
Adıyaman Milletvekilimiz Behçet Yıldırım, Mecliste devam eden bütçe görüşmelerinde Sağlık Bakanlığı bütçesi üzerine değerlendirmelerde bulundu. Yıldırım, şu ifadeleri kullandı:
Sağlık, Dünya Sağlık Örgütüne göre ruhen, bedenen ve sosyal olarak tam iyilik hâlidir. Peki, ülke olarak, toplum olarak sağlıklı mıyız? Tereddütsüz hayır. Bedenen iyi olabiliriz, ruhen ve sosyal olarak iyi hâlde olmadığımızı iddia ediyorum. Bu düşünceme çoğunuzun katıldığını da rahatlıkla söyleyebilirim.
İktidar karşıtları değil, iktidar yanlıları da mutsuz, sağlıksız
7 Haziran’da tek başına iktidar olamayan, 15 Temmuz darbe girişimini Allah'ın lütfu olarak değerlendiren AKP ve saray iktidarı OHAL ve kanun hükmünde kararnamelerie toplumu germiş, kutuplaştırmış, kendisi gibi düşünmeyenleri ötekileştirmiş, ülkeyi âdeta barut fıçısına döndürmüştür. Bu kutuplaşmış ve gergin ortamdan bir tek iktidar karşıtları değil, iktidar yanlıları da mutsuz, dolayısıyla sağlıksızdır.
Bir toplumun bir kesimi mutsuzsa diğer kesimin mutlu olması düşünülemez. Bu ortamdan saray da etkileniyor, kentler de etkileniyor, köyler de etkileniyor, sokak da etkileniyor. TÜSİAD bile son açıklamasında "Bize para puldan ziyade güvenlik lazım, barış lazım" diyerek OHAL'in kaldırılması gerektiğini söyledi. Bu gergin, kutuplaşmış ortamdan kurtulmanın çaresini Meclis yazmalı, biz hekimler yazmalıyız.
Sağlık Komisyonu 2 buçuk yıldır toplanmıyor
2 buçuk yıldır Meclis’teyim ve bugüne kadar Sağlık Komisyonu bir gün bile toplanmadı. Önceki Sağlık Bakanı verdiğimiz bir gensoruda kendisini "savaş bakanı" olarak tanımlamıştı, onu geçiyorum zaten. Ama yeni Sağlık Bakanımız zamanında da bu Komisyon hiç toplanmadı. Eğer komisyonlarımız çalışıyor olsaydı maddi konulardan ziyade toplumsal barışı nasıl sağlayabilirizi tartışırdık, atanamayan sağlıkçıları tartışırdık.
Cumhurbaşkanını seviyorsanız yanlış demeçlerini düzeltin
Ülke resmen tekçi zihniyetle saraydan yönetilmektedir. Cumhurbaşkanını çok kutsuyor olabilirsiniz, buna saygı duyuyorum ama onu gerçekten seviyorsanız onun yanlışlarını, branşı olmadığı konularda yanlış demeçlerini düzeltmelisiniz. AKP Grubu içerisinde hiç doktor yok mu? Özellikle sağlık konusunda verdiği yanlış demeçlerini birinizin eleştirdiğine şahit olmadım.
Aile planlaması üzerine gaf üstüne gaf yapıyor; kürtaja karışıyor, çocuk sayısına karışıyor. Aile planlamasının nüfus planlaması olmadığını söyleyin kendisine bir zahmet. Geçenlerde "Terörist aileler 10-15 çocuk doğuruyor, siz niye doğurmuyorsunuz" mealinde bir şeyler söyledi. Bir annenin 10-15 çocuk doğurmasının hem anne için hem bebek için dünya kadar riskler taşıdığını bir hekim kendisine hatırlatmalıydı. Yok, 10-15 çocuk için çok eşliliği savunuyorsa o daha da büyük bir garabettir.
Cumhurbaşkanına soruyoruz: Jinekolog musunuz?
Siz jinekolog musunuz, siz profesör müsünüz, bilmediğimiz bir akademik kariyeriniz mi var? Ama suç Cumhurbaşkanında değil, suç sizlerde. Bu konularda bilgi sunmayan veya sunma cesareti göstermeyen danışmanlarınızdadır, doktorlarınızdadır.
Toplum ve ülkenin sağlığı için buradan bir öneride bulunuyorum: Sayın Cumhurbaşkanım, saraya başta muhtarlar olmak üzere herkesi, her kesimi davet ediyorsunuz; genişletin, olabilir, genişletin. Sizin söylediğiniz her sözü, cümleyi alkışlayanlardan, sizi pohpohlayanlardan ne size ne de ülkeye hiçbir hayır gelmez. Bir fetva çıkarın diyorum, sizi gerçekten eleştirebilecek, yanlışlarınızı yüzünüze karşı söyleyebilecek birilerini davet edin. Eleştiriye, öz eleştiriye açık olun; bu hem size kazandırır hem de ülkeye kazandırır.
Yürüttüğünüz politikalarla toplumun sağlığını bozdunuz, toplumu hasta ettiniz
Sağlık sadece hastanede başlayan ve hastanede biten bir süreç değildir. "Sağlık Bakanlığına şu kadar bütçe ayırdık, bu kadar bütçe ayırdık, bütçenin şu kadarını personel giderine, şu kadarını genel harcamalara ayırdık"la bu işi çözemezsiniz. Niye çözemezsiniz? Çünkü sağlıklı birey, sağlıklı toplum sadece bütçeden Sağlık Bakanlığına ayrılan payla, sadece rakamlarla izah edilecek bir durum değildir. Bütçenin hepsini Sağlık Bakanlığına ayırsanız dahi bu politikalarla toplumun sağlığını düzeltemezsiniz. Yürüttüğünüz politikalarla toplumun sağlığını bozuyorsunuz. "İstikrar, istikrar" dediniz, bütün istikrarsızlığınızla, yarının belirsizliğiyle halkın sağlığını bozdunuz, bozmaya devam ediyorsunuz.
Asgari ücretin 1.400 TL olduğu bir ülkede işçinin, emekçinin sağlıklı olmasını nasıl beklersiniz? Kamudan haksız, hukuksuz bir şekilde ihraç ettiğiniz bir insanın sağlıklı olmasını beklersiniz? Her an kanun hükmünde kararnameyle işinden, aşından olabilirim hâletiruhiyesiyle yaşayan bir insandan sağlıklı olmasını nasıl beklersiniz? Başına her hâlin gelebileceği OHAL yönetimindeki bir ülkenin sağlıklı olmasını nasıl beklersiniz? Şiddet ve savaş sarmalına sürüklediğiniz siyasi iklimden bu ortamda can veren insanlar olduğu sürece sağlıklı bir toplumsal yapı nasıl beklersiniz? HES'lerle, maden ocaklarıyla çevresini kirlettiğiniz, yaşam alanlarını bozduğunuz insanlardan sağlıklı olmasını nasıl beklersiniz? Barış isteyen, başta akademisyenler olmak üzere, herkesi işten atarsanız, sınavda 90 puan alanı eleyip 50 puan alanları mülakatla işe yerleştirirseniz, bugün Parlamentonun 3'üncü büyük partisi olan HDP'nin eş genel başkanlarını, milletvekillerini cezaevinde rehin tutarsanız, her gün vekillerin vekilliğini düşürmeye kalkarsanız ve halkın yüzde 80, yüzde 90 oylarla seçtiği belediyeye el koyarak, eş başkanlarını içeri atmakla, yerlerine kayyum olarak vali, kaymakamları atarak sağlıklı bir ortam yaratamazsınız. Yüz yıllık Kürt sorununu "Kürdistan" "Kürt illeri" "Amed" "Dersim" kelimelerini kullanan milletvekillerini Meclis’ten atarak, cezalar vererek sağlıklı bir ülke yaratamazsınız. Kürt düşmanlığı üzerinden içeride çete kalıntılarıyla, mafya bozuntularıyla, faşist çevrelerle; dışarıda dün "katil" dediğin, Orta Doğu'yu kana bulamakla suçladığın Esad'la iş birliğine hazır olduğunu deklare ederek toplumsal barışı ve sağlığı sağlayamazsınız. Kısaca, yürüttüğünüz yanlış politikalarınızla toplum sağlığını bozdunuz, toplumu hasta, hastanelik ettiniz.
Savaş ortamında sağlıklı toplum olmaz
Sağlıklı bir birey, sağlıklı bir toplumdan bahsetmek isterseniz bunun ön adımı barış ve huzur ortamının sağlanmasına yönelik politikaların bir an önce yürürlüğe girmesidir. Savaş ortamında ne sağlıklı bir birey olur ne de sağlıklı bir toplum. Savaş bütçesi hazırladığımız zaman işin doğası gereği eğitime, sağlığa, adalete yeterli imkân ve zaman ayıramazsınız.
Atama bekleyen 450 bin sağlık çalışanı var
Bütçeye bakıyoruz: Sağlığa 37 milyar, güvenliğe 90 milyar ayrılmış bir bütçeyle karşı karşıyayız. Bakın, bugün atama bekleyen, çoğu açıkta 450 bin sağlık çalışanı var, 450 bin. Güvenlik soruşturması nedeniyle bekletilen binlerce doktor, hemşire, ATT, tıbbi sekreter, teknisyen vesaire sağlık emekçisi var. "Paramız var" diyorsunuz. Peki, tamam, paramız var, güzel; sağlıkta da personel açığı var. Niye bunları almıyoruz o zaman? Evet, adil bir şekilde aldıkları puanlara göre sırayla atamalarının yapılması elzemdir. Daha önce ek kontenjan sözü verilmişti. Bunun da 2018 bütçesi içinde mutlaka yerine getirilmesi gerekir. Her konuda binlerce mesaj, mail ve telefonlar alıyoruz. Bu konuda hazırladığım bir dosyayı Sayın Sağlık Bakanına vereceğim, yeni Sağlık Bakanımızın bu konuya eğileceğini umuyorum.
Her tarafa tıp fakültesi açıyoruz ancak öğrencilerin yeterli donanımla yetişmesi için altyapı kurmadan tıp fakülteleri açıyoruz. Ciddi bir eğitim almadan doktor temin etmeye çalışmak halk sağlığını tehlikeye atmak ve aynı zamanda tıp öğrencilerine yapılan ciddi bir haksızlıktır. Maalesef, iyi hekim yetişmiyor arkadaşlar. Bunun nedeni tıp öğrencileri değil, altyapı yetersizliği, ekip ve ekipman eksikliği, sizin gibi düşünmeyen, haksız, hukuksuz yere ihraç edilen doktor ve öğretim elemanı açığı ve yanlış uygulamalardan, tam uygulanmayan uygulanmalardan dolayı, tam gün yasasından dolayı devletten özel sektöre beyin göçü nedeniyledir.
Performans dayatması doktoru hasta etmiş durumda
"Sağlıkta harikalar yarattık" diyorsunuz ancak gidin devlet hastanelerine, bir doktorun gün içinde baktığı hasta sayısına bir bakın. O doktorlar insanüstü bir çaba sergiliyorlar ancak ne yazık ki hem kendileri hem de hastalar bu durumdan mağdur oluyor. Hastayı geçtim, bu çalışma koşullarında performans dayatması doktoru hasta etmiş durumda. Plan ve Bütçe Komisyonunda Sağlık Bakanlığının bütçesi görüşülürken 2018'de emekçi lehine, sağlık çalışanları lehine yatırımlar noktasında, hizmet noktasından bir artış ve iyileştirme yok.
Gariban halk sağlığından tasarruf edecek, saray itibarından tasarruf etmeyecek öyle mi?
Savaş bütçesi artıyor, başka şeyler de artıyor. Ne artıyor mesela? Doktora şiddet artıyor, kadına şiddet artıyor, antidepresan ilaç kullanımı artıyor; uyuşturucu madde bağımlıları, intiharlar, iflaslar, cinsel tacizler, ahlaksızlıklar, boşanmalar, enflasyon ve döviz kurları artıyor; sarayın bütçesi artıyor. Sarayın bütçesi arttığı zaman biz "Niye bunlar artıyor" dediğimiz zaman, itibardan tasarruf olmaz mantığıyla cevaplar veriliyor. İş sultanların sarayına gelince itibardan tasarruf olmaz ancak halkın sağlığına gelince mi tasarruf var. Bakın, her şeyden tasarruf olur ama candan yani sağlıktan tasarruf olmaz. Gariban halk, sağlığından tasarruf edecek, can acısını görmezden gelecek, saray itibarından tasarruf etmeyecek, öyle mi diyorsunuz? Hangi itibardan bahsediyorsunuz?
Gariban halk, sağlığından tasarruf edecek, can acısını görmezden gelecek, saray itibarından tasarruf etmeyecek öyle mi? Biz böyle düşünmüyoruz arkadaşlar. Hangi itibardan vazgeçeceğiz, itibarımız mı kaldı? Ülkenin itibarını getirdiğiniz hâl ortayken ortada bir itibar çıkmadı. Bence oradan, saraydan tasarruf edin, halkın sağlığını bozmayın. Bakın, sizin için, ülke için yararlı bir şey söylüyorum arkadaşlar: En sağlıklı, en maliyetsiz proje nedir biliyor musunuz? Ciddi ve samimi bir barış projesidir.
17 Aralık 2017