecek.
Bunun adı yasal güvence değil, yasal engelleme olur
Tütün yasaklamaları tarım politikalarından bağımsız değerlendirilemez. Üretmeyen tüketen yani dışarıya bağımlı bir pazar hâline getirdik memleketi. Nasıl et ithalatı varsa, saman ithal eden bir ülkeye dönüştüysek, aynı şekilde, tütün ithal eden bir ülke olduk. Yoksa "Alın, kooperatif kurun, tütününüzü burada satın, ben sizden yüzde 80-83 vergi alırım" derseniz, aynı şekilde makarona da çok fahiş vergiler getirirseniz, bunun adı yasal güvence değil, yasal engelleme olur.
Adıyaman tütününe esrar muamelesi yapılıyor
Türkiye'de ciddi bir pazarı olan Adıyaman tütününü satan esnaflara, özellikle batı illerinde ve metropollerde "Duman-1" ve "Duman-2" adıyla, sanki esrar satıyorlarmış gibi operasyonlar yapılıyor, yüklü miktarlarda ciddi cezalar kesiliyor, tütünlerine el konuluyor. Kargolar taşımıyordu, halk direndi. Sonra ricayla, minnetle kargo şirketleri Temmuz ayına kadar taşıma sözü verdiler ama taşıyacak tütün yok orada çünkü piyasa çökertildi. Özel araçlarla tütününü taşıyanlar da yolda yakalanıyor, tütünlerine el konuluyor, 92 bin TL'ye kadar cezalar kesiliyor, arabaları bağlanıyor. Vatandaş el konulan tütünden vazgeçmiş cezaları ödememek için çeşitli yollara başvuruyor.
Adıyaman'ı daha fazla işsizlikle, açlıkla terbiye etmeyelim
Bütün bu yasaklayıcı uygulamalar neticesinde Adıyaman tütününe olan talep düşürülmüş, köylünün, üreticinin tütünleri ellerinde kalmış durumdadır. Tütününü satamayan köylülerimiz mağdur bırakılmış, ihtiyaçlarını karşılayamaz duruma getirilmiştir. Geçimi tütüne dayalı olan Adıyaman'da şu anda büyük bir ekonomik durgunluk söz konusudur. Ama bu böyle gitmez, gitmemeli. Adıyaman'ımıza sahip çıkmalıyız. Adıyaman'ı daha fazla işsizlikle, açlıkla terbiye etmeyelim, ırgatlaştırmayalım diyorum.
Sağlığa zararı bilinen tütünün üretilmesini, tüketilmesini, pazarlanmasını denetleyecek TEKEL gibi bir kurumun tekrar oluşturulması gerçek bir çözüm olacaktır. Ne üreticilerimiz ne de tüketicilerimiz küresel dev sigara tekellerinin insafına terk edilmemelidir.
Adıyamanlı Tırşikçilere sesleniyorum: Vicdanınızı atmayın
Bu arada, AKP iktidarı yerelde de zarar görmesin diye çabalayan "tırşikçi" denilen bir kesim var. Onlar iktidara göbekten bağlı oldukları ve oradan beslendikleri için işleri güçleri iktidarı aklamaktır. Bu kesim iktidara vebal gelmesin diye türlü türlü yalanlara sarılıyor, iktidar yanlış yaptığını itiraf etse bile bu kesim çeşitli yalan ve yalakalıklarla gerçekleri gizlemeye çalışıyor. Buradan da onları şiddetle kınıyorum. Vicdanınızı atmayın, gerçeklere sarılın, yalanlardan ve yanlış bilgilendirmelerden vazgeçin.
19 Aralık 2017