Buldan: İktidarın küçük ortağı katil ile dil birliği yaptı, İzmir katliamını açıkça üstlendi

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, Grup Toplantımızda Deniz Poyraz’ın katledilmesi, partimize yönelik açılan kapatma davası ve gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulundu:

Acımız büyük! Öfkemiz de! Canımızı, yoldaşımızı, partimizin emektarı Deniz Poyraz’ı alçakça katlettiler. Bizden kopardılar! Yaşamdan kopardılar! Karanlık tarihlerinin sayfasına bir yenisini daha eklediler. Kirli döngülerinin karanlık yüzünü bir kez daha gösterdiler. Farklılıklarımıza olan düşmanlıklarını bir kez daha sergilediler. Barış umuduna kurşun sıktılar! Halklarımızın ortak gelecek hayaline saldırdılar! Birlikte yaşam irademizi hedef aldılar. Halklarımızın büyüyen umudu olan HDP’ye saldırdılar! Senaryolarını gayet iyi biliyoruz. Katliamlarla, siyasi cinayetlerle, zulümlerle, işkencelerle, çetelerle bu toprakları karanlığa boğmak, yaşanılamaz hale getirmektir.  Amaçları geleceği karartmak, umutları söndürmektir. Ama hiçbir zaman başaramadılar. 

Barış ve demokrasi umudunu hiç bir zaman söndüremediler, yine başaramayacaklar 

Yine başaramayacaklar! Ne bizlere, ne de halklarımıza diz çöktüremediler! Çöktüremeyecekler! Barış ve demokrasi umudunu hiçbir zaman söndüremediler. Söndüremeyecekler! Onurlu yaşam mücadelesinden bizleri vazgeçiremediler. Vazgeçiremeyecekler! Bizim mücadele tarihimiz, onurlu direniş tarihidir! Tarihimiz, korkaklar karşısında inadına cesaretin tarihidir. İdam sehpalarında baş eğmeyenlerin tarihidir! Teslimiyeti kabul etmeyenlerin tarihidir. Mücadelemiz, savaşın tüm kirlenmişliğine karşı tertemiz bir barış mücadelesidir. Mücadelemiz, faşizmin karanlığına karşı demokrasi mücadelesidir. Yolumuz, inadına barış, inadına özgürlük yoludur! Karanlığın karşısında hakikatin yoludur.  Zulmün ve haksızlığın karşısında adaletin yoludur! Yolumuz özgür gelecek yoludur! 

Adımız; Deniz Poyraz’dır! 

Adımız ayağa kalkan umuttur! Adımız, direniş ırmaklarının birleştiği Deniz’dir.  Adımız; Deniz Poyraz’dır! Sana sözümüzdür Sevgili Deniz! Yarım kalan hayallerin milyonların hayalidir ve bu topraklarda mutlaka ama mutlaka yaşam bulacaktır. Senin mücadelen, senin cesaretin hepimizin mücadelesi, hepimizin cesaretidir. Milyonlar seninle tek yürek oldu, seninle Deniz oldu, seninle inanç oldu, seninle kararlılık oldu. Halklar bahçesi İzmir’den doğan güneş oldun. Hepimize ışık oldun! Milyonlara rehber oldun. Yolumuzu aydınlattın. Sana sözümüzdür. Aydınlattığın bu yolda barışı bu ülkede mutlaka gerçekleştireceğiz. 

Her suçun, cinayetin ardından ortak bir profil karşımıza çıkmaktadır 

Kurşunların umudu söndürmesine asla izin vermeyeceğiz! Kadifekale burçlarında ve yüreklerimizde adın her daim yankılanacaktır. Senin ve binlerce yoldaşımızın adı barış mücadelemizde sonsuza dek yaşayacaktır. Seni özleyeceğiz! Seni asla unutmayacağız! Unutturmayacağız. Mekânın cennet olsun! Yıldızlar yoldaşın olsun!

Bu ülkede on yıllardır katiller yaratan karanlığın varlığını bizler çok iyi biliyor ve tanıklık ediyoruz. İzmir katliamını gerçekleştiren tetikçi tabi ki tek başına değildir. Onu örgütleyen, yönlendiren, tetiği çektiren güçlerin varlığını hiç kimse inkâr edemez! Bu ülkede işlenen her bir cinayetin, her bir suçun altından aynı ortak profil karşımıza çıkmaktadır. Katilin profili bizlere ortak bir yüzü göstermektedir. Nedir bu ortak yüz? 

Deniz Poyraz’ı öldüren bu örgütlü ve planlı birlikteliktir 

Sayayım tek tek! Halkların kimliğine, diline, kültürüne, inancına karşı olan nefrettir. Kürt düşmanlığıdır! Barış düşmanlığıdır! Kadın düşmanlığıdır! HDP’ye yönelik “haşere temizliği yapılsın” diyen soykırım dilidir. “Daha neler göreceksiniz” diyen tehdit dilidir. “6 milyon kişinin verdiği oy kalaşnikof kurşunudur” diyen, “Daha fazla insan niye katledilmedi?” diye üzülen medya tetikçiliğidir. Şemdinli’de “İyi çocuktur”, İzmir’de “Adın ne abiciğimdir” Rojava’da IŞİD’dir, Türkiye’de Susurluk’tur, mafya-çetedir! Kobanî davasındaki kumpastır! HDP’yi kapatma darbesidir! HDP’ye oy veren milyonlara yapılan bedduadır!  Soma’da madenciye atılan son yargı tekmesidir! Çorlu’daki adaletsizliktir! Maraş’ta, Çorum’da, Sivas’ta, Gazi’de, Gezi’de yapılan Alevi katliamıdır. Halkı sömüren ve yoksullaştıran soygunculuktur, talancılıktır, hırsızlıktır. Kadınları her gün katleden erkekleri koruma ittifakıdır! Evet, bütün bunların ortak yüzleri işte budur! Bunların hepsi birdir, beraberdir, kol koladır. İşte Deniz Poyraz’ı katleden de bu örgütlü, planlı birlikteliktir. İstedikleri kadar sorumluluktan kaçmaya çalışsınlar, kurtulamazlar, kurtulamayacaklar. İzmir katliamında bu ortak yüzün sahiplerinin tamamının parmak izi, nefret izi vardır.  Ve İzmir katliamında da tıpkı öncekilerde olduğu gibi suçüstü yakalandılar. 

İktidarın küçük ortağı katil ile dil birliği yaptı, İzmir katliamını açıkça üstlendi 

İktidarın siyaset adına bu kürsülerden ürettiği HDP düşmanlığıyla, ürettiği nefret diliyle tetikçi arasındaki ilişki açık olarak ortadadır. Gizleyemezsiniz! Katil hangi saiklerle cinayeti işlediğini açıklamışsa Hükümetin küçük ortağı da bugün bu kürsüden aynı saikle Deniz Poyraz’ı hedef göstermiştir ve katil ile dil birliği yapmıştır. Bunu çok açık ve net olarak ifade ediyorum. Cinayet iklimini kürsüden devam ettirdi. Deniz Poyraz’a terörist dedi. Deniz’in babasını ve ailesini hedef göstermiştir. Ve sadece denizi ve ailesini değil bu ülkede HDP’ye oy veren milyonları hedef gösterdi. Ve Deniz’e sahip çıkan milyonları hedef gösterdi. Neden daha fazla HDP’li öldürülmedi diye adeta yakındı! Belki küçük ortağın içi henüz soğumamış tıpkı katilin ben içimi soğuttum demesine rağmen, bugün bu kürsüden iktidarın küçük ortağı içinin soğumadığını bir kez daha alenen ortaya koymuştur. 

Yeni katliamlara kapı aralayacak bu söylemler karşısında savcıları göreve çağırıyoruz! 

Yeni cinayetlere, yeni katliamlara kapı aralayacak, azmettirecek olan bu tehlikeli söylemler karşısında savcıları buradan derhal göreve çağırıyoruz! Var mı yürekli bir savcı, var mı bu ülkede adaletin kırıntıları, var mı küçük ortağa haddini bildirecek olan yürekli bir savcı? Hergün partimize saldıranlara sessiz kalan savcıları işte bugün tam da zamanıdır diyerek bir kez daha göreve davet ediyorum. 

Oradaki katiller nefret siyasetinin örgütlediği birer tetikçilerdir 

Kendisinden olmayan herkesi “Türkiye düşmanı”  olarak gösteren, tehdit eden, hedef haline getiren AKP Genel Başkanının düşmanlaştırıcı diliyle İzmir katliamcısının kurduğu ilişkiyi asla ve asla saklayamazsınız! Hakikatler ortadadır! Her gün manşetlerinde, ekranlarında HDP ve Kürt düşmanlığı yürüten tekçi medyanızın nefret diliyle katil arasındaki ilişki, manşetleriniz kadar size yakındır. Bu gerçeği asla gizleyemezsiniz! Demokratik siyaseti suçmuş gibi gösterip yargılamaya çalışan taraflı yargınızın işlettiği düşmanlık hukukuyla katil arasındaki ilişkiyi asla örtbas edemezsiniz! Tetikçi, Kürtlerden nefret ettiğini ta 1998 yılına kadar giderek detaylı bir biçimde anlattı. “Kim olsa vuracaktım” dedi. Yıllardır bu cinayet iklimini inşa edenler işte bu nefret dilini el birliğiyle yayan iktidar zihniyetidir. Oradaki katiller ise bu nefret siyasetinin örgütlediği birer tetikçilerdir! Daha katliamın üzerinden iki gün geçmişken; AKP Genel Başkanı Antalya’da “Askerimize kurşun sıkanlarla ittifak halindeler” diyerek, demokratik siyaseti bir kez daha hedef göstermiştir. Açık hedef tarifi yapmıştır. 

İktidar tarafından adım adım HDP-fobia üretildi 

Bir de “Kınadık, benzerlerini de kınayacağız” demiştir. Ne demek benzerleri? Yeni katliamlar mı yaşanacak bu ülkede? Bunu mu demek istedi AKP Genel Başkanı Antalya’da yaptığı açıklamada? Siyaseti rekabet değil, kin ve düşmanlık olarak gören işte bu zihniyetin yarattığı zehirli iklim, katliamlara zemin sunmaktadır, bunu önemle hatırlatmak isterim. Özellikle son yıllarda iktidar tarafından, medyadan kamusal alana sokaktan siyasete kadar bu ülkede adım adım adeta bir HDP-fobia üretildi. Peki, nedir bu HDP fobia? Demokratik siyasete düşmanlıktır. Farklılıklardan korkudur. İnsan haklarından korkudur. Kadının gücünden korkudur. Kürtlerin eşitlik taleplerinden korkudur. Barıştan korkudur. Yoksulların sesinden ve gücünden korkudur. Hak mücadelesinden korkudur. Onurlu ve eşit şekilde bir arada yaşamaktan korkudur. Farklı inançlardan kokudur. 

İktidarın HDP’ye saldırılarının nedeni işte bu korkulardır! İşte saldırıların zemininde bu HDP-fobia kampanyası vardır. Kobanî kumpası ve kapatma davasında siyasi tetiği çekenlerle, Deniz’in bedenine sıkılan nefret kurşunlarının aynı namluda birleştiğini çok iyi biliyor ve görüyoruz. İzmir katliamına giden yolların taşlarını Menbiç’ten itibaren sizin iktidarınız döşedi. Eline silah verdiniz, üzerine üniforma giydirdiniz. Ki; Suriye’yi ÖSO ve IŞİD tetikçilerini devşirme alanı olarak kullandığınızı dünya âlem bilmektedir. Eğitip donattıklarınız her yerde iş başındadır. 

İzmir katliamcısı da Antep ve Minbiç’ten, yetiştirildiği laboratuvardan İzmir’e gelmiştir 

2015 sonrası saldırıların odağı, ÖSO-IŞİD-Suriye hattından başlamıştır. Bu hat, Suruç’tan Ankara’ya kadar uzanmaktadır, şimdi bir kez daha kendisini İzmir’de göstermiştir. Kurduğunuz bu hat tüm Türkiye’ye bir tehdittir. İzmir katliamcısı da Antep ve Minbiç’ten, yetiştirildiği laboratuvardan İzmir’e gelmiştir. Bu ülkede gayri nizami harp aparatlarının bulunduğunu söyleyen iktidar sözcüleri, tüm bunlardan habersiz olabilir mi? Tetikçi, bugün büyük bir güven ortamı içerisinde Türkiye’nin üçüncü büyük partisinin il binasına girerek katliam gerçekleştirmek için günlerce plan ve hazırlık yapmıştır. Üstelik bunu tüm emniyet birimlerinin gözü önünde yapmıştır. Elindeki çanta katliam çantasıdır. Büyük bir katliam yapmak için il binamıza girmiştir. Katilin yürüttüğü keşif faaliyeti; HDP binasının karşısındaki çadırın etrafında bulunan emniyet güçlerince görülmemiş olabilir mi? Bu soruyu elbetteki sormak isteriz. Sürekli GBT uygulaması yapan polisler, keşif halindeki bir tetikçiyi fark etmemiş olabilir mi? Mümkün değildir. Mümkün değildir sevgili halklarımız, Türkiye kamuoyu, sevgili haklarımız. Parti binamıza bir çay içmeye gelen vatandaşa daha üyelik cezası verenler, tetikçiye ise katliam için yol vermiştir. Bu çok açık ve nettir. Hiç kimse, hiçbir yetkili bunun aksini iddia edemez. 

Katilin katliam yapması için ortam uygun hale getirilmiştir 

Katliam esnasında ve katliam sonrasında yöneticilerimizin binaya girmesini engelleyenler, katilin içeri girmesini ve katliam yapmasını engellememiştir. Bunu da açık ve net olarak ifade ediyorum. Katilin katliam yapması için ortam uygun hale getirilmiştir. Bundan şüphe yoktur. Şüphe var diyenlere, “ismin ne abiciğim?” sözünü bir kez daha hatırlatırız. Katili VİP olarak karşılayanların, başını okşayanların görüntüsünü hatırlatırız. Partimizin önünde tek bir slogan atıldığında insanları yaka paça işkence yaparak gözaltına alıp günlerce gözaltında tutanların, Deniz yoldaşımızın katiline nasıl saygı gösterdiklerini bütün dünya izledi ve gördü. Biz bunların katillerle kardeşliğini Ogün Samastlardan, Ömer Güneylerden, Ahmet Şahbaz’lardan, Mustafa Muğlalılardan, Musa Çitillerden, Mehmet Ağarlardan ve ağababalarınızın ‘iyi çocuk’larından biliyoruz. Bunları iyi tanıyoruz. İzmir emniyet müdürü, il yöneticilerimize “kesinlikle arkasında örgüt yok” demiş!  Soruyorum: Nereden biliyorsunuz? Soruşturdunuz mu? Araştırdınız mı? Gözaltında ne kadar tuttunuz? Bütün bunları bir günde mi anladınız, birkaç saat içinde mi anladınız? 

İçişleri Bakanı neden tek kelime etmedi? 

En ufak itirazı ve hak talebini işkenceyle bastıranlar, üniversite öğrencilerini dahi günlerce gözaltında tutanlar, Deniz yoldaşımızın katilini 24 saat geçmeden önceden hazırladıkları hapishanedeki odasına gönderdiler. Bu acele nedendir? Sebebini elbette ki biliyoruz. Arkasındaki güçler, ağababaları açığa çıkmasın diye apar topar katili tutukladılar ve cezaevine gönderdiler.  Elbette bu iş burada bitmedi! Bitmeyecektir! Arkasında kimler var ortaya çıkacaktır! Çıkarılacaktır! Biz bunu ortaya çıkaracağız. 

Araştırma Komisyonu kurulması için önerge veriyoruz, bu işin arkasında önünde kim varsa açığa çıksın 

Buradan iktidara şu kritik soruları sormak istiyorum. Bu ülkenin can güvenliğinden sorumlu olan İçişleri Bakanı, 17 Haziran’dan bu yana neden tek bir kelime etmedi! Bu suskunluğun sebebi nedir? Tetikçi, sağlıkçı kılıfıyla Menbiç’e nasıl gitti? Kim görevlendirdi? Orada ne tür faaliyetler yürüttü? Hangi eğitimlerden geçirildi? Tetikçinin, Türkiye’nin Suriye’deki üslerinde ne işi vardır? Halep’te Kürtlere karşı kurulan cephe hattında niçin bulunmuştur? Menbiç’e farklı meslek grubu adı altında başka kimler gönderilmiştir? Katliam öncesi kim ya da kimlerle görüşmüştür? Kimlerle irtibatı vardır? Bu katil kime ya da kimlere bağlıdır? Hangi devlet birimleriyle irtibatlıdır? Büyük bir katliam planını yapmak için kimlerden destek almıştır? Katilin en çok gittiği otelin aynı zamanda İzmir Valisinin, yönetim kurulu başkanı olduğu kamuya ait bir otel olması tesadüf müdür? Tüm bunların çok yönü soruşturulup açığa çıkartılması gerekmektedir. Soruşturulmuyorsa, işbirliği var demektir. Bu kadar açık ve net söylüyorum.   

İzmir katliamına bireysel cinayet diyenler, bu saldırının ortağıdır! 

İzmir katliamına bireysel cinayet diyenler, bu saldırının ortağıdır! Hükümetin küçük ortağı “bugün bu kürsüden, işlenen cinayetin sağını, solunu, önünü, arkasını araştıralım” dedi. Biz de hodri meydan diyoruz. Bugün grubumuz araştırma komisyonu kurulması için önerge verecek. Görelim bakalım! Kuralım bir komisyon ve bu işin arkasında önünde, sağında solunda kim varsa açığa çıksın! Çıkartmayan namerttir! 

Deniz’i katledenlerin ortak hedefi barışın gelişme ihtimalini ortadan kaldırmaktadır 

Adını doğru koyalım. İzmir’de yaşanan bir provokasyon değildir. Bir katliamdır. Kürtlere ve demokrasi güçlerine, muhalif herkese yönelen bir tehdittir. Deniz’i katledenlerin ortak hedefi, barışın gelişme ihtimalini ortadan kaldırmaktır. Deniz’in ömrü, henüz çocukken yaşadıkları zorunlu göçle, Mardin’de ve İzmir’de maruz kaldıkları baskı, şiddet işkence, gözaltı ve tutuklamalarla, yoksullukla ama hiç vazgeçmediği bir direnişle dolu ömürdür. Deniz’in hikâyesi Kürt halkının yaşam hikâyesidir. Deniz’in yaşamı; mücadele ve direnişle dolu bir yaşamdır. 

İzmir katliamıyla 7 Haziran – 1 Kasım arasındaki karanlık süreci yeniden işletmek istiyorlar 

İzmir'deki saldırıda hedef alınan da Deniz’in şahsında Kürt halkının yaşamı, mücadelesi ve direnişi olmuştur. Gerek iç gerekse dış siyasette savaş politikaları ile ayakta kalmaya çalışan ve giderek bir savaş makinesine dönüşen devlet-iktidar aklının tek ürettiği savaş ve yıkımdır. Kürtlerin kazanımına karşı Türkiye’den Rojava’ya kadar her yerde saldırıdır. Kürt halkı kaybederse Türkiye kazanır denklemi tarihi bir yanlıştır. Kürt halkı kaybettikçe Türkiye de, Türkiye halkları da kaybetmektedir! Kürt halkı kazandıkça, Türkiye halkları da elbetteki kazanır! En doğru denklem budur!  Evet; bu katliam HDP’ye yöneltilmiş bir saldırıdır. Tıpkı 5 Haziran Diyarbakır katliamı gibidir. İzmir katliamıyla 7 Haziran – 1 Kasım arasındaki karanlık süreci yeniden işletmek isteyenlerin harekete geçtiğini biliyor ve görüyoruz.  

Kapatma davası, çete-mafya ve talan düzenlerini devam ettirmek isteyenlerin ortak planıdır! 

Partimiz hakkındaki kapatma davası da bu karanlık senaryonun önemli bir aşaması olarak devreye konulmuştur. Kapatma davası, çete-mafya ve talan düzenlerini devam ettirmek isteyenlerin ortak planıdır! Hükümetin küçük ortağı, bugünkü konuşmasında baştan sona “HDP kapatılmalıdır” naraları atarak, HDP’yi kapattırma dışında bir varlık sebebinin olmadığını tüm Türkiye halklarına bir kez daha göstermiştir. Bu ülke yangın yeriyken, işsizlikten, yoksulluktan, açlıktan insanlar kırılırken, hükümet ortağının topluma tek vaadi HDP’nin kapatılmasıdır, demokratik siyasetin tasfiyesidir. Ben de diyorum ki, asıl kapanacak olan sizin soygun düzeniniz olacaktır. Siz zaten siyaseten bitmişsiniz, kapanmışsınız! Bu çağrıları yapsanız ne olur yapmasanız ne olur? Sizin iktidar ortağınıza barajı indirin diye yalvardığınızı çok iyi biliyoruz. Gelecek seçimlerde siz bu kürsülerde, bu sıralarda olmayacaksınız! Biz bunu da çok iyi biliyoruz. Kirli ve karanlık düzeninizle birlikte geri dönmemek üzere gideceksiniz! Türkiye halkları sizi tarihin çöp sepetine atacaktır. 

Demokratik siyasetin kapatılmasına izin vermeyeceğiz, Türkiye halkları izin vermeyecektir 

Anayasa Mahkemesi, MHP Genel Merkezi’nde hazırlanan, Saray’da da son hali verilen siyasi darbe amaçlı bu kapatma iddianamesini reddederek, demokrasinin önünü açabilir, iktidara bir hukuk dersi verebilirdi. Önünde önemli bir fırsat vardı. Ne yazık ki bu fırsatı heba etti. İddianameyi kabul ederek, hukukun tabutuna bir çiviyi de AYM çakmıştır. AYM’nin bu tavrı hukukla izah edilemez. Çünkü ortada hukuk yoktur. Hukuki bir dava yoktur. Kapatma davası siyasidir! Siyasi intikam davasıdır. 7 Haziran davasıdır ve Türkiye’yi kapatma davasıdır. Elbette biz bu davayı boşa çıkaracağız! Hep birlikte tüm demokrasi güçleriyle birlikte ortak mücadele ederek bunu boşa çıkaracağız. Çünkü kapatma davasıyla tüm demokrasi güçleri hedef altındadır. Toplumsal muhalefet ve hak talep eden milyonlar hedef altındadır. Demokratik siyasetin kapatılmasına izin vermeyeceğiz. Bizim savunmamızı ve avukatlığımızı da Türkiye halkları yapacaktır. Bundan hiçbir kaygımız ve şüphemiz yoktur. 

HDP’yi kapattırmayacağız! Daha da güçlendireceğiz! Daha da büyüteceğiz! Milyonların ortak mücadele partisine dönüştüreceğiz! HDP sadece Türkiye’de değil, Ortadoğu'da demokratik birlikte yaşamanın teminatı olan ve güçlü kökleri olan bir fikriyattır. Bu fikriyat, bu topraklarda tutmuştur ve filizlenmiştir. Bu filizin koparılmasına asla izin vermeyeceğiz. İnanıyorum ki Türkiye halkları da izin vermeyecektir! 

Ne yaparsalar yapsınlar, cesaretimizi kıramayacaklar! Kimse karamsarlığa kapılmamalıdır 

Biz halklarımızla birlikte önümüze çıkarılan engelleri birer birer aşacağız. Hiç kimse karamsarlığa kapılmamalıdır. Sonuç ne olursa olsun, HDP fikriyatı, bu ülkede yaşam bulacağı gibi bu ülkenin yönetiminde de mutlaka ama mutlaka yer alacaktır. Varsın onlar bizi kapatmaya çalışsınlar! Biz bu ülkeyi halklarımızla birlikte yönetmeye geliyoruz ve yöneteceğiz de! Onlar iddianamelerde yazdıkları senaryoların peşinden gitmeye devam etsinler! Biz, halklarımızın barış hayallerinin ve demokrasi rüyalarının peşinden gitmeye devam edeceğiz. Onlar kapatmaya çalıştıkça biz daha da güçleneceğiz, daha da büyüyeceğiz! Ne yaparlarsa yapsınlar, cesaretimizi kıramayacaklar! Başaramayacaklar. Vazgeçmedik! Vazgeçmeyeceğiz! 

HDP demokratik siyasetten asla vazgeçmeyecektir 

Ne tetikçileri, ne  yargısı, ne polisi, ne ordusu, ne medyası, HDP’yi susturamayacaktır, HDP’yi onurlu yolundan geri adım attırmayacaktır, durduramayacaktır. Çünkü HDP Türkiye’dir! HDP, faşizmin halklara kapatmaya çalıştığı demokrasi kapısını açacak tek anahtardır! HDP, demokratik siyasetten asla vazgeçmeyecek ve bu ülkeyi kilitlemek isteyenlere izin vermeyecektir. HDP Türkiye halklarının gelecek umududur! Bu toprakların gerçek yaşam gücüdür! HDP’nin fikriyatı ve mücadelesi yok sayılan, inkâr edilen, baskıya maruz kalmış, zulme uğramış, siyasetin dışında tutulmuş herkesin gelecek hayalidir! HDP’nin dayandığı güçlü zemin, demokrasi zeminidir, barış zeminidir, adalet zeminidir. Bu zemini yok etmeye hiç kimsenin gücü yetmeyecektir.  

Muhalefetin tutumu anlamlıdır, ortak mücadeleye dönüşmelidir 

İzmir katliamı aynı zamanda halklarımızın adalet ve barış talebine, hak ve hukuk mücadelesine, bir arada eşitçe yaşama iradesine yönelmiş bir saldırıdır. İzmir üzerinden tüm Türkiye’ye, tüm demokrasi güçlerine yöneltilen bu tehdidi tüm toplum ve demokrasi güçleri, vicdanlı insanlar görmüştür. Deniz yoldaşımızın şehadeti demokrasiden, barıştan, adaletten yana olan tüm vicdanları birleştirmiştir, ortak gelecek umudunda buluşturmuştur. Bu buluşma; çete-mafya-tetikçi-katliamcı çete düzenine karşı, demokrasi cephesinin zemini ve toplumsal dayanışma her geçen gün daha da güçlenmekte ve büyümektedir. Özellikle muhalefete de buradan seslenmek istiyorum. İzmir katliamı karşısında gösterdikleri tutum önemlidir, anlamlıdır.  Ancak sadece bir tutumla sınırlı kalmamalıdır. Bu tutumun demokratik bir Türkiye için ortak mücadeleye, demokrasi için birliğe dönüştürülmesi tarihsel bir görev ve sorumluluk olarak önümüzde durmaktadır. 

Demokratik bir cumhuriyet halklara borcumuzdur 

İnsanlarımızı canından bezdiren, nefes aldırmayan, yaşam hakkına, ekonomik sosyal hakkına saldıran talancı, katliamcı, çeteci düzen karşısında hep birlikte ortak mücadeleyi geliştirmek zorundayız. Bu, halklara olan tarihsel bir borcumuz ve sözümüzdür. Halkların farklılıklarını içine sindirmiş, haklarını teslim eden ve bu hakları demokratik bir anayasa ile güvence altına alan demokratik bir cumhuriyet halklara borcumuzdur. Çete mafya düzeni değil, halkın tam katılımı ile güçlenen demokratik bir hukuk düzenini kurmak, gerçek adaleti sağlamak, barışı tesis etmek halklara olan borcumuz ve sözümüzdür. Bu sözümüzü yerine getireceğiz! 

Biz Deniz’iz, seliz, akarız… Akacağız! 

Deniz Yoldaşımıza ve bu mücadele uğrunda yaşamını yitirmiş bütün yoldaşlarımıza sözümüzdür: Sizin mücadelenizi zafere ulaştırmak boynumuzun borcudur! Biz Fehime annenin ve milyonlarca annenin sesiyiz. Onların sözlerinin gereğiyiz. Onların inancıyız. Biz Deniz’iz, seliz, akarız… Akacağız! Başımız diktir, dik kalmaya devam edecektir. Yolunuz ve yolumuz açık olsun! Hızır yoldaşımız, Allah yardımcımız olsun! Bir kez daha Deniz yoldaşımıza Allah'tan rahmet ailesine ve tüm halkımıza baş sağlığı diliyorum.

22 Haziran 2021