Buldan: Eşbaşkanlık; eşitlik, adalet, demokrasi ve insanlık adına da bir kazanımdır

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, Demokratik Yerel Yönetimler Kurulumuz tarafından Diyarbakır’da gerçekleştirilen “Dünden Bugüne Eşbaşkanlık Modelimiz” başlıklı panele katıldı. Burada konuşan Buldan, şunları söyledi:

Sevgili kadın yoldaşlarım ve partili arkadaşlarımız, değerli katılımcılar ve sevgili halkımız,

Konuşmama başlarken sizleri en içten duygularımla selamlıyorum. Hepiniz hoş geldiniz. Sefalar getirdiniz. Jinên hêja, mehvanên ezîz, gelê me ye rêzdar hûn hemû bixêr u xweşî hatin. Ez we hemûyan bi dilekî germ u rêzdari slav dikim. 

Eşbaşkanlıkla ilgili çalıştayımızı burada Diyarbakır’da sizlerle gerçekleştirmenin onurunu yaşıyoruz. Ben bu vesileyle sevgili Gültan Kışanak, Figen Yüksekdağ, Sebahat Tuncel, Aysel Tuğluk, Hülya Alökmen ve Şevin Alaca şahsında bütün arkadaşlarıma buradan kuacak dolusu selamlarımızı gönderiyorum. Eşbaşkanlık gibi daha birçok kadın kazanımını elde etmemize amansız emekleriyle büyük katkı sunan ve bu mücadelede yaşamını yitirmiş bütün kadınları da buradan minnetle anmak istiyorum ve onların bizlere bıraktığı bayrağı taşıyacağımıza söz veriyorum.  

Bir asırlık erkek siyasetinin enkazı ile karşı karşıyayız

Bildiğiniz üzere Türkiye’de yaşayan kadınlara ilk defa 1934 yılında seçme ve seçilme hakkı tanındı. Bu hak kadına oy kullanma ve seçilme hakkı sağlıyordu fakat reel anlamda kadının siyasete tam ve eşit katılımını sağlamak bir kenara dursun, kadınlar ne oylarını özgür iradeleri ile kullanabildiler ne de erkek egemen siyaset alanında kendilerine bir yer edindiler. Kadınlar, tamamen erkeğin hakimiyeti altında olan siyaset alanına hiçbir şekilde dahil edilmediler. Aksine gücünü kadın erkek eşitsizliğinden alan resmi akıl ve peşi sıra gelen diğer siyasi anlayışlar kadını siyasetin dışında tutmayı bir görev olarak sürdürdü. Bir asırlık cumhuriyet tarihi erkeğin siyaset anlayışı ile şekillendi ve erkek politikalarla yönetildi bu ülke. Şimdi burada tek tek bu durumun tarihsel sonuçlarını sıralamaya ne zaman yeter ne de bunu anlatmaya günler yeter. Fakat bildiğiniz üzere bugün tam olarak bu bir asırlık erkek siyasetin ortaya koyduğu enkaz ile karşı karşıya olduğumuzun altını önemle çizmek isterim.  

Tam eşitlik hedefini önümüze koyduk

Demokrasi ve hukuka rahmet okumuş, ekonomisi çökmüş, yıllardır sürdürülen çatışmalı ortamda binlerce canın yitirilmesine sebep olmuş, çözümsüzlüğü bir devlet politikası haline getirmiş, kadın cinayetlerinde ve çocuk istismarında dünyada öncü rol edinmiş acı bir ülke gerçeği şu an tam olarak karşımızda durmaktadır. Yılın her gününde bir katliamı, faili meçhul tutulan bir cinayeti anıyor her gün bir insanlık suçunu mutlaka bu ülkede kınıyoruz. Bu zihniyet siyasete hakim olduğu sürece bu suçların katlanarak artacağını acılardan ve karanlıktan başka bir geleceğin olmayacağını biz kadınlar çok iyi biliyoruz. İşte biz kadınlar bu tarihsel gerçekten hareketle nüvesini özgürlük ve demokrasi mücadelesinden alan bir bilinç ve farkındalıkla özgün bir kadın mücadelesi yürütmeye başladık. Yaşamın ve siyasetin her alanında kadınlar için tam eşitliği sağlamak hedefini önümüze koyduk.  

Eşbaşkanlık kadınların siyasetteki varlığının teminatıdır

Çünkü yaşamda her türlü değer ancak eşitlik olunca mümkündür. Eşitlik olursa adalet, eşitlik olursa demokrasi, eşitlik olursa şeffaflık, eşitlik olursa insan onuruna yakışır bir yaşam mümkün olabilir. Bu nedenle kadın siyasete aktif katılmalı, kadın karar alma mekanizmalarında aktif ve eşit bir şekilde mutlaka yer almalıdır bilincini önümüze koyduk. Kadın sadece oy veren değil aynı zamanda erkekle eşit oranda aday olan ve eşit sayıda seçilebilen, parti kademelerimizden, belediyelere ve parlamentoya varıncaya kadar her alanda yer alan eşit bir pozisyonda yer almalıydı. Bizim mücadele tarihimiz işte böyle başladı. İşte tam da bu amaçla eşbaşkanlık dedik. Eşbaşkanlık sistemi kadınların siyasetteki varlığının, seçme ve seçilme hakkının, kadının temsil hakkının teminatıdır dedik. Bunu bildik bunu söyledik ve yıllardır bunun mücadelesini verdik. 

Dünyada yerel yönetimlerde eşbaşkanlığı uygulayan tek parti HDP’dir

2006 yılında fiili olarak ilk defa uyguladığımız eşbaşkanlık sistemini geliştirerek bugünlere ulaştık. 2013 yılında eşbaşkanlık sistemini yasal güvenceye kavuşturduk. Hem kendi iç yapımızda, hem siyasette hem de bütün kurumlarımızda ve alanlarda eşbaşkanlık sistemini tartışmasız ve koşulsuz bir şekilde uygulamaya başladık. Bugün yerel yönetimlerde eşbaşkanlık sistemini uygulayan dünyadaki tek parti HDP’dir. Yine parlamentoda özgün kadın grubu bulunduran tek parti olarak biz dünyada bir ilkiz. Bu mücadelemiz ve eşbaşkanlık sistemimizle dünyaya model oluşturan bir konumdayız.

TBMM’de kadın temsiliyetinin yüzde 39’una sahibiz

Eşbaşkanlık sistemimizle kadın gücü ve iradesi siyasette etkinlik kazanmıştır. Eşbaşkanlık sistemimizle beraber belediyelerimiz bünyesinde kadın kurumları oluşturulmuş, cinsiyet eşitsizliği ve bu eşitsizliğin beraberinde getirdiği kadına yönelik sömürü ve şiddet gibi ağır sonuçlarla etkin mücadele mekanizmaları oluşturulmuştur. Kadın merkezleri, alo şiddet hattı, kadın sığınma evleri, cinsiyete duyarlı bütçeleme ve kadın istihdamına dönük projeler bunların başında yer almaktadır. Yine cinsiyet kotası ve fermuar liste ile şu anda TBMM’de kadın temsiliyetinin yüzde 39’una sahibiz.  

Eşbaşkanlık; eşitlik, adalet, demokrasi ve insanlık adına da bir kazanımdır

Bu yeterli mi elbette değil ama bunun mücadelesini tüm Türkiyeli kadınlarla vereceğimizin bilinmesini isteriz. Şunu açık yüreklilikle söylemeliyim ki eşbaşkanlık sistemi birçok farklı aidiyetten gelen bütün kadınların aynı zamanda bütün dünya kadınları adına elde etiği evrensel bir kazanımdır. Eşbaşkanlık kadınlar adına bir kazanım olduğu gibi; eşitlik adına, adalet adına, demokrasi adına, insanlık adına bir kazanımdır. Erkek iktidar ve onun temsilcileri de bu gerçeğin bizim kadar farkındadır. Bu nedenle kadın mücadelemize ve siyasetimize saldırırken eşbaşkanlık sistemini de özellikle hedef almaktadırlar. Bir yandan yasalara aykırı bir şekilde seçilmiş eşbaşkanlarımızı hukuksuzca tutuklarken diğer yandan yine yasalara aykırı bir biçimde eşbaşkanlık suçu diye bir suç yarattılar bu ülkede. Çünkü onlar da biliyorlar ki gelmekte olan eşitlik ve demokrasi mücadelesinin kazanımları onların binlerce yıllık erkek egemen anlayışının, bu anlayışın sömürgeci uygulamalarının sonunu da beraberinde getirecektir. 

Ne kadar baskı varsa o kadar kararlı bir mücadele görecekler 

Eşbaşkanlık sistemine saldırıyorlar çünkü; kadının erkek rejim karşısında hak ve hukuktan yoksun, yalnız ve güçsüz kalmasını istiyorlar. Kadın cinsiyetini bir sömürü alanı, kadını ezilmesi gereken bir kimlik olarak görüyorlar. Gaspçı kayyımlarının göreve başlar başlamaz ilk elden kadın kurumlarını kapatması, kadınların savunma mekanizmalarının faaliyetlerini sonlandırması bunun en açık ve en bariz örneğidir. Ancak çare değildir! Ne kadar baskı, ne kadar gasp, ne kadar hukuksuzluk varsa o kadar dik duruş, o kadar kararlı bir mücadele görecekler karşılarında! 

Erkek faşizminin hiçbir kurumumuzu yağma alanı yapmasına asla izin vermeyeceğiz!

Biz kadınlar erkek faşizminin hiçbir kazanımımızı, hiçbir kurumumuzu yağma alanı yapmasına asla izin vermeyeceğiz! Gaspçı kayyımlarını gönderdikleri hiçbir halk belediyesi zorbaların çiftliği olmayacak! Buna izin vermeyeceğiz. Bakınız 'ne yaparsak yapalım evrensel hukuka uygun olmasa da bizim talancı hukukumuza uygundur' diyerek hareket edenler bugün büyük yok oluşun pençesinde çırpınmaya başladılar. Bütün bu zorbalıkların ve hukuk dışılığın ağır sonuçları ülkeyi yakarken onların da sonunu getirdi. Kur, enflasyon, adaletsizlik, eşitsizlik, işsizlik yoksulluk yükseldikçe AKP düşüyor. Demokrasi küçüldükçe, hukuk tükendikçe, AKP küçülüyor, AKP tükeniyor. Tek adam, bir damat feda etmekle bu ağır tablonun içinden sıyrılamayacağını çok iyi biliyor. Şimdilerde ekonomide reform, yargıda reform, demokraside iyileştirme gibi vaatler ileri sürmeye başladılarsa da bunun hiçbir inandırıcılığı yoktur, kalmamıştır. 

Vaat değil hesap verme zamanıdır

Erdoğan’ın bu vaatleri çözüm sürecini buzdolabına kaldırdığı zaman, hukuk sistemini iyileştirmek yerine hukuku faşizmin baltasıyla darmadağın etmeye başladığı zaman, demokratik siyasete ve kadın siyasetine darbe yaptığı zaman, demokratik siyasete ve kadın siyasetine karşı baskı rejimini işe koştuğu zaman, eş genel başkanlarımız Demirtaş ve Yüksekdağ’ı ve diğer bütün milletvekillerimizi ve siyasetçilerimizi tutukladığı zaman, İmralı’daki tecritle bütün ülkeyi tecrit altına almaya karar verdiği zaman, işçinin emekçinin hakkını patronlara ballandıra ballandıra yedirdiği zaman, vergi adı altında halktan hunharca alınan haraçları yandaşlarına peşkeş çektiği zaman, bütün muhalif kurumları ve yayın organlarını bir darbe uygulamasıyla kapattığı zaman, kendisi ve şürekası lüks ve şatafat içinde yaşarken halkı bir lokma ekmeğe muhtaç ettiği zaman, Afrin’de, Rojava’da karanlık çetelerle insanlık dışı bir şekilde halkların vebaline girdiği zaman bütün inandırıcılığını kaybetti. Kaybettiler. O nedenle şu an vaat zamanı değil, hesap verme zamanıdır diyoruz biz kadınlar. Yediği bunca hakkın, işlediği bunca suçun hesabını verme zamanıdır diyoruz biz kadınlar. Zira bu kadar yanlışın faturasını da sadece halka ödetmek istiyor fakat hesabı ödemesi gereken, mağdur olan halk değil kendisidir! Bunu herkes iyi bilmelidir. 

Bundan sonra kadınsız bir siyasetin olmayacağını herkes görmelidir

Gerçek bir muhalefetin bütün sorumluluğunu omuzlarında taşıyan partidir HDP. Özellikle de kadınlar tam eşitlik, tam demokrasi, tam adalet için her yönüyle muhalefet etmenin sorumluluğunu dört bir koldan sürdürmektedir ve bunu üstlenmiştir. Biz Halkların Demokratik Partisi olarak bütün kadrolarımız ve tabanımızla ülkedeki en örgütlü partiyiz. Bunu ülke siyasetine yön veren gücümüz ve etkimizle de gördük ve göstermeye de devam edeceğiz. Yine bundan böyle Türkiye siyasetinde HDP’siz hiçbir siyasetin işlemeyeceğini, siyaseti belirleme pozisyonumuz ve gücümüzün buna müsaade etmeyeceğini, kadınsız bir siyasetin de bundan böyle mümkün olmayacağını herkes çok iyi görmeli ve bilmelidir. Partimizde, yönetimlerimizde, yerel yönetimlerimizde hayata geçirdiğimiz eşbaşkanlık sistemini ülkenin tüm yönetim kademelerinde hayata geçirme ısrarı ve kararlılığımızdan asla vazgeçmeyeceğiz.  

Her geçen gün daha çok güçleniyoruz: Kurucu güç ve aktör konumundayız

Partimize ve biz kadınlara yönelen her türlü etkisizleştirme ve baskı yoluyla kısıtlamaya dönük hamleye karşı biz her geçen gün daha çok güçleniyor daha çok büyüyoruz. Bugün artık demokratik bir iktidar için aktör ve kurucu güç olma konumundayız. Bu gücün çok iyi farkında olmalı başarıya ulaşmak için daha fazla düşünmeli, daha fazla çalışmalı daha fazla yol almalıyız. 

Eşitlik ve özgürlük talebi olan herkes HDP etrafında kenetlenmelidir

Eşitlikle ilgili talebi olan, adaletle ilgili talebi olan, adil bir bölüşüm ile ilgili talebi olan, emeğe üretime sahip çıkan bir siyasetle ilgili talebi olan, yaşamı bugün tehdit altında bulunan bütün kadınlar, bütün çocuklar ve bütün ötekiler için talebi olan, gençler için verimli ve yararlı bir ülke talebi olan her kesimi her bireyi HDP etrafında kenetlemek, HDP ile tek yürek ve etkin güç olmasını sağlamak hepimizin boynunun borcudur.  Aynı zamanda da tarihsel sorumluluğumuzdur. Kurtuluş da zafer de ancak bu şekilde mümkündür. Biz kadınlar kazanmaya mecburuz. Başka bir yolumuz, başka bir seçeneğimiz, başka bir alternatifimiz asla ve asla yoktur. Kadının değişim gücüne, iradesine ve cesaretine sonsuz inandığımı tüm samimiyetimle belirterek bu mücadeleyi hep birlikte vereceğimizin sözünü birkez daha veriyorum. Başarılar diliyorum.

19 Kasım 2020