Beştaş: Tüm demokratik kamuoyunu savaşa karşı durmaya davet ediyoruz

Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş, Meclis’te düzenlediği basın toplantısında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Beştaş, şunları söyledi:

İşkence yapanlar, cinayet işleyenler değil haberini yapanlar ceza alıyor 

Yasaklarla başlayalım basın toplantımıza. Adeta istibdat rejimi yasaklamalarla, sansürle devam ediyor. Bu yasaklamaların tek bir amacı var, hakikatleri  karartmak. Cezaevlerinde yaşanan hak ihlallerini haber yapanlara ceza öngörülüyor, alternatif açıklama yapanlara ceza öngörülüyor. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu hakkında kapatma davası açıldı ve daha birçok karartma çalışması devam ediyor. Açıkçası AKP-MHP iktidarının uzun yıllardır hakikatleri karartma ve gerçekleri gizleme çalışmaları hayatın her alanda görülüyor. Öyle bir aşamaya geldi ki işkence yapanlar, cinayet işleyen soruşturulmuyor ama işkence haberini yaptığı için soruşturulan, haklarında dava açılan ve ceza alan insanlar var. Çünkü iktidarın derdi işkence yapılması, cinayet işlenmesi değil bunun kamuoyuna yansımasıdır. Yani gerçeklerin yansıtılmasıdır. Bu iktidarın en büyük korkularından biri gerçeklerdir. Kendi çizdiği yalan çerçevesinde herkesin yazıp çizmesini istiyor ve bunun gereğini de yerine getiriyor. 

Bir yönetmelik ile cezaevinde yaşananların dışarı yansıması engellenmek isteniyor

20 yıllık tarihi arka planı var ama Cumhur İttifakı ile birlikte son yıllarda giderek artan bir durum var. Bu karartma siyasetinin, istibdat rejiminin bir diğer çıktısı da partimiz hakkında açılan kapatma davasıdır. Her şeyden önce demokratik siyasete müdahale olan bu davanın hedefinde partimizin her alanda gerçekleri söylemesi, olanları gizlememesi ve bir demokrasi mücadelesini bütün yönleriyle vermesi vardır. İşte yalan ve mesnetsiz iddialarla bir kapatma davasını devam ettiriyorlar. Tabii ki bu politikanın diğer sonucu da halkın gerçekleri öğrenmesini engellemek istemeleridir. 84 milyonu, pembe bir fanus içinde sadece kendi verdikleri haberler ile beslemek, onları bilgilendirmek istiyorlar. O fanusun dışında asıl hayatın devam ettiği alanlarda haber almaları engelleniyor. Her hangi bir itirazda bulunmamaları için bu siyaset devam ediyor. Mesela, cezaevlerini örnek verecek olursak eğer şimdi bir yönetmelik çıkarılıyor ve cezaevinde yaşananların artık dışarı yansıması engellemek isteniyor. Hadi engellediniz de çıkacak cenazeleri nasıl karartacaksınız? Ferhan Yılmaz’ın darp ve cebir izleriyle, işkence izleriyle çekilen videosunun yayılmasını nasıl engelleyemediyseniz, diğer uygulamalı da engelleyemezsiniz. 

Sanki enflasyonu TÜİK düşük gösterince enflasyon düşmüş oluyor

Şimdi enflasyon yüzde yüz elliyi buluyor. TÜİK marifetiyle bunu tabii ki düşük göstermeye çalışıyorlar. Bağımsız kurumlar bunu açıklamasın diye alternatif yasa çalışması yapılıyor. Sanki enflasyonu TÜİK düşük gösterince enflasyon düşmüş oluyor. İnsanların cebine daha fazla para giriyor ve sofraları zenginleşiyor mu, hayır. Türkiye tarihinde görülmemiş bir enflasyon ile mücadele... Bu yöntemlerle tabii ki mümkün değil. 

Kadına yönelik şiddetle mücadele etmek yerine mücadele eden dernekleri kapatmaya çalışıyorlar

Kadına şiddet haberleri maalesef hepimizin hayatına çok acı bir şekilde düşüyor. Ancak kadına yönelik şiddetle mücadele etmek yerine, kadın cinayetleriyle mücadele eden dernekleri kapatmaya çalışıyorlar. Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunu, kadın cinayetlerini durdurmak isteyen bir dernekle neden uğraşıyorsunuz? Çünkü o cinayetlerin üstünü örtmek istiyorsunuz. Bir diğer örnek Rosa Kadın Derneği. İki üç ayda bir yöneticilerine, başkanlarına yönelik operasyon yapılıyor. Kadın hak ihlalleri üzerine çalışan bir dernek vasfında Rosa Kadın Derneği. Kanuna ve ahlaka aykırı faaliyet yürütmek talebiyle Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu hakkında fesih talebiyle açılan dava 1 Haziran’da görülecek ve biz tabii ki o davada olacağız. Kadın hak ve özgürlük mücadelesini sürdüreceğiz.

İktidar kendisine ve yandaşlarına sunduğu cennet bozulmasın diye geri kalanları cehennem ateşine atıyor

Mesela, Tarlabaşı Derneği de kapatılmak isteniyor. Daha birçok örnek var böyle. Tarlabaşı'nda yaşayan insanlar için can simidi olan bu derneğin kapatılması yoksulluk, adaletsizlik ve sömürü bataklığında bu bölge insanlarının boğulmasına neden olacaktır. İktidar kendisine ve yandaşlarına sunduğu cennet bozulmasın diye geri kalanları cehennem ateşine atıyor. Çeteler korunurken kamu yararına çalışan dernekler, kurumlar kapatılmak isteniyor. Çeteler hakkında neden soruşturma yapmıyorsunuz, neden yasaklamıyorsunuz?

Kadına yönelik şiddet de cinayetler de politiktir 

Geçenlerde Cumhurbaşkanı ‘‘Kadına karşı şiddet, kadın cinayetleri ayıbından ülkeyi kurtarmaya kararlıyız,’’ dedi. Bu ayıbı yaratan kim? İstanbul Sözleşmesinden imzayı çeken kim? 2002’den bu yana iktidarda olan kim? Kadına yönelik şiddeti meşrulaştıran söylemlerden hiçbir şekilde kaçınmayan kim? Bu ayıbı yaratan sizsiniz. Ayrıca kadına yönelik şiddet de cinayetler de politiktir. Dünyanın her yerinde, kadın hak savunucularının çok önemle üzerinde durdukları bir ilkedir. Kadın cinayetleri kişisel bir mesele, bir ayıp olarak nitelendirilemez. En ayıp suçlardan bir tanesidir.  

HDP olarak yasaklara karşı mücadelemizi yükseltmekte kararlıyız

Bu yasaklar meselesinin üzerinde her gün duruyoruz, ancak  bu yasakları alaşağı eden bir toplum ve mücadele kararlılığı da var. HDP olarak yasaklara karşı her yerde her zaman en güçlü şekilde sesimizi ve mücadelemizi yükseltmekte kararlıyız. Bütün demokratik kamuoyunu da bu mücadelede ortak olmak için davet ediyoruz. 

"Hakkari'de bir çoban öldürülmüş kimin umurunda?"

Diğer bir temel meselemiz, tabii ki topluma yönelik suçlar. Farklı kimliklere yönelik, farklı suç tiplerinde önümüze çıkıyor. Hakkari’nin Derecik ilçesi son 1 yıldır hep kolluğun açtığı ateş sonucu ölümlerle gündeme geliyor. Sınırda kolluk ateş açıyor, bir genç çocuk çobanı katlediyor. Ankara, İstanbul, İzmir bunu duymuyor. Sadece Kürtler arasında dolaşıma giren bir konu oluyor, Kürt katledilmiş oluyor. Geçen hafta yine Derecik’te askerlerin açtığı ateşle Tahsin Yalçın 21 yaşında katledildi. Ailesine ve sevenlerine başsağlığı diliyorum. Bu kaçıncı? Daha önce 46 yaşındaki Sertip Şen katledilmişti. Hatta Sertip Şen’in oğlu şunu söylemişti, çok önemliydi: "Hakkari'de bir çoban öldürülmüş kimin umurunda?" İşte Hakkari'de öldürülen bir çobanın İstanbul’dan, Tekirdağ’dan da duyulmasıdır HDP’nin mücadelesi. Tersinden de tabii ki Tekirdağ’da yaşanan bir olayın Hakkari’de yankılanmasıdır.

Dario Fo’nun "Bêrû" isimli Kürtçe oyunu devletin devamlılığını tehdit ediyormuş

Yine skandal bir şey, daha önce Genel Kurulda da ifade etmiştim. Dario Fo’nun oyunu "Bêrû" ismiyle bir Kürtçe tiyatroya uyarlanmış, Urfa’da yasaklanmıştı ve dava açılmıştı. Mahkeme bu davayı reddetmiş. Gerekçe devletin devamlılığı. Bu oyunun Kürtçeye uyarlanıp sahnelenmesi devletin devamlılığını tehdit ediyormuş. Nasıl bir tehdittir? Bu politika devletin devamlılığını Kürt düşmanlığına bağlayan bir politikadır. Kürt düşmanlığı derken tam da bunu söylüyoruz. Merak edenlerin Dario Fo’yu okumalarını öneririm. Burada düşmanlık yapılan dildir, bunu kesinlikle kabul etmiyoruz. 

İç krizleri görünmez kılmak için operasyonlar yapılıyor

Bugün bütün gazetelerde ve televizyonlarda sınır ötesi operasyon haberleri var. "Yıkacağız, bitireceğiz, öldüreceğiz" hezeyanlarıyla. Operasyon isimleri için alfabede harf kalmadı. Peki, sorun çözüldü mü? Kürt sorunu çözüldü mü? Savaşın sonuçlarını ortadan kaldırdık mı, demokratik bir sistem kuruldu mu, hayır. Ne oluyor peki? Şimdi içeride yığınla sıkıntı var. Açlık, yoksulluk, işsizlik ve cinayetleri örtmenin yolu savaş politikasını devreye sokmak. İnsanlar sofrasında ekmek olmadığını düşünmesin diye sınır ötesi operasyon devreye sokuluyor. Türkiye, Rusya ve Ukrayna arasında arabuluculuk yapıyor, dışarıda barış havarisi kesildi. Orada barış elçiliğine soyunan Türkiye, Kürt düşmanlığı ve savaş politikasıyla aslında hiç de barış elçisi olmadığını ilan ediyor. Bu savaşın nedeni iç krizi çözememesidir. Bunu kapatmak için, görünmez kılmak için bu operasyonlara devam ediyor. 

Savaş politikası zam olarak benzine, domatese, bibere, mamaya yansıyor

Şimdi bu operasyonların sayısını hiç açmayacağız. Bu operasyonlar, savaş politikası, Kürt düşmanlığı sadece Kürtlere zarar vermiyor. Olanak olsa bunu tek tek bütün yurttaşlara anlatmak istediğim en temel konulardan biridir. Kürtlerin talebi ve mücadelesi eşit ve özgür yurttaşlıktır. Herkes gibi anayasal ve demokratik bir sistemde yaşamaktır. Bu savaşın sonuçlarını 84 milyon insan yaşıyor. Her şeyden önce manevi olarak yaşıyor. Bir ülke düşünün sürekli savaş politikasıyla savaş tamtamları çalıyor. "Bertaraf ettik, şu kadar kişi öldürdük, şunu yaptık." Bu nedir? Bu toplum üzerinde ağır bir psikolojik baskıdır. Bu toplumun her kesimine yansıyor. Savaş politikası zam olarak benzine, domatese, bibere, mamaya yansıyor. Savaş politikasının iç ettiği ekonomik maliyeti sürekli ifade ediyoruz. Türkiye toplumuna aç, yoksul, işsiz kalın, iş cinayetlerinde ölün ama biz savaş politikamızı devam ettiriyoruz siz de bizi destekleyin diyorlar. Çünkü ellerinde başka bir malzeme kalmadı.  

Tüm demokratik kamuoyunu savaşa karşı barışı savunmaya davet ediyoruz

Bu politika Türkiye’deki tüm halklara Türk'e, Kürt'e, Laz’a, Çerkes’e, Arap’a, Alevi’ye bütün kimliklere dillere ve inançlara zarar veren bir politikadır.  Biz HDP olarak her zaman savaşın karşında barışı, diyalogu ve müzakereyi savunduk. Kürt meselesini, Türk meselesini kesinlikle barış yolu ile çözebiliriz. Birbirimizi anlayabiliriz. Kürtler Türklerle, Araplarla, Çerkeslerle bir çatışma yaşamıyor aslında. Bunu yaratan iktidarın politikaları, devlet yaklaşımıdır ve bu yeni değildir. Bunun çıktısı olarak savaş politikaları ve operasyonlarla hiçbir şey elde edilemeyeceğini biliyoruz. İçeride kendi iktidarlarını devam ettirmek, bekalarını güvenceye almak için savaş tamtamlarını çalmaya devam edecekler. Bütün Türkiye toplumuna seslenmek istiyorum: Bu politikalara karşı duralım, alkışlamayalım. Biz her zaman savaş tezkerelerine karşı durduk. Libya’ya da Irak’a da Suriye’ye de Afganistan’a da karşı durduk. Çünkü biz içeride dışarıda ve Ortadoğu'da bir barış politikası yürütülmesinin gerektiğini savunuyoruz. Burada kaos yaratan, hem Türkiye’de hem de komşu ülkelerde kaos yaratan bir iktidara daha fazla prim vermeyelim. Bu aynı zamanda siyasetlerinin bittiği noktayı da ifade ediyor. İçeride baskı şiddet ve dışarıda savaş tamtamları devam ediyor. Savaş yıkım, ölüm, kayıp ve ezadır. Savaşı savunmak insanlık değerleri ile bağdaşmaz. Tüm demokratik kamuoyunu savaşa karşı barışı, ölüme karşı yaşam siyasetini savunmaya davet ediyoruz. Bu konudaki kararlı duruşumuzdan asla vazgeçmeyeceğiz.

Ekonomik kriz değil çöküş yaşıyoruz

Hakikaten şu anda bir kriz değil çöküş yaşıyoruz. Savaş sebeplerinden biri çöküştür. Bu çöküşün nedenlerinden biri de savaş politikalarıdır. Mesela BM Kalkınma Programı Borç Kırılganlığı Raporuna göre 19 devlet borçlarını ödeyemez duruma gelmiş, 72 devlet ise borç ödeyememe riski altında. Türkiye yüksek riskli ülkeler kategorisine girdi. Açlık tehlikesi o kadar hayatımıza girdi ki yağ kuyrukları, çöpten yiyecek toplayanlar hayatın olağan seyri haline geldi. Domatesler tek tek satılmaya başlandı, karpuzlar 6’ay bölünüyor, bebek mamaları kelepçe ile konuyor. Hangimiz pazara gitsek bununla yüzleşiyoruz. Ekonomik çöküşün temel sebeplerinden biri israf ve haksız kazançtır, bir diğeri de savaş politikasıdır. Bizler bu hafta çoklu maaşların yasaklanması için Meclis Başkanlığına kanun teklifi vereceğiz. Bütün muhalefeti bu teklifi desteklemeye çağırıyoruz. Bu hafta en çok canımı yakan haber dün birkaç öğrencinin okula giderken açlıktan bayılmasıydı. Dün birkaç öğretmen sosyal medyada paylaşmıştı. Veliler beslenme çantasına hiçbir şey bırakamıyor. Okulda bayılan çocukların en son önceki gün yemek yedikleri tespit edilebiliyor. İşte dram dediğimiz budur. Bununla yüzleşmek gerekiyor.

Cezaevlerinde mevzuatta olmayan bir saldırı planı devrede

Cezaevleri üzerine planlı, devam eden sistematik bir saldırı var. Mevzuatta olmayan bir saldırı planı devrededir. Özel bir hukuk, olmayan bir hukuk uygulanıyor. Geçen hafta hayatını kaybeden ve intihar ettiği iddia edilen Ferhan Yılmaz’ın ailesi tarafından çekilen videonun kamuoyuna yansıması ile bu dehşet verici görüntüleri gördük. Hasta mahpuslar tek tek ölmeye devam ediyor. Ölenleri sayı olarak paylaşmayacağız çünkü onlar birer insan. Cezaevlerinde yaşananları sadece dinlemeyelim ses olalım; onların devletin denetimi ve güvenliği altında olduğunu unutmayalım. Herkes gibi temel haklarından yararlanma hakları var. Bu yasal düzenlemelerde de vardır. Bakanlığa sesleniyorum; lütfen bu baskı, saldırı ve şiddet politikasını sonlandırın.

Milyonlarca insan bir talepte bulunuyorsa o artık suç değildir

Gündem maalesef çok yoğun. Her hafta partimize karşı bir operasyon yapılıyor. Her gün her hafta neredeyse yapılıyor. Bu sefer Kobanî’nin mali boyutu diye ucube bir gerekçe ile 46 kişi gözaltına alındı. İçinde eski belediye başkanları, yöneticiler, avukatlar, birçok isim var. 91 kişi hakkında gözaltı kararı var. İkinci dalga diyorlar buna. Bir de Diyarbakır'da Newroz'a katıldıkları için 46 kişi gözaltına alındı. Aklını kaçırmış bu iktidar! Newroz’a milyonlarca insan katıldı. Alıyorlar 40-50 kişiyi, "suç işledin" diyorlar. Bu ülkede milyonlarca insan bir talepte bulunuyorsa o, suç değildir artık. 40 kişi ile milyonlarca insanı korkutabileceğini mi sanıyorsun? Hakikaten aklını başına topla! Bu taleplere kulak ver. Senin çete üyesi olan bir mahkeme başkanın var. Kobanî Kumpas Davasının mahkeme başkanı bu. Bütün tanıkların çökerttiği davada mali operasyon diye bir soruşturma açmışsın, bu da çökecek. Altında kalacaksınız. Bu operasyonların ne size ne de Türkiye toplumuna hiçbir faydası olmayacak. Bizi bu mücadeleden asla alıkoyamayacaksınız. Bu 46 kişi 7 gündür gözaltında. Bu insanlara daha tek bir soru sorulmamış operasyon ile ilgili. Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunda olmayan bir yöntemle insanları mülakata davet ediyor ve manevi baskı ve tehdit ile bilgi almaya çalışıyorlar. Her zamanki gibi ellerinde bir delil yok, bir suç yok. Orada tutup suç üretmeye çalışıyorlar. Mal varlıklarına el koyduk diyorlar. Uzun gözaltı ile işkence yapıyorlar. Bu işkenceyi durdurun, arkadaşlarımızı bir an önce savcılığa çıkarın. IŞİD’lilerin mal varlığı üzerindeki tedbirin kaldırıldığını görmedik sanmayın sakın. IŞİD ile bağınızı görmüyoruz yanılgısına kapılmayın. Çünkü IŞİD’lilere her şey serbest, mal varlıklarına konulan tedbir kaldırıldı ama mesele Kürtler ve muhalefet olunca kendilerince tedbir koyuyorlar. Bu IŞİD ile bağınızı resmileştiren bir durumdur.

Meclise "AKspor" yasası geliyor, muhalefet edeceğiz

Bu hafta Meclis’te spor yasası var, yarın başlayacağız. AKspor yasası ile karşıyayız. Parti devleti oldu, partili spor olacak artık. Çoklu spor federasyonları dönemi başlıyor. Spor Bakanlığınca tescil edilen spor kulüpleri bir ay içinde İçişlerine bildirilecekmiş. Bu zorunlu kılınmış. İçişleri Bakanlığı sanatta ve sporda onay merci neden oluyor? Polis devleti olma yolunda emin adımlarla ilerleniyor. İçişleri Bakanlığı neye göre spor kulüplerine cevaz verecek veya vermeyecek, onun bir yanıtı yok. Çok büyük yetkiler verilmiş İçişleri Bakanlığına ve Cumhurbaşkanlığına da federasyon kurma yetkisi veriliyor. Federasyonların genel  kurullarında Spor Bakanlığının yüzde 10 temsilinin önü açılıyor. Sporun doğasına aykırı bu düzenlemelerin tek amacı var tabii ki. Bu tek adam rejiminin dayatmasıdır. Spor dünyasının temel talebi olan kadın sporculara destek, ayrımcılıkla mücadele, engelliler için ayrıntılı düzenleme, amatör spor kulüplerinin desteklenmesi gibi konularda hiçbir şey bu kanunda yok. Türkiye’de sporda şiddet ve ırkçılık yaygınken bununla ilgili hiçbir şey görmüyoruz. Bu hafta spor yasasına muhalefetimizi göreceksiniz. Tüm sorunlar çözüldü AKspor yasası var şimdi. Bunu getirerek bütün sorunları çözmeyi planlıyorlar herhalde. 

18 Nisan 2022