Beştaş: Cezaevlerinde ölüm kol geziyor: Getirdikleri özel af yasasıdır ve bunu ancak 360 oy ile geçirebilirler

Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş, Meclis'te görüşülen İnfaz Yasa Teklifine ilişkin basın açıklaması yaptı. Partimizin tasarıya yönelik eleştirilerini ve önerilerini dile getiren Beştaş şöyle konuştu:

Hepinizi TBMM’den bu Korona günlerinde selamlıyoruz. Aslında sosyal mesafeyi koruyarak, kendimizi koruyarak, mevcut kurallara uyarak kamuoyuna bilgilendirme hakkını çok çok önemli buluyoruz. O nedenle yaşam ile ölüm arasında ince çok ince bir sınırın olduğu bu günlerde halkın vekilleri olarak bu basın toplantısını yapmayı uygun bulduk. Basın toplantısına başlamadan önce bugün Kulp’ta meydana gelen ve 5 yurttaşımızın yaşamını yitirdiği saldırıyı kınıyoruz. Kim yaparsa yapsın halkın yaşam hakkına yönelik, yaşam hakkını ortadan kaldıran bu filleri kabul edilemez bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. 

Temel itirazımız, bu teklifin Korona günlerinde ve cezaevlerinin en dolu olduğu dönemde gündeme gelmesinedir  

Evet basın toplantımızın ana konusu İnfaz Yasası. Bildiğiniz üzere yasa, dün geneli üzerindeki konuşmalarla başladı. Aslında bizim baştan beri itirazımız bu yasanın normal zamanda Meclis gündemine gelmemesinedir. Korona günlerinde yaşam hakkının herkes için büyük bir risk altında olduğu günlerde geliyor ve cezaevlerinin tarihin en büyük doluluk oranı yaşadığı bir dönemde geliyor. 

Daha geçenlerde Adalet Bakanlığı 2020 yılında 61 yeni cezaevi daha açacağını söylemişken, bu infaz yasasının ne anlama geldiğini gerek burada ve Meclis Genel Kurulu’nda ayrıntılarıyla tartışacağız.  

Hayat eve sığar derken hayat cezaevine sığmaz diyoruz

Evet evde kal çağrıları toplumun her kesimine yapılıyor. Biz de yapıyoruz çünkü bu dönemde virüse yakalanmamanın en önemli yöntemlerinden biri  izolasyon ve temasın olmamasıdır. ‘Evde kal’ derken ‘cezaevinde kal’ sloganını asla kabul edemeyiz . ‘Hayat eve sığar’ derken ‘hayat cezaevine sığmaz’ diyoruz. Çünkü cezaevlerinde 50-60 kişi aynı koğuşta ve hiçbir tedbir olmadan bir arada yaşamaya mecbur durumda. ‘Hayat cezaevine sığmaz’ ve hukukun üstünlüğü herkes için uygulanmalıdır. Düşman hukuk değil insancıl hukuk istiyoruz. İnsancıl hukuk herkes için eşit muamele yapılmasını emreder. 

Milyonlarca insan yüreği ağzında her an ölüm haberiyle karşılaşabilir

Bu dönemde gerçekten bu yasa tasarısının toplumsal barışa ve kutuplaşmayı engelleyecek bir rolü olduğunu belirtmek istiyoruz. Ancak bu tasarı birleşme, barış, kardeşilik değil kutuplaştırmayı çok ciddi bir şekilde sağlayacak bir tasarı niteliğinde. Bu tasarı sadece, içerideki yüzbinleri değil dışarıdaki milyonları da etkiliyor. Her bir tutuklunun ya da hükümlünün ailesinin, çevresiyle birlikte düşünürsek, şu anda asgari milyonlarca insan, yüzbinlerce insan yüreği ağzında her an bir ölüm haberiyle karşılaşabilir. 

Siyasi mahpuslar diyoruz, ama karşımızdaki güç AKP ve küçük ortağı, ‘siyasi tutuklu yok’ diyor. Hayır bunu bir adım ileri gütürelim, siyasi tutuklu değil ama siyasi rehineler de var tutukluların yanında. AKP politikası, tam olarak olarak kendisine muhalif olanları rehin siyasetiyle içeride tutmaya devam ediyor. 

Bu rehine politikasına devam etmek toplu katliamlara imza atmak anlamına gelecektir

Bu bir rehine politikasıdır ve bugün dünya büyük bir felaketle karşı karşıyayken; afet, salgın, mücbir sebep varken, bu rehine politikasına devam etmek toplu katliamlara imza atmak anlamına gelecektir ısrar etmektir. Şu anda içerideki tutuklu ve hükümlüler iki şekilde rehinler. Bir AKP siyasetinin rehineleri durumundalar bir de COVID-19’un rehineleri durumundalar. İkisine karşı da bu haksızlığı, hukuksuzluğu asla kabul edemeyiz. 

Maalesef cezaevinde ilk ölüm yaşandı: Bu ölüm değil cinayettir

Peki ne oluyor; söylediğimiz, ısrarla vurguladığımız bir mesele maalesef bu sabah yaşandı. Bafra Cezaevi’nde bir cenaze çıktı. Saklamaya çalıştılar ama başaramadılar. Samsun Bafra Cezaevi’nde 3 yıldır tutuklu bulunan 70 yaşındaki Mehmet Yeter, Covid-19 tanısıyla yaşamını yitirdi. Cumhuriyet Savcısının yazdığı yazıyı söylüyorum. Samsun Büyükşehir Mezarlıklar Müdürlüğüne yazmış, demiş ki; ‘COVID-19’a bağlı vefat etmiştir” demiştir. Kişinin ailesine ulaşılmadığını yazmışlar ama ailesine ulaşma çabası gösterilmemiş, çünkü oğlu açıklama yaptı. ‘Bize hiçbir şekilde ulaşılmadı’ dedi. "Şahsın bulaşıcı hastalık sebebiyle yaşamını yitirmesi sebebiyle savcılık ‘morg gibi ortak kullanım alanlarında uzun süre bekletilmesinin toplum sağlığını riske atmasına sebep olduğu için bekletilmeden defnedilmesi” talebi iletilmiştir". Evet Mehmet Yeter, cezaevinde çıkan Korona salgını nedeniyle yaşanan ilk ölümdür. Bu ölüm değil cinayettir. 

Şu anda cezaevlerinde ölüm kol geziyor

Biz iki haftadır ısrarla diyoruz ki, bu göre göre ölüme terk etmektir ve hiçbir yasada bunun yeri yoktur. Aynı şekilde her gün hapishanelerden bile farklı tanılarla ilgili bilgi geliyor. Yaşar Kavcı şu anda Yeşilyurt Devlet Hastanesi’nde adli suçlardan tutuklu 52 yaşındaki şahıs COVID--19 tanısıyla tedavi görüyor. Yine Şakran Cezaevi’nde iki doktor COVID-19 şüphesiyle izole edilmiş durumda. Bu rakamları artırabiliriz isimler fazla. Bunları örnek vermemin sebebi cezaevlerinde şu anda ölüm kol geziyor. Ölüm kol gezerken biz burada kimi affedebileceklerini tartışıyoruz. Dün de ifade ettik önümüze gelen yasa bir özel af yasası tasarısıdır. 

Bu bir özel af yasasıdır, 360 oyun altında kabul edilemez

Anayasanın 10’uncu maddesi, TCK’nin 35’inci maddesi, İçtüzüğün ilgili hükümleri gereğince özel af yasasının kabul edilme oranı bellidir. Halka söylüyorum: 360 oyla bu yasayı kabul edebilirler. 360 oyun altında kimseye özel affı hiçbir iktidar ya da küçük ortağı getiremez. Bu özel aftır ve bu özel afla kendi yandaşlarını, kendilerine muhalif olmayanları cezaevinden çıkarmaya çalışıyorlar. Bu hazırlık yıllardır yapılıyor. Uzun süredir AKP’nin istediği, MHP’nin kabul ettiği bir taslağın, fırsattan faydalanarak önümüze getirilmesidir. 

Soma, Çorlu, Ermenek katilleri serbest bırakılacak, seçilmişler cezaevinde kalmaya devam edecek

Peki kimler çıkacak bu yasayla? Çorlu Katliamı sanıkları serbest bırakılacak ama Ahmet Altan içeride kalacak. Soma’da 301 madenciyi katledenler serbest kalacak ama gazeteci Aziz Oruç cezaevinde olmaya devam edecek. Ermenek’te 18 madenciyi öldürenler serbest kalacak ama Sebahat Tuncel cezaevinde kalmaya devam edecek. Gezi’de Ali İsmail’i Berkin’i öldürenler serbest kalacak ama Figen Yüksekdağ cezaevinde kalmaya devam edecek. Aladağ’da 11 kız çocuğunun ölümüne sebep olanlar serbest kalacak ama İdris Baluken içeride kalmaya devam edecek. Berfin Özek’in yüzüne kezzap atan saldırgan, 13 yıl ceza almıştı, serbest kalacak ama Selahattin Demirtaş siyasi düşünceleri sebebiyle içeride kalmaya devam edecek. 

Vicdanlara, adalete, hukukun temel prensiplerine kulak verin

Erdoğan’ın, Berfin Özek ile ilgili yorumunu kamuoyunun takdirine sunmak istiyorum. “Böyle bir durum kendi kızının başına gelse nasıl yaklaşacaksın. Kanunlara mı bakacaksın? Tüm yargı dünyasına sesleniyorum; bu kanunlardaki maddelere değil vicdanınıza kulak verin.” demişti. Biz de vicdanlara sesleniyoruz; vicdanlara kulak verin, adalete kulak verin, hukukun temel prensiplerine kulak verin. 

Kadınları katleden, tecavüz eden saldırganlar hiçbir tedbir alınmadan salıverilecek 

Yine bu konuda bilerek kamuoyunu yanıltmaya yönelik açıklamalar olduğunu belirtmek isterim. İnfaz paketinde 53’üncü maddeye son dakika yapılan eklemelerle izinli sayılacak kişiler arasına cinsel suçlar ve kasten öldürmeden mahkum olanlar da eklendi ve infaz süreleri düşürüldü. Bu çok önemli bir şey. Şu anda Korona salgını sebebiyle evde aile içi şiddete maruz kalan, binlerce kadını döven, katleden, tecavüz eden saldırganlar hiçbir tedbir alınmadan tekrar aynı eve gönderilecek. İşte bu konuda biz Münevver Karabulut’u hatırlatmak istiyoruz. Faili Cem Garipoğlu intihar etmemiş olsaydı bu durumda o da izinli olacaktı ve evine gidecekti. 

“Terörist” dedikleri bizleriz, muhalefet edenlerdir

Gerçekten çok vahim bir tabloyla karşı karşıyayız ve bu tabloda bu özel affın 360 oranıyla, vekil sayısıyla kabul edilebileceği çağrımızı Meclis’te her an ifade etmeye devam edeceğiz. Bu kapsam genişletilmelidir çünkü “terör suçlusu” diye bir tanım Ceza Kanunu’nda yoktur. Suçlar sayılmıştır ama “terörist” dedikleri gazetecilerdir, Barış Akademisyenleridir, bizim belediye eş başkanlarımızdır. “Terörist” dedikleri bizleriz, bu konuda muhalefet edenlerdir. Ortada bir terör ve terörizm tablosu söz konusu değil. AKP’ye muhalif olanların terörist ilan edildiği, dünya tarihinde terörist sayısının en fazla mahkeme kararıyla olduğu Türkiye’de tablo giderek ağırlaşıyor. 

Bu travmayı Türkiye toplumunun yaşamaması için yol yakınken adım atılmalıdır

Tabii ki Figen Yüksekdağ terörist değil, tabii ki Selçuk Mızraklı terörist değil, tabii ki Osman Kavala terörist değil, tabii ki Rawin Sterk terörist değil, tabiki Barış Terkoğlu, Aziz Oruç terörist değil. Bunlar, Türkiye’de hakikatin peşinde koşan, halkın sağlığını ve geleceğini, bir arada, özgür ve eşit koşullarda yaşamasını savunan insanlardır. Bu nedenle, biz İnfaz Yasasındaki çerçevenin genişlemesinin ve yol yakınken bu travmayı Türkiye’nin yaşamaması için adım atılmasının zaruri olduğunu önemle ifade etmek istiyoruz. 

Hayat cezaevine sığmaz

Bizler korunuyoruz, bizler Korona karşısında bir koruma kalkanıyla burada çalışıyoruz ama hapishanelerin hiçbir koruması yok. Hayat cezaevine sığmaz. “Evde kal” çağrısını “cezaevinde kal” çağrısı gibi duyuramayız. Bu çağrılarımızı ısrarla devam ettireceğiz.

HDP olarak Sağlıkta Şiddet Yasasının çıkması için hazırız

Son olarak konumuzla ilgili değil ama gündeme geldi. Sağlıkta Şiddet Yasasıyla ilgili dün Meclis’te bir tartışma yaşandı. Biz HDP olarak dün de çağrımızı yaptık, Sağlıkta Şiddet Yasasının çıkması için biz hazırız. Getirsinler hemen Sağlık Komisyonu’na orada yapıcı bir muhalefetle sağlık emekçilerimizi koruyacak bir yasaysa biz de katkı sunmaya hazırız. Sağlık Komisyonu'nu ısrarla toplantıya çağırmamıza rağmen bugüne kadar toplanmadı. Bunu da kamuoyunun bilgi ve takdirine sunuyoruz. 

8 Nisan 2020