Buldan: Bu saatten sonra kurulması gereken bir ittifak varsa o da barış ittifakıdır

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, DBP Eş Genel Başkanı Keskin Bayındır ve milletvekillerimiz, 1 Eylül Dünya Barış Günü vesilesiyle Van Musa Anter Parkı’nda “Barış Yaşatır” şiarıyla düzenlenen mitinge katıldı. Bayındır ve Buldan mitingde yaptıkları konuşmalarda şunları söyledi:

Keskin Bayındır: 21. yüzyıl Kürt halkının yüzyılı olacak

Özgürlük ve barış tutkunu Van ve Serhat halkı hoş geldiniz. Duruşunuz ve coşkunuz önünde saygıyla eğiliyoruz. Değerli ve onurlu halkımız, bugün Kürdistan'ın Amed’in, Mardin’in ve Batman’ın, İstanbul’un, Mersin’in, Ankara’nın gözü sizin üzerinizde. Bugünkü mitingimiz, Kürt halkının gelecek taleplerini ortaya koyacaktır. Bugün Dünya Barış Günü. Bugün Kürt halkı olarak kurumlarımızla birlikte her yerde mitingler yapmak istedik ancak geçmişte nasıl engellemek istedilerse bugün de engellemek istediler. Fakat bütün engellemelere rağmen buradayız. Bugün mücadele ve direnişiniz, Kürt halkının geleceğini ve Ortadoğu'nun geleceğini barış hedefiyle ortaya koyacaktır. Yaşasın halkımız, yaşasın Serhat halkı, yaşasın Van halkı.

Kürt halkının öncülüğünde tarihi bir direniş ortaya konuluyor

Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü. Aslında Türkiye ve Kürdistan’dan, Asya’dan Afrika’ya kadar burada barışı anlatmak isterdik ancak hegemonik güçler, savaş politikaları yürütmek istiyorlar. Kürt halkının öncülüğünde Kürdistan ve Ortadoğu tarihinde bir direniş ortaya konuluyor. Çözüm, barış ve demokrasi için tarihi bir yürüyüş sürdürülüyor. Bu Ortadoğu'nun geleceği açısından çok önemlidir. Barış ve özgürlük isteyen halkımızın taleplerine karşı savaş politikalarını kaderimiz haline getirmek istiyorlar ama bilsinler ki bu Kürt halkının kaderi değildir. 21. yüzyıl Kürt halkının yüzyılı olacaktır. Özgürlük ve barış talebiyle Kürt halkı Kürdistan ve Ortadoğu'da öncülüğünü yapacaktır.

Barış politikalarını savunursak Öcalan üzerindeki tecridi kaldırabiliriz

Bunun için bugün katılımınız çok güçlüdür, bu katılım için sizleri saygıyla selamlıyoruz. Bildiğiniz gibi bu iktidar ülkemizde savaş politikaları yürütmeye devam ettirmek, toplumsal yapımızı parçalamak, iktidarını savaş politikaları üzerinden yürütmek istiyor. Bütün dünya bilsin ki sizin bütün saldırılarınıza Kürt halkı geçmiş yüzyıllarda nasıl karşı durduysa ve gelecek taleplerini dile getirdiyse bugünkü önemli ve kritik günlerde de çözümü işaret ediyor. Türkiye, Kürdistan ve Ortadoğu'da Sayın Öcalan üzerinden savaş politikalarını yürütüyorlar. Ancak bizler barış politikalarını savunursak Sayın Öcalan üzerindeki tecridi kaldırabiliriz. Kürt halkı direniş ve mücadelesiyle bunu gerçekleştirecektir. Çözüm ve barış taleplerini demokrasi yoluyla Kürt halkı elde edecektir.

Savaş politikalarıyla hiç kimse başarıya ulaşamadı, bundan sonra da ulaşamayacaktır

Bugüne kadar hiçbir güç savaş politikalarıyla başarıya ulaşamadı, bundan sonra da ulaşamayacaktır. Çözüm bellidir, Abdullah Öcalan’ın üzerindeki tecridin kaldırılması, kayyımların geri çekilmesi ve siyasi soykırım operasyonlarının durdurulmasıdır. Kürt halkı İstanbul’da Esenyurt’ta bu taleplerini dile getirdi, bugün Van'da dile getiriyor, yarın Amed'de dile getirecek. Türkiye'nin geleceğinde önemli değişikler olacaktır. Bunun için hepimize önemli sorumluluklar düşüyor. Zaman Kürt halkının özgürlük zamanıdır, zaman Kürt sorununda çözüm zamanıdır. Bu inançla sizleri saygıyla selamlıyorum. Yaşasın halkımız, yaşasın Serhat halkı!

Pervin Buldan: Gandi’nin de dediği gibi barışa giden bir yol yoktur barışın kendisi bir yoldur

Değerli Van halkı, hoş geldiniz. Bugün 1 Eylül Dünya Barış Günü. Halkımıza kutlu olsun, tekrar hoş geldiniz. 1 Eylül’ün bu ülkede barış adına atılacak olan bütün adımlara vesile olmasını yürekten temenni ediyorum. Barışa susamış bu topraklarda barışla yüreği atan milyonların 1 Eylül’ünü HDP olarak kutluyoruz. Türkiye ve Ortadoğu halklarının ihtiyaç duyduğu barışa özlem duyduğumuz bir zamandan geçiyoruz. Barış sadece bir isim olarak barış değildir, aynı zamanda adalettir, özgürlüktür, emektir, alın teridir, hakça yaşamdır. Gandi’nin de dediği gibi barışa giden bir yol yoktur, barışın kendisi bir yoldur.

Çözüm ve barış olmadığı için Türkiye her gün başka bir yere savruluyor

Bu topraklarda büyük acıların yaşandığını, bedellerin ödendiğini, barış için mücadele edildiğini her zaman barış, demokrasi, özgürlükler adına büyük mücadeleler edildiğini biliyoruz. Kaybettiğimiz canlarımızın, yaşadığımız yıkımların, soframızdan çalınan ekmeğin, tüm adaletsizliklerin elbette ki bir nedeni var. Bu neden halkımızın onay vermediği savaş politikalarıdır. Ne yazık ki son 6-7 yıldır bu savaş politikalarına prim veren, halkımızı ekonomik, sosyal ve siyasi krizlerin içine sürükleyen bir iktidar var karşımızda. Çözüm ve barış olmadığı için Türkiye’nin her gün başka bir yere savrulduğu bir zamandan geçiyoruz. Biliyoruz, yaşadık 2013 yılı hepimizin hafızasında, kalbinde önemli bir tarihtir. 2013’te başlayan diyalog ve müzakere süreci Türkiye ve Ortadoğu'nun en önemli tarihi adımıydı. Bunu Türkiye halkları olarak dikkatle takip ettik. Sadece barış ve müzakere süreci değil onun arkasından atılan adımlar da vardı.

Dolmabahçe’de okunan mutabakat metni kıymetli bir adımdı

28 Şubat’ta Dolmabahçe’de okunan mutabakat metni bu ülkenin barışa adım adım gitmesi ve demokrasinin tesisi için atılan adımlardan bir tanesiydi, kıymetli bir adımdı. Ancak bu ülkeyi yönetenler diyalog yerine çözümsüzlüğü ve savaş politikalarını tercih etti. Halkların ortak geleceğine darbe yaptılar. Bunu yaparken tecridi derinleştirip barışı unutturmaya çalıştılar. Çünkü Türkiye halkları barışın gelmesini umut ediyordu. O iklim Türkiye'ye yayılmıştı fakat bu ülkeyi yönetenlerin barışı unutturup tecrit, inkar ve asimilasyon politikalarında ısrar etmesi bu ülkeye hiçbir şey kazandırmadı, ülkeyi 100 yıl geriye götürdü.

Kürt sorununun çözümü, tecridin kalkması acil ve elzemdir

İktidar Ortadoğu'da yaşanan bütün savaşların içine Türkiye’yi koydu. Savaşların içine sürüklenen bir ülke haline geldik. Suriye'den Libya'ya, Irak'tan Doğu Akdeniz'e, Ege'den Afganistan'a bütün savaşların içinde olmak büyük zarar verdi. Bunun maliyetini ekonomik ve sosyal olarak Türkiye halkları ödemek zorunda kaldı. Kürt sorunuyla yüzleşemeyen bir ülke kaoslardan, krizlerden, mafyadan, çetelerden ve bunlarla oluşan düzenlerden kurtulamaz. Bu ülkenin en büyük sorun olan Kürt sorununun çözümü acildir, elzemdir. Diyalog acildir, elzemdir. Müzakere acildir, elzemdir. Tecridin kalkması acildir, elzemdir.

Faşizm koşullarının olduğu bir ülke var

Çünkü biliyoruz ki çözümün olmadığı bir ülkede demokrasi olmaz; adalet, refah, istikrar, güvenli bir yaşam olmaz. Bugün en önemli meselelerden bir tanesi barıştır. İşte bir kez daha barışa ne kadar çok ihtiyaç olduğunu bu meydandan ilan etmek istiyoruz. Çünkü yönetilemeyen bir ülke var. AKP-MHP iktidarının artık bu ülkeyi yönetemediğini biliyoruz. Faşizm koşullarının olduğu bir ülke var. Demokratik siyasete her gün darbe yapılan bir ülke var. Açlığa, yoksulluğa, işsizliğe mahkum edilen milyonlar var. Geleceği çalınan gençler var, her gün sokak ortasında katledilen kadınlar var. Çökertilen ekonomi var, sömürülen alın teri var. Talan edilen doğa, ormanlar ve sularımız var. Nefret siyaseti var, ırkçılık siyaseti var bu ülkede. İnsanlar artık birbirine güvenle bakamıyor.

Milyonlarla birlikte cesareti ve umudu büyüteceğiz, savaşa karşı barışı savunmaya devam edeceğiz

İşte bunun için diyoruz ki barışı ancak acıları hissedenler, umudu ise ancak cesareti büyütenler hisseder. Bizler de milyonlarla birlikte bu cesareti ve umudu büyüteceğiz. Savaşa karşı barışı inatla her yerde ve her alanda ısrarla savunmaya devam edeceğiz. Çünkü biliyoruz ki bu ülkeyi yönetenler Kürtlere, kadınlara, Aleviye, Sünni'ye, Ermeni'ye. Süryani'ye düşman. Bütün bunları savunanlar, demokrasi ve barış mücadelesi verenler cezaevinde. Selahattin Demirtaş, Figen Yüksekdağ, Gültan Kışanak, Sebahat Tuncel, Aysel Tuğluk, İdris Baluken, Abdullah Zeydan... Bu arkadaşlarımız barış ve demokrasi mücadelesi veren, tek bir insanını yaşamını yitirmemesi çaba sarf eden, annelerimizin gözyaşı dökmemesi için mücadele veren, onurlu bir barış mücadelesi veren insanlarımız ama cezaevindeler. AKP’nin rehin tuttuğu arkadaşlarımız, yoldaşlarımız.

Ne Kürt sorunu ne barış sorunu sadece HDP’nin sorunudur, vicdanı olan herkesin sorunu olmalıdır

Bu ülkeye barış gelirse biliyoruz ki tecrit de kalkar özgürlükler de olur, Selahattin de Figen de Gültan da Sebahat de çıkar. Bunun için barıştan asla vazgeçmiyoruz, barış politikamızdan asla taviz vermiyoruz. Bunun için de Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülmesini vurguluyoruz. Ne Kürt sorunu ne barış sorunu sadece HDP’nin sorunudur. Vicdanı olan herkesin sorunu olmalıdır. Kürt sorununun çözümü sadece Kürtlere değil 83 milyon insana mağduriyet olarak dönmektedir. O yüzden barışı ve çözümü haykırmanın, Kürt sorununun demokratik yöntemlerle çözülmesini istemenin zamanı gelmiştir.

Bu saatten sonra kurulması gereken bir ittifak varsa o da barış ittifakıdır

Buradan 1 Eylül vesilesiyle siyasal ve toplumsal muhalefete ve tüm demokrasi güçlerine, parlamentoya, STK’lere, aydın, yazar ve akademisyenlere, vicdanlı olan herkese bu çağrıyı yapmak istiyorum: Bu saatten sonra kurulması gereken bir ittifak varsa o da barış ittifakı olmalıdır. Herkes barış ittifakı üzerine yoğunlaşmalı ve bu ittifakı hayata geçirmelidir. Türkiye’nin en acil ihtiyacı barıştır. Doğudan batıya, güneyden kuzeye Türkiye halklarının barış ittifakının oluşturulması önemlidir.

27 Eylül’de hem Kürt sorununun hem de Türkiye’de yaşanan birçok sorunun çözümüne dair deklarasyonumuzu açıklayacağız

Biz HDP olarak; 27 Eylül'de Ankara’da hem Kürt sorununun hem de Türkiye’de yaşanan birçok sorunun çözümüne dair HDP’nin ilkeleri dediğimiz deklarasyonu açıklamaya hazırlanıyoruz. İnanıyoruz ki bu ilkeleri açıkladıktan sonra Türkiye halkları HDP etrafında kenetlenecektir. HDP daha çok büyüyecek, HDP daha çok genişleyecektir. İmha ve inkar siyasetine hayır diyenler, barışa ve çözüme evet diyenler yerlerini artık belli edecektir. HDP’nin Türkiye siyasetinde büyük bir umut, cesaret ve çözüm gücü olduğunu bir kez daha Türkiye halklarına göstereceğiz. Şimdiden hayırlı olsun diyoruz. Herkesin desteğini beklediğimizi ifade ediyoruz.

1 Eylül’de Van’da olmaktan büyük onur ve gurur duydum. Sizlere de katıldığınız için ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Buraya gelemeyen ama kalbi bizimle atan tüm Van halkına; Hakkari, Ağrı, Iğdır ve Muş’tan buraya gelen, gelemeyip yüreği bizimle atan bütün halkımıza sevgi ve saygılarımı gönderiyorum.

1 Eylül 2021