Beştaş: Sermayenin sırtını sıvazlamayı bırakıp emekçilerin emeğinin karşılığını verin

Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş Meclis'te basın toplantısı düzenleyerek gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Beştaş şunları söyledi:

İyi ki kadın mücadelesi var, iyi ki şiddete karşı direniş var. Bizler HDP Kadın Meclisi olarak 25 Kasım’ı “erkek-devlet şiddetine, savaşa, yoksulluğa karşı her yerdeyiz” şiarıyla karşılıyoruz. Her gün kadınlar ölmeye devam ediyor. Bugün de Ayşegül Aydın, 12 Temmuz’dan bu yana tedavi görüyordu hastanede ve maalesef yaşamını yitirdi. Katledilen her kadın isyan sebebimizdir, isyanımızdır. Kadına yönelik şiddetle mücadeleyi bir an bırakmayacağımızı her fırsatta ifade etmek istiyorum. Yarın HDP Kadın Grubunun 25 Kasım gündemiyle toplantısı olacak, Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan bu konudaki geniş açıklamaları orada yapacak.

Unun fiyatı arttı, fırıncılar isyanda

Ekonomi değişmeyen tek gündem, ilk sıradaki gündem. Ülke gerçekten yangın yeri, fiyatlar herkesin cebini ağırlıklı olarak yakmaya devam ediyor. Pazara, markete gitmenin lüks olduğu günlerden geçiyoruz. İnsanlar iki elma, bir portakal alarak her gece ana haber bültenlerine konu olmaya devam ediyor. Sokak röportajlarında da insanların ne kadar zor durumda olduğunu görüyoruz. Kotalar da başladı, tarım ürünlerinde kota uygulanıyor. Her geçen gün vatandaşın alım gücü eriyor, ekonomi politikalarıyla vatandaşın alım gücü eriyor, ekonomi alanında tam anlamıyla kaotik bir durum var. Unun fiyatı arttı, şimdi de fırıncılar isyanda. Hayatın her alanında bunu görüyoruz. Bulgur fiyatı tavan yaptı. Çünkü yoksul yurttaşların tüketiminin başında un geliyor, un ile ekmek yapabiliyorlar. Ya da bulgur veya çorba ile beslenmek zorunda kalıyorlar, et ve balık alamıyorlar. Diğer tüketim malzemeleri lüks sayılıyor. Şimdi una, bulgura zam geldi ve vatandaş açlıkla boğuşacak.

Asgari ücret vergiden muaf ve net 5 bin TL olmalıdır

AKP Genel Başkanı “faiz sebep, enflasyon sonuç” dedi. Bu çok büyük maliyetlere sebep olmaya devam ediyor. Bir yılda TL %40 değer kaybetti. Hazinenin %58’i döviz cinsinden oluşuyor. Hazinenin borcu sadece bir ayda doların artmasıyla 430 milyar TL’nin üzerinde arttı. Dövizin artmasıyla enflasyonun önümüzdeki aylarda en az %15 artacağı kesinleşmiş oldu. Asgari ücret 340 dolar seviyelerinden 240 dolar seviyelerine düştü. Dolarla maaş almıyor vatandaşlar ama her ürünün fiyatı dövize bağlı ve sonucu doların kuru belirliyor. HDP olarak asgari ücretle ilgili düşüncelerimizi açıklamıştık. Vergiden muaf asgari ücret net 5 bin TL olsun dedik. Bu konuda önergeler verdik ve bunlar AKP MHP oylarıyla reddedildi. Asgari ücret eridikçe eridi. Ekonomik basiretsizliğin ve cehaletin bir güncelleme gerektirdiği de ortada. Bunu önümüzdeki günlerde Ekonomi Masamızla birlikte tekrar değerlendireceğiz.

Sermayenin sırtını sıvazlamayı bırakıp emekçilerin emeklerinin karşılığını verin

Yukarıda açıkladığım nedenlerden dolayı enflasyon artacak, fiyatlar artacak ve zamlar peşi sıra gelecek. Asgari ücretin vergiden muaf net 5 bin TL olması gerektiğini söylüyoruz. Bu rakamın bir kuruş altında bile emekçilerle pazarlık yapılamayacağını söylüyoruz. AKP’yi uyarıyoruz; sermayenin ve işverenin sırtını sıvazlamayı bıraksınlar ve emekçilere emeklerinin karşılığını versinler. DİSK, KESK, TMMOB ve TTB tarafından organize edilen, asgari ücretle çalışanları ve yoksulları sokağa çağıran, halktan ve emekten yana bütçe için omuz omuza yapılan eylemler devam ediyor. Bu eylemleri HDP olarak selamlıyoruz. Biz HDP olarak uzun süredir acil atılması gereken adımları kamuoyu ile paylaşıyoruz: Bir kere asgari ücret kadarı için tüm vergi ve kesintiler sıfırlansın ki böylece tüm ücretler 750 TL artacaktır. Elektrik, su, doğalgaz ve internet faturaları vergi ve kesintiden muaf tutulsun, dolaylı vergiler düşürülsün, tüm gıda ürünlerindeki KDV sıfırlansın, en düşük emekli maaşı asgari ücret düzeyine yükseltilsin. Herkese asgari geçim ücreti verilmelidir ve toplumsal cinsiyete duyarlı bütçe hayata geçirilmelidir.

Krizi çözemeyen iktidar vatandaşın akli melekeleriyle oynuyor

Bununla birlikte dünden beri bir de tartışma var. AKP’nin ekonomi yazarlarına önceki dönem başbakanlarından Binalı Yıldırım da eklendi. Keşke hiç konuşmasalar ya! Cahit Özkan konuştu Japonya'yı örnek verdi, şimdi Binali Yıldırım dünyanın birinci ekonomisi olan ABD ile Türkiye’yi kıyaslıyor. Her halde iktidar partisi her hafta “bizi kim batırır” diye kota belirlemiş ve bu hafta da Binali Yıldırım çıkmış “Amerika’dan sıfırdan yüzde 7’ye çıkmış enflasyon, 7 kat artmış. Bizde onlardan 20’ye çıkmış, sadece 2 kat artış. İyi değil mi?" diyor. Değil tabii ki! Geçen hafta krizdeki Türkiye ekonomisini, dünyanın en büyük 3’üncü ekonomisi ile kıyasladı Cahit Özkan, şimdi de Binali Yıldırım. Ama Yıldırım’a dört işlem bilgisi verelim. Sıfırın 7 katı 7 değil, sıfırdır. Dört işlem bilmiyorlar, hakikatten akli melekeleriyle oynuyorlar vatandaşların. Ekonomik krizle baş edemeyen iktidar en iyi yöntem olarak vatandaşın akli melekeleriyle oynuyor. Bununla kimler ekonomiyi batırıyor daha iyi görüyoruz.

Toplamaya devam ettikçe halk sizi çarpacak

Şu anda 2022 yılı bütçesi görüşmeleri İçişleri Bakanı bütçesiyle devam ediyor. Bu süreç yangından mal kaçıran bütçe görüşmesidir. Selden kütük kapan bir mantıkla yapıyorlar. 2022 yılı bütçesi fırsatçıdır, yağmacıdır; meşru, adil ve anayasal temelden yoksundur. Batan bir ülkenin, çöken bir ekonominin savaşa, ranta ve savunmaya bu kadar bütçe ayırması hiçbir şekilde izahı olan bir durum değildir. Halkın seçimdeki mantığı kesinlikle toplama üzerine değil. İktidar hep topluyor ya 50+1 diye, halk çarpım üzerinden hesap yapar. Onlar toplamaya devam ederken çarpılacaklar, halk onları çarpacak. Toplumu alıştırmaya çalışıyorlar. Sadece enflasyon artmadı; bürokratların maaş sayıları arttı, Saray'ın israfı arttı, örtülü ödenek, yolsuzluk, yurt dışına para kaçırma arttı, müteahhitlerin vergisi sıfırlanmaya devamı ediyor. Çarpım tablosu uygulayan halk 2 kat mı 7 kat mı arttı size çok iyi gösterecek!

Kapatma davası Türkiye’yi kapatma davasına dönüştürüldü

Diğer önemli bir gündem partimize açılan kapatma davası. Hukuk Komisyonumuz ön savunmamızı verdi. HDP’ye saldırı dalgaları durmak bilmiyor. Bu da Türkiye’yi kapatma davasına dönüşmüş durumda, partimize açılan kapatma davasıyla faşizmi tam olarak kurumsallaştırmanın adımları atılıyor. Partimize yaklaşım Türkiye'nin geleceğine yaklaşımdır. 5 Kasım’da AYM’ye sunduğumuz ön savunmadan sonra, şimdi de esasa ilişkin belgeleri toplamamız devam ediyor. Kamuoyundan gizleniyor ama bu dava hukuki ve anayasal temelden yoksundur, bir torba davadır. 843 sayfalık bir iddianame ve %85’i üye, yönetici ve vekillerimiz hakkındaki ceza davaları ve soruşturmalarla doldurulmuş bir torba. HDP’lilere karşı mütemadiyen çalışan bir yargı var, bu ceza dosyalarını üst üste yığmışlar ve hukuk tabii ki ruhuna Fatiha okunmuş çoktan bir torbaya dönüştürülmüş. Siyasi bir dava tabii ki. İktidarın küçük ortağı gayri resmi ve hatta grup toplantılarında açıkça yürüttüğü kampanya ile bir algı yaratmaya çalışıyor.

MHP Burhaniye İlçe Başkanının çağrısı suça çağrıdır, linç çağrısıdır

Elimize yeni bir bilgi geldi, dehşet verici. Yarın Burhaniye’de kadına yönelik mücadele ile ilgili bir panel var, İstanbul Milletvekilimiz Züleyha Gülüm de konuşmacı. Küçük ortağın Burhaniye İlçe Başkanı Murat Kurt paneli kınıyormuş. Ve Burhaniye Belediyesine bu yanlıştan dönün diyor. Eğer panel iptal edilmezse de vatanını, milletini, bayrağını seven herkesi tüm ilçe başkanlarıyla Reha Yurdakul Kültür Merkezinin önüne çağırıyor. Bu ırkçılıktır, linç çağrısıdır, açıkça suç işleme çağrısıdır. Buradan iktidara ve küçük ortağına sesleniyorum; yarın bu panel yapılacak ve bu panelde yaşanacak en küçük olaydan siz sorumlusunuz. Birinin kılına zarar gelirse bunun sorumlusu AKP ve MHP ittifakıdır.

Milyonlarca örgüt üyesi yaratıldı ve bununla kapatma davası açtılar

İrfan Fidan vakası kapatma davasında önemli bir yer tutuyor. Kendisi şu anda AYM Hakimi. 29 soruşturmada savcı olarak görev yapmıştı. Hem savcı hem de hakim nasıl oluyor? CMK da buna engel, şimdi AYM’ye türlü hilelerle üye yapıldı, tarafsız olmayacağı kesin olan bu üyenin kesinlikle bu kararda yer alamayacağını ifade etmek istiyorum. 451 kişi hakkında yasak isteniyor. Hepsi “örgüt suçu” diye tanımlanmış. Tweet atan da “açım” diyen de örgüt üyesi oluyor, metre kareye 20 tane üye sığıyor. Düşüncesini ifade eden herkes örgüt üyesi. Böyle iddialarla kapatma davası açılmış. Bu ülkede milyonlarca örgüt üyesi var yargı soruşturmasıyla. Dünyanın hiçbir yerinde eşi benzeri olmayan bir durum. Başka şeyler de var, bağımlı ve taraflı yargı gerçekliği var. Hiçbir maddeye aykırı davranışı yok partimizin. Diğer taraftan AİHM kararları, Venedik Sözleşmesi, Avrupa Komisyonu Parlamenterler Meclisi kararları ışığında daha önce Türkiye’nin mahkum olduğu birçok dava gerçekliği önümüzde duruyor. Tüm bu uluslararası yargı kararlarına Türkiye yargısı nasıl direniyor?

AYM baskılara direnmez ve hukuksuz bir karar alırsa bitişini ilan etmiş olacak

Öte yandan itirafçı yaratıyorlar, gizli tanık üretiyorlar. Diyorlar ki HDP'liler şu şu suçları işlediler. Kobanî Kumpas Davasında da bunu yaptılar. Komik olamayacak kadar trajik bir durum. Henri Batasuna kararını okumamışlar bizimle hiçbir ilişkisi yok. Tam tersine kendilerini vuran bir karar var. Bizimle aynı düşünen bütün parti kapatma kararları AİHM’den döndü. Son çağrımız AYM'ye. AYM birkaç günlük kurum değil, günlük çıkarların döneceği bir yer değil. Bu kurumun bağlı olması gereken tek olgu Anayasadır, tek kurul anayasal düzendir. Baskılara direnmesi ve özerkliğini koruması gereken önemli bir kurumdur. Bu durumda AYM’nin hukuksuz vereceği diğer kararlar kendisinin de bitişini ilan edecektir. İktidarın küçük ortağının liderinin yaptığı çağrılar anayasal düzene kast etmektir, Anayasayı tanımamaktır. Bu konuda AYM'den özel hiçbir isteğimiz yok. Tek talebimiz Anayasaya uymasıdır.

Yandaşlara "ikişer maaş almaya devam edebilirsiniz" düzenlemesi getiriyorlar

Bu hafta Meclis gündeminde komisyona gelen bir torba kanun teklifi var. Sanayi, Ticaret ve Enerji Komisyonuna geliyor, yine torba ama artık çorbaya dönmüş bir kanun yapma süreci var. 21 değişik kanunda değişiklikler öngörülüyor, kendileri ne istiyorsa onu getiriyorlar. 5335 Sayılı Kanunun 35 maddesine göre herhangi bir sosyal güvenlik kurumundan emeklilik veya yaşlılık aylığı alanlardan bütçeden yardım alan kuruluşlardan yardım alanların bu aylığı kesilecek. Bu genel kural ama istisna getirmişler. Bu madde ile emekli aylığı almaktayken Maarif Vakfı, Yunus Emre, Türk Kızılay Derneği, Yeşilay Cemiyetinde görev alanların aylıkları kesilmeyecek ve sigorta prim teşvik ve destek primlerinden yararlanacaklar ve daha önceki borçları da SGK’dan silinecek. Yani ne demek istiyorlar. “Bu derneklere üyeyseniz siz 2 maaşı birden alabilirsiniz size ayrıcalık tanıyoruz” . Hangi yakınları hangi bağla bu kurumlarda çalışıyorlar bunu açıklasınlar.

Limanların işletme süreleri on yıllarca uzatılıyor, bunun uyuşturucu ticaretiyle bağlantısı var

Önemli bir başka düzenleme daha var. Bazı limanların süresi ihalesiz uzatılıyor. Katarlı şirket Antalya Limanını işletiyor örneğin, işletme süresi 2028’de dolacak, daha 7 yıl var ama şimdiden uzatıyorlar. Şimdi getirilen madde ile 19 yıl daha uzatılıyor bu süre. Limak, İskenderun Limanını işletiyor, 2061 yılına kadar işletecek bu limanı. Şimdiden giderayak ben bu süreleri uzatayım diyorlar. Hesapları var. Dış ticaret artmıyor, ihracat atmıyor niçin bu limanların ihale süreleri on yıllarca uzatılıyor? Burada uyuşturucu trafiğinin etkisinin olmadığını kimse söyleyemez. Mersin Limanının süresi uzatılıyor, kokain ticaretinde Mersin Limanının rolünü biliyoruz. Yine İzmir-Venezuela arası uyuşturucu trafiği kamuoyuna yansıdı. Onun da süresi uzatılıyor. İşte Türkiye niye "gri listeye" giriyor? Organize suç örgütü bulunan ülkeler arasında 9’uncu sıraya girdi? Suç işlenme merkezliliği bu şekilde oluşuyor. Bu önemli düzenlemeyi yakından takip edip muhalefetimizi yapacağız. Aynı zamanda suç işleme merkezinin de nasıl daha da büyütüldüğünü ifade etmek isteriz. TRT katkı payının çıkarılması önerisi var, şimdiye kadar aldığınız katkı paylarını bari vatandaşa iade edin. Yani 2,5 liralık bir düzenlemeyi allayıp pullayıp haftalardır bunun propagandasını yapıyorlar. Ama 11 yıllık fatura toplamı 20 milyar 812 milyon lira. Bunu da geri ödeyin. TRT, Türkiye Radyo Kurumu mu gerçekten? Hayır değil! AKP’nin özel televizyonu. TRT onların propagandası dışında hiçbir şey yapmıyor. Tarafsızlığı sadece şaka olabilir. Bu nedenle biz TRT’nin isminin değiştirilmesini öneriyoruz. AKP’ye bağlı özel bir televizyon olabilir.

Yüzleşme olmadan helalleşme mümkün değildir

Helalleşme meselesi çok gündemde, buna dair çokça tartışma yapıldı. Bir yandan inkara dayalı bir tarih ve bununla var olan bir gerçeklik var, bir yandan bu inkara direnen halklar bahçesi var. Ülkemizde hala unutulmamak için direnen milyonlarca yurttaş var, çokça yaşanmışlık var. Bırakın helalleşmeyi, daha özgürce konuşulamıyor bile. Adının konulmasını bekliyor. Daha dün Diyarbakır’da bir gence annesinin gözleri önünde işkence yapılıyordu. Helalleşme, olan bitenin tarihselliğini ve hakikatini unutmaya bir çağrı olarak algılanabilir. Biz diyoruz ki ilk adım yüzleşmektir. Yüzleşme olmadan nasıl helalleşme olacak, buradan başlanması gerekiyor. Toplumsal yaralar yüzleşmeyi ve adaleti gerektiriyor. Bu konuda yüzleşme olmadan helalleşmenin mümkün olmadığını belirtiyoruz. Sorunlarımızın büyük, tarihsel hafızanın açık olduğunu ve bunun halen devam ettiğini bilmemiz gerekiyor. Türkiye her alanda geçmişiyle yüzleşmelidir, yüzleşme olmadan ortak bir gelecek yaratamayız. Yüzleşme olmadığı için sorunlar artmaya devam ediyor. HDP bu ülkenin kolektif belleğidir. Yaraların iyileşmesi unutmaktan geçmez, yüzleşmek iyileştirir. Temiz bir sayfa için yüzleşme olmazsa olmazdır. Hakikatlerin açığa çıkarılması ve bir komisyonun oluşması için bu alanın uzmanlarıyla çalışılması gerekiyor.

SORU: AKP'li milletvekili Zülfü Demirbağ’ın ‘Ekonomik sıkıntı çekebiliriz ama normal şartlarda iki kilo yiyorsak yarım kilo yeriz. Turfanda sebze sağlığa faydalı değildir’ sözlerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Bu her şeyden önce halkın açlığıyla ve yoksulluğuyla dalga geçmektir. Bugün daha az yemek yiyin diyor, aldığınız sebzeleri düşürün. Yarın da midenizi küçültün diyecekler ya da midelere kelepçe vurduracaklar. Çok vahim açıklama serileri devam ediyor. Cahit Özkan, Binali Yıldırım, Zülfü Demirbağ... Ekonomiden anlamadıklarını, vatandaşın yaşadıklarıyla ilgileri olmadığını her açıklamalarıyla 84 milyon insana gösteriyorlar. Squid Game’in Türkiye versiyonunu izliyoruz doğrusu. Acı bir durum.

22 Kasım 2021