Beştaş: 2021 bütçe teklifi meşruiyetini yitirmiş kadük kalmıştır, yeniden hazırlanmalıdır

Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş, Meclis'te basın toplantısı düzenleyerek gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Beştaş şöyle konuştu:

Kamuoyunun, sendikanın ve muhalefetin ortaklaşması ile torba yasada olumlu düzenlemeler yapıldı

İşçi haklarını gasp eden, sendikaların taleplerini görmezden gelen son torba yasa ile ilgili olumlu ve önemli gelişmeler var. Muhalefetin ortaklaşmasıyla kamuoyunun da desteklemesiyle etkili muhalefetle bu olumlu düzenlemelere dönüştü. Saray iktidarı tarafından hazırlanan torba kanunlara karşı aslında bize bir yol haritası da çıkardı. Bundan sonraki süreçte de özellikle sendikaların, kamuoyunun, STK’ların ve muhalefetin ortaklaşa yapacakları bir muhalefetle Saray'dan gelecek kanunların Genel Kurul’dan geçmeyeceğini ilan etmek istiyoruz. Neler değişti? 21. madde değişti. Kısmi zamanlı çalışmayı getiriyordu. 33. maddede 25 yaş ve 50 yaş üstü emekçilere esnek ve güvencesiz çalışma dayatılıyordu. O da torbadan çıkarıldı. 37’inci maddedeki kısmi süreli çalışma torbadan çıkarıldı. 24 ve 25. maddeler çıkarıldı. 40. madde çıkarıldı. Emek örgütleri ve parlamento mücadelesi birleştirildi, iktidara geri adım attırdı. Emekçilere, muhalefete, hepimize hayırlı olsun. Bundan sonra hem parlamentoda hem de alanda emekçilerle birlikte mücadele etmeye devam edeceğiz. 

Teşekkür ediyorsanız neden affediyorsunuz, affediyorsanız niye teşekkür ediyorsunuz

Biraz önce AKP Genel Başkanı Erdoğan’ın grup toplantısı bitti. Garip bir basın toplantısıydı, 2 gün önce Maliye ve Hazine Bakanı istifa etmişti. 28 saat boyunca devlet uçmuştu, yoktu hiç kimse açıklama yapmamıştı o günden sonra. Hazine ve Maliye Bakanlığına Lütfi Elvan seçildi. İlk defa Erdoğan kamuoyuna konuştu. Ne yaptı bir kere teşekkür etti Berat Albayrak’a. Doları 8’in üzerine çıkardığı için teşekkür etti herhalde. Öte yandan af talebini kabul ettiklerini söyledi. Ortada ciddi bir çelişki var eğer affediyorsanız niye teşekkür ettiniz, teşekkür ediyorsanız niye affediyorsunuz. Af ancak suçlar için söz konusu olabilir, bir meselede af dilenmesi için kötü bir pratik vardır ortada en hafif deyimiyle. Bu konuda kamuoyunun aydınlatılmaya ihtiyacı var. 

Halkı yerli IMF’ye mecbur ettiler

Bir de Erdoğan uzun uzun ekonomi dersi verdi. Ekonominin nasıl düzeleceğini, neler yapılacağını anlattı. Ekonomi zaten her şeyin başkanı, her konunun bakanı Erdoğan'ın kendisi tarafından yönetiliyor. Bugün bir kez daha bunu ilan etti. Özerk bir kurum olan Merkez Bankası’nı “‘merkez bankamız” diyerek zaten sahibi olduğunu bir kez daha ilan etmiş oldu. Faizlerle oynanmayacağını söyledi, para politikalarının nasıl olduğunu söyledi. Merkez Bankasının da yeni atanan Hazine ve Maliye Bakanının da bu konuda aslında söz hakkının olmadığını bu sözlerinin tümünün sahibinin kendisi olduğunu ilan etmiş oldu. Ayrıca şunu söylemişti çok yakın dönemde; "IMF'ye çok şükür muhtaç değiliz" demişti. Bu muhtaç olmama durumu halkı yanıltmasın. IMF’ye halk muhtaç olmasa bile yerli bir IMF yaratıldı. Halkı yerli IMF’ye mecbur ettiler. Şu anda milyonlarca insan borç kıskacında. Bunun sorumlusu da bizzat Saray iktidarı ve Erdoğan'ın kendisidir.  

Anketleri TÜİK yapsa işsizliği azaltırlardı!

Belli ki anketler çok kötü geliyor. Çöküş, çürüme, yozlaşma ve bunun sonucunda kaçış anketlerdeki verilerin yansımasıdır. Bunu değerlendirmek için çokça düşünmeye gerek yok. Tablo çok net ortaya çıkıyor. Ama tabii ki anketleri değiştiremiyorlar. Değiştirmek isterler. Buna eminiz. Ama anketleri TÜİK yapmıyor. TÜİK'e yaptırsalardı geçen haftaki istatistikteki gibi hem işsizliği azaltırlardı hem de istihdamı atırırlardı. Böyle garip bir tablo ile karşı karşıyayız. Tabii ki damat bakanın gidişi ile ilgili söylediklerinin hiçbir tatmin edici yanı yok. Gerçekler halktan gizleniyor. Bu ekonomi dersi bir kez daha MYK’mız tarafından yapılan açıklamayı doğruluyor. Sadece bakanın istifası yetmez Erdoğan ve bütün bakanların istifa etmesi ve halkın önüne sandık konulması gerekiyor. 

Bu kadar kolay kaçamazlar; halka hesap vermeleri gerekiyor

Tabii ki diğer yandan şunu söylemeden geçemeyeceğim. “Seçimle geldik” diye ha bire övünüyorlar ya seçimle gelip Twitter ve Instagram’dan kaçıyorlar. Halkın bunu da bilmesi gerekiyor. Bu kadar kolay kaçış olmaz, bu kadar kolay kaçamazlar. Hukuk devleti varsa asgari düzeyde kırıntıları kalmışsa halka hesap vermeleri gerekiyor. Parlamentoya ve en önemlisi yargıya hesap vermeleri gerekiyor. Siyasetçilerin en önemli yargılanma yeri sandıklardır. Halk ilk kurulacak sandıkta bunun hesabını sandıklarda soracaktır. Bunun hesabını hem AKP Genel Başkanının hem de diğer yetkililerin tümünün vermesi gerekiyor. 

2021 bütçesinin meşruiyeti kalmamıştır, bu bütçe kadüktür artık

Bütçe görüşmeleri Plan ve Bütçe Komisyonu’nda devam ediyor. Plan ve Bütçe Komisyonu tarihinde ilk defa bütçe görüşmelerinin tam ortasında komisyon başkanı aniden Hazine ve Maliye Bakanı olarak atandı. Dün Plan ve Bütçe Komisyonu devam etti, devam ettirildi. Bakan komisyon üyelerine teşekkür etti. Henüz Plan ve Bütçe Komisyonu üyeleri yeni başkanın kim olduğunu bilmeden, onlarca AKP’li Cevdet Yılmaz’ı tebrik etti. İşte devletin geldiği nokta bu. Bakan istifa istifa ediyor, 28 saat açıklama yapılmıyor, Plan ve Bütçe Komisyonu başkanı bakan olarak atanıyor, komisyon üyelerine yeni bir seçim yaptırılmıyor. Üstelik eski bakanın içinde olduğu ekibin hazırladığı bütçe şu anda komisyonda görüştürülmeye devam ediliyor. Her şeyden önce bu bütçe tasarısı meşruiyetini tamamıyla yitirmiştir, bu bütçe kadüktür artık. Meşruiyeti kalmadığı gibi kadük duruma düşmüştür. 

AKP iktidarı yönetemediğini tüm verileriyle kamuoyuna sunmuştur

1 trilyon 223 milyar TL değerinde olan bütçe tutarının 528 milyarlık bölümünün sorumlusunun bu kadar sorumsuz ve ciddiyetsiz bir şekilde Instagram’dan görevini bırakması net bir iflas ve çöküşün beyanıdır, bunun itirafıdır. AKP iktidarı yönetemediğini bir kez daha tüm verileriyle kamuoyuna sunmuştur. 

2021 bütçesi, yeni Hazine ve Maliye Bakanı ve yeni atamalarla yeniden değerlendirilmelidir

Talebimiz çok nettir. 2021 yılı bütçesi bütün kurumlarıyla tekrar düzenlenerek yeni Hazine ve Maliye Bakanıyla, yeni atamalarla birlikte değerlendirilmelidir. Tekrar Plan ve Bütçe Komisyonu’na ondan sonra Genel Kurul’a getirilmesini istiyoruz. Bu bir zorunluluktur. Kadük olan bir tasarının görüşülmeye devam edilmesi kabul edilemezdir. Ayrıca bu bütçenin yoksulların, halkın, emekçilerin bütçesi olmadığını her fırsatta söylemeye devam edeceğiz. Bu bütçe Saray'ın bütçesidir. Sayıştay’ın Cumhurbaşkanlığı denetim raporunda tespit ettiği gibi günlük 10 milyon TL Saray'ın harcamalarının bütçesidir. 

Halkın yoksulluğu ile alay edercesine günde 10 milyon TL’lik Saray masrafları bütçede yerini almaktadır

Halk yoksullukla boğuşurken, evine ekmek götüremezken, hayatı boyunca keyif çayı içememişken halkın yoksulluğu ile alay edilerek günde 10 milyon TL’lik Saray masrafları bütçede yerini almaktadır. Ekonominin tablosu oldukça vahim. Bunu daha uzun anlatmaya gerek yok, 7 Haziran 2015’te Dolar 2.76 idi, bugün 8.45 TL’yi aşmış durumda. AKP-MHP ittifakının bu konuda Türkiye’de örtük gizli ilansız bir devalüasyon yaşattığını ifade etmek istiyoruz. 

Susmalarının sebebi devalüasyonun resmiyet kazanmasıdır

Bu konuda susmalarının tek sebebi de devalüasyonun resmiyet kazanmış olmasıdır. Bu konuda halkın kaybı çok büyüktür. Eski Hazine ve Maliye Bakanı diyordu ya “dövizle ne işimiz” olur. dövizle ne işimiz olduğunu bir de bizden dinleyin. Doların değerinin arttığı her kuruşta halk daha da yoksullaşıyor. 18 milyon yurttaşımız daha fazla açlık ve yoksulluk tehdidi altında yaşıyor. Dolardaki her 10 kuruşluk artışta Türkiye’nin dış borcu 41 milyar TL artıyor. Yani  faiz lobisi, dolar lobisi dedikleri kesimler AKP'nin her 10 kuruşluk başarısızlığında kasalarına 41 milyonluk TL eklemiş oluyor.

Bu iktidar yönetemiyor, çökmüştür

Bu iktidar yönetemiyor, çökmüştür. Bugünkü grup toplantısında ekonominin sahibi benim demiş, hem teşekkür edip hem affı kabul edip hem yeni Merkez Bankası başkanı ve Maliye Bakanının yanında olduğunu ifade etmiş, bu kadar çelişkili bu kadar tutarsız bir beyanat zinciri karşısında çöküş bir kez daha ispatlanmıştır. Albayrak'ın Instagram’dan o ucube istifası yetmez. Hepsinin istifası gerekiyor. Halka hesap vermeleri gerekiyor. Ama haklarını yemeyelim; Albayrak'ın istifa mektubunda at izinin it izine karıştığını söylemesi önemli bir mesajdır. Allah sonumuzu hayreylesin temennisi de aslında bu gidişatla AKP ve MHP koalisyonu ile sonumuzun hayır olmadığını gördüğünü ortaya koymuştur.  

Çok önemli bir gündem de pandemi. Hepimizin hayatını tehdit eden her an virüs kapma tehlikesi ile yaşadığımız bir dönemden geçiyoruz. AKP-MHP iktidarı başından beri bu süreci yönetemedi, bu konuda her türlü sorumluluğu yurttaşa yükledi. Siz tedbir alın diyor peki devlet ne işe yarar, Sağlık Bakanı ne işe yarar? 'Niye verilerle oynuyorsunuz' diye sorduğumuzda da yanıtlar alınmıyor. Test sonuçlarının verilerini bile çarpıtan, gerçekleri halktan gizleyen, iyi yönetemeyen bir iktidar var. Ekonomideki yalanlar ne ise pandemi sürecinin yönetilmesinde de aynı yalanlar devam ediyor. Bu iktidarın gerçeklerle bir sorunu var. Yalan üzerine sağlığımızı, yaşam hakkımızı tehdit ediyorlar. Mademki bu konuda gerçekleri söylemiyorsunuz hakikaten Sağlık Bakanlığı ne işe yarıyor?

65 yaş üstüne sokağa çıkma sınırı koymak bir tedbir değildir

Bu konuda çokça sorun var. Şimdi tedbir adı altında bazı illerde 65 yaş üstü yurttaşların sokağa çıkabileceği saatlere yasak getirilmiş. Böyle gayrı ciddi bir yaklaşım olabilir mi? Eğer İstanbul’da vakaların yüzde 40’ı bulunuyorsa burada alınması gereken tedbirin 65 yaş üstünün sokağa çıkması ya da belli saatlerde çıkması olmadığını hepimiz biliyoruz. Bu konuda bir hakikate ihtiyaç var. Halka gerçekleri söylemek gerekiyor. 

Sağlık çalışanlarının mağduriyeti de çok büyük. TTB başta olmak üzere tüm tabip odaları 11 Mart’tan bu yana bas bas bağırıyorlar. Bu sürecin nasıl yönetilmesi gerektiğini, halka nasıl hizmet götürülmesi gerektiğini, verilerin nasıl yayınlanması gerektiğini söylüyorlar ama bunu dinlemek yerine tabip odalarını, TTB Başkanı’nı tehdit ederek yollarına devam ediyorlar. 

Sağlık çalışanlarına düzenli test yapmaktan aciz bir yönetim var

Bu kadar da büyük bir garabetle karşı karşıyayız. Son 3 günde 13 sağlık çalışanı Covid-19’dan dolayı yaşamını yitirdi. Bu konuda sağlık çalışanlarının yükünün azalması için yapılabilecek çok fazla şey var. Fazla mesai ücretlerinin ödenmesini geçtik onlara düzenli test yapmaktan bile aciz bir yönetimle karşı karşıyayız. Sağlıkçıların bile test imkanları ve gerekli imkanları yok. Onlar birer makine robot değil, onlar insan. Bizim yaşam hakkımızı en fazla koruyan meslek grubu. Aylarca çocuklarını, evlerini, ailelerini görmüyorlar. Şimdi istifa etmeleri ve izinleri yasaklandı. Birçok sınırlama getirildi. Sağlık çalışanları “her gün tükeniyoruz” diye isyan ediyor. Evet tükeniyorlar. Onlar tükenirse biz de tükeniriz.

Canımızı emanet ettiğimiz sağlık emekçilerinin korunmasını istiyoruz 

Biz pandeminin, Covid-19’un meslek hastalığı sayılması için ilk kanun teklifi veren partiyiz. Bütün ısrarlarımıza rağmen bu kabul edilmedi. STK’lar bunu da söyledi ama iktidar ne yaptı? 7 Mayıs’ta Covid-19 hastalığının meslek hastalığı sayılmayacağına dair özel genelge yayınladı. Burada SGK ile işverenleri korudular her zamanki gibi. Biz canımızı emanet ettiğimiz sağlık emekçilerinin korunmasını istiyoruz. Sloganlarını ve bu akşam saat 9’da yapacakları ışık kapama eylemlerini destekliyoruz. Taleplerini destekliyoruz. Covid-19 meslek hastalığı kabul edilmelidir.

Sadece 2019 yılında 1674 HDP üye ve yöneticisi gözaltına alındı

Son gündemimiz partimize yönelik saldırılar. Ne olursa olsun kıyamet kopsun, bakan istifa etsin, ekonomi çöksün, iş kazası olsun, binlerce insan çığ altında kalsın, deprem olsun; onların en önemli gündemi HDP'ye saldırmak, operasyon yapmak, belediye eşbaşkanlarımızı tutuklamak, gizli tanık icraatlarıyla operasyonlar yapmak. Size bir rakam vereceğim; 24 Temmuz 2015 tarihinden Aralık 2019’a kadar partimize yönelik operasyonlarda 15 bin 530 arkadaşımız gözaltına alınmış. Aralarında eşbaşkanlarımızın yöneticilerimizin olduğu  3661 kişi tutuklandı. Sadece 2019 yılında 1674 HDP üye ve yöneticisi gözaltına alındı. Bu bir rutin. En son geçen hafta Cizre, Osmaniye ve Diyarbakır’da gözaltılar oldu. Cizre’de 10 kişi Osmaniye'de il eşbaşkanlarımız sadece parti faaliyetleri yürüttükleri için tutuklandılar. 

6 Kasım’da Diyarbakır’da 25 öğretmen gözaltına alındı. Neden? Sendikal haklarını savundukları için. Çöküş döneminin en önemli yansımalarından biri de bu. 

HDP en güçlü muhalefeti yapmaya, maskelerini indirmeye devam ediyor

Hep söylediğimiz bir şeyi tekrar ederek bitireceğim. HDP onların iktidarını sarsan ana muhalefet partisi görevini o kadar iyi yürütüyor ki, onların maskelerini o kadar iyi indiriyor ki, gerçekleri o kadar iyi anlatıyor ki bu operasyonları yaparak bizi düşüreceklerini sanıyorlar ama kötü bir haber vereyim: Vallahi onlar saldırdıkça biz zayıflamıyoruz, güçleniyoruz. Oyumuz da artıyor, etrafımızdaki güçler de artıyor, yolumuza daha emin adımlarla yürüyoruz. Ama onlar bize vurdukça Twitter'dan Instagram’dan çokça istifa haberleri alacaklar çokça bir birbirlerine düşecekler. 3’e bölündüler yakında 5--6’ya bölünmemelerinin hiçbir nedeni yok. “Bize saldırmayın” demeyeceğiz onlara ama bu saldırılarının hesabı da ahirete kalmayacak. Er ya da geç gerek içeride adil bir hukuk düzeninde gerek uluslararası mekanizmalarda bunun hesabını verecekler. 

11 Kasım 2020