Bilgen: CHP başta olmak üzere tüm partilere çağrıda bulunuyoruz: Yarın çok geç olabilir

Parti Sözcümüz Ayhan Bilgen, genel merkezimizde düzenlediği basın toplantısında son KHK’lere ilişkin değerlendirmelerde bulundu. Bilgen, şöyle konuştu:

Tam da kaygı duyduğumuz gibi ve daha önce Meclis’te de Grup Yönetimimizin dile getirdiği gibi Meclis kapatılıp mevcut sürecin katlanılamaz boyutuna ulaşmış KHK’lerinden ikisine daha tanıklık ettik. Bu iki kararname ile ilgili acil değerlendirme yapmak ve Türkiye’yi bu iki kararnamenin sürükleyeceği nokta konusunda uyarma sorumluluğunu hissediyoruz. Özellikle Meclis’in kapanışını beklemek, “Meclis açık kalsın ve bu konular Meclis’te değerlendirilsin” çağrılarına iktidarın kulak tıkaması ve MHP’nin de Meclis’in çalışması çağrılarına destek vermemesi sonucu Meclis kapalı. Meclis kapalıyken bu kararnamelerin çıkarılması Türkiye kamuoyuna yönelik operasyon ve Meclis’e yönelik ciddi bir saygısızlıktır. 

KHK’lerin ardından Cumhurbaşkanının Sudan’a gitmesi manidar

Bu KHK’lerin yayınlanmasından hemen sonra Cumhurbaşkanının Sudan’a gitmesi de anlamlı. Sudan paramiliter güçlerin hakim olduğu, iç savaşın gerçekleştiği ve fiilen ikiye bölünmüş bir ülke. Bu ülkenin devlet başkanı insanlığa karşı işlediği suçlar sebebiyle mahkum edilmişken Türkiye’nin Sudan’la fotoğraf veriyor olması son derece manidardır. Türkiye’nin nereye sürükleneceğine dair de bir işarettir. 

Taşeron düzenlemesinin KHK’ye alınması KHK’yı meşrulaştıramaz 

Taşeronlarla ilgili sorunun Meclis’te ele alınması, bir çözümün kalıcılığı açısından önemli. Bunun bilinçli bir şekilde KHK’ya alınması da KHK’ları meşrulaştırmaz. Bu sorun çok daha farklı çözülebilirdi. Ama mevcut KHK’nın kabul edilemez boyutlarını örtmek için taşeron konusunun kullanılması kabul edilemez. 

Tek tip kıyafet her denendiğinde ülke ağır yaralar aldı

Tek tip kıyafet düzenlemesi ile ilgili biz defalarca uyardık, hak örgütleri tutum belgeleri açıkladı, doğurabileceği sonuçlarla ilgili aktarımlar yapıldı. İktidar partisi bile tam ikna olmadığı halde ne yazık ki kararname çıktı. Adil yargılanma açısından bütün davaları sakat bırakacak bir boyutu var. 

Kıyafet düzenlemesinin gerekçesi olarak sunulan Guantanamo örneğinin kendisi bir ayıptır. Hükümetin, Guantanamo’yu örnek alarak böyle bir kararı savunmaya kalkması Türkiye demokrasisin geldiği noktayı ortaya koymaktadır. Bugüne kadar cezaevlerinde bu düzenleme her denendiğinde ülke çok ağır yaralar almıştır. Bugün de bundan aşağı kalmayacaktır. 

Hepimiz biliyoruz ki gazeteciler, akademisyenler, milletvekilleri bu suçlarla yargılanıyorlar. Bu suçlarla tutuklanmış vaziyetteler. Dolayısıyla bu kıyafetlerin sadece darbecilerle ilgili olmayacağı; bir sindirme, boyun eğdirme ve bunun da ötesinde bir provokasyona hizmet edeceği açıktır. 

15 Temmuz’u aşan hesaplar var 

Her ne kadar hükümet temsilcileri bugün sabah yaptıkları açıklamalarda terörle mücadele ile ilgili olduğunu söyleseler de bu mesajların kendisi itiraf niteliğindedir. Bir ülkede güvenliğin nasıl sağlanacağına dair düzenlemeleri bypass etmek bunu OHAL KHK’si ile yapmak ülkeyi başka bir yere sürüklemektedir. İçerisinde genel ifadelerin geçiyor olması, 15 Temmuz’u da aşan hesapların olduğunun göstergesidir. "Halk Özel Harekat" gibi yapılanmaların bu durumdan vazife çıkarma arayışına girmiş olması Türkiye açısından çok tehlikelidir. 

Türkiye’yi büyük bir kamplaşmaya, kaosa sürükleyecek bir adım 

Türkiye’yi büyük bir kamplaşmaya götürecek olan 121. Madde yani darbe ve terör suçlarıyla mücadele eden sivil suçluların yargılanmaması konusu bize 15 Temmuz öncesini hatırlatıyor. 15 Temmuz öncesinde de sivilleri de hedef alan güya terörle mücadelede görev alan askerlerin yargılanmaması düzenlemesi hayat geçmişti. Askerleri korumak adına bu düzenleme parlamentodan geçirildi kısa süre sonra da Türkiye 15 Temmuz’u yaşadı. Bugün sivillerle ilgili de cezalandırmama zemininin oluşması Türkiye’yi kaosa sürükleyecek tehlikeli bir adımdır. 

Baltacılar Mübarek’i kurtaramadı 

Bu, Menderes’in Vatan Cephesinden daha tehlikeli bir siyasettir. O, siyaseti ve toplumu bölen bir yaklaşımdı; bugünkü çok daha büyük riskler içeriyor. 

Mübarek de Mısır’da halklı meşru tepkileri bastırmak için Baltacılar diye bir yapılanmaya gitmişti. Bu Baltacılar protestolar olduğunda bundan vazife çıkarıyorlardı. Ama Baltacılar bile Mübarek’i kurtarmadı. 

Kimse olağan tutum sergilememeli 

Türkiye’yi bir iç savaş ya da darbe ikilemiyle karşı karşıya bırakacak, Türkiye’nin demokratik mekanizmalarını devre dışı bırakan bu tür adımların olağanüstü arayışlardır. Bu arayışlar karşısında hiç kimsenin olağan bir tutum takınması beklenemez. 

CHP başta olmak üzere tüm partilere çağrıda bulunuyoruz: Yarın çok geç olabilir 

Biz yarın il eşbaşkanları ve MYK’mızı acil toplantıya çağırdık. Aynı şekilde bütün muhalefet partilerini ortak tavır göstermeye çağırıyoruz. Parlamentonun da acilen toplanması için şüphesiz CHP başta olmak üzere tüm parti ve milletvekillerine çağrıda bulunuyoruz. Yarın bu adımları atmak için geç olabilir. Yakın coğrafya da da Türkiye tarihinde de benzer süreçler olumsuz sonuçlar doğurmuştur. 

Soru: Mahir Ünal’ın açıklaması var, KHK’da 15 Temmuz ve devamı niteliğindeki eylemlerin 15 ve 16 Temmuz olduğunu söylüyor. Böyle olabilir mi?

Öyle yazsalardı o zaman. Bu son derece muğlak, ucu açık ve her türlü istismara sebep olacak bir tanımdır. Bu bir takım çevrelerin cesaretlenmesi sorunudur. Birileri vazife çıkartıp  “15 Temmuz’un devamıdır” diyerek bir toplantıyı basar ya da birilerini kendi gücüyle cezalandırmaya kalkarsa Mahir Ünal’ın cevabının hiçbir anlamı olmayacaktı. Böyle felaketler Trükye tarihinde hiç kimsenin savunamayacağı sonuçlar doğurmuştur. Bu muğlaklığın kendisi sorunludur ve tehlikelidir. 

Soru: Cezaevilerindeki eş genel başkanların, milletvekillerinin tek tip kıyafete ilişkin tavırları merak konusu.

Eşbaşkanlarımız da bunu deklare ettiler. Hem önceden hem de dün açıklamaları var. Biz öyle inanıyoruz ki Türkiye’de demokrasiden yana olan herkes tek tip kıyafet konusunda sadece cezaevindeki tutuklulara bırakmadan, bir duyarlılıkla önleyecek iradeyi geliştirirler. Onlar da asla bunu kabul etmeyeceklerini beyan ediyorlar. 

25 Aralık 2017