Buldan: HDP olarak bir kez daha diyoruz ki bütün sorunların çözüm yolu diyalogdur, müzakeredir

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, Antep 4'üncü Olağan Kongremizde gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu:

Antep 4’üncü Olağan İl Kongremiz yüzlerce kişinin coşkulu katılımıyla gerçekleştirildi. Kongreye katılan ve burada birer konuşma yapan DTK Eşbaşkanı Berdan Öztürk ile Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan şunları söyledi:

Berdan Ozturk:

Careke din we hemûyan silav dikim, ji hevalên ku wê bên hilbijartin re jî serkeftinê dixwazin. Em dibêjin an serkeftin an serkeftin, riyeke din ji me re tune ye. 

Pervin Buldan: 

Gelê me yê hêja dayikên bi rûmet ciwanên hêja, hûn bi xêr hatine, ser seran ser çavan re hatine.

Sevgili halkımız kıymetli misafirler, sevgili kadın arkadaşlarım, basının değerli emekçileri, hepinizi HDP adına sevgiyle, saygıyla selamlıyorum. Hoş geldiniz sefalar getirdiniz. Sevgili arkadaşlar ben bu manzara ile karşılaşacağımı tahmin etmiyordum. Gerçekten, bugün Antep bir tarih yazdı ve siz bu coşkunuzla bu kararlı duruşunuzla, bu görkemli çıkışınızla, kongrenize sahip çıkmanızla bir kez daha tarih yazdınız. Ben de sizin önünüzde sevgiyle, saygıyla eğiliyorum. İyi ki varsınız. 

Burada katledilen Abdulsamet Sakık arkadaşımızı sevgiyle, saygıyla anarak başlamak istiyorum. Arkadaşlarımızın bize bırakmış olduğu bu miras, bu mücadele mirası bugün HDP’nin ve milyonların demokrasi mücadelesinde yaşamaya devam ediyor. Ve Abdulsamet Sakık şahsında kaybettiğimiz bütün arkadaşlarımızı özlemle, minnetle ve rahmetle anmak istiyorum. Kongremiz vesilesiyle 6 yıl önce IŞİD’in burada gerçekleştirdiği vahşi katliamda hayatını kaybeden 57 insanımızı rahmetle anıyor, ailelerine bir kez daha baş sağlığı dileklerimi iletiyorum. Bu katliamı bir kez daha en güçlü şekilde kınadığımızı ifade etmek istiyorum. Sevgili halkımız, demokrasi kongrelerimiz çok büyük bir katılım ve coşku ile gerçekleşiyor, gerçekleşmeye de devam edecek. Bugün Antep kongremizi gerçekleştiriyoruz, ama siz bu coşkunuzla Mersin’i de Amed’i de İstanbul’u da Batman’ı da geride bıraktınız, size bir kez daha teşekkür ediyorum. 

Yaşamın her alanında HDP vardır var olmaya da devam edecektir

Bir kez daha gösterdiniz ki demokratik siyasetimizin kalelerinden bir tanesi bugün itibariyle Antep'tir. HDP her yerdedir. HDP’nin değişim rüzgarı Ege'den Akdeniz'e, Akdeniz’den Karadeniz'e, Karadeniz’den Marmara'ya, Amed’e Botan’a Serhat’a kadar uzanmaktadır. Yani kısacası sevgili arkadaşlarım HDP sahadadır, demokratik mücadelenin tam da merkezindedir, parlamentodadır, cezaevlerindedir, sokaklardadır, meydanlardadır; yani kısacası yaşamın her alanında HDP vardır ve var olmaya da devam edecektir. Nerede bir mücadele varsa, nerede bir umut varsa, nerede bir cesaret varsa, nerede bir kararlılık varsa işte çalışmalarıyla ilkeleriyle ittifaklarıyla oradadır, orada olmaya devam edecektir. 

Kobanî Kumpas Davası da HDP’yi kapatma davası da hukuki değil siyasi davalardır

Elbette ki HDP bu güçlü çıkışlarıyla, HDP bu görkemli büyüyüşü ve cesaretle bu ülkenin ortak yaşamına, bu ülkenin yönetimine, bu ülkenin mücadelesine katkıda bulunduğu için önümüze her türlü engeli çıkarmaya devam ediyorlar. Hepinizin çok yakından takip ettiği, hepimizin bildiği Kobanî Kumpas Davası bu iktidarın, AKP-MHP hükümetinin HDP’nin önüne çıkarmış olduğu bir kumpas davasıdır. Bunu herkes böyle bilmeli ve okumalıdır. Kobanî Kumpas Davası hukuki bir dava değildir, siyasi bir davadır ve tam 8 yıl önce burada Antep’te ‘‘Kobanî düştü düşecek’’ dedikleri için o dönemin başbakanı burada o cümleyi kullandı ve bir kaos yaratılmaya çalışıldı, ancak bekledikleri sonucu alamadılar. İşte bizim önümüze çıkardıkları engel tam da bunun içindir. Bu bir intikam davasıdır. Bu bir intikam davasıdır, bu sadece Kobanî Kumpas Davası değil aynı zamanda HDP’yi kapatma davası olarak karşımıza çıkmaktadır. HDP’yi kapatma davası da hukuki değil tam anlamıyla siyasi bir davadır. Ama başaramadılar, başaramayacaklar, bizi siyasetten koparamadılar, koparamayacaklar. Mahkemelerinde kumpaslarına boyun eğeceğimizi sandılar ama onları boşa çıkarmasını bildik. Kobanî gerçeklerini bütün arkadaşlarımız mahkeme salonlarında tek tek anlatarak onların yüzüne vurmaya devam edecek. Bu davanın hakikatle sonlanacağını çok iyi biliyoruz.

HDP’nin mücadelesinin başladığı yer AKP’nin siyasetinin bittiği yerdir

Şimdi Kobanî Kumpas Davasının yeterli olmayacağını düşündükleri için karşımıza çıkarmış oldukları kapatma davasında da aslında onlara HDP’nin gerçekliğini, HDP’nin mücadelesini, HDP’nin direnişini, Türkiye siyasetindeki yerini, önemini ve anlamını anlatmaya devam edeceğiz. Onların işleri bizim önümüze engel çıkarmak olabilir ama bizim işimiz önümüze bakmak, yolumuza devam etmektir. Onlar sandıktan korktukları için karşımıza sandıkla çıkmıyorlar, onlar siyasetten korktukları için karşımıza sadece mahkeme salonlarında açtıkları kumpas davalarıyla çıkıyorlar. Ama şunu biliyoruz onların dertleri, tasaları, sorunları, halkın sorunları değil, Türkiye toplumunun sorunu değil. Onların sadece ve sadece dertleri HDP’dir, Kürtlerdir, demokrasi güçleridir, Türkiye'deki muhalif güçlerdir. Ama o hesaplar bir bir bozuluyor, bozulmaya da devam edecek. Demokratik siyaseti engelleyeceklerini sandılar, HDP’nin yarattığı umudu ve cesareti kırabileceklerini sandılar, bir hayal kurdular yine yanıldılar ve yanılmaya devam edecekler. Biz de onları yanıltmaya devam edeceğiz. HDP’nin mücadelesinin başladığı yer AKP’nin siyasetinin bittiği yerdir. Bunu herkes böyle bilsin. Her türlü engellemelere rağmen, her türlü baskıya, kumpasa rağmen, HDP’yi durduramadılar. HDP’yi korkutamadılar, HDP’ye geri adım attıramadılar. Halklarımızın iradesini kırmayı başaramadılar. Halklarımızın siyasete olan bağlılığını ve kararlılığını engelleyemediler. İşte kongrelerimiz buna en güzel yanıttır, cevaptır. Mecali kalmadı diyenlere en güzel cevaptır. 

HDP düşmedi, düşmeyecek ama karanlık zihniyet halkın yakasından mutlaka düşecektir

Antep 4’üncü Olağan Kongremizi gerçekleştiriyoruz. Ben şimdiye kadar bu kentte görev alan görev yürüten başta il eşbaşkanlarımız ve yönetimdeki arkadaşlarıma özellikle teşekkür ediyorum. Bugün bu kongremizle birlikte yeni yönetime seçilecek olan arkadaşlarıma bu zorlu ve zahmetli mücadelede başarılar diliyorum. Yönetime seçilecek olan arkadaşlarımın HDP’nin fikriyatını, cesaretini, umudunu, HDP’nin kararlılığını sadece Antep’te değil tüm Türkiye’de Türkiye halklarına ulaştıracağından hiçbir şüphemiz yoktur. Şimdiden kendilerine başarılar diliyorum. Burada partimize yönetici arkadaşlarımıza çok özel bir baskı politikasının uygulandığını çok iyi biliyoruz. Özel bir baskı politikası yürüttüler, hukuksuz tutuklamalar gerçekleştirdiler ve siyasetimizi Antep’te durdurmayı amaçladılar ama Antep halkının iradesini aşamadılar. Onurlu Antep halkının gündemini değiştiremediler. Bundan sonra da değiştiremeyecekler. HDP’yi Antep’ten silmek istediler ama başaramadılar. Kendileri siyaseten de gidecekler, Antep’ten de gidecekler, bunun müjdesini buradan halkımıza vermek istiyorum. HDP en güçlü seçenek haline geldi ve bunu Türkiye halkları çok iyi görüyor. En büyük umut haline geldik, bunu herkes görüyor ve biliyor. Buradan Antep’ten şunu vurgulamak istiyorum. HDP düşmedi HDP düşmeyecek. Bunu da herkes böyle bilsin, barış umutları düşmedi asla düşmeyecek. Ne yargı kumpasları ne siyasi operasyonları ne çökertme planları HDP’yi de demokratik siyaseti de halklarımızın umudunu da çökertemedi, çökertemeyecek. Ama karanlık zihniyet halkın yakasından mutlaka düşecektir. AKP düşecektir, MHP düşecektir. Çünkü bu ülkede Kürt düşmanlığı, barış düşmanlığı yapanlar kaybetmeye mahkumdur. AKP de MHP de Kürt düşmanlığı ve barış düşmanlığı üzerinden kaybedecektir. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. Barış bugün tüm insanlığın ortak ve en acil ihtiyaçlarından bir tanesidir. 

Bu toprakların en acil ihtiyacı barıştır

Bu toprakların en acil ihtiyacı barıştır. Ama bugün bakıyoruz dünyada özellikle Ukrayna'da bir savaş hali yaşanıyor. Bu savaş bir güç savaşıdır ve gittikçe büyüyen, gittikçe insanların ölümüne sebep olan insanların topraklarını terk etmesine sebep olan ama halkların kararı olmayan, egemen güçlerin kararı olan bir savaştan bahsediyoruz. Her gün insanların yaşamını yitirdiği, gencecik insanların toprağın altına girdiği, göçe zorlandığı Ukrayna halkının yaşadığı acıyı ve zulmü en iyi gören ve anlayan bizleriz, Kürtlerdir. Türkiye’nin demokrasi güçleridir. Bu savaş halkların tercihi olan bir tercih asla değildir. Savaşların kaybedeni her zaman için mazlum halklar olmuştur. Ukrayna halkı bu savaştan zulüm görüyor, acı çekiyor, gözyaşı döküyor, kan kaybediyor. Dolayısıyla insanlığın başına bela olan bu savaş siyasetinin karşısında halklar olarak barış siyasetini en fazla gündem yapmak, barış siyasetini en fazla dillendirmek için en iyi zemin, en iyi gün ve en iyi süreç bu süreçtir. Savaşları görüyoruz, barışın ne kadar acil ve elzem olduğunu görüyor, buna inanıyoruz. Zaten savaş karşıtı milyonlarca insan olduğunu biliyoruz ama bunu bir kez daha hayata geçirmekte fayda var. Savaş karşıtı büyük bir koalisyona, ittifaka bugün Türkiye’de ihtiyaç olduğunu özellikle ifade etmek istiyorum. Eğer bunu başarabilirsek savaş politikalarını dayatanlar değil barışı isteyenler, barışı umut edenler kazanır. Biz kazanırız, halklar kazanır, dünya halkları kazanır. Bugün dünyada da Türkiye’de de barışın kazanacağına, barışarak kazanacağımıza büyüyeceğimize, güçleneceğimize yürekten inanıyoruz. İşte HDP bunun için var, bunun için siyaset yapıyor. O yüzden diyoruz ki, Ukrayna'da da barış Suriye'de de Türkiye’de Ortadoğu’da da dünyada da barış diyoruz. Barış, barış, barış diyoruz. 

HDP olarak bir kez daha diyoruz ki bütün sorunların çözümü diyalogdur, müzakeredir

Barış dışında hiçbir seçenek yoktur. Dünyanın neresinde olursa olsun yaşanan bir savaş tüm insanlığın ortak sorunudur. Sorunlar güç ve şiddet yoluyla asla çözülmez, çözülemez. HDP olarak bir kez daha diyoruz ki bütün sorunların çözümü diyalogdur, müzakeredir. Tarih ve yaşanan acılar bize göstermiştir ki müzakere ve diyalogdan başka bir seçenek kalmamıştır, yoktur. Tek geçerli çözüm yolunun diyalog ve müzakereden geçtiğini, bu yöntemlerle çözümlerin çok daha kolay ve başarılı olduğunu, halklar arası diyalogda sonuna kadar ısrar etmenin başarılı bir yol ve yöntem olduğunu söylemeye devam edeceğiz. Çünkü bu tarihsel bir sorumluluktur. İşte HDP bunun mücadelesini vermektedir, vermeye de devam edecektir. 

Barışa kapatılan kapılar ortak geleceğe kapatılmıştır 

Şimdi öyle bir iktidar var ki Kürt Sorununu inkar eden bir zihniyete sahiptir. Barış imkanlarına büyük zararlar veren bir iktidar var karşımızda. Tecrit politikasının tüm Türkiye’ye yayılan sadece İmralı’da sınırlı kalmayan ve bugün Türkiye’nin her tarafına sirayet eden tecrit politikasının kaybedeni sadece Kürtler değildir herkestir, tüm Türkiye’dir. Barışa kapatılan kapılar ortak geleceğe kapatılmıştır ve bunun kaybedeni tüm Türkiye’dir ve herkestir. Diyalog ve müzakereye kapatılan yollar toplumsal barışa kapatılmıştır, bunun da kaybedeni sadece Kürtler değil tüm Türkiye ve herkestir. Çözümsüzlüğün kazananı asla yoktur ama kaybedeni çoktur. Bunu hepimiz çok iyi biliyoruz. Yani kaybedenler Türkiye’dir, 85 milyon insanımızdır. Biz bu denklemi, bu savaş ve çözümsüzlük politikalarını halkların lehine değiştirmek zorundayız, başka şansımız, çözüm yolumuz yoktur olamaz da. Şimdi en büyük barış ittifakını kurma zamanıdır, barış hemen şimdi deme zamanıdır. Barışı bu ülkeye biz getireceğiz ama önce Erdoğan’ı AKP’yi göndereceğiz. Bu ülkeye barışı bizler getireceğiz. Çünkü biliyoruz ki barış samimiyet ister barış ilkeli bir duruş ister. İktidar Ukrayna savaşına karşı çıktığını iddia ediyor ama Türkiye içinde yaşananlara, Türkiye’nin komşu ülkelerin içinde yaptıklarına bakmadan Ukrayna’da müzakere çağrıları yapan iktidara buradan seslenmek istiyorum. Kürd'e olan düşmanlığınız Türkiye demokrasisine olan düşmanlığınız, kadınlara yaptığınız düşmanlıklar, HDP'ye yaptığınız düşmanlıklar ortada dururken Ukrayna için yaptığınız çağrıların hiçbir samimiyeti olmadığını ifade etmek istiyorum. Önce aynayı kendinize tutmasını bileceksiniz, önce kendi içinize bakmasını bileceksiniz, sonra dışarıya yapacağınız müzakere ve barış çağrılarının inandırıcılığı o zaman ortaya çıkar. Bu kadar baskı, şiddet, bu kadar zulümler, hukuksuzluklar HDP’ye olan düşmanlığınız, cezaevlerine attığınız siyasetçilerimiz, belediye eşbaşkanlarımız ortada dururken kendi içinize bakmayacaksınız ama Ukrayna'da barış çağrısı yapacaksınız. Bu ikiyüzlülüğün, samimiyetsizliğin tam da kendisidir. AKP'nin yürüttüğü hiçbir siyasetin, hiçbir çağrının ne anlamı vardır ne geçerliliği vardır ne de samimiyeti vardır. Dolayısıyla sadece Türkiye içinde değil AKP hükümetinin Rojava'da yaptıkları, Afrin’de yaptıkları da asla unutulacak bir girişim değildir. Sen Ukrayna’ya barış çağrıları yaparken aynı zamanda Rojava için Kürtlerin yaşadığı bölgelerde düşmanlık politikalarını devreye sokarsan, sana Kürtler de HDP de seçimlerde sandıklarda gerekli dersi vermek için gün sayıyor. 

AKP’nin hukuksuzlukları yüzünden AB kapıları Türkiye’ye kapalıdır

Bunların ilkesizliği sadece Ukrayna savaşında değil, AB ile ilgili söylemlerinde ve çıkışlarında da bir ikiyüzlülüğün olduğunu vurgulamak isterim. Bu ülkenin cumhurbaşkanı AB konusunda Ukrayna'nın AB’ye girmesi konusunda "Türkiye’yi es geçiyorsunuz ama Ukrayna'yı AB’ye almak için harekete geçiyorsunuz" diye bir çıkış başlattı. AİHM kararlarını tanımıyorum diyen, kararları elinin tersiyle iten Selahattin Demirtaş’ı da Figen Yüksekdağ’ı da Gültan Kışanak’ı da Aysel Tuğluk’u da Sebahat Tuncel'i de İdris Baluken'in de cezaevlerindeki bütün arkadaşlarımızı haksız ve hukuksuz bir şekilde tutarken, AİHM kararlarını tanımamaya devam ederken, bizi niye AB’ye almıyorsunuz diye sorarsanız eğer, size en iyi cevabı Kürtler, HDP verir. Bizler veririz. Çünkü biliyoruz ki AİHM kararı ortada dururken "Selahattin Demirtaş da arkadaşları da acil tahliye edilmelidir" diyen mahkemelere karşı "biz sizin mahkemelerinizi tanımıyoruz" derseniz sizin AB’ye girmek için yürüttüğünüz çabalar beyhude kalır. Biz HDP olarak Türkiye’nin AB’ye girmesini sonuna kadar destekleyen bir partiyiz. Ama AKP’nin hukuksuzlukları yüzünden bugün AB kapılarının Türkiye’ye kapalı olduğunu biliyoruz. İşte AB kapıları da barış ve müzakere süreçleri ile çözüm süreçleriyle adaletin ve hukukun Türkiye’ye gelmesiyle açılacağına inanıyorum. Bunun da yürütücüsü, başaranı biz olacağız, HDP olacak, Türkiye olacak, Türkiye'nin demokrasi güçleri olacak. 

HDP haksızlığa ve hukuksuzluğa uğrarken sessiz kalan bir muhalefet var

Sadece iktidara değil elbette bugün muhalefete de iktidarın yaydığı ve iktidarın ortaya koyduğu bütün hukuksuzluklara şikayet eden ama uygulamaya gelirken yerine getirmeyen bir muhalefetle karşı karşıyayız. HDP’nin belediyelerine kayyımlar atanırken sessiz kalan bir muhalefet var. HDP’nin milletvekillerine dokunulduğu zaman evet oyu kullanan bir muhalefet var. HDP haksızlığa ve hukuksuzluğa uğrarken sessiz kalan bir muhalefet var. Muhalefet bu tutumunu bir kez daha gözden geçirmelidir. Türkiye’de sanki ortada bir hukuk varmış gibi ilkesiz davranan, hükümetin yanında yer alan muhalefeti bir kez daha özellikle bu anlattıklarım üzerinden ilkeli davranmaya davet ediyoruz. Çünkü bu saldırılar, baskılar hukuksuzluklar, sadece HDP’ye değil aynı zamanda demokrasiye yapılan saldırılardır. Türkiye’nin geleceğine yapılan saldırılardan bugün ekonomiyi ne hale getirdiklerini hepimiz biliyoruz. 

Ortak mücadele ile ortak geleceğe hep birlikte yürüyeceğiz 

Yaptıkları zamlarla esnafı, işçiyi emekçileri, kadınları ne hale getirdiklerini hepimiz çok iyi biliyoruz. Yoksulluğu da sefaleti de açlığı da zamları da enflasyonu da Türkiye’ye yaşatan bir iktidarla karşı karşıyayız. Ben çok iyi biliyorum ki yapılan bütün zamlardan ve çöken ekonomiden dolayı Antep'te yaşayan halkımız da çalışan işçiler de esnaf da emekçi de kadın da bu sıkıntıları bir bütün olarak yaşıyor. Size reva görülen bu yaşamı asla kabul etmiyoruz. Bugün Antep’te direnen işçiler var, direnen işçilere buradan binlerce selam olsun. Sizin direnişiniz bizim direnişimizdir. Şuna inanıyoruz ki biz bu zoru mutlaka başaracağız. En güçlü seçeneği mutlaka yaratacağız. Ortak mücadele ile ortak geleceğe hep birlikte yürüyeceğiz, bundan hiç kimsenin kuşkusu olmasın.

Kadınlar yaşamın her alanında özgürce, örgütlü bir mücadeleyi ortaya koyacaklar

İçinde bulunduğumuz ay mart ayı, içinde bulunduğumuz hafta 8 Mart haftası. Bu vesile ile başta Antepli kadınlar olmak üzere Türkiye'nin ve dünyanın her yerindeki bütün kadın arkadaşlarıma 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Gününüz kutlu olsun diyorum. Kadınların baskı görmediği, şiddete uğramadığı, kadınların katledilmediği, öldürülmediği, kadınların tacize uğramadığı ve kadınların yaşamın her alanında özgürce yaşayacağı bir dünyayı hep birlikte ortak mücadelemizle var edeceğiz. Biliyoruz ki bu iktidar kadın düşmanıdır, kadına yaşam alanı bırakmayan, tanımayan bir iktidardır. Biz biliyoruz ki Antep'te de kadınlar saldırıya uğruyor, katlediliyor. Burada Duygu Delen isminde kadın arkadaşımız bir erkek tarafından katledildi ancak onun katili buradaki mahkemeler tarafından serbest bırakıldı. Bu karar iktidarın erkek yargısının bir siyasetidir. Erkek yargının da kadınlara verdiği bir mesajdır. Biz de buradan kadınlar olarak mahkemelere bu katillere verilen cezaları tanımadığımızı ifade ediyoruz. Kadınların yaşamın her alanında özgürce yaşayacağı ortamları sağlayacaklarını ve örgütlü bir mücadeleyi ortaya koyacaklarını ifade etmek istiyorum. Bizim sloganımız jin jiyan azadî'dir. Ben bir kez daha hem 8 Mart'ınızı hem 21 Mart'ta dünyanın her yerinde milyonların sokaklarda ve meydanlarda olacağı Newroz Bayramının bu ülke açısından da Ortadoğu ve dünya açısından da barışa, huzura ve adalete vesile olmasını temenni ediyorum. Bu Newroz barış Newrozu olacak, bunun müjdesini veriyorum. 8 Mart'ınızı kutluyorum.

6 Mart 2022