
Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş, Meclis’te basın toplantısı düzenleyerek gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Beştaş şunları söyledi:
Sağlık Bakanlığının, pandeminin başından bugüne kadar sağlık sistemini yönetemediğini artık hepimiz biliyoruz, iliklerimize kadar bunu hissediyoruz. Her şeyden önce şeffaf bir yönetimin olmadığını zaten defalarca ifade ettik. Şimdi sıra aşıya geldi toplumun tamamı bu aşı haberlerini dikkatle takip ediyor, “ne zaman sıra bize gelecek, bu aşı güvenli” diye yetkililerden bir açıklama bekliyor.
Aşı ve sağlık konusunda da büyük bir yönetememe krizi yaşanıyor
Ama maalesef aşı konusundaki sayı, oran, kimlere yapılacağı, sıralamanın neye göre belirlendiği, iktidar yetkililerinin acaba hangi aşıları yaptırdığı, acaba Biontec mi yaptırdılar, Sinovac güvenli mi soruları toplum nezdinde uçuşuyor. Yönetememe krizi her alanda olduğu gibi bu konuda da maalesef can yakıcı bir şekilde ortada duruyor. Aşı değil de S-400 olsaydı bu belirsizlik olmayacaktı. Paldır küldür S-400’leri bu ülkeye getirdiler, o süreci adım adım kamuoyuna açıkladılar, ama aşı, koruyucu sağlık hizmetleri konusunda bu belirsizliği yaratan da aynı iktidar. Bu da savaş politikaları ve savaşa yönelik hazırlıklarda ne kadar istekli olduklarını, toplumun hak ve özgürlükleri konusunda ne kadar isteksiz olduklarını ve yönetemediklerini gösteriyor.
Halk adına soruyoruz: Aşılar nerede, neler dönüyor?
Biliyorsunuz 3 milyon artı 6 buçuk milyon aşı geldi. Hala aşıda 10 milyonu yakalayamadık. Evet halk adına biz de soruyoruz. Gerçekten aşılar nerede? Açıkladığınız rakamlar neden gelmiyor? Nerede tıkandı, neler dönüyor? İktidar arasında Sağlık Bakanlığı nezdinde neler dönüyor? Dünyada bir aşı krizi yok ama bizde büyük bir aşı krizi var ve işin garip ve trajikomik tarafı kameralar önünde aşılar yapılıyor. Halka aşı olun çağrıları yapılıyor ama aşı yok. Halk aşı yapmak istiyor da aşılar nerede? Davet etmeden önce aşıları temin edin diyoruz. Ve nüfusun büyük çoğunluğu daha aşılanmadan, bu konuda bir netlik olmadan şimdi kısıtlamaların kaldırılması normalleşme adımları konuşuluyor. Ama bunun aşı politikası ve aşılanma ile paralel olması gerektiğini hepimiz biliyoruz.
Okullar açılacak diyorlar ama öğretmenler hala sıralamada değil: Eğitim Bakanı ortaya çıkıp açıklama yapsın
Okullar ne zaman açılacak sorusuna ikinci yarı dönem açılacak deniyor. Ama hala öğretmenler sıralamada değil, öğretmenlerin ne zaman aşı olacağı belli değil. Bu konuda yetkililerin çok sık uyarıları var. Deniyor ki öğretmenler aşı olmadan okullar açılırsa toplu katliamlar yaşanabilir. Eğitim Bakanı bu gizemi kaldırsın artık. Nerede saklanıyor bilmiyoruz. Ama ortaya çıksın ve aşı programının okullarda, eğitim alanında nasıl uygulanacağını açıklasın. Bu onun temel görevidir.
İktidarın sağlam bir aşıya ihtiyacı var ve 50 milyonun aşısı hazır, seçimi bekliyor
Kriz üreten iktidar siyasetinin sağlam bir aşıya ihtiyacı var. 50 milyon seçmenin aşısı hazır, seçim bekliyor.
Bir vahiy geldi herhalde İrfan Fidan’ı AYM üyesi yaptılar
Türkiye’de bir gündem de kamuoyundan gizlenmeye çalışılsa da AYM üyesinin seçimi. İrfan Fidan yeni AYM üyesi. Bu konu daha çok konuşulacak ama bilerek kapatılan bir konu. Yargıtay üyeliği 6 gün süren bir taze AYM üyesinden bahsediyoruz. Sadece 6 gün ve şimdi AYM üyesi. Üstelik 107 Yargıtay üyesi de evet oyu vermiş, daha tanışmamışlar herhalde, yüzünü de görmemişler, beraber oturmamışlar da. Ancak nasıl olmuşsa bir vahiy gelmiş herhalde onu AYM üyesi yaptılar.
İrfan’ın işleri evrenin yaratılışından daha hızlı bitmiş
Kutsal kitaplarda bile evrenin yaratılışının 7’inci günde bittiği söylenir. İrfan’ın ise tüm işleri 6 günde bitmiş. Evrenin yaratılışından daha hızlı bir süreç.
İrfan Fidan’ın bagajında sansasyonel davalar var
İrfan Fidan'ın CV’si çok şey barındırıyor. Kimdir İrfan Fİdan? 17 - 25 Aralık yolsuzluk soruşturmaları, Selam Tevhid, Şike davası, binlerce akademisyenin atılmasına neden olan Barış Bildirisi, Cübbeli Ahmet Hoca, Balyoz, Can Dündar - Erdem Gül, Gezi - Osman Kavala davaları gibi kritik konuları bagajında taşıyan bir AYM üyemiz var. İrfan Fidan'ın bagajındaki sansasyonel davaları ve hukuksuzları hepimiz yaşadık. Aynı İrfan Fidan 15 Temmuz darbe girişiminden sonra 3 bine yakın kişi hakkında soruşturmalar yapan bir zat.
İktidar 17-25 Aralık sürecinin diyetini ödüyor
Şu anda iktidar ne yapıyor biliyor musunuz 17-25 Aralık’ın diyetini ödüyor. Yani yapılanların karşılığını veriyor, diyetini ödüyor. Ama asıl diyeti halk ve toplum ödetecek bu iktidara. Çünkü hepimiz bunun farkındayız. Çok önemli bir soruşturması daha var. 17 - 25 Aralık soruşturması kapsamında kimlere takipsizlik vermiş biliyor musunuz yeni AYM üyesi? Bilal Erdoğan, Muammer Güler, Erdoğan Bayraktar, Zafer Çağlayan, Egemen Bağış ve aralarında Rıza Sarraf’ın da olduğu 96 şüpheli hakkında takipsizlik vermiş. CV’sini basının da titizlikle takip etmesi gerekiyor.
Film izler gibi İrfan Fidan’ın önlenemez yükselişini izliyoruz
Bu üstün performansı şimdilik karşılıksız kalmadı. Şubat 2015’te İstanbul Cumhuriyet Başsavcı Yardımcısı olacaktı, Bir yıl sonra İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı oldu. Film izler gibi İrfan Fidan'ın önlenemez yükselişini izliyoruz. Şimdi de AYM üyesi.
Amaç partili AYM dönemi başlatmaktır
Temel amaç ne? AYM’yi siyasi erkin hizmetine sokmak. Partili bir AYM dönemi yaşamak. Ara ara AYM bunları eleştiriyordu. Şimdi bu atama ile partili bir AYM’miz olsun, ne istersek onu yapsın dönemidir. Hiçbir karara cevap vermesin. Bu meseleyi gündemden düşürmeyeceğiz. AYM’nin iktidarın emrine girmesi ile Türkiye’de hiç kimsenin hukuk güvenliği kalmayacaktır. Şu anda da yoktur ama arada bir nebze de olsa pozitif kararlarla bir umut vaat ediyordu. Şimdi onu da bitirmeye çalışıyorlar.
Herkes bu hukuksuzluk karşısında sesini yükseltmeli, yarın çok geç olabilir
Biz bu vesilesiyle Türkiye’deki gerçek hukukçulara, akademisyenlere, insan hakları örgütlerine sesleniyoruz: Kuvvetler ayrılığının tamamen yok edilmesi, AYM’nin ele geçirilmesi karşısında konuşmalılar. Susarlarsa yarın çok geç olabilir. Hiçbirimiz susmamalıyız. Susarak hiç bir sorun çözülmez.
Partimize yönelik tek merkezden yürütülen saldırıların amacı demokratik siyaseti, siyaset dışı bırakmaktır
Diğer bir mesele; Esenyurt ilçe binamızla ilgili yandaş kanallarda bolca propaganda var. Biz bu filmi gayet iyi biliyoruz. Bir kaşık suda fırtınalar koparılıyor. Ama temel amacın ne olduğunu gayet iyi biliyoruz. Bir yandan siyasal şiddet çeteler eliyle uygulanıyor. En son Selçuk Özdağ ve gazeteci Orhan Uğuroğlu ve gazetecilere saldırılar var. Bunlar Türkiye’nin gözü önünde cereyan etti. Şimdi de partimize yönelik alışılageldik - asla alışmayacağız - saldırı kampanyası tek merkezden yürütülüyor. Bu, demokratik siyaseti engellemektir. Bu, demokratik siyaseti polis ve yargı eliyle kriminalize etmektir. Muhalefeti partimiz şahsında kriminalize ederek siyaset dışına çıkarmaya çalışıyor. Bu yöntem amacına ulaşmayacak.
Küçük ortak kapanmamak için partimizi kapatma çağrıları yapıyor: Buradan size ekmek çıkmaz
Tabii küçük ortak bu vesileyle kapanmamak için kapatma çağrılarını gün aşırı yapıyor. Uykudan uyanıyorlar, "Bugün partimiz için ne yapalım, MHP’yi güçlendirmek için ne yapalım. Hadi HDP kapatılsın çağrıları yapalım" diyorlar. Yahu bu bir film değil, senaryo değil. Bu halkın iradesine yönelik pervasız bir saldırıdır. Bunu kabul etmeyiz. Karşılarında boyun eğecek bir parti yok. Bunu sineye çekecek bir güç değil HDP. Buradan MHP’ye ekmek çıkmaz. Vazgeçsinler. Kendi siyasal çalışmalarını bizim partimizi kapatma çağrıları olarak değerlendiriyorlar ama büyük yanılıyorlar. Önce halkta kaybettikleri güveni tesis etmenin yollarına baksınlar. Hukukun evrenselliği çerçevesinde, hak ve özgürlükler temelinde dünya nereye gidiyor, nasıl bir iklim var önce bir okuma yapsınlar. Kapatın kapatın diye gece gündüz siyaset olmuyor. Bu başka bir mesele. Bunu kamuoyunun takdirine bırakıyorum.
Tutuklu ve hükümlüler, tecrit suçtur hukuku uygulayın diye açlık grevi yapıyor
Bir başka mesele görünmez kılınmak istenen, Türkiye toplumunun temas etmesi engellenen, Kürt meselesinin çözümünde de çok önemli bir yerde duran açlık grevleri ve tecrit meselesidir. Bugün 107 cezaevinde 2 binden fazla tutuklu ve hükümlü dönüşümlü ve süresiz açlık grevinde. Ne istiyorlar? “Hukuku uygulayın” diyorlar. Hukuk kurallarını uygulayın diyorlar, başka bir talep yok. Nedir temel talep? Tecrit! Tecrit suçtur. Bunu bir milyon kez söyledik, söylemekten de vazgeçmeyeceğiz. Bu, uluslararası belgelerde de iç hukukta da suçtur. İnsanlığa karşı suçtur ve işkencedir. Zaman aşımı yoktur. Bunu hiç akıllarından çıkarmasınlar.
Tecrit de cezaevlerindeki saldırılar da suçtur, zaman aşımı yoktur
Yine cezaevlerinde devam eden baskı, işkence ve kötü muameleler de suçtur. Devletin gözetiminde bir cezalandırma yöntemidir. Zaten tutukluluk ve hükümlülük en büyük cezadır, özgürlüğünden yoksun bırakmaktır. Bir de bunun üzerine işkence uygularsanız, çıplak ararsanız, kaba dayak atarsanız, yemek vermezseniz daha büyük suçlar işlemiş olursunuz.
İnsanların hukuk uygulansın diye açlık grevine girmesi bu ülke için utançtır
İnsanların hak ve hukuk talebiyle açlık grevine girmesi, geçmişte acı deneyimlerimiz var, insanların yaşamından olması bir ülke için, bir devlet için utançtır. Biz buradan Adalet Bakanına ve iktidara soruyoruz; tüm mevzuat ve yönetmelikler, yasalar bütün mahkumlar için geçerli değil mi? Bu yasalar sadece bir cezaevinde uygulanmıyorsa bunun adı nedir? Geçmişte bu konuda bir ileri iki geri adım attıklarını da gayet iyi biliyoruz. CPT raporları ortada ve tecrit şimdi İmralı’dan bütün ülkeye yayılıyor.
Sayın Öcalan 21 yılda sadece bir kez ailesiyle telefonla görüşmüş: Bu hukuksuzlukta ve çözümsüzlükte ısrardır
10 yılda 942 avukat başvurusu yapılmış sadece 5 tanesine cevap verilmiş. 10 yılda 366 kez Sayın Öcalan ve diğer hükümlülerin aileleri başvuru yapmış. Sadece 26 defa izin verilmiş. 21 yılda Abdullah Öcalan sadece bir defa ailesiyle telefonla görüşmüş. Bu büyük bir utanç ve hukuksuzluktur. Hukuksuzlukta ve çözümsüzlükte ısrarın adıdır.
Öcalan’ı adı barışla anılır, Öcalan ismini kriminalize ederek hiçbir sorunu çözemezsiniz
Şimdi kafalarını kuma gömmüşler sanki hiçbir şey yokmuş gibi. Şunu unutmayalım; Öcalan’ın adı bu ülkede barışla anılır. Milyonlarca insan bu konudaki taleplerini TBMM’ye iletmiştir. Öcalan’ın şu sözünü tekrar iletmek istiyoruz: “Demokratik uzlaşı, özgür siyaset ve evrensel hukuk çizgisi bu ülke için bir reçetedir”. Bu hattan gidilirse Kürt meselesinde her şeyin çözümü çok daha kolay olur, çok daha acısız olur. Ama şimdi en ufak bir uzlaşı var mı? Hayır yok! Siyaset kaldı mı? Siyaset yapma hakkı şu anda büyük bir baskı altında. Evrensel hukuk zaten AİHM kararı ile de CPT raporlarının göz ardı edilmesiyle rafa kalktı. Ama iç hukuk da artık uygulanmıyor.
Kötülük ve şiddet sarmalına dolanmış bir iktidarla karşıyayız
Türkiye’de şu anda aklı başında yürütülen, Türkiye’nin geleceğini düşünen bir siyaset olmadığını tecridin devamındaki ısrardan gayet iyi anlıyoruz. Kötülük ve şiddet sarmalına dolanmış bir iktidarla karşıyayız. İşkence ve hukuksuzluk bunun en büyük çıktıları olarak önümüzde duruyor. Ortada bir devlet ciddiyetsizliği ve tutarsızlık var.
Açlık grevindekilerin taleplerini duyun ve cevap verin, yeni acılar yaşamayalım
Öcalan’ı kriminalize ederek, fotoğrafını suçmuş gibi göstererek bu meseleyi çözemezsiniz. Bunu deneyimledik yine deneyimliyoruz. Bölgemizin sorunlarını başta savaş olmak üzere fiziki şiddet araçlarıyla değil, yumuşak güçle ancak çözebiliriz. Nedir bu yumuşak güç, akıl, politika ve kültürel güçle çözebiliriz. Öcalan'ın ağrısı var. Buna cevap verilmelidir. Bu çağrı 2 yıldır ortada duruyor ve muhataplar cevap vermiş değil. Açlık grevindekileri duyun ve cevap verin, kendi hukukunuzu uygulayın. Açlık grevindekilerin sesini kısamayacaklarını, bu sesin bütün toplumun sesi olduğunu; adalet hukuk talebinin bütün toplum tarafından sahiplenildiğini ifade etmek istiyorum.
İktidar itiraz değil itaat, hayal değil teslimiyeti kabul eden bir gençlik istiyor: Gençler onuruna sahip çıkacak
Partimize yönelik saldırılar şimdi de Gençlik Meclisimize kadar uzanmış durumda. Gençlik Meclisimize yönelik saldırılar hız kesmiyor daha önce de defalarca söyledik. En son dün yapılan adı operasyon olan bir keyfiyetle aralarında MYK ve PM üyemiz Sevim Akdağ’ın da bulunduğu 8 arkadaşımız gözaltına alındı, 6 arkadaşımız hakkında da yakalama kararı çıkarılmış durumda. Gençliğe niye saldırı var, toplumun yaşadığı sorunları korkusuzca görünür kıldıkları, hesap sorduklar için. Defalarca işkencelerle, tutuklamalarla, gündüz ortası kaçırılmalarla muhatap oldular. Devlet bunların faillerini bulmadı, kaçırıp ajanlık teklif edenlerin kim olduklarını açıklamak bir yana bunu ifade eden gençliği gözaltına almaktan geri durmadı. İnsana dair, yaşama dair her şeye düşman iktidar en çok da gençlere düşmandır. Gençlere bakınca gördükleri tek şey söz geçirebildikleri kindar bir nesildir. Bu iktidar gençlik deyince itiraz değil itaat istiyor, hayal değil teslimiyet istiyor. Umut değil cemaat istiyor, gelecek dinamizmi değil teslim olmuş bir sinizm istiyor. Bu iktidar gençlerin iradesine kayyım rektör atıyor, gündüz ortası kaçırıyor gençlere işkence ediyor, gençlere ajanlık dayatıyor, gençlere cezalar yağdırıyor. Gençlerin geleceğini çalıyor ve gençlerin onuruyla oynuyor. Bu onurla oynatmayız. Gençlik onuruna tabii ki sahip çıkacak.
Genç başladık genç bitireceğiz diyen gençlerin ayak sesleri sizi korkutuyor
Türkiye’nin en genç partisi olarak diyoruz ki gençlere yönelik operasyon çeliğe su vermekten ibarettir. O gençlik ki ezilenlerin, hakların, yoksulların biricik umudu; sizin ırkçı ve faşist iktidarınızın kabusudur. Siz baskı yaptıkça, korkutmaya çalıştıkça gençliğin sadece öfkesi büyüyor, gençler sizi tarihin çöplüğüne götürmenin yollarını arıyor. Sizin korkunuz genç başlayıp genç bitirecek gençliğin ayak sesleridir. Genç arkadaşlarımızı derhal serbest bırakın. Bu yöntemlerle gençliği susturamayacaksınız. Bunu Boğaziçi'nde gördünüz. Bunu Batman Hasankeyf’te gördünüz, bunu Amed’de gördünüz. Bunu Türkiye’nin bütün illerinde gördünüz. Genç arkadaşlarımızın serbest bırakılması çağrısını yineliyorum. HDP olarak tüm illerimizde her yerde bunun karşısında en güçlü tepkiyi göstereceğimizi ifade etmek istiyorum.
SORU: Güçlendirilmiş Parlamenter Sisteme ilişkin CHP ve İyi Parti’nin çalışmalarının olduğu medyada yer alıyor. Bu konudaki görüşlerinizi alabilir miyiz?
Bu konuda bizim de çalışmalarımız her zaman vardı kamuoyu ile zaman zaman paylaştık. Onların özgün çalışmaları hakkında bir bilgimiz yok. O yüzden fikrimi de beyan etmek istemem. Ancak Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi denilen ucube sistemle Türkiye’nin daha fazla batağa saplandığını, bu sistemden çıkmamız gerektiğini her vesile ile söylüyoruz. Bizim çözüm modelimiz daha fazla demokrasi, daha fazla çoğulculuk, hak ve özgürlükler temelinde demokratik, adil, şeffaf bir anayasa çalışmasının yapılması ve anayasayı bir an önce bitirmemiz ve bu yola koymamız gerektiği yönündedir.
27 Ocak 2021