Buldan: Bu şiddet ortamını, bu kirli savaşı durduracak olan yine biz kadınlarız

8 Mart haftası sebebiyle kadın grup toplantısına ev sahipliği yaptık. Kadın milletvekillerinin, kadın kurum temsilcilerinin ve kadın konukların katıldığı toplantıda kürsüde Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan vardı. Buldan şöyle konuştu: 

Bugün 8 Mart dolayısıyla kadın grubunu topladık ve bugün kadın grubumuzda sadece kadın gündemli konuşma yapacağız. 

Öncelikle şu anda cezaevlerinde rehin olarak tutulan yol arkadaşlarımı selamlıyorum.

Eş Genel Başkanımız, Sevgili Figen Yüksekdağ’ı sevgiyle selamlıyorum. 
DBP Eş Genel Başkanı, Sevgili Sebahat Tuncel’e selamlarımızı gönderiyoruz.
Grup Başkanvekilimiz Sevgili Çağlar Demirel’e kucak dolusu selamlarımızı gönderiyoruz. 
Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı, Sevgili Gültan Kışanak’a selamlarımı gönderiyorum.
Milletvekili arkadaşlarım Selma Irmak, Burcu Çelik, Gülser Yıldırım ve Aysel Tuğluk’a sevgi ve selamlarımızı gönderiyoruz. 
Yine, TJA Sözcüsü, Sevgili Ayla Akat Ata’ya kucak dolusu sevgilerimi gönderiyorum. Ve cezaevinde rehin olarak tutulan tüm kadın yoldaşlarımızı kucaklıyoruz Sizler yalnız değilsiniz. Sizler milyonlarsınız. Milyonlarca kadın, mücadelesiyle, direnişiyle sizlerle. Sizin yanınızda, Sizleri direniş ruhuyla, bir kez daha selamlıyoruz.

Buradan çeyrek asırdır Galatasaray Lisesi önünde oturan Cumartesi Annelerimize de sevgilerimizi gönderiyoruz, buraya gelen annelerimize de hoş geldiniz diyoruz. 

Tülbentleriyle sürekli yollarda olan ve barışı arayan Barış Annelerine bir kez daha hoş geldiniz diyoruz.
Çatışmalarda yaşamını yitiren gençlerimizin annelerine Türk ve Kürt annelerine sevgi ve selamlarımızı gönderiyoruz. 

Berkin Elvan’ın, Uğur Kaymaz’ın, Ceylan Önkol’un, Ali İsmail Korkmaz’ın annesine selamlarımızı gönderiyoruz.

Yaşamın her alanında direnen tüm kadın yoldaşlarımızı selamlıyoruz, HES’lere karşı geçit vermeyen Karadenizli yiğit kadınlarımıza selamlarımızı gönderiyoruz. 

Rojava’da direnen kadınları selamlıyoruz. Afrin’de direnen kadınları sevgiyle, saygıyla selamlıyoruz.

8 Mart dolayısıyla kadın mücadelesinin öncüleri olan Rosa Lüksemburgları, Behice Boranları, Zehra Kosovaları, Sakineleri, Fatmaları sevgiyle, rahmetle anıyoruz. 

Bizim, alanlara çıkma ve direnme nedenlerimiz var

Her yıl olduğu gibi, bu 8 Mart’ta da çok daha güçlü çok daha kararlı ve çok daha güçlü bir şekilde alanlarda olacağız. Özgür ve eşit bir yaşamı, barışı, adaleti ve eşitliği haykıracağız hep birlikte ve hep birlikte “jin, jiyan, azadî” diyeceğiz. 

Bizim, alanlara çıkma ve direnme nedenlerimiz var. Çünkü  bize dayatılan bir kölelik yaşamı var. Çünkü emeği sömürülen biz kadınlarız. Savaşların, yıkımların acısını yaşayan biz kadınlarız. Sokakta, evde katledilen, insanlık dışı muamelelere maruz kalan bizleriz. Çocuk yaşta evlendirilen bizleriz. Tutuklanan gözaltına alınan bizleriz. Siyaset dışına atılmaya çalışılan biz kadınlarız. Kimliğimiz bedenimiz her türlü saldırının hedefinde. 

Kadınlar biat etmeyecek

Bize dayatılan onursuz bir yaşam var ama biz buna inanıyoruz; bir ülkede kadın özgür olmadan, o ülkede hiç kimse eşit haklara sahip olamaz. Bu nedenle, önce kadını esir haline getirip ardından tüm toplumu esaret altına almaya çalışanlara şunu söylüyoruz: Biz biat etmeyeceğiz. Kadınlar artık yaşamın her alanında. Evinde, iş yerinde sokaklarda, meydanlarda, babalarına, ağabeylerine, kardeşlerine biat etmiyorlar. Sizin erkek egemen sisteminize de biat etmeyecekler, diz çökmeyecekler. 

Kadın cinayetleri artık bir şiddet afetine dönüşmüştür

2017’de 409 kadın katledildi. Bu, doğal afette bile bu kadar insan hayatını kaybetmeyebilir, ama kadın cinayetleri artık bir şiddet afetine dönüşmüştür. Burada iktidar nerede, devlet nerede? Aileden Sorumlu Bakan nerede? Bu kadar şiddet, bu kadar kadın katliamı yaşanırken iktidarın ve Aile ve Sosyal Politikalar Bakanının sessiz kalmasını anlamakta zorluk çekiyoruz. 

Tacize ve tecavüze uğrayan kadınları koruyacak bir iktidar yok karşımızda

Yüzlerce polis Ankara Yüksel Caddesi’ndeki İnsan Hakları Anıtı’nın önünde bekliyor. Bu polisler sadece o heykeli korumak için oradalar. Gerçekten şaka gibi. Ama eşinden, iş yerinde, evinde sokakta meydanda tacize ve tecavüze uğrayan kadınları koruyacak bir iktidar yok karşımızda. Bir adalet yok karşımızda. Bir hukuk devleti yok. Ve bize dayatılan, korumasız bir esaret.

Hak arama mücadelesi ne zaman kabahat oldu! 

Bu iktidarın kadına yaklaşımını geçen hafta 8 Mart dolayısıyla alanlara çıkan kadınlara yönelik uygulamalarda gördük. Ankara’da, Çorlu’da 8 Mart dolayısıyla sokağa çıkan kadınları saçlarından tutup yerlerde sürüklendiler. O kadınları buradan bir kez daha selamlıyoruz. Ve iktidarın AKP hükümetinin kadına yaklaşımı işte burada bir kez daha gözler önüne serildi. Hak arama mücadelesini ceza vererek bastırmaya çalıştılar. Ankara’da gözaltına alınan arkadaşlarımıza kabahatler kanunundan ceza verildi. Hak arama mücadelesi ne zaman kabahat oldu! Biz sizin kabahatlerinizi biliyoruz. Ve sizin her türlü cezanıza karşı her türlü şiddetinize, baskınıza karşı alanlara çıkmaya, haklarımızı aramaya devam edeceğiz. Kadınlara bunu reva görenler, AKP, “biz kadınlara haklarını verdik” diyorlar. Bir de bu kadar iki yüzlüler. Bizim oralarda, Hakkari’de bu tür insanlara “nanê sêlê” derler. Yani ikiyüzlü. Biz de bugün AKP hükümetinin ikiyüzlü tavrını şiddetle kınıyoruz. 

OHAL ve KHK rejimiyle birlikte, en fazla mağdur olanlar yine biz kadınlarız. Binlerce kadın iş hayatından ihraç edildi.Ekonomik özgürlüğü elinden alınan kadınlar erkeklere bağımlı olarak yaşamaya zorlandılar. Yaratılan bu cehennem ortamından kaçan kadınlar, evlatlarıyla sınır boylarınca can verdiler. Kadınların bedenleri çıplak olarak teşhir edildi. Biz Taybet Ana’nın bir hafta boyunca sokak ortasında bekletilmesini unutabilir miyiz? Asla unutamayız. Biz, Cizre’de bir annenin kız çocuğunun, cenazesi bozulmasın diye 1 hafta boyunca buzdolabında tuttuğunu unutabilir miyiz? Biz Silopi’de 3 kadın siyasetçi Sêvê Demir, Pakize Nayır ve Fatma Uyar’ı katleden zihniyeti unutabilir miyiz? Aysel Tuğluk’un annesinin cenazesine yapılanları unutabilir miyiz? Bir annenin cenazesi Ankara topraklarından çıkarılıp Dersim topraklarına gönderildi. Bu hangi kitapta, hangi mezhepte, hangi  dinde var! Hiçbir kitapta, hiçbir mezhepte bir insanın ölü bedeni gömüldüğü topraklardan çıkarılıp başka topraklara gönderilmez. Ama bize bunu da reva gördüler. Cezaevinde 78 yaşındaki Sîsê Ana’yı rehin olarak tutmak hangi vicdanın göstergesidir? Siz 78 yaşındaki Sîsê Ana’nın neyinden korkuyorsunuz? İşte sizin vicdanınız cezaevinde rehin tuttuğunuz bu kadının barış mücadelesinde boğulacaksınız. Siz o kadar vicdansızsınız ki, 3 yaşındaki Asmîn’i annesi Burcu Çelik’ten ayırdınız. 

Biz baskı gören, zulüm gören her annenin ayağının altını öpüyoruz

Bugün Cumhurbaşkanı biraz önce, cennet annelerin ayaklarını altındadır dedi. Ve “annelerinizin ayaklarının altını öpün” dedi. Soruyoruz, siz Berkin Elvan’ın annesini yuhalatmadınız mı? Peki Berkin Elvan’ın annesi anne değil miydi? Siz bu kadar zorbalığı annelere reva görürken, kendi annenizi ayaklarını öpmeye gidebilirsiniz ama biz bu ülkede baskı gören, zulüm gören her annenin ayağının altını öpüyoruz buradan.

Bunları bizlere reva görürken bu kadar haksızlık ve hukuksuzluğu uygularken “oluk oluk kan akıtacağız” diyenler her gün ırkçı saldırılarına devam ediyorlar. Barış dediği için Sîsê Ana’yı cezaevine atıyorlar. Çocuklar ölmesin diyen Ayşe Öğretmen’e hapis cezası veriyorlar.

Devlet sus pus 

Peki, cemaat operasyonları sonucu onlarca kadın hastane kapısında polis beklerken doğum yaptığında vicdanınız hiç mi sızlamadı? Peki “kadınların her türlü hakka sahip olması için mücadele edeceğiz” diyorsunuz ama en küçük bir eleştiride bile harekete geçen devlet sistemi tacizler tecavüzler katliamlar karşısında sus pus oluyor. 

Kadınlar bu ülkeye bahar iklimini getirecek

Tarsus Cezaevi Müdürü’nün, kadın tutuklulara “Burayı Afrin gibi yapacağım” dediği zaman, size [Hükümete] iletiyoruz ama cezaevlerinde hiçbir düzelme olmuyor. Yine Mersin Emniyet Müdürlüğünde 66 kadına işkence yapıldığı iddiaları var. Cezaevinde, gözaltında yapılan işkencelerle sokaktaki tacizi tecavüzü ayırmak mümkün mü? Aynı zihniyet her yerde ne yazık iki işbaşındadır. Ve bu zihniyetin Diyanet İşleri Başkanlığındaki temsilcileri erken yaşta evliliğe onay veriyorlar. 

Hiçbirine hukuk uygulamıyorsunuz. Hiçbirini görevden almıyorsunuz. Kadına karşı devletin, yargının, diyanetin yarattığı iklim işte budur. Ama bilsinler ki bu iklim çok uzun sürmeyecek ve kadınlar bu ülkeye bahar iklimini getirecekler. Bize onursuzluğu dayatanlar, bir gün kendi onursuzluklarında boğulacaklar. 

Kadın düşmanı zihniyete karşı direndiğimiz için her gün hedef alınıyoruz

Biz kadın düşmanı bu zihniyete karşı direndiğimiz için her gün hedef alınıyoruz. HDP aynı zamanda bir kadın partisidir. Örgütlenmesini buna göre yapmış, eşbaşkanlık sistemini getirerek siyaset kurumunu, meclis aritmetiğini kadın lehine değiştirmiş bir partidir. İşte bunu hazmedemedikleri için Eş Genel Başkanımız Figen Yüksekdağ ve kadın milletvekillerimiz siyasi rehine olarak tutulmaktalar. Sevgili Yüksekdağ’ın Sevgili Besime Konca’nın, Sevgili Leyla Zana’nın, Sevgili Tuğba Hezer’in Sevgili Nursel Akdoğan’ın vekillikleri düşürüldü. Belediyelerimize kayyumlar atandı, eşbaşkanlık sistemi kayyumlar eliyle kaldırıldı, kadınlara ait tüm kurumlar kapatıldı.

HDP olduğu sürece kadın kimliğini yok edemeyecekler

HDP ve kadın siyasetçilerimiz yerde sürüklenmeye çalışılan kadın kimliğini ve bedenini yerden kaldırıp onurlu bir yere taşıdıkları için hedef haline geliyorlar. Ama bizi engelleyemeyecekler. Çünkü biz milyonlarız ve gücümüzü haklılığımızdan alıyoruz. HDP olduğu sürece kadın kimliğini yok edemeyecekler, kadınların umudunu ve cesaretini kıramayacaklar. 

Bugüne kadar 9 milletvekilimizin vekilliği düşürüldü. Geçen hafta Ahmet Yıldırım ile İbrahim Ayhan’ın milletvekillikleri düşürüldü. Peki soruyoruz; siz Urfa ve Muş’ta Ahmet Yıldırım ve İbrahim Ayhan’a oy veren insanları ne yapacaksınız? Leyla Zana’ya Ağrı’da binlerce insan oy verdi. Nursel Aydoğan’a binlerce insan oy verdi. Besime Konca’ya Siirt’te binlerce insan oy verdi. Ve siz bize bölücüdürler diyorsunuz ama siz HDP’ye oy veren 6 milyon insanın iradesini yok sayıyorsunuz. Onların Meclis’e “temsilcimdir” diyerek gönderdikleri insanların vekilliklerini düşürüyorsunuz. 

Devlet şiddetiyle bizi yıldırmaya çalışanlar başaramayacaklar

102 belediyenin bağlı olduğu DBP’nin Eş Genel Başkanı Mehmet Arslan’a cezaevinde işkence yapıyorsunuz. Buradan bu uygulamayı bu yaklaşımı bir kez daha kınadığımızı ifade ediyoruz. Siyaseten bizimle mücadele edemeyenler, devlet şiddetiyle bizi yıldırmaya çalışanlar başaramayacaklar.

Afrin’de hedef kadınlar 

Afrin’de başlattıkları savaşın bir boyutu da yine kadınlardır. Orada da kadınlar hedef alınmaktadır. Özellikle kadınların IŞİD barbarlığı karşısında Şengal’de Musul’da, Rojava’da nasıl savaştıklarını tüm dünya izledi. Kadınların neden başaracağı bir kez daha görüldü. Kadın direnişinin tüm Ortadoğu’ya, dünyaya yayılmasından, örnek oluşturmasından korkuyorlar. Ülkemizde kadın kimliği aşağılanırken, kadınlar öldürülürken Rojava’da kadınlar onurlu direnişleriyle tarih yazdılar. İşte korkularının nedeni budur. 

Afrin zaten Afrinlilerindir, çıkın oradan!

Afrin Savaşı başladığından bu yana Türkiye’de kadın cinayetleri de giderek artıyor Sadece Şubat ayında 48 kadın öldürüldü. Ülke güvenliği için Afrin’e girdik diyorlar ve kendi sınırları içinde bir kız çocuğunu, tehdit altındaki bir kadını koruyamıyorlar. Biz şöyle kudretliyiz, böyle güçlüyüz demenin bir anlamı yok. Şimdi de çıkmışlar, “Afrin’i Afrinlilere teslim edeceğiz” diyorlar. Afrin zaten Afrinlilerindir, çıkın oradan! Ne işiniz var sizin Afrin’de!

Afrin’deki halklar, orada barış içinde huzur içinde yaşarken sizin Afrin’e gitmenizin ne anlamı var. Afrin’den Türkiye’ye herhangi bir tehdit yokken, tek bir taş bile atılmamışken bu kadar insanın ölmesine niye seyirci kalıyorsunuz. 

Biz çocuklarımızı sizlerin savaşında ölsün diye doğurmuyoruz

Afrin’de ölen her bir insanımızın, her bir çocuğumuzun vebali sizlerin üzerindedir. Afrin’de yaşamını yitiren hem siviller hem askerler için söylüyoruz; bunları öldürmeye hiç kimsenin hakkı yok. Biz çocuklarımızı sizlerin savaşında ölsün diye doğurmuyoruz. Sizlerin savaşında yaşamlarını kaybetsinler diye dünyaya getirmiyoruz. 

BM’nin ateşkes kararına uyulmalı 

Bu savaşlarda yaşamını yitiren her bir insanımızın vebali, o annelerin yüreklerindeki acı, gözlerindeki yaşlar bir gün sizlerden hesap soracak. İşte bu yüzden Afrin meselesinde yapılan yanlıştan bir an önce geri dönülmeli. Birleşmiş Milletler’in ateşkes kararına Türkiye’nin acilen uyması gerekiyor.

Özgürlüğü ve eşitliği biz kendi mücadelemizle kazanacağız

Biz kadınlar, bize dayatılan savaş ve şiddeti kabul etmediğimizi bir kez daha haykırıyoruz. Tüm kadınlar, bu savaşa karşı çıkmalıdır, unutmayın ki savaş politikaları devlet ve erkek şiddetini doğuruyor. Buna karşı çıkmak, tüm kadınların sorumluluğudur. Bu savaşı durduracak olan yine biz kadınlarız. Barışı getirecek olanlar da biz kadınlarız. Bizlerin savaşlarda ölecek çocukları yok artık. Bizler her zaman daha güçlü bir irade  ve direnişle onurlu bir yaşamın savunucusu olmaya devam edeceğiz. Mücadeleyi her yerde ve her zaman büyütmeye devam edeceğiz. Kadınların yasadığı zulümlerden kadınlar kurtaracaktır. Vereceğimiz kadın özgürlük mücadelesi kurtaracaktır. Biz devletten ve eril erkek zihniyetinden özgürlük ve eşitlik talep etmiyoruz. Çünkü özgürlüğü ve eşitliği biz kendi mücadelemizle kazanacağız.

Biz de bir ittifak kurduk; kadın ittifakı, barış ittifakı, özgürlük ittifakı

AKP MHP bir ittifak kurdu ve adını “cumhur ittifakı” koydular, erkek ittifakı koydular, kadına karşı ittifak koydular. Biz çıktığımız sokaklarda, meydanlarda şunu söylüyoruz; biz de bir ittifak kurduk, kadın ittifakı, barış ittifakı, özgürlük ittifakı. Ve tüm kadın yoldaşlarımı bu ittifakın içerisine davet ediyor, ele ele mücadele etmeye çağırıyorum. Bu hilal ittifakı özelde kadını, genelde tüm toplumu çembere alma ittifakıdır. Bizim karşı olduğumuz da budur. Yaşamda, siyasette, üretimde, evde, yaşamın her alanında hep birlikte mücadele etmenin zamanıdır. 

Özgürlüğün anahtarı da biz kadınların elindedir. Özgür, eşit ve birlikte bir yaşamı biz kadınlar kuracağız. Buna gerçekten yürekten inanıyorum. Tarihte kadının başaramadığı hiçbir mücadele olmamıştır. Ve biz bu mücadeleyi kazanacağız, başaracağız. Ne devletin, iktidarın kölesi bir toplum, ne de erkek zihniyetinin kölesi olmayacağız. Özgür eşit ve onurlu bir yaşamın mimarları olacağız. 

Özellikle 8 Mart’ta, başta İstanbul gece yürüyüşü olmak üzere, Amed’de, Van’da, Hakkari’de Batman’da, Mardin’de sokaklara çıkacak olan, 8 Mart’ı kutlayacak tüm kadın yoldaşlarıma sevgilerimi, saygılarımı sunuyorum . Direne direne kazanacağız, mücadele ede ede kazanacağız e hep birlikte başaracağız sevgili kadınlar. 

Son olarak, 8 Mart’ta yayına girecek olan JIN TV’ye de başarılar diliyorum. 

HDP’nin Parlamento Kadın Grup Toplantısına katılan kurum temsilcileri de söz aldı. Temsilciler özetle şu ifadeleri kullandı. 

Kadın Cinayetlerine Karşı Acil Önlem Grubundan Hasbiye Günaçtı:

Son zamanlarda kadına yönelik şiddet de arttı. Herkes öfkesini bizden çıkarıyor. Kadınların silahı, topu, tankı yok. Bizi güçlü kılan bir arada olmak. O yüzden yıllardır yaptığımız 8 Martlara müdahale ediyorlar, çünkü ezenlerin en çok korktuğu şey ezilenlerin güç birliği yapması. Bizim tek gücümüz kadın dayanışması. 

Demir Leblebi Derneğinden Sevna Somuncuoğlu:

Demir Leblebi çok genç bir dernek. Barış sürecinin sonlanmasından sonra “esas şimdi barışı konuşmamız” lazım diyen kadınların bir araya geldiği bir dernek. Kime sorsanız “barış isterim tabi” diyor. Fakat azıcık deştiğinizde ama ile başlayan bir cümle kuruyor. Bu amalı cümleleri toplayıp onların çözümünü konuşmazsak barış kültürünü ekemeyeceğiz. Bunun için Türkiye turuna çıktık ve kadınlar barışı tarif ettiler. Barışın hayalini kurmaya başladık. Barışı hayal etmeye başladık. Sadece barışı konuşmak bile yeteri kadar karşı çıkış yeteri kadar direniş demektir.  

TTB, Ankara Tabip Odası Kadın Hekimler Komisyonundan Hülya Uğultürken:

Kadının çocuk doğurup doğurmayacağına, kaç çocuğu olmasına kendi karar vermesi gerekirken, kürtaj sezaryen gibi kararları kendisi vermesi gerekirken maalesef kadının erken yaşta evlenmesi, çok çocuk yapması teşvik ediliyor. Kadın aile ve eve hapsediliyor. Tek kariyerin annelik olduğu dayatılıyor. Siyasi otorite kadına hep anneliği düşünmesi gerektiği yönünde teşvik ediyor. Yasal olan kürtaj yapılamaz hale geldi. Hekim arkadaşlarımız kürtajdan, sezaryenden çekiniyor. Siyasi otoritenin baskısıyla çekinik tıp ortaya çıktı. Muhafazakarlık sağlık sistemine sirayet etti. Son dönemlerde medyada çokça duyduğumuz bir kavram, çocuk istismarı. Çocuk istismarına karşı hadım önerileri yapılıyor. Arkadaşlar tıp hiçbir zaman cezalandırmanın bir parçası olamaz. Çocuk istismarı için yapılacak olan yargıda gerçek cezadır. 

6 Mart 2018