Beştaş Adalet Bakanına sordu: Demirtaş’ın mahkemeye çıkarılmamasının sebebi sizin talimatınız mıdır?

Adana Milletvekilimiz Meral Danış Beştaş, Mecliste devam eden bütçe görüşmelerinde söz aldı ve şu ifadeleri kullandı: 

Adalet Akademisi, hâkim, savcı adaylarının mesleklerine başlamadan önce daha deneyimli kadroların yetişmesi amacıyla rahle – i tedrisinden geçtikleri bir merkez. Yani hâkim, savcı adayları göreve başlamadan önce kendilerine dair, görevlerine dair esasları, etik değerleri ve diğer ayrıntıları bu kurumdan öğreniyorlar. 6 aylık bir staj gibi düşünelim, 6 ay adliyede, altı ay da burada bir eğitime tabi tutuluyorlar ya da böyle iddia ediliyor.

Hakim ve savcılar nasıl eğitiliyor?

Adalet Akademisi’ni konuşurken yargının içinde bulunduğu durum ne? Yani o gencecik öğrencilerin, hâkim, savcı adaylarının o eğitimde gerçekten ne gördüklerini, şu anda hâkim ve savcıların daha çok nasıl karar verdiklerini, bağımsız olup olmadıklarını, bağımsız değillerse nasıl tarafsız olabileceklerini değerlendirmemiz gerekiyor. Zira söz konusu akademilerde, kendilerinden daha deneyimli ve şu anda bütün dünyanın, Türkiye'nin dehşetle izlediği kararları veren deneyimli hâkim, savcılar eğitimci konumdalar. Şimdi, o eğitimciler bu gencecik hâkim, savcı adaylarını nasıl eğitiyorlar, hangi evrensel ilkelere göre eğitiyorlar? Aslında budur bizim temel tartışma konumuz.

İktidar milletvekilleri, sıralarından kalktıklarında yargıya güvenmeyecekler 

Yargıtay Başkanı İsmail Rüştü Cirit'in sözü birçok şeyi açıklamaya yetiyor aslında. Diyor ki daha 15 Temmuz yaşanmamışken: "Geçmişte yargıya olan güven yüzde 70 idi, şimdi yüzde 30'lara düştü." Eminim şu anda bu 30'lar da yerlerde sürünüyor, hiç kimse aslında yargıya güvenmiyor. Eminim iktidar partisi sıralarında oturan değerli milletvekilleri de bu sıralardan kalktıktan sonra yargıya güvenmeyecekler. Şu anda güveniyorlarsa da iktidar partisi milletvekili oldukları için güveniyorlar ama biz yargıya güvenmiyoruz, güvenmemiz için hiçbir sebep yoktur.

HSK’nın tümüyle Hükümet’e bağlandığı bir ortamda yargı ne kadar tarafsız olabilir?

Türkiye, HSK'yi ne kadar değiştirdi AKP iktidarı döneminde, bunu çok iyi biliyoruz. 17-25 Aralıktan sonra HSYK'nin yapısı çokça değişti, en son 2016 referandumuyla "HSK" olarak revize edildi ve tümüyle yürütmeye bağlandı. Şimdi, Hâkimler Savcılar Kurulunun tümüyle Hükümete bağlandığı bir ortamda yargı ne kadar bağımsız ve tarafsız olabilir? Hiç hukukçu olmaya gerek yok, herkesin değerlendirebileceği bir mevzudur.

Siyasallaşmış bir yargı hukuk devletlerinde asla yer bulamaz

Adli yıl açılışları biliyorsunuz artık Beştepe'de yapılıyor. Hâkim, savcı kura çekimleri bile Beştepe'de yapıldı ve bu kurayı yaptıran ve iktidarda olan parti hâlâ "Yargı tarafsız ve bağımsızdır" diyor. Neye göre tarafsız ve bağımsız oluyor? Bunu usulen, sadece söylemiş olmak için söylüyorlar çünkü aksi hâlde bir partinin yargısı, siyasallaşmış bir yargı hukuk devletlerinde asla yer bulamaz.

Yargı tarafsızlığının ön koşulu bağımsızlıktır. Bağımsız olmayan bir yargı erki zaten tarafsız olamaz. Sicilini tutan, maaşını veren, onu istediği yere atayan, onu istediği yere sürgün eden, onu istediği zaman tutuklayan, onu istediği zaman görevden alan bir kurul, bir iktidar karşısında nasıl tarafsız olabilir yargı? Kendisine zarar gelmemesi için bu konuda gereken, istenilen kararları, istenilen hükümleri vermek durumundadır. Yargı bağımsız olabilseydi, birilerine bağlı olmasaydı, maaşını, özlük haklarını, özgürlüğünü, kişi haklarını başka bir kurumdan alıyor olsaydı şüphesiz yargı tarafsız davranabilirdi ama şu anda bunun asgari koşulları yok.

Kanunları yapan irade hapiste tutulurken kanunların eşitliği gözetlediğini kim iddia edebilir?

Adalet Akademisi demişken gerçekten "Adalet nedir?" diye bir sormak lazım; hiç olmayan bir şey, Türkiye'de yok şu anda, adalet değil, adaletsizlik hüküm sürüyor. Yani yaptığımız araştırmalara göre, dünyada başka hiçbir soru bu kadar tutkulu bir şekilde tartışılmadı, adalet kadar. Başka hiçbir soru bu kadar kan ve gözyaşı dökülmesine yine sebep olmadı, başka hiçbir soru yine Eflatun'dan Kant'a yoğun bir ilgiye mazhar olmadı. Adalet kavramı tarihsel arka planda da en çok tartışılan kavramlardan biri. Bugün adaletin asgari şartları nedir peki? Adaleti kavram olarak şöyle tanımlayabiliriz sanırım: Herkesin hakkını tanıma, karşılıklı zıt yararlar arasında hakka uygun şekilde eşitlik veya dengenin sağlanmasıdır ve adaletin tesisi için mutlak surette hukukun evrensel ilke ve esaslarına uygun kanunların olması şarttır. Tabii ki kanunların da toplumda yaşayan tüm bireylerin hak ve özgürlüklerini eşit şekilde gözetmesi gerekir. Neresinden tutalım? Bizim ülkemizde vekiller özgür değil, milletvekillerimiz hapiste ve rehin. Kanunları yapan irade hapiste tutulurken kanunların eşitliği gözetlediğini kim iddia edebilir? İktidar partisi tarafından çıkarılan kanunlar tek taraflı.

Dün de konuştuğumuz için ceza alıyorduk, bugün de konuştuğumuz için ecza alıyoruz

Burada adalet nasıl sağlanır? Herkese eşit sağlanarak. Daha dün 2932 sayılı Yasa'yla, Şark Islahat Planlarıyla, Cumhuriyet Dönemi'ndeki daha birçok yasayla tehciri, sürgünü, asimilasyonu, inkârı bu ülke yaşadı. Kürtler reddedildi, asimilasyon uygulandı, inkâr edildi, katliama uğradı; Dersim'den, Agıri'den, Koçgiri'den, Roboski'den bugüne geldik. Dün, çok iyi hatırlarım çocukken, Kürtçe konuştuğu için 2932 sayılı Yasa'yla para cezası veriliyordu. Bugün Meclis kürsüsünde Kürdistan bölgesinden söz eden bir milletvekilimiz ceza alıyor. Adalet bunun neresinde? Dün konuştuğumuz için ceza alıyorduk, bugün de konuştuğumuz için ceza alıyoruz, değişen hiçbir şey yok. 

İşte, adaletsizliği ve adalet kavramının nasıl yaşama geçtiğini buradan tartışmamız lazım. Bu kürsüde düşünce ve ifade özgürlüğü yoksa, bu kürsüde biz kendi ana dilimizi savunamıyorsak, kendi kimliğimizi savunamıyorsak, kendi kültürümüzü yansıtamıyorsak, yaşadığımız coğrafyayı zikredemiyorsak; bu ülkede özgürlük de yoktur, adalet de yoktur. Bu nedenle adalet akademilerinde ne üretildiğini çok merak etmiyorum. Çıkan kararlardan, eğitimcilerin kim olduğundan -onların şahsından ari bir şekilde söylüyorum- zaten durum ortada.

Adalet Bakanı’na soruyoruz: 4 duvar arasında nasıl milletvekilliği yapılıyor?

Sayın Adalet Bakanı’na da doğrudan sormak istiyorum. Birazdan bir belgeyi de kendisine takdim edeceğim. AİHM'e gönderilen savunmada diyor ki: "Milletvekilliğinden kaynaklanan haklar devam ediyor." Yani bizim şu anda hapiste bulunan eş genel başkanlarımız dahil milletvekilleri -Enis Berberoğlu da dâhil- milletvekilliğinden kaynaklı haklarını kullanabiliyorlarmış. Nasıl kullanıyorlar bilmiyoruz, bunu bir izah etmelerini istiyorum. Burada oy veremiyor, hiçbir denetime katılamıyor, Anayasa değişiyor; görüşmelere katılamıyor, 4 duvar arasında nasıl milletvekilliği yapılıyor. Gerçekten Sayın Adalet Bakanına soruyoruz.

Biz eşbaşkanlarımızı ve milletvekillerimizi neden ziyaret edemiyoruz?

Hadi bunu da geçtim, her şeyi geçtim, biz cezaevindeki arkadaşlarımızla görüşemiyoruz. Biz milletvekiliyiz, biz milletvekili olarak haklarımızı kullanamıyoruz. Bu konuda neden izin verilmiyor? Gerçekten bu ayrımcı uygulamayı bugün bize izah edin. Biz eş başkanlarımızı ve milletvekillerimizi neden ziyaret edemiyoruz?

HDP'lilerden ve Demirtaş'tan neden kaçırıyorsunuz?

Diğeri, Demirtaş şahsında tüm vekiller için soruyorum, onun şahsında tümü için: 407 gündür Demirtaş cezaevinde, 95 duruşması yapıldı. Neden Demirtaş'ı mahkemeye çıkarmıyorsunuz? "HDP'liler mahkemeden kaçıyor" diyordunuz ısrarla, şimdi neden mahkemeleri HDP'lilerden ve Demirtaş'tan kaçırıyorsunuz, bunun izahını istiyorum.

Demirtaş’ın mahkemeye çıkarılmamasının sebebi sizin talimatınız mıdır?

Elimde sizin adınıza imzalanan bir yazı var, cevap alamadığım için buradan sormak zorundayım. Enis Yavuz Yıldırım, Hâkim, Bakan adına imzalamış. Yazıda şunu söylüyor: "Silahlı terör örgütüne üye olma suçundan militan konumunda olan ve kamuoyu tarafından yakından bilinen ve takip edilen…" devam ediyor. Bu, sözünü ettiğimiz kişi Demirtaş. Buna Yargıtay kararı ekleniyor ve diyor ki: "SEGBİS'te savunmasının alınmasına…" Bu bir talimattır aynı zamanda. Ve "Anılan Yargıtay ilamı uyarınca işlem yapılması ve işlem yapılamaması hâlinde, gerekli görülürse, günsüz olarak duruşma açılması" diyorsunuz. Bu, yargıya müdahaleyi siz mi yaptınız? Siz yapmadıysanız, bugüne kadar onlarca defa bu kürsüden sorduk, neden yanıt vermediniz? Demirtaş'ın mahkeme çıkmamasının, vekillerin çıkarılmamasının sebebi sizin talimatınız mıdır?

15 Aralık 2017