Buldan: 11 Şubat kongremiz “Bir kongre bile toplayamıyorlar” diyen Cumhurbaşkanına güçlü bir cevaptı

11 Şubat Kongremizin ardından göreve gelen yeni Parti Meclisimizin Merkez Yürütme Kurulu ve parti komisyonlarını belirleyeceği toplantının basına açık kısmında Eş Genel Başkanlarımız yaptıkları konuşma:

SEZAİ TEMELLİ:

Milli ittifakın zorbalığının kırılması ve geriletilmesi demokrasi cephesinin kurulmasıyla mümkün

Biz kongreye giderken, aylar öncesinden bu kongrenin partimiz, mücadelemiz ve Türkiye halkları açısında stratejik olduğunun altını çizmiştik. Stratejikti, çünkü 2018 yılı, milli ittifak denilen faşizmin baskısını zorbalığını arttıracağı bir dönem olacak. Bunun kırılması ve geriletilmesi ancak demokrasi cephesinin kurulmasıyla mümkün olabilir. HDP işte bu sorumluluğu, gerçekleştirdiği kongreyle aldı.

Zor bir dönem, ama biz yakınmalarla vakit geçirmeyecek, mücadelemizi yükselteceğiz

HDP, tüm demokrasi güçlerini, savaş karşıtlarını, özgür bir ülkede yaşamak isteyenleri buluşmaya çağırıyor. Ama bu çağrı yeterli değildir. Bunun hayata geçebilmesi için, güçlü bir örgütsel yapıyı hayata geçirmek zorundayız. Bunu başarabiliriz. Birikimimiz, tarihsel geçmişimiz ve yapımız buna müsait. Biz, bu özgüven ve kararlılıklar önümüzdeki dönemi planlayacağız. Bunu başarmak zorundayız. Başka bir seçenek yok bizim için.

Biliyoruz ki siyaset, yaşama müdahil olmaktır. Sadece ve sadece hakların, özgürlüklerin hayat bulabilmesi için yapabileceğimiz bir şeydir. Siyasetten arındırılmış bir toplumsal mühendisliğe karşı biz, siyaseti günlük yaşamın içinde öreceğiz. Nasıl bir HDP, nasıl bir örgütlenme konusunda yolculuğumuzu başlatıyoruz. En önemli sorumluluk Parti Meclisimize düşüyor tabii. Evet, zor bir dönem ama biz yakınmalarla vakit geçirmeyeceğiz. Mücadelemizi yükselteceğiz. 

FETÖ’cülerin hazırladığı iddianameyle FETÖ+AKP ittifakına karşı çıkmış Demirtaş ve HDP yargılanmaya çalışıldı

Kongreden bugüne 1 haftalık sürede olanlar bile nasıl bir girdabın içinde olduğumuzu gösteriyor. Selahattin Demirtaş vakası. İleride, hukuk fakültelerinde bu başlıkla anlatılacak. Böyle bir vaka analizi hukuk fakültelerinde okutulacak. Bir daha yargı böyle bir hukuksuzluk yapmasın diye okutulacak. Davayı birlikte izledik. O sırada yan salonda FETÖ davası vardı. Onların sesleri bizim salona ulaşıyordu. Selahattin Demirtaş’ı yargılayanlar, yan salondaki FETÖ’cülerin hazırladıkları iddianameyi okuyorlardı. FETÖ’cülerin hazırladığı iddianameyle FETÖ+AKP ittifakına karşı çıkmış bir anlayış, Selahattin Demirtaş ve aslında HDP yargılanmaya çalışıldı. Yargıçlar hukuk diplomalarını inkar ediyorlardı. Aldıkları talimatları yerine getiriyorlardı.

Kemalbay daha çok savaş ve ölüm mü deseydi?

Tıpkı kongre konuşmasında barış dediği için bugün gözaltında olan Serpil Kemalbay’dı. Ne deseydi? Daha çok savaş ve ölüm mü deseydi? Halk sağlığı mücadelesinin öncü isimlerinden Onur Hocamız da tutuklandı. Tüm toplumun sağlığını ve onurunu savunan Onur Hocamız neden tutuklandı? Barış dediği için. Bir grup arkadaşımız serbest bırakılırken Onur Hoca ve Fadime arkadaşımız tutuklandı. Bunların hepsi yasa tanımazlığın göstergesi. Bunu bizzat yargı erki gerçekleştirdi. Talimatlarla hareket eden bir yargı.

Merkel’e sormak gerekiyor; Deniz Yücel bırakıldı diye Türkiye’de basın özgür mü?

Görüşlerini beğenirsiniz beğenmezsiniz, sadece görüşlerini ifade ettikleri için AYM kararı olmasına rağmen Altan kardeşler ve Nazlı Ilıcak için ağırlaştırılmış müebbet cezası verildi. Bu, dünyanın neresinde görülmüştür? Bakıyorsunuz, Türkiye yargı bağımsızlığı konusunda ilk 100’e zor girmiş, 99. sırada. Düşünebiliyor musunuz?

Deniz Yücel serbest bırakıldı, çok sevindik. Ama serbest bırakılma yöntemi, herkesin bakması gereken bir şey. Bir siyasi müdahale sonucunda serbest bırakıldı. Merkel’in dolaylı talimatları ve pazarlıkların sonucunda serbest bırakıldı. Merkel’e sormak gerekiyor; Deniz Yücel bırakıldıktan sonra Türkiye’de basın özgürdür diyebilir miyiz? Sadece Deniz Yücel’in bırakılması üzerinden siz Türkiye ile ilişkilerin düzelmesini kurguluyorsanız bilin ki bu sadece Türkiye’ye değil Avrupa halklarına yönelik de bir kötülüktür.

Afrin’de olduğu gibi, Kürt sorununda olduğu gibi, çözümlerin ancak uluslararası bir akılla mümkün olduğuna inanıyoruz

Bugün Avrupa’da en büyü kabus, ırkçı partilerin oylarının yükselmesi. Peki neden yükseliyor bu ırkçı siyaset? Avrupa hala kendi kapalılığı içinden Türkiye ve Orta Doğuya baktığı için. Bu aslında mülteci pazarlığında da ortaya çıktığı gibi Suriye sorununu derinleştirmekte, Kürt sorununu görmezden gelmekte ama diğer taraftan Avrupa’nın da bu kabusla baş başa kalmasına yol açmakta. 

Tüm halkların özgürlüğü ancak birlikte hayat bulabilir. Dolayısıyla herhangi bir ülkede yaşanan hukuksuzluk, tüm ülkelerin ortak sorumluluğudur; tüm ülkelerde yansımalarını bulacaktır. Dolayısıyla biz, Afrin’de olduğu gibi, Kürt sorununda olduğu gibi, çözümlerin ancak uluslararası bir akılla mümkün olduğuna inanıyoruz.

AKP’nin ekonomik taktiği Türkiye’ye 2001 krizinden daha büyük bir ekonomik kriz yaşatacaktır

Bugün Türkiye’de Erdoğan iktidarı, milli ittifak çerçevesinde seçim ittifakı üzerinden kısa zamanda bir seçim “başarısına” ihtiyaç duyuyor. Bir yandan içeride muhalefeti susturmak, HDP’yi ötekileştirip düşman hukuku uygulamak diğer yandan da uluslararası alanda kısa erimli pazarlıklarla itibarsızlığı gayet net bir şekilde içine sindirmiş bir durumda her türlü manevrayı hak görüyor. Bu yolculuğunu iktisadi mana da şiddete dönüştürerek aslında ülke kaynaklarını çarçur ediyor. Maliye Bakanı İşsizlik Fonundan 3,5 milyar lira kaynakla istihdam kaynağı yaratacaklarını açıkladı. Emekçilerin fonundan bir teşvik politikasını devreye koyuyorlar. 

Diğer taraftan devasa bir bütçe açığı güderek büyüyor. Bu, aslında dejenere bir Keynesçilik. Kamu harcamalarını yükselterek, kaynağını emekçilerden bularak, maliyetini de topluma yükleyerek bir seçim başarısı peşinde koşan bir iktidar taktiği. Bu öyle bir maliyet yaratacaktır ki Türkiye’ye 2001 krizinden daha büyük bir ekonomik kriz yaşatacaktır.

Önümüzdeki dönem Kürt halkının haklı mücadelesi, Türkiye’deki emekçilerin, kadınların hak mücadelesi bizim ortak mücadelemizi tarif etmektedir. Bu ortak mücadele demokrasi ve barış mücadelesidir. Biz, demokrasiden ve barıştan yana olanları bir kez daha mücadeleye davet edeceğiz. Ancak böyle başarabiliriz. Bu farkındalıkla örgütsel çalışmalarımızı büyüteceğiz. Hepimize başarılar diliyorum. Hepimizin yolu açık olsun.

PERVİN BULDAN:

11 Şubat Kongremiz “Bir kongre bile toplayamıyorlar” diyen Cumhurbaşkanına bir cevaptı

Önceki dönem arkadaşlarıma teşekkür ediyorum. HDP’yi bugünlere taşıyan her bir arkadaşımızın çok büyük bir emeği olduğu bilinciyle, bu dönem arkadaşlarımızın da bu bayrağı onurla taşıyacağına inançla selamlıyorum sizleri.

11 Şubat’taki büyük kongremizde çok büyük bir moral, çok büyük bir coşku duyduk. Kongre, Türkiye açısından önemliydi. Özellikle HDP’ye yapılan baskıların ve kapalı siyaset kanallarının açılmasına yönelik mücadelenin bir göstergesiydi bu kongre. “Bir kongre bile toplayamıyorlar” diyen Cumhurbaşkanına verilmiş çok büyük bir cevaptı bu kongre.

Kongremizin mesajları açıktı: Afrin’de ve her yerde savaşa karşıyız; Sn Öcalan barış için, demokrasi için bir şanstır

Kendi rengiyle, sesiyle gelen ve salonu dolduran halklarımıza özel teşekkür ediyorum. Kongrede görevli tüm arkadaşlarıma da çok teşekkür ediyorum. Çünkü kongre aynı zamanda bir umuttu; devlete ve sisteme vereceğimiz bir cevaptı aynı zamanda. Halkımız bu ülkeyi yönetenlere bir mesaj verdi. Siz yok etmek isteseniz bile biz HDP’nin yanındayız dediler. Biz HDP’yi yalnız bırakmayacağız dediler.

Diğer bir mesaj da Afrin’e yönelik işgal girişimineydi. Afrin’e savaş politikasına karşı olduklarını ifade ettiler; sloganlarla, zılgıtlarla “biz savaşa karşıyız” dediler.

Bir diğer mesaj, Sn Öcalan’a uygulanan ağırlaştırılmış tecride ilişkindi. Sn Öcalan’ın barış için, demokrasi için, özgürlükler için bir şans olduğunu ifade eden sloganlar atıldı kongrede. Bu da önemli bir mesajdı.

Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ ve tutuklu tüm milletvekili arkadaşlarımızın görüntüleri yayınlandığı anda atılan sloganlar ve alkışlar “Biz milletvekillerimizi yanımızda görmek istiyoruz” mesajı verildi.

Ülkeyi yönetenler bu mesajları yine yanlış anladı

Elbette ki ülkeyi yönetenler bu mesajları çok yanlış anladı. Çünkü kongrenin hemen ertesinde Serpil Kemalbay’ı gözaltına almaları bunun bir göstergesiydi. Yine HDK Eş Sözcüsü Onur Hamzaoğlu ve ESP Genel Başkan Vekili Fadime Çelebi’nin tutuklanması da kongreye verilen bir yanıttı. Hem Kemalbay’ın hem de diğer arkadaşlarımızın barışı savunduklarını biliyoruz. Ancak ne yaparsa yapsınlar bizler, yani HDP var olduğu sürece, biz kadınlar var olduğumuz sürece barışı savunmaya devam edeceğiz.

Demirtaş da her bir milletvekili arkadaşımız da duruşma salonlarında hukuk dersi veriyor

Özellikle Sevgili Selahattin Demirtaş’ın 3 günlük duruşmasında havuz medyasının duruşmaları görmemesi ve kamuoyuna açık yapılmaması kabul edilebilir değildir. Demirtaş 3 günlük duruşmada bir hukuk dersi verdi, bu ülkeye bir ahlak dersi, siyasi bir ders verdi. Bunu görmezden gelenler, bunun üstünü örtmeye çalışanlar halkın seçtiği iradelerin teslim alınamayacağını çok iyi bilmelidir.

Her bir milletvekili arkadaşımız duruşma salonlarında hukuk dersi veriyor, kararlı bir şekilde barışı savunuyorlar. Rehin almalar bizleri yıldıramayacaktır. Biz, kararlı ve inançlı olduğumuz bu yolda hep birlikte yürümeye devam edeceğiz.

Deniz Yücel’in serbest bırakılması sevindiricidir ama bu ülkede bağımsız bir yargıdan bahsediliyorsa yargı herkes için eşit olmalıdır

Bir gazetecinin cezaevinde olması asla kabul edilebilir değildir. Bu sevindirici ancak Deniz Yücel de durumu ifade etti: “Niçin tutuklandığımı bilmiyorum. Niçin serbest bırakıldığımı bilmiyorum”. 

Deniz Yücel zaten tutuklanmamalıydı. Yücel serbest bırakıldığında bu ülkenin başbakanı yargıyı işaret etti. İşte biz aynı yargının, cezaevinde olan tüm milletvekillerimiz, belediye başkanlarımız için neden geçerli olmadığını elbette ki sormak zorundayız. Eğer bu ülkede hukuk varsa, bağımsız bir yargıdan bahsediliyorsa yargı herkes için eşit olmalıdır.

Yine sevgili Ahmet Altan, Mehmet Altan ve Nazlı Ilıcak’a sadece düşüncelerinden dolayı ağırlaştırılmış müebbet cezası verilmesinin bu ülke için kara bir lekedir. Bu ülkede cezaevinde bulunan aydınlar, akademisyenler ve siyasetçilerin derhal serbest bırakılmasını bir kez daha talep ediyoruz.

Çözüm masasını deviren AKP'dir, bu ülkenin Cumhurbaşkanıdır

İki gün önce Başbakan, “çözüm mözüm yok kardeşim” dedi. Bu, ülkede yılarca yaşanan acının, ödenen bedellerin ne anlama geldiğini bilmeyen; Kürt sorunu demokratik yollarla çözülmezse yaşanan sıkıntıların bitmeyeceğini bilmeyen birinin sözü.

Çözüm sürecinde hiçbir canın kaybedilmemesinin, hiçbir annenin gözyaşı dökmemesinin bizim için büyük kazanım olduğunu düşünüyoruz. Bu ülkede umut ve huzur sağlanmıştır. Ancak masayı devirenler çatışmalı sürecin başlamasına neden oldular. Çözüm sürecini bitiren AKP iktidarıdır. Çözüm masasını deviren, bu ülkenin Cumhurbaşkanıdır. Ve çözüm olmadan ne kardeşlik ne özgürlükler hiçbir şekilde gerçekleşmeyecek.

2018 yılı zor olabilir ama bizler alanlarda kendi sesimizle durmaya devam edeceğiz

2018 yılı hepimiz açısından zorlu bir yıl olabilir ama içindeki umut ve coşku, en iyi şekilde başaracağımıza olan inancı getiriyor. 8 Mart’ta alanlarda, kadın kıyımlarına, kadına yönelik baskı ve şiddet politikalarına karşı alanlarda kutlamaya hep birlikte hazırlanacağız. Sadece kadınlar olarak bu çalışmayı yapmayacağız. Erkek arkadaşlarımızın da 8 Mart çalışmalarında görev alması önemlidir. Çünkü kadın meselesi tüm toplumu ilgilendiren bir sorundur. Alanlarda kendi sesimizle durmaya devam edeceğiz.

Newroz’da da Türkiye halklarıyla bu bayramı kutlamanın heyecanı ve coşkusuyla yeni dönemin barışa vesile olmasını diliyor ve hepimizin yolu açık olsun diyor, başarılar diliyorum.

18 Şubat 2018