Buldan: Bugünkü operasyon Kobanî’ye yönelik insani yardımları hedef almaktadır

Haftalık olağan Meclis grup toplantımızda konuşan Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, partimize yönelik saldırılara ve gözaltılara tepki gösterdi. Ekonomik gelişmeleri ve siyasal gündemi de değerlendiren Buldan, şunları söyledi:

Hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum. Grup toplantımıza hoş geldiniz! 8 Nisan’da kadın il eşbaşkanlarımızla, 9 Nisan’da  tüm il eşbaşkanlarımızla toplantılar gerçekleştirdik. Pazar günü de Sevgili Eş Genel Başkanım Mithat Sancar’ın katılımıyla Ankara İl Kongremizi gerçekleştik. Ankara İl Eşbaşkanlarımıza ve yönetimimize başarılar diliyorum, yeni görevlerinde başarılar diliyorum. Dün de Urfa’daydım. Adalet nöbetindeki Şenyaşar ailesiyle birlikte iftarımızı açtık. Adalet nöbetine, adalet haykırışına eşlik ettik. Adalet sağlanana kadar bu mücadelemiz ve birlikteliğimiz devam edecek. Emine Şenyaşar annemizin yaşadığı zulmün tüm Türkiye kamuoyu tarafından yakından takip edilmesini ve mücadelesinin verilmesini bekliyoruz. Şenyaşar ailesi ile birlikteyiz ve birlikte olmaya da devam edeceğiz.  

HDP umutları büyütmeye devam ediyor

Evet, HDP yoğun bir çalışma takvimiyle gerek siyasetteki etkisini ve gücünü günden güne artırmaya, gerekse de toplumsal umutları her gün daha fazla büyütmeye devam etmektedir. İl eşbaşkanlarımızla yaptığımız toplantılarda, 8 Mart’tan Newroz’a partimizin sahadaki tüm çalışmalarını, yerellerde halkımızın yaşadığı temel sorunları ve mücadelemizi daha fazla büyütme noktasındaki hedef ve planlarımızı geniş bir biçimde ele aldık, tartıştık ve bunu müzakere etme fırsatı bulduk. Yol haritamızı belirlemeye çalıştık. Önümüzdeki hafta da hem Kadın Meclisimizi hem de Parti Meclisimizi toplayarak detaylı bir şekilde bu gelişmeleri tartışmaya devam edeceğiz. "HDP, her yerde büyüyen umut ve değişim için demokratik alternatif olmaya devam edecektir" tespitini bu toplantılarda yaptık. HDP, toplumu içinde bulunduğu çöküşten kurtaracak en önemli çıkış yolu olma gücünü her geçen gün daha fazla büyütmektedir ve değişimin mümkün olduğu inancını her tarafa, yaşamın her alanına yaymaya devam edecektir.  Bundan sonraki çalışmalarımız da aynı kararlılıkla ve cesaretle devam edecektir. Durmadık, durmayacağız! Yorulmadık, yorulmayacağız! Yılmadık, yılmayacağız! Buradan tüm il eşbaşkanlarımıza, yöneticilerimize emeklerinden dolayı şükranlarımı sunuyor, her birini ayrı ayrı selamlıyorum. Çalışmalarında üstün başarılar diliyorum.

AKP-MHP iktidarda kaldığı sürece ekonomik felaket kalıcıdır

Ekonomi adeta yangın yerine dönüşmüş durumdadır. Halkımızın sofrasındaki yangın her geçen gün daha da büyüyor. Yaşam mücadelesinin geçim mücadelesinin önüne geçtiği bir dönemi hep birlikte yaşıyoruz. Ekonomide yaşanan felaket öyle iktidarın iddia ettiği gibi geçici bir durum değildir. AKP-MHP kriz ittifakı, iktidarda kaldığı sürece çöküş de ne yazık ki kalıcıdır. Yaptıkları siyasetle halkı çöküşe, hayat pahalılığına, yüksek zamlara, çürük sisteme, çürük domatese, ezik bibere, bayat ekmek kuyruklarına alıştırmaya çalışıyorlar. 

Ocak ayından bu yana her şeye %100 zam yapıldı

AKP Genel Başkanının “Hayat pahalılığının farkındayız. Milleti enflasyona ezdirmeyeceğiz.” dediği Ocak ayından bu yana her şeye %100 zam yapıldı. Altında ezdirmeyeceğiz dedikleri enflasyon TÜİK’in hesap oyunlarına rağmen yüzde 62’ye dayandı ve her ay tırmanmaya da devam etmektedir. Kontrolü kaybeden, ne dedilerse tersini yaşatan bir iktidarla karşı karşıya olduğumuzu bu toplumun, bu ülkede yaşayanların bilmesi gerekiyor. 

Enflasyonun sebebi bizzat kendileridir

Bunların enflasyonla bir mücadelesi yok, olmaz da. Bunun sebebinin kendileri olduğunu her zaman ifade ettik. Kendileriyle mücadele etmeyeceklerine göre söyledikleri tüm laflar boştur. Bunların mücadelesi hak arayanlara karşıdır, yani bize karşıdır. Bir maliye bakanları var. İktidarın durumunu çok iyi özetlemektedir. 2021 Aralık ayında “Enflasyon Şubat’ta düşecek” dedi. Şubat geldi dayandı, bu kez “Mart-Nisan’da düşecek” dedi. Nisan geldi, düşmedi, bırakın düşmeyi daha artan bir enflasyon yaşanıyor. Baktı olmuyor, şimdi de Aralık ayını telaffuz etmeye başladı. Sanki kendisi Aralık ayına kadar kalacakmış gibi konuşan bu maliye bakanına, 2022 yılından bir şey beklemeyin diyenlere şunu ifade etmek isterim; siz gidicisiniz kalıcı değilsiniz, 2023’ü bile göremeyeceksiniz. Bu halk yaşadığı kriz karşısında sizleri erken seçime zorlayacak ve yeni bir yönetimi de belirleyecek.  

Yalanlarla algıyı yönetmeye çalışıyorlar

Halk, Saray’ın enflasyon zulmünü iliklerine kadar yaşarken, yeni Tarım Bakanına göre ise aç ve açıkta kimse yok.  Sokağa değil, kendi etrafına bakınca tabii aç insanları değil, tok olanları görür ve yapacağı açıklama da ancak bu olur. Başka bir AKP yöneticisi çıkıyor, “19 yıldır hazırlık yapıyoruz.” diyor. Peki, neyin hazırlığıdır bu? 19 yıldır bu ülkeyi batırmaktan başka bir iş yapmadınız. Bu halklara zulümden başka bir şey vermediniz, acıdan ve krizden başka bu ülkeye hiçbir katkınız olmadı. Daha fazla batırmak için mi hazırlık yapıyorsunuz diye sormak bizim görevimizdir.  Genel Başkanları çıktı çözüm üretmek yerine, “Sabırla koruk helva olur. Sabredeceğiz.” diyerek halka yine acı reçeteyi gösterdi. Her kafadan bir sesin çıktığı bu ekonomi yönetimi, ekonomiyi değil yalanlarla algıyı yönetmeye çalışmaktadır. 

Yalanlarındaki enflasyon da düzenli artıyor

Görülüyor ki enflasyon sadece tüketici fiyatlarında yükselmiyor, aynı zamanda iktidarın yalanlarındaki enflasyon da her ay düzenli olarak artıyor. Halka sabır önerenlere bakıyoruz, kendileri deveyi hamuduyla yutmaya devam ediyorlar. Halka sabır tavsiye edenlerin bir gün çıkıp da “5’li çeteye garanti ödemelerini durduruyoruz” dediğini hiç görmedik. Hatta tam tersine her gün 5’li çetenin çıkarlarını savunmaya, onların avukatlığını yapmaya devam ediyorlar. Halka sabredin diyen zihniyetin, eş dost ve akrabalara adrese teslim ihale dağıtmayı durdurduğuna dair hiçbir şey görmedik. Her gün gazete haberlerinde bir yandaşa verdikleri akçeli ihaleyi öğreniyoruz. Sabredin diyen zihniyetin yönettiği ve zarar ettiğini söyledikleri Et ve Süt Kurumundaki yöneticilerin çifter maaş aldığı da ortaya çıktı. Vatandaşın sofrasında bir gram etin olmadığını bilmiyorlar mı, elbette biliyorlar. Et alacak parası olmadığını bilmiyorlar, bunu da biliyorlar. 80 yaşındaki emekliler ekmek parası için çalışırken, bu beyefendiler çöreklendikleri kurumun etinden de sütünden de çifter maaşlarla bol bol faydalanmaya devam ediyorlar. 

Durmak yok israfa devam diyorlar

Peki, onlar yiyecek halk da sabredecek değil mi? Buna buradan itiraz ediyoruz; hem halk adına itiraz ediyoruz hem de HDP olarak bunu yüksek sesle dile getiriyoruz. Halka sabredin diyenlere bakıyoruz, millet bahçeleri adı altında TOKİ aracılığıyla yandaş müteahhitlerine rant aktarmaya devam ediyorlar. Halk bayat ekmeğe muhtaç edilirken, son 6 ay içinde millet bahçeleri için yandaşa tam 1.4 milyar lira ödedikleri ortaya çıktı. Halka sabredin diyen aynı zihniyetin, Saray'daki israfı bir gün kıstığına tanık olmadık. Durmak yok israfa devam diyorlar! Geçenlerde yine çalgılı, şenlikli, şatafatlı sahurları kamuoyuna yansıdı. Sonra bir telaşla üzerini kapatmaya çalıştılar. İnsanların çöpten sebze meyve artıkları topladığı bir ülkede yaşanan bu tabloyu kınıyoruz. 

Son bir yılda 4,5 milyon elektrik ve doğalgaz abonesi faturasını ödeyemedi bu ülkede. Elektrik ve gazların kesildiği bir ülke hale geldik. Sebep; Saray'ın ışıklarının kesintisiz yanıyor olmasıdır, israfın kesintisiz sürüyor olmasıdır. Bunlarda utanma yok, bunlarda sıkılma hiç yok, çünkü bunlarda kızaracak yüz yok! Helvayı kendileri yiyor, koruğu ise halka tavsiye ediyorlar. Biz bu durumu her yerde teşhir etmeye devam edeceğiz. İşte bu denge bozulmadan Türkiye kesinlikle düze çıkmaz. Bunu herkes biliyor ve bunun farkında.  

Planlı bir soygun peşindeler

Halkı enflasyona ezdirmeyeceğiz diyen bir iktidar, çıkar bunun adımlarını atar, Meclis'i bunun için çalıştırır, asgari ücreti yeniden belirler. Bunlar ne yapıyor? Torba yasalarla rant alanını büyütmeye her gün devam ediyorlar. İktidarlarını kaybedeceklerini bildikleri için, giderayak kasalarını daha fazla doldurmanın telaşı içerisindeler, planlı bir soygun peşindeler. Siyasi iktidarı kaybetsek de ekonomik iktidarımız devam etsin anlayışıyla, Türkiye’nin gelecek on yıllarına ipotek koyuyorlar. Biz bunun farkındayız. Enflasyonla mücadelenin yolu bellidir. Üretim maliyetlerini düşürmek, üretimi arttırmaktır. Defalarca bu kürsüden çağrı yaptık, bir kez daha ifade etmek isterim.

-Esnafa elektriği en az yüzde 70 indirimle verelim. Yandaş şirketler değil esnaflar kazansın ki fiyat artışları düşsün dedik, demeye devam ediyoruz.

-Çiftçiye gübreyi, mazotu, elektriği en az yüzde 70 indirimle verelim. Bu ülkenin bereketli topraklarıyla halkların sofrası birbirine yar olsun dedik. Bu çağrımızı yineliyoruz.

-Gıda nakliyesi başta olmak üzere taşımacılık sektöründe çalışanların kullandıkları akaryakıttan bir kuruş vergi alınmasın dedik. 

-Öğrencilerin Kredi Yurtlar Kurumu borçlarını silelim, gençler en azından bir soluk alsın dedik.

-En düşük emekli maaşı asgari ücret düzeyinde olsun dedik. Asgari ücret 3 ayda bir yenilensin dedik. Emekliler için bayram ikramiyelerini en az 5.000 TL yapalım dedik. 

-Akaryakıt ve ulaşımdaki ÖTV kaldırılsın dedik. 

Bu çağrımızı buradan yeniliyoruz. Bunun dikkate alınması Türkiye’nin yarınları açısından elzemdir, önemlidir. Buradan yeniden çağrı yapıyorum. Halkı enflasyona ezdirmek istemiyorsanız buyurun bu adımları biran önce atalım. Buna yanaşmıyorsanız o zaman çıkıp da enflasyona ezdirmeyeceğiz, sorunları biz çözeceğiz yalanlarını her gün söylemeyin.  

Halk sizin yalanlarınızdan bıktı

Çünkü halk sizden de yalanlarınızdan da bıktı artık. Halkın kâbusu oldunuz. Halkı canından bezdirdiniz. Esnafı, işçiyi, emekçiyi, kadını, genci canından bezdirdiniz. İnsanlarda yaşama sevinci ve umudu bırakmadınız. Hal böyleyken AKP Genel Başkanı çıkmış “2023’te yeni bir dönem başlayacak.” diyor. Vallahi buna Allah söyletiyor ki gideceklerini kendileri de biliyor. 

Talan düzenin sona ereceği düzen 2023’te başlayacak

Ben de buradan aynen tekrar ediyorum: Evet 2023’te yeni bir dönem kesinlikle başlayacaktır. Hatta şimdiden başlamıştır da. AKP-MHP iktidarının talan düzeninin sona ereceği, halkın huzura ereceği yeni bir dönem, demokrasi ve adalet dönemi mutlaka başlayacaktır. Bu iktidarın tüm hukuksuzluklarıyla hesaplaşma dönemi kesinlikle başlayacaktır. Parayı pul edenlerin pul olacağı, verimli toprakları çölleştirenlerin siyasi çöle döneceği, halkın alınterini sömürenlerin söneceği yeni bir dönem kesinlikle başlayacaktır.

Yeni dönemi HDP’yle başlatacağız

İşçisiyle, emekçisiyle, üreticisiyle, çiftçisiyle, emeklisiyle, kadını ve genciyle ezilen bütün kesimlerle yeni bir dönemi birlikte başlatacağız. Toplumun tüm kesimleriyle birlikte hareket eden, ekmek ve demokrasi mücadelesini birlikte yürüten, umudu büyüten HDP’yle bu yeni dönemi hep birlikte başlatacağız. Ve seçimler geldiğinde asıl koruğu iktidarınız sandıkta tadacaktır! Bunu da şimdiden bilin. 

Ekonomik çöküş demokrasinin çökertilmesi ile başladı

Bugün konuştuğumuz çöküş ve yıkım sadece bugünün meselesi değildir. Ekonomik ve toplumsal çöküş, ülkedeki hukuk ve adalet sisteminin ve demokrasinin çökertilmesiyle başladı. Çöküşe giden sürecin adımları birkaç gün sonra 5’inci yılını geride bırakacağımız 16 Nisan 2017 referandumuyla atıldı. Çözüm Sürecinin bitirilerek, yerine savaş konseptinin devreye konulmasıyla asıl yıkım başladı. Bu sistemle önce yargıyı ele geçirdiler ve iktidarın tahakkümü altına soktular. Denge denetleme sistemini ortadan kaldırdılar. Parlamentonun iradesini ve denetim yetkisini gasp ettiler. Gensoru mekanizması ortadan kaldırılmamış olsaydı, bugüne değin onlarca bakan gensoruyla Meclis'e hesap verecekti, güvensizlik oyuyla düşürülecekti. Hileleriyle oyunlarıyla bunun da önünü kestiler. Halk gerçekleri öğrenmesin diye medyayı ele geçirdiler, muhalif medyayı susturdular. Halkın sandığa yansıyan iradesini kayyım darbesiyle gasp ettiler. Demokratik siyasete operasyonlarla, kumpaslarla darbe sistemini sürekli hale getirdiler. 

Kurdukları düzen, darbe ve yolsuzluk sistemidir  

Kurdukları tekçi sistemi ayakta tutmak için içeride ve dışarıda düşmana ihtiyaçları vardı. Sürekli düşman yaratarak beka yalanlarıyla savaş ve çatışmalı sürecin önünü açtılar. Kürt sorununu terörize eden bir anlayışla karşı karşıyız. Bu anlayışın Türkiye’yi ne hale getirdiğini bildiğimiz için Kürt sorunu başta olmak toplumsal sorunlarla çözmek iktidarın sorunudur. Ancak bunlar diğer sorunlara yaklaştıkları gibi Kürt sorununa yaklaştılar. Tutuklamalarla, yasaklamalarla, gasplarla Kürt sorununun çözülmeyeceğini herkes gördü. Tüm bu adımları, bugünkü yolsuzluk, talan, rant ve yağma düzeninin rahat işlemesi için attıklarını biliyoruz. Kurdukları düzen özünde bir darbe sistemidir, aynı zamanda bir kumpas sistemidir. Yolsuzluk sistemidir, 5’li çete sistemidir. Demokratik siyasetin önünü kesme, farklılıkları ve katılımcı demokrasiyi tasfiye etme sistemidir. Tüm yurttaşlarımız iyi bilmelidir ki bugün her alanda yaşanan çöküşün nedeni bu savaş ve talan sistemidir, hukuksuzluk sistemidir. Çöküşün nedeni herkese yetecek ülke kaynaklarını, sanki babalarından miras kalmış gibi kullanan iktidar hoyratlığıdır. 

Demokrasiyi sıfırladığınızda enflasyon üç hanelere çıkar 

Hukukun, insan haklarının, demokratik standartların diplerde olduğu bir ülkede ekonomik ve siyasi istikrar olmaz. Hukukun üstünlüğünü ve demokrasiyi sıfırladığınızda enflasyon 3 hanelere çıkar, ekonomi batar, sefalet endeksinde Türkiye 156 ülke içinde 21’inci sırada yer alır. Hukuk neden önemlidir? Bir sistemden hukuku çıkartırsanız geriye sadece çete düzeni kalır, hukuksuzluk düzeni kalır. İşte Kobanî Kumpas Davası bunun en somut örneğidir. Türkiye’nin durumunu, iktidarın ne yapmak istediğini anlamak istiyorsanız Kobanî Davası bir turnusol kâğıdıdır ve bu davaya bakmak gerekir. Kamuoyuna da yansıdı, önceki mahkeme başkanının ismi “Atadedeler” adlı bir çeteyle anılmaktadır. Hatta gözaltına da alındı, daha sonra ev hapishane alındı. Bu tablo, Türkiye’de hukukun, yargının kimlere teslim edildiğinin en somut örneklerinden sadece biridir. Ciğeri kediye teslim eden bir sistemden söz ediyoruz.

Amaç demokratik muhalefete kumpasları sürdürmektir 

Biraz daha geriye gidelim. İki gün sonra 14 Nisan 2009 KCK operasyonlarının 13’üncü yıl dönümüdür. O dönem yine benzer kumpaslarla binlerce siyasetçi ve seçilmiş tutuklanmıştı. O dönem bu operasyonun planlayıcıları kimlerdi peki? Yine AKP ve can ciğer oldukları Cemaat yargısıydı. Peki, bugünkü durum nedir? Cemaatten boşalan yeri başka yapılarla, çetelerle doldurdular. Amaç, demokratik siyaset ve toplumsal muhalefete karşı aynı kumpasları sürdürmektir.  Kumpasları cemaatten kopyaladılar, Kobanî dosyasında aynen yapıştırdılar. Ortada herhangi bir delil yok, belge yok. Buldukları tanıkların çoğu geri çekildi. Siyasetçiler yargılanan değil yargılayan durumdalar, bu ülkenin bütün hukuksuzluklarını Kobanî Kumpas Davası üzerinden ortaya çıkarmaya çalışıyorlar. Hatta bir emniyet müdürleri, “Biz o süreçte olayların durdurulması için HDP’yle görüşmeler yürüttük.” diye ifade verdi. Uydurdukları iki tane gizli tanık ifadesiyle Kobanî Kumpas Davasını sürdürmeye çalışıyorlar.

Bugünkü operasyon Kobanî’ye yönelik insani yardımları hedef almaktadır

İşte bu sabah yeni bir gözaltı dalgası yaşandı. Aralarında eski belediye eşbaşkanlarımız, meclis üyelerimiz ve parti yöneticilerimizin de bulunduğu 91 kişi hakkında gözaltı kararı verildiği, 46 kişinin gözaltına alındığı kamuoyuna yansıdı. Bu kumpası da basına “Kobanî’de 2. dalga operasyonu” diye servis etmeye başladılar. Bugünkü operasyon, Kobanî’ye yönelik o süreçte insani yardımda bulunanları hedef almaktadır. 

Operasyon kararını verenler suçüstü yakalanmıştır 

Çökmekte olan Kobanî Kumpas Davasına yeni algı operasyonlarıyla, yeni kumpas operasyonlarıyla itibar kazandırmaya çalıştıklarını görüyoruz. Operasyon kararını verenler bugün bir kez daha suçüstü yakalanmıştır. Bir çeteciyi mahkeme başkanı yapan zihniyetin, bu son operasyonu IŞİD adına yaptığı su götürmez bir gerçektir. IŞİD katliamlarına arka çıkıp tüm dünyanın sahiplendiği insani yardımı ise suç haline getirmeye çalışan karanlık zihniyeti, tüm Türkiye kamuoyu ve bütün dünya iyi görmeli ve tanımalıdır. Amaçlarını iyi biliyoruz. Kobanî düşmediği için IŞİD’le yaptıkları ticaret sekteye uğradı. Rant muslukları kapandı. Sıkıntılarının büyük olduğunu biliyoruz. 

Bir başka neden ise 7 Haziran’dır. AKP, 7 Haziran’da kaybetmeseydi, bugünkü 5’li çeteleriyle kurdukları rant sistemini ta o tarihte hayata geçireceklerdi. Yani bu talan düzenlerinin kuruluş süreci 7 Haziran nedeniyle 3 yıl gecikti. Bunun intikamını alıyorlar. Hukuku ve yargıyı, intikamlarının aracı haline getirdiler. 

Suçüstü olacaklarından korkuyorlar 

Bakın mahkeme heyeti geçen gün, Sevgili Demirtaş’a ilişkin gerekçesinde şöyle bir yorumda bulunmuş: “Serbest bırakıldıktan sonra adaletin iyi idaresine zarar verecek tarzda önlemler alabilecek olma tehlikesi mevcuttur.” Bu yorum, kurdukları kumpasın çok net bir özetidir, bir itirafıdır. Yani serbest bırakırsak, bizim sahte delil ve gizli tanık ifadeleriyle kurduğumuz kumpası ortaya çıkartırlar, bu çürük davanın temelsizliğini kanıtlarlar, foyamızı ortaya çıkarırlar diyorlar. İşte korktukları gerçek budur. Yani kendilerinden korkuyorlar. Suçüstü olacaklarından korkuyorlar.

Bu davanın altında kalacaklar

Ama nafile, siz kesinlikle bu davanın baş mimarısınız. Bu davanın kimler tarafından ve nasıl yazıldığını biliyoruz. Sonuna kadar bunun takipçisi olacağız. Korksunlar! Hakikatler karşısında yalanlar yenilmeye ve çökmeye mahkûmdur. Kobanî kumpasında sadece dava çökmeyecek, aynı zamanda bu davanın asıl mahkeme heyeti olan AKP ve MHP’nin kumpas siyaseti de çökecektir. Ne yaparlarsa yapsınlar, amaçlarına ulaşamayacaklar. Bu davanın altında kalacaklar ve demokratik siyaseti bu kumpas ve komplolarla engelleyemeyecekler.

Dün sabah da biliyorsunuz partimizin Cizre ilçe binasına aynı kin ve düşmanlık hırsıyla baskın yaptılar. 8 arkadaşımızı gözaltına aldılar. Türkiye’nin 3’üncü büyük ilçe binasını darmadağın ettiler, kapısını kırdılar. Orada ortaya çıkan resim Ukrayna’dan farksızdır. Yerlere atılan resimler, kitaplar; belediye eşbaşkanlarımızın, siyasetçilerimizin, Selahattin Demirtaş’ın fotoğraflarının yerlere atılması, kapıların kırılması görüntüleri Ukrayna’da yaşananlardan farksızdır. Hatta soba borusundaki isi bile elleriyle alıp duvarlara sürdüler. Çünkü bunların elleri de yüzleri de siyasetleri de kirlidir, karanlıktır. Bunların besin kaynağının karanlık olduğunu herkesin bilmesini gerekiyor. Bunu yapanları buradan şiddetle kınıyorum.

Cizre sizin karanlığınıza teslim olmayacaktır

Bu kinin, nefretin ve düşmanlığın sebebinin Kürt düşmanlığı olduğunu çok iyi biliyoruz. Cizre Newrozundaki tarihi kitlesellik halk düşmanlarını, barış düşmanlarını çok rahatsız etti. Evet, Newroz’un ortaya çıkardığı halk iradesinden, çözümden ve barıştan rahatsız olan odakların, çetelerin varlığından da haberdarız. İktidarın her gün güç kaybetmesi, bu odakları korkutmaktadır. Bunun farkındayız. Korkmaya devam edin. Bu iktidar gittiğinde adalet önünde hesap vereceğiniz günlerin yakın olduğunu da bilin. Onlara diyorum ki; ne yaparsanız yapın bu halka diz çöktüremeyeceksiniz, bu halka boyun eğdiremezsiniz, bu halkı biat ettiremeyeceksiniz. Halkımızın onurlu direnişini ve mücadelesini durduramayacaksınız. Cizre sizin karanlığınıza teslim olmayacaktır. 

Kayyımlar yolsuzluk çetelerinin üssü haline geldi 

Baştan aşağı kokuşmuş, çürümüş bir sistemle karşı karşıyayız. Atadıkları mahkeme başkanı çete üyesi çıkan iktidarın, belediyelerimize atadığı kayyımlar da bir başka yolsuzluk çetesinin üssü haline geldi. Bakın kayyım atadıkları 48 belediyeden 20’sinin kayyımı yolsuzluk veya Cemaat üyesi oldukları nedeniyle ya görevden alındılar ya da görev yerleri değiştirildi. Bazı ilçelerde ise 6 ay içerisinde 3 defa kayyım değiştirmek zorunda kaldılar. En son Mardin Büyükşehir Belediyesi kayyımı merkeze çekildi. Yürütülen yolsuzluk ve rüşvet soruşturmasında onlarca kişi bu kapsamda gözaltına alınıp tutuklandı. İşte bu çürümüş sistemi ayakta tutmak için her türlü hukuksuzluğu yapmaya devam ediyorlar. 

Aysel’in ve diğer arkadaşlarımızın tek suçu barış için siyaset yürütmektir 

Bu ceberut sistemin kendisini en fazla gösterdiği yerlerden biri de son dönemlerde gündem olan ve içimizde kanayan bir yara olan cezaevleridir. Dışarısını yoksulluk cehennemine çevirenler, cezaevlerini de eş zamanlı olarak tecridin, işkencenin ve ölümlerin kol gezdiği bir yer haline dönüştürdüler. Cezaevlerinden her hafta birden fazla ölüm haberi gelmektedir. En son Manisa Akhisar Cezaevi’nde tutulan 63 yaşındaki tansiyon hastası Mehmet Sevinç hayatını kaybetti. Bu ölümler ne ilktir ne de sondur. Çünkü hasta tutsaklara karşı açıkça düşmanlık hukuku uygulandığını biliyoruz. En son arkadaşlarımız ziyaretine gitti. Aysel Tuğluk arkadaşımızın sağlık durumu kötüye gidiyor. Buna rağmen tahliyesi engelleniyor.  Aysel’in ve diğer arkadaşlarımızın tek suçu barış için siyaset yürütmektir. Onları içeride tutanlar barış düşmanlarıdır. Barış gelirse, rant biter korkusunu yaşayanlardır onları tahliye ettirmeyenler. Hukuku ve insan haklarını ayaklar altına alan bu iktidara sesleniyorum: Kaybettikçe, çöktükçe zulme ve kötülüğe sarıldığınızı çok iyi görüyor ve biliyoruz. Ama unutmayın; zulümle kimse abad olmadı, siz de olmayacaksınız! 

Siyasi ömrünüzü uzatamayacaksınız 

Soygun, işkence ve ölüm düzeniniz ile ülkeyi ve cezaevlerini toplama kampına çeviren iktidarınızın siyasi ömrünü asla uzatamayacaksınız. Hukuksuzluk ve adaletsizlik düzeninizin altında kalacaksınız. İnsanlık onuru zulmünüz karşısında asla boyun eğmeyecek ve bu onurlu mücadeleyi kazanacağız. Başta hasta tutuklular olmak üzere cezaevindeki bütün arkadaşlarımıza selamlarımızı ve şükranlarımızı gönderiyoruz. 

Newroz’un coşkusu nasıl bir gelecek hayal ettiğimizin göstergesidir

En başta da vurguladığım gibi, ülkenin içinden geçtiği bu zor dönemde tüm sorunların ve sıkıntıların üstesinden gelebileceğimize olan büyük inanç ve kararlılıkla yolumuza devam ediyoruz. Newroz meydanlarının coşkusu ve renkliliği nasıl bir ülke, nasıl bir gelecek hayal ettiğimizin göstergesidir. 8 Mart’ın ve Newroz’un ruhu, 1 Mayıs’ın direniş ruhuyla mutlaka birleşecek, halklarımızın ortak yoluna mutlaka dönüşecektir. Bu yolda daha fazla çoğalarak, daha fazla büyüyerek zafere doğru ilerleyeceğimizden hiç kimsenin kuşkusu olmasın. Emek ve demokrasi ittifakımızı, barış ve adalet ittifakımızı, halklar ittifakımızı daha da büyüteceğiz ve Türkiye’nin Üçüncü Yol mücadelesine dönüştüreceğiz. Her gün baskıyla, şiddetle, inkârla, işkenceyle, açlıkla, yoksullukla, sömürüyle halklarımıza dayattığınız iradesiz ve onursuz yaşamı, kirli siyasetinizi kabul etmeyen ve boyun eğmeyen milyonlar, ortak mücadeleyle kendi özgür ve eşit geleceğini, onurlu yaşamını mutlaka kuracaktır. Size rağmen kuracaktır. Ne Ukrayna savaşı üzerinden sahte barış havariliğiyle fırsat ve meşruiyet oluşturma çabalarınız, ne de Macaristan hayalleriniz Türkiye gerçekliğinde size iktidar sunmayacaktır.

Türkiye halklarının gelecek hayali, sizin rüyanızdan daha büyüktür

Bu iktidar biliyorsunuz, içeriden umudu kesince şimdi hayali dışarıdan kurmaya başladı. Ama nafile, çünkü gerçekler Türkiye’dedir. Türkiye halklarının gelecek hayali, sizin rüyanızdan daha büyüktür. Bu ülkenin gelecekte nasıl yönetileceğini ise demokratik ilkeler, ortak gelecek, barış, adalet ve emeğin hakkında sözleşenler, ortak mücadeleyi büyük toplumsal sözleşmeye dönüştürenler, 8 Mart, Newroz ve 1 Mayıs alanlarını dolduranlar, yani halklar belirleyecektir. 

Birlikte yürümenin adresi HDP olsun

Değişim isteyenlerin, gerçek alternatifi görmek isteyenlerin başka fotoğraflara bakmasına gerek yoktur. Meydanlardan yükselen seslere ve halkların birleşen iradesine bakmaları yeterlidir. Kurtuluş buradadır. Kurtuluş Martların, Mayısların, Haziranların halkçı ruhundadır ve bu ruh yeniden dirilmiştir. O yüzden diyoruz ki; herkesin yüzü HDP’ye dönük olsun, birlikte yürümenin adresi HDP olsun, mücadelelerin ortaklaşacağı zemin HDP olsun! HDP’nin Üçüncü Yol mücadelesi ayrımsız herkesin bu ceberut düzenden kurtuluşu için en önemli yoldur. Bu yolda birleşelim, birlikte büyüyelim,  birlikte mesafe alalım ve demokrasi limanına hep birlikte varalım. Yolunuz ve yolumuz açık olsun. Hızır yardımcımız olsun! Hepinizi sevgiyle ve saygıyla selamlıyorum.

12 Nisan 2022