Buldan: AİHM bu iktidara dedi ki, "Yalan söylüyorsunuz, Kürt siyasetçileri intikam hırsıyla yargılıyorsunuz"

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, partimizin haftalık olağan grup toplantısında gündemdeki gelişmeleri değerlendirdi. Açlık grevleri, Kürt sorunu, ekonomik kriz gibi pek çok konuya değinen Buldan, şunları söyledi: 

Bu yılın ilk grup toplantısını gerçekleştiriyoruz. Bu vesileyle 2021’in barış ve demokrasi yılı olmasını diliyor, hepinize başarılı bir mücadele yılı temenni ediyorum. 

DAİŞ’i sonsuza dek yenilgiye uğratacak yegâne yol halkların birlikte mücadelesidir

Gündeme geçmeden önce Kuzey ve Doğu Suriye'de, Heseke’de iki kadın siyasetçi Seda Feysel El Hermas ve Hind Letif El Xidar’ın kaçırılarak katledilmesini lanetliyor ve kınıyorum. Kuzey ve Doğu Suriye halklarına partimiz adına başsağlığı dileklerimi iletiyorum. Yine Bağdat’ta 32 sivilin hayatını kaybettiği IŞİD saldırısını kınıyor, hayatını kaybedenlere Allah’tan rahmet, Irak halkına başsağlığı dileklerimi iletiyorum. DAİŞ’i sonsuza dek yenilgiye uğratacak yegâne yolun halkların birlikte mücadelesi olduğunu bir kez daha vurgulamak istiyorum. 

Yaşamın her alanında halkımızla birlikte olmaya devam edeceğiz

Geride bıraktığımız yıl hepimiz açısından çok zorlu bir yıl oldu. Bir yandan faşizme karşı direniş, diğer yandan da COVID salgınıyla mücadele yılı oldu. Umudumuzu ve cesaretimizi hiçbir an yitirmedik, kararlılığımızdan hiçbir zaman vazgeçmedik. Bu güç ve cesaretle 2021’i demokrasi açısından önemli bir kazanım yılına çevireceğiz. Yeni mücadele programımızla birlikte meydanlarda, sokaklarda, parlamentoda, yaşamın her alanında, fabrikada, tarlada, halkımızla birlikte olmaya devam edeceğiz. 

6 milyonun iradesini yok sayanların karşısına 12 milyon olarak çıkacağız!

Halklarımızı krizlerden kurtarmak; ülkenin geleceğini güçlü ve nitelikli bir demokrasiyle, eşitlik ve özgürlük hukukuyla, sosyal adaletle buluşturmak ve onurlu bir barışa giden yolun önünü hep birlikte açmak temel mücadele alanlarımız olarak karşımızda durmaktadır. Sorumluluğumuz büyük ve ağırdır. Ama halkımızdan ve ilkelerimizden aldığımız güçle, inanç ve kararlılıkla bu sorumluluğu yerine getireceğimizden hiç kimsenin şüphesi olmasın. Biz, çizgimizden ve demokratik siyasetteki ısrarımızdan sapmadık, vazgeçmedik ve hiçbir zaman vazgeçmeyeceğiz. Tehditlere kulak asmadık, asmayacağız da. Önümüze bakacağız, örgütlülüğümüzü ve mücadelemizi daha da büyüteceğiz, genişleyeceğiz, çoğalacağız. 6 milyonun iradesini yok sayanların karşısına 12 milyon olarak çıkacağız! Bunun müjdesini hep birlikte halkımıza veriyoruz. 

7 Haziran’ı, 31 Mart’ı bir daha yaşamamak için her türlü hile hurdaya başvuracaklar

Şimdi tabii kaybettiklerini gördükleri için iktidar ve küçük ortağı bir arayış içerisindeler. 7 Haziran’ı, 31 Mart’ı bir daha yaşamamak için seçim yasasıyla oynamak dâhil her türlü hile hurdaya başvuracaklar. Bunun peşindeler. Ortaklar kendi arasında gizli kapaklı görüşmeler yapıyorlar. Bunu görüyoruz, bunu biliyoruz ve okuyoruz. "Türkiye’nin yönetimine aday olan ve siyasi dengeleri belirleyecek güçteki HDP’yi devre dışı bırakabilir miyiz" arayışı içerisindeler. 

Korkutma ve sindirmeye yönelik meşru olmayan her yol iktidar tarafından deneniyor

İktidarın yarattığı kutuplaşma ve siyasal çatışma iklimi öyle bir noktaya geldi ki hukuk dışılık normalleştirilmeye çalışılıyor. Yargı baskısı, tehdit, muhalif herkesi terörist ilan etme, siyasal şiddeti teşvik etme, sokak ortasında insan kaçırma, Alevilere ait yerleşim yerlerini ve evlerini fişleme, parti binasını korsanca basma gibi toplumu korkutma ve sindirmeye yönelik meşru olmayan her yol ve yöntem iktidar tarafından deneniyor.

Dünyada halk iradesinin önüne geçecek bir formül henüz icat edilmedi

Tüm bu hukuksuzluklar aslında iktidar bloğunun bir seçim kampanyasıdır. Muhalefete düşmemek için halkı korkutma, muhalefeti bölme, çatıştırma ve tasfiye etme çabası içindeler. Ama nafile, ne yaparlarsa yapsınlar, kaybedecekler, kaybedecekler, kaybedecekler. Dünyada halk iradesinin önüne geçecek bir formül henüz icat edilmedi. Sandık mühendisliği yapmaya çalışanlara hatırlatırız, en iyi mühendis halktır. Sandık geldiğinde size gereken cevabı verecek olan Türkiye halklarıdır. 

HDP’siz bir siyaset hayali kuranlara sözümüz şudur: Halk sizin olmadığınız bir ülke hayalini çoktan kurdu

HDP’nin siyasetteki gücünü ve etkisini engelleyemeyeceksiniz. HDP’siz bir siyaset hayali kuranlara sözümüz şudur: Halk sizin olmadığınız bir ülke hayalini çoktan kurdu ve bu hayalini gerçekleştirmek için de sabırsızlıkla sandıkları bekliyor. Bizden söylemesi. Halk iktidarın gitmesi için sandık ve seçim bekliyor. Bir erken seçim olmak üzere AKP’den AKP-MHP’den kurtulmanın yolu sandıktır. Sandığa güveniyoruz, halklarımıza güveniyoruz. Halkın büyüyen değişim talebi ve bu iktidara olan öfkesi mutlaka sandığa yansıyacaktır. Bundan hiçbir kuşkumuz yoktur. Muhalefete düşeceksiniz. Halk zaten 31 Mart’ta sizi İstanbul ve Ankara’da muhalefet stajına başlattı. İlk seçimde de sizi mezun edecektir. 

Bize dayatılan adaletsiz yaşamı kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz

Bu ülkenin en önemli ve en acil ihtiyacı adalettir. Önümüzdeki dönemde adalet mücadelesi partimizin öncelikli çalışma alanlarından biri olmaya devam edecektir. Bize dayatılan adaletsiz yaşamı kabul etmiyoruz, etmeyeceğiz. 

AİHM bu iktidara dedi ki, "Yalan söylüyorsunuz, Kürt siyasetçileri intikam hırsıyla yargılıyorsunuz"

Bildiğiniz üzere Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Demirtaş dosyasıyla ilgili 22 Aralık’ta tarihi bir karar verdi ve derhal Demirtaş’ı tahliye edin çağrısında bulundu. Bu karar, sadece Demirtaş’la sınırlı olmayıp, tüm tutuklu siyasetçileri kapsamakta ve demokratik siyaset üzerindeki ağır kuşatmaya işaret etmektedir. Yine Avrupa Parlamentosu da AİHM kararlarını uygulama konusunda Avrupa Komisyonu’nu harekete geçmeye çağıran önemli bir karar aldı. Kararın Türkiye’de muhalefete yönelik yargılamaların siyasi iktidarın talimatlarıyla gerçekleştiği konusundaki ortak görüşe dayanması oldukça önemlidir. AİHM kararında, Demirtaş başta olmak üzere HDP’ye yönelik dava dosyalarındaki suçlamaların siyasi baskı amaçları için üretilen bir kılıf olduğu vurgusu önemle yapılmaktadır. AİHM kısaca bu iktidara dedi ki; "Yalan söylüyorsunuz, Kürt siyasetçileri intikam hırsıyla yargılıyorsunuz". İktidarın “AİHM kararı bizi bağlamaz” tavrı, bu davaların siyasi birer dava olduğunun başka bir tescilidir. 

Biz bugüne kadar Kürt siyasetine yönelik yargılamaların politik yargılamalar olduğunu hep ifade ettik. AİHM kararı bunu bir kez daha tescil etmiştir. Bugün uluslararası kurumlar, mahkemeler bu durumu açıkça teyit etmektedir. İşte bunun son örneği AİHM’in yasal örgütlenme olarak tarif ettiği DTK Eşbaşkanı Sevgili Leyla Güven’in tutuklanması ve kendisine 22 yıl ceza verilmesidir. Siyasi bir intikam davası olduğunu hep söyledik şimdi de söylüyoruz. Bu dava da AİHM’den mutlaka dönecektir. Buradan Sevgili Leyla’yı selamlıyor, ona kucak dolusu sevgilerimizi yolluyoruz. 

Karşımıza siyasetle çıkamayan iktidar, emrindeki yargı ve güvenlik mekanizmasını kullanıyor 

Yine Kobanî davası da AİHM’in tespit ettiği üzere siyasi bir davadır ve demokratik siyasete kurulan bir kumpastır. Kendileri siyaseten kapanmış ve bu ülkeye zerre kadar faydası olmayanlar, demokratik siyaseti 15 Temmuz’un darbeci ruhuyla tasfiye etme planı yapıyorlar. Karşımıza siyasetle çıkamayan iktidar bloğu, emrindeki yargı ve güvenlik mekanizmasını kullanarak HDP’yle adeta bir savaş içerisine girmiştir. 

Esenyurt ilçe binamıza düzenlenen korsanvari baskın komploların devamıdır

Hafta sonu Esenyurt ilçe binamıza korsanvari bir şekilde baskın düzenlendi, kapısı kırılarak binamızın içine girildi. Provokasyon amaçlı olan bu baskın, partimizi demokratik siyasetin dışına çekmeye yönelik komploların bir devamıdır. 

Partimiz Sayın Öcalan’ı barışçı bir çözüm adresi, iradesi ve imkânı olarak görmektedir

HDP; kadınların, gençlerin, emekçilerin, farklı toplumsal kesimlerin, inançların ve halkların bütün renkleriyle bir arada olduğu bir Türkiye tablosudur. Partimiz kuruluşundan beri bir tek eve daha ateş düşmesin, toplumsal müzakere ve uzlaşma ile toplumsal barış sağlansın diye Kürt sorununun demokratik ve barışçıl çözümü için mücadele eden tek partidir. Ve partimiz Sayın Öcalan’ı barışçıl bir çözüm adresi, iradesi ve imkânı olarak gördüğünü her platformda açıkça dillendirmiştir. Bu yaklaşımından geri durmamıştır. 

Bu iktidar çözüm için İmralı’da Sayın Öcalan’la görüşmeler yürüttü mü, yürütmedi mi? 

2013-2015 yılları arasında bu iktidar, çözüm için İmralı’da Sayın Öcalan’la görüşmeler yürüttü mü, yürütmedi mi? Yürüttü. 2015 yılında Dolmabahçe’de bu görüşmelerin bir aşaması olarak heyetimizle devlet ve hükümet heyeti birlikte bir mutabakat metni açıklamadı mı? Elbette ki açıkladı. Bütün bunlara rağmen ilçe binamızın içindeki görüntüleri sosyal medya üzerinden yaygınlaştırıp partimizi Sn Öcalan üzerinden terörize etmeye çalışanlara sesleniyoruz: Size buradan ekmek çıkmaz! HDP bildiğinden şaşmaz.  

Bizde komploları boşa çıkaracak mücadele birikimi ve kararlılığı var

Şiddetin sona erdiği, demokratik ve barışçıl bir çözüm ortamının yaratılacağı günler için mücadele eden partimiz, bu provokasyonlara gelmeyecektir. Devletin güvenlik bürokrasisini ve yargısını siyasallaştıranlar, halkın masasındaki ekmeği yandaşlarına teslim edenler, hukuku ve demokratik hakları her gün gasp edip çiğneyenler, kurgulanmış ve hazırlanmış senaryolarla bize saldıranlar unutmasınlar ki, günü geldiğinde hukuk önünde halka yaptıklarının hesabını tek tek vereceklerdir. 

Evet, iktidarın bize yönelik komplolarını 1990’lardan tanır ve biliriz. Faili meçhullerden, kaybetme politikalarından, yargısız infazlardan biliriz. 25 Ocak, HADEP Silopi İlçe Başkanı Serdar Tanış ve Yönetici Ebubekir Deniz’in kaybedilmesinin 20’inci yıl dönümüydü. Tanış ve Deniz kaçırıldı ve kaybedildi. Tıpkı diğer kaybedilen arkadaşlarımız gibi. Tıpkı diğer faili meçhule uğrayan arkadaşlarımız, abilerimiz, yoldaşlarımız gibi. Medet Serhat gibi, Ape Musa gibi, Vedat Aydın gibi, Savaş Buldan gibi. İsmini sayamayacağım binlerce yoldaşımız gibi. O günden bugüne 25 yıl geçti değişen bir şey olmadı. Ne hukuk ne adalet değişti. Kaybetmeler hala var. Yargısız infazlar, cezaevlerinde işkenceler hala var. 20 yıl geçmesine rağmen bu ülkenin zihniyetinden hiçbir şey değişmedi. 20 yıl önceki Kürt düşmanı zihniyet bugün AKP iktidarı döneminde zirve yapmıştır. Ama bilsinler ki; bu komplolar, baskılar bize ve halklarımıza geri adım attıramadı, bundan sonra da attıramayacaktır. Bizde bu komploları boşa çıkaracak mücadele birikimi ve kararlılığı vardır. Komplolara karşı demokratik formüller ve seçeneklerimiz vardır. Günün sonunda kaybedecek olan kendileri olacaktır. 

Derdimiz, çökertilen adalet ve hukuk sisteminin yeniden inşasıdır

Bugün adaleti ortadan kaldıranlar, yargıyı kendi iktidarlarını ayakta tutmanın aracı haline getirenler, Anayasa Mahkemesi’ne kayyım atayanlar, adaleti sadece kendileri için işletenler bu ülkeye en büyük kötülüğü yapmaktadır. Ülkenin bu durumdan çıkarılması acil bir ihtiyaçtır. Adalet acil bir ihtiyaçtır. Adalet, sosyal medyadan aranan bir olgu olmaktan çıkarılmalıdır. Bizim derdimiz, çökertilen adalet ve hukuk sisteminin yeniden inşasıdır. 

Demirtaş’ı, Yüksekdağ’ı, Baluken’i, Güven’i ve tutuklu bulunan tüm siyasetçileri derhal serbest bırakın! 

AİHM kararı hukuka dönüş için AKP’nin önüne konmuş bir yol haritasıdır. Bu kararı ya uygulayacaklar ya uygulayacaklar! Başka bir çıkış yolu yoktur, başka bir alternatif asla yoktur! Demirtaş’ı, Yüksekdağ’ı, İdris Baluken’i, Leyla Güven’i ve tutuklu bulunan tüm siyasetçileri derhal serbest bırakın! 

AİHM kararlarını tanımayarak yüzünüzü AB’ye dönemezsiniz

Buradan bu çağrıyı bir kez daha yapıyoruz. “AİHM kararı bizi bağlamaz” diyen Erdoğan’a buradan soruyoruz: Sizi ne bağlar? Darbe hukuku mu sizi bağlar? Bunu özellikle soruyoruz. Karara ayak direyen iktidar, yüzünü AB’ye dönmekten, reformlardan söz etmekten de geri durmuyor. AİHM kararlarını tanımayarak, Kürtlere yaşam ve siyaset alanı bırakmayarak yüzünüzü AB’ye dönemezsiniz. Çünkü sizin yüzünüz olmaz. 

AB’ye üyelik süreci ancak ve ancak Türkiye’de bir iktidar değişimiyle mümkün olacaktır

“AB ile ilişkileri ilerleteceğiz” diyen iktidara hatırlatmak isteriz. Zamanın başbakanı da “AB’nin yolu Diyarbakır’dan geçer” demişti. Ama gereğini ne yazık ki yapmadılar. İktidardan gitmelerinin yolunu Kürt sorununun çözümsüzlüğünden geçirdiler. Siz de şimdi aynısını yapıyorsunuz. Bir kez daha hatırlatırız: AB’nin yolu Kürt sorununun demokratik barışçıl çözümünden geçer, AİHM kararının uygulanmasından geçer. Adalet ve hukuk sisteminden geçer. AB’nin yolu düşünce ifade ve demokratik siyaset özgürlüğünden geçer. AB’nin yolu demokrasiden ve barıştan geçer. AB’nin yolu İstanbul Sözleşmesinin uygulanmasından geçer. AB’nin yolu tecridin kaldırılmasından, kayyım gaspının sona erdirilmesinden geçer. AB’nin yolu tekçilikten değil çoğulculuktan geçer.

İktidarın bu adımları atacak iradeye sahip olmadığını biliyoruz. Demokrasiye düşman, Kürt'e düşman, kadına düşman, eleştiriye düşman, adalet kavramına düşman bir iktidar bırakalım AB’ye üyeliği bunun kıyısından bile geçemez. AB’ye üyelik süreci ancak ve ancak Türkiye’de bir iktidar değişimiyle mümkün olacaktır. Türkiye halkları bu değişimi başaracak irade ve güce sahiptir!

Açlık grevlerinin sebep ve sonuçlarını okuyamayan bir devlet aklı ile karşı karşıyayız

Adaletsizlik ve hukuksuzluğun en ağır yaşandığı bu dönemde bir diğer önemli mesele de hem ekonomi hem de cezaevlerinde yaşanan sorunlardır. Bildiğiniz üzere İmralı’da Sayın Öcalan’a karşı uygulanan hukuksuz ağırlaştırılmış tecride karşı 27 Kasım 2020'de cezaevlerinde başlatılan ve şu an uyarı amaçlı süren dönüşümlü-süresiz açlık grevi eylemi 61’inci gününe girdi. Sadece cezaevlerinde değil, yapılan destek grevleri Maxmur’da 40 ve Yunanistan’da da 23’üncü güne girmiş durumda. Birkaç tarih vereceğim. 1982, 19 Aralık 2000, 2012, 2018, Bakın bu dört tarihe dikkatinizi çekmek istiyorum. Bu dört tarihte gerçekleşen açlık grevlerinin anlam ve önemini, sebep ve sonuçlarını okuyamayan bir devlet aklı ile karşı karşıyayız. 

İktidara çağrı yapıyoruz, devlet adım atmalı ve talepler yerine getirilmelidir

İşte bunlardan ötürü 2020’de bir grev daha başladı ve bu tarihlere ekleniyor. Fakat henüz geç kalınmış değil. Özellikle iktidara çağrı yapıyoruz. Devlet adım atmalı ve talepler yerine getirilmelidir. Nedir bu talepler? Birincisi bugün uluslararası kamuoyunun da mahkûm ettiği ağırlaştırılmış tecridin son bulmasıdır. Bu vesile ile Güney Afrika Sendikalar Konfederasyonu, Güney Afrika Kürt Çalışma Grubu, Avrupa Demokrasi ve Dünya İnsan Hakları için Avukatlar Birliği, Yeni Dünya Zirvesi ile Uluslararası Hak ve Özgürlükleri Savunma İttifakı’nın sürdürdüğü "Tecridi durdurun, diyaloga şans verin" çağrı ve kampanyalarını HDP olarak selamlıyoruz. Kendilerine sıcak dolusu selamlarımızı gönderiyoruz. İkincisi cezaevlerindeki her geçen gün artan hak ve hukuksuzluklara son verilmesi, özellikle pandemi sürecinde insani koşulların oluşturulması gerekirken birer insanlık suçuna dönüşen ayrımcılık ve keyfi uygulamalardan vazgeçilmesi ve işkencenin son bulmasıdır. Bir üçüncü sebep daha var. Cezaevleri sadece kendilerine dönük yapılan sistematik uygulamaları protesto etmiyor. Dışarıda her yeri saran, tüm yaşamı yangın yerine çeviren baskıcı politikaların da son bulması için çağrı yapıyor.

Her yana yayılan tecridin normalleştirilmesine izin vermeyeceğiz 

Öncelikle adını net koyalım, ortada olan bir tecrit değildir, artık bu durum tecridi aşmıştır. Derinleştirilmiş, mutlak bir tecrit söz konusu ve bu tecrit CPT’nin de teyit ettiği üzere bir insanlık suçudur, ağır bir işkencedir. Bu insanlık suçu her tarafa yayılmış durumdadır. Israrla normalleştirilmeye, topluma kanıksatılmaya çalışılıyor. Fakat biz buna izin vermeyeceğiz!

Açlık grevleri pandemi koşullarında çok ciddi sonuçlara yol açabilir

Cezaevi ve kelepçe iktidarına dönüşmüş olan mevcut iktidarı uyarıyoruz; bu açlık grevinin süresiz ve dönüşümsüz eyleme dönüştürülme ihtimali, pandemi koşullarında çok ciddi sonuçlara yol açabilir. Bu açıdan bizim çağrımız; bir an önce tutsakların sesinin ve taleplerinin duyulmasıdır. Buradan bir kez daha belirtelim: Talepleri bizim de talebimizdir. 

Şengal’de, Hewler’de yine savaş siyasetinden medet umma ziyaretleri yapılıyor

Biz demokrasi, diyalog ve müzakere dedikçe, topluma tecrit aklı dayatılıyor. Tecrit bir düşünüş biçimi, bir zihniyettir. Ona sığınanı esir alır. Bakın bu akıl sizi bataklığa sürüklüyor. Bugün tecrit içinde tecrit politikasının bir sonucu olarak savaş politikalarını konuşuyor durumdayız. Ülke her alanda krizlerle uğraşırken halen Şengal’de, Hewler’de yine savaş ve böl-yönet siyasetinden medet umma ziyaretleri yapılıyor. 

Cezası biten tutsaklar serbest bırakılmıyor, böyle bir hukuksuzluğun yeryüzünde örneği azdır

Artık herkesi rehin alıyorlar. Haksız hukuksuz yere keyfi cezalar veriyorlar herkese. Cezaevi içinde cezaevi politikasının bir sonucu olarak, cezası biten tutsaklar artık serbest bırakılmıyor. Evet, yanlış duymadınız, cezası biten tutuklular serbest bırakılmıyor. Zaten hukuksuz yere verilen ceza bitiyor, fakat yine de tahliye edilmeyen insanlar var. Çıkarılan yönetmeliklerle, "iyi hal" adı altında pişmanlık ve itirafçılık dayatılıyor insanlara. Böyle bir rezaletin, böyle bir hukuksuzluğun yeryüzünde örneği çok azdır. Peki, neden böyle bir şeyi yapıyorlar? Çünkü iktidar bloğu herkesi kendisine benzetmeye çalışıyor. Toplumun onurunu, ahlak ve politikasını çalmak istiyorlar. Herkes kendilerine benzesin istiyorlar. Bunu dayatıyorlar artık. 

Biz özgür yaşamda ısrarın adıyız 

Biz de onlara diyoruz ki, ister dışarıda ister zindanlarda ister diasporada fark etmez; özgür yaşamda ısrar, insan olmada, ahlaki ve politik toplum olmada ısrardır. Biz bu ısrarın adıyız. HDP bu ısrarını sürdürecektir.

Sağduyulu herkesin gözü kulağı cezaevlerinde olmalıdır

Demokratik kamuoyu, sivil toplum örgütleri ve sağduyulu herkesin gözü kulağı cezaevlerinde olmalıdır. Onların haklı taleplerini ve seslerini herkese ulaştırmalıdır. Bu hükümet döneminde artık gerçekler karanlıkta değil ışığın altında kaybolmaktadır. Buna karşı tek ve en etkili yöntem direnmektir, mücadele etmektir. Hukuksuzluğa karşı cezaevleri direniyor, halk direniyor, hakikat direniyor. Bu direnişe hep birlikte daha güçlü ses olalım.

İşsizlik, açlık ve yoksulluk kavramları hiçbir dönemde bu denli dile fazla getirilmemişti

Cezaevlerinde yaşananlar önemli mesele olduğu için onu öne almak durumunda kaldım. Ekonomide yaşananlar milyonları ilgilendiriyor. Bu iktidarın ürettiği tek bir şey var o da kriz. İşte ekonominin ne hale geldiğini hep birlikte görüyoruz. Kriz gün geçtikçe daha da ağırlaşmaktadır. Toplum patlama noktasındadır. Bir ülkede insanlar geceleri aç yatıyorsa, ertesi gün gidecek bir iş bulamıyorsa, yarınlara miras olarak yoksulluğu bırakıyorsa o ülke çöküyor demektir. İsraf, torpil, yolsuzluk, rant, işsizlik, açlık ve yoksulluk kavramları Türkiye Cumhuriyeti tarihinin hiçbir döneminde bu denli dile getirilmemiştir. İşsizlik, açlık ve yoksulluk bu dönemde adeta zirve yapmıştır. Çıkıyorlar işsizliğin azaldığını iddia ediyorlar. Rakamlar vererek insanların kafasını karıştırmaya çalışıyorlar. İnsanlar umudunu yitirdiği için artık iş başvurusunda bulunmuyor. İktidar da bunu işsizlik azaldı diye ne yazık ki kullanıyor ve bu yönlü algı operasyonu yapıyor. Siyasi ahlakın bittiğini görebiliyoruz.

Çözüm borç ertelemek değil o borçları tümüyle silmektir

Esnafın borcunu ödeyemediği için arazilerine, traktörlerine banka tarafından el konulmaktadır. Halkı borç-haciz kıskacıyla adeta yerli İMF’nin insafına bıraktılar. Dün esnafların kredi borçlarının 6 ay erteleneceği açıklandı. Kendi yandaşlarının vergi borçlarını sıfırlayan iktidar, esnafın borcunu ertelemeyi bir lütuf gibi sunuyor. Esnaf bir yıldır iş yapamadı. Çözüm borç ertelemek değil o borçları tümüyle silmektir. Sizin esnafa vereceğiniz müjde bu olmalıdır.  

Cengiz kapanmamışsa, kapanan dükkân da yoktur onun için

AKP Genel Başkanı geçenlerde şöyle diyor, “Bazı dostlar geldi, dükkânlar kapanıyor dedi. Kapanan dükkân yok. Rakamlar ortada.” Yandaşları olan Cengiz’e, Limak’a, Kolin’e bakarak söylüyor bunu. Cengiz kapanmamışsa, kapanan dükkân da yoktur onun için! Odalar ve Borsalar Birliği 2020’nin Aralık ayında kapanan işyeri sayısının önceki yıla oranla yüzde 43,5 arttığını açıkladı. Geçen yıl sicil kaydını kapatan işyeri sayısı yaklaşık 100 bin. 

Sanırsınız muhalefetteler ve iktidara geldiklerinde istikrarı yakalayacaklar

Hal böyleyken, “Ekonomide istikrarı yakalayacağız” diyenlere bu rakamları vererek bu hatırlatmayı yapıyoruz. Sanırsınız muhalefetteler ve iktidara geldiklerinde bu söylediklerini yapacaklar. 18 yıldır iktidardalar ve yapmadıkları bir sürü şey var, adalet yok, istikrar yok. Ekonomide, siyasi alanda sosyal alanda kriz var. Her alanda kriz var, hukuk yok, demokrasi yok, adalet yok. Adalet olacaksa bu ülkede istikrar olmalı, demokrasi olmalı, özgürlük olmalı. Bunlar olmadan da istikrar olmaz. 

Soruyoruz: Hangi halkı yalnız bırakmadınız? 

Halk bir yıldır bir yandan pandeminin pençesinde yaşam mücadelesi veriyor, diğer yandan da bu iktidarın eşitsizlik ve ayrımcılık yaratan politikaları karşısında ayakta durmaya çalışıyor. Bu gerçekler orta yerdeyken Erdoğan çıkmış “Pandemide halkımızı yalnız bırakmadık” diyor. Soruyoruz: Hangi halkı yalnız bırakmadınız? Saray ahalisini yalnız bırakmamış olabilirsiniz ama sokaktaki halkı virüsün yıkıcı etkisiyle, işsizlik ve yoksullukla karşı karşıya bıraktınız. Üstelik İBAN verip halktan para topladınız. 

Güya işten çıkarmayı zorlaştırdılar, Kod 29'la işten çıkarmanın önünü açtılar

Güya işten çıkarmayı zorlaştıran bir yasa çıkarttılar ama bu kez Kod 29’la işten çıkarmanın önünü açtılar. İşçi ve emekçiyi özellikle kadın çalışanları COVID19’dan sonra bir de Kod 29 vurdu. 

Aşı konusunda bir dedikleri diğerini tutmuyor

Bakın koruyucu sağlık hizmeti olan aşıda da aynı durum yaşanmaktadır. 50 milyon aşı gelecek dediler. Ne kadar geldi? 3 milyon geldi. Sonra 10 milyon gelecek dediler. Dün 6,5 milyon doz geldi. Bir dedikleri diğerine uymayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Çünkü bu ülkeyi gerçekten yönetemiyorlar. Bir söyledikleri diğerini asla tutmuyor

Aşının maliyeti, içeriği, etki oranı gibi temel bilgiler şeffaf bir şekilde paylaşılmalıdır

Türkiye’ye derhal ihtiyacı olan aşının tedariki sağlanmalıdır. Aşının maliyeti, içeriği, etki oranı gibi temel bilgiler kamuoyu ile şeffaf bir şekilde mutlaka paylaşılmalıdır. 

Saray'ın güvenlik bekçilerinin aşı iltimasına sahip olmalarına şaşırmadık 

Bir de aşı yapılması gereken öncelikli gruplar konusu var. Sağlık Bakanlığı ilk gruba olması gerektiği gibi ve bizlerin de desteklediği şekilde sağlık emekçilerini koydu. Bunu yaşlı, engelli ve korunma ihtiyacı olan gruplar takip ediyor. Sonrasında ise 65 yaşa kadar kademeli olarak en üst yaş sınırından bir sıralama grubu var. Ancak asıl trajik sıralama bundan sonra başlıyor. Güvenlikçi iktidar Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve sonrasında zabıtaları ve özel güvenlik görevlilerini bu ülkenin üretenleri olan emekçilerin, bu ülkenin öğretenleri olan öğretmenlerin ve öğretim görevlilerinin önüne koyduğunu şaşkınlıkla izledik. Sarayın güvenlik bekçilerinin bu iltimasa sahip olmaları elbette şaşılacak şey değildir. Bu çifte standarda derhal son verilmelidir. 

İşçinin, emekçinin, işsizin, çiftçinin, kadının, gencin, esnafın ekonomisini; halkın ekonomisini savunuyoruz

Türkiye halkları; işçiler, çiftçiler, emekçiler, işsizler, kadınlar, gençler, esnaflar bu adaletsizliğe ve eşitsizliğe mecbur ve mahkûm değildir. İşsizliğin, yoksulluğun, açlığın ve sefaletin çözümü elbette ki vardır ve bu çözümü HDP olarak bizler “halkın ekonomisi” anlayışı ile ortaya koyacağız! Bizler Saray'ın, savaşın, sermayenin ve yandaşın talancı tekel ekonomisine karşı; işçinin, emekçinin, işsizin, çiftçinin, kadının, gencin, esnafın ekonomisini yani halkın ekonomisini savunuyoruz.

Halkın sesini, sofrasını, cebini ve umudunu referans alarak halkın ekonomisini hep beraber inşa edeceğiz

Geçtiğimiz hafta başlattığımız “İş ve Aş Buluşmalarını” Türkiye’nin her bir sokağına, fabrikasına, tarlasına yayarak halkın ekonomisini inşa etmenin yolunu açıyoruz ve halkımızı dinliyoruz. Gittiğimiz her yerde insanlar iktidara karşı büyük bir öfke içerisinde. Bu iktidardan kurtulmak herkesin ortak talebi haline gelmiş durumdadır. Elbette HDP, halkın bu değişim talebini ülkeyi içinde bulunduğu krizden çıkarma, halkın ekonomisini yaratma ve ülkeyi yönetme noktasında siyasi sonuca taşımaya kararlıdır. Hiç kimse umutsuzluğa kapılmamalıdır. Halkın sesini, sofrasını, cebini ve umudunu referans alarak halkın ekonomisini hep beraber inşa edeceğiz.

Kadın düşmanlığında zirve yapan iktidar, kadın mücadelesinde de zirveyi karşısında görecek 

Sevgili kadın arkadaşlarım; 

Bizi dinleyen bütün kadınlara buradan seslenmek istiyorum. Geride bıraktığımız yıl kadınlar açısından da önemli bir mücadele yılıydı. 2021 ise kadın mücadelesinin zirveye taşınacağı ve büyük kazanımların elde edileceği bir yıl olacaktır. Çünkü kadınlar kararlıdır. Kadın düşmanlığında zirve yapan iktidar, kadın mücadelesinde de zirveyle mutlaka karşısında kadınları görecektir.  

Bugün Meclis'i kadın gündemiyle acil toplanmaya çağıracağız 

Eşitlik İçin Kadın Platformu'nun (EŞİK) "Günde en az 3 kadın öldürülüyor, bu artık bir cinskırım" başlığıyla başlattığı kampanyaya, çok sayıda ünlüden de destek geldi. Sanatçı ve yazarlar kadın cinayetleri için Meclis'e acil toplantı çağrısı yaptı. Meclis kapanmadan kısa bir süre önce kadına yönelik şiddet ile ilgili genel görüşme talebi vererek Meclis'in acil toplanmasını biz de HDP olarak istedik, fakat AKP-MHP oylarıyla önergemiz reddedildi. Yine Meclis'in kapandığı gün kadınların siyasete katılımı önündeki engellerin kaldırılması amacıyla araştırma önergesi verdik. Bugün yine aynı gündemle Meclis'i acil toplanmaya dönük genel görüşme önergesi verecek arkadaşlarımız. 

HDP Meclis'te kadına yönelik şiddeti ve kadınların her türlü sorununu en fazla gündeme alan partidir. Toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması, kadına yönelik şiddetin son bulması ve kadının özgürlüğü için mücadelemizi büyütmeye kararlıyız.

Zehra Zümrüt Selçuk bir kadın olarak yaşanan bu cinskırımına duyarsız kalmamalı 

Meclis’in erkek aklıyla yönetildiğini biliyoruz ve biz kadınlar da erkeklerden adalet beklemiyoruz. Ancak Aile, Çalışma ve Sosyal Hizmetler Bakanı Sayın Zehra Zümrüt Selçuk bir kadın olarak yaşanan bu cinskırımına, kadın kırımına duyarsız kalmamalı ve Meclis'i kadına yönelik şiddetin önlenmesi için acil olarak toplanmaya zorlamalıdır. Buradan kendisine bu çağrıyı yapıyoruz. Bu konuda biz HDP olarak da kadına yönelik şiddet konusunda tüm partilerin kadın milletvekilleriyle ortak çalışmaya hazırız. Bu sorumluluğu alıyoruz.

Tüm kadınlara çağrımdır: Örgütlenelim, güçlenelim!

Buradan tüm kadınlara, kadın kurumlarına çağrımızdır: Örgütlenelim, güçlenelim, kadın mücadelesini yaşamın her alanına, zamanın her anına yayalım ve büyütelim ki 2021 yılı kadınların yaşadığı, yaşatıldığı bir yıl olsun. Bizler kazandıkça erkek iktidar, erkek sistem kaybedecektir. Hep birlikte erkek düzenine kaybettirelim diyorum ve kadınlara birlikte mücadele çağrımızı yineliyorum!

1921 Anayasasının çokluğu esas alan ruhunu tekrar tartışmanın zamanı geldi

Değerli Türkiye halkları son olarak sizlere bir çağrı yapıyorum. 21 Ocak, 1921 Anayasasının yüzüncü yıl dönümüydü. 1921 Anayasası Türkiye halklarının çoğulcu yapısını yansıtan bir anayasaydı. 1921 Anayasası Türkiye siyasi tarihinin ve anayasa tarihinin otoriterliğe karşı demokrasiyi, tekçiliğe karşı çokluğu, cinsiyetçiliğe karşı kadın özgürlüğünü savunan fikirlerin toplumsal sözleşmesinin anayasasıydı. 1924 yılındaki anayasa ve daha sonraki anayasalar, 1921 Anayasasına karşı reddi miras yaparak Türkiye’yi her gün daha fazla derinleşen sorunların içerisine attı. Türkiye halkları bu anayasalar ile tekleştirilmeye, otoriter anlayışlara teslim edilmeye çalışıldı. Ama bildiğiniz gibi halkları tekleştiremediler. 100 yıldır sürdürülen retçilik ve tekçilik anlayışı karşısında Türkiye halklarının varlıklarını ve kimliklerini koruma mücadelesi de yüz yıldır katlanarak büyüdü.

Biz HDP olarak Türkiye halklarının yeni bir anayasaya, demokratik anayasaya en çok ihtiyaç duyduğu bir dönemde, 1915’le yüzleşerek, cinsiyet özgürlüğünü ve eşitliğini esas alarak 1921 Anayasasının çokluğu esas alan ruhunu tekrar tartışmanın zamanının geldiğini düşünüyor ve bunu Türkiye halklarına hatırlatıyoruz. 1921 Anayasası gibi yeni çoğulcu bir anayasayı hep birlikte yapabiliriz. Bir asır sonra Türkiye halklarına hak ettiği demokratik sivil bir anayasayı hediye edebiliriz. 

HDP Demokratik Cumhuriyet'in, Demokratik Anayasa'nın ve Üçüncü Yol'un adresidir

Tarihi, radikal demokrasinin anı ile buluşturmak için, bugüne demokratik gözle bakmak ve Demokratik Cumhuriyeti oluşturmak için bu elzemdir. Bu kapsamda, HDP tek adam ve tek kimlikçi otoriter anlayışlara karşı çokluğu esas alan Demokratik Cumhuriyetin, Demokratik Anayasanın ve Üçüncü Yolun adresidir. HDP tekçiliğe karşı, çoğulculuğun ve demokratik yaşamın adı olmaya devam edecektir. 

İktidarın küçük ortağına sesleniyoruz: Sizin gibi nereye çıktığı belli olmayan bin odalı kapılarımız yoktur bizim

Son olarak; iktidarın küçük ortağı bugün grup toplantısında bize şunu söyledi: "HDP’nin ön kapısından giren arka kapısından Kandil'e çıkar". Biz de buradan kendisine şunu söylüyoruz. Bizim tek bir kapımız var o da barışa ve demokrasiye, aydınlığa demokrasiye çıkar. Sizin gibi nereye çıktığı belli olmayan bin odalı kapılarımız yoktur bizim. Siz o bin odalı kapıdan bir girdiniz bir daha çıkamadınız, çıkamayacaksınız da size cevabımız budur. 

26 Ocak 2021