Buldan: Katliamın sorumlusu düşmanlaştıran dildir, vicdan sahibi herkes katliam karşısında saf tutmalıdır

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, ANYAKAY-DER’in İstanbul’da gerçekleşen 2’nci Olağan Kongresi'ne katıldı:

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, ANYAKAY-DER’in İstanbul’da gerçekleşen 2’nci Olağan Kongresi'ne katıldı. Burada konuşan Buldan şunları söyledi:

Hepinizi sevgiyle saygıyla selamlıyorum, hepiniz hoş geldiniz. ANYAKAY-DER uzun yıllardır bu coğrafyada katledilen, kaybedilen, toplu mezarlarda kemikleri bulunan ama cenazeleri hala kendisine ulaşmamış olan, bir mezarı bile olmayan ailelerden oluşan onurlu bir mücadele veren bir kurumdur. Bir zamanlar başkanlığını onurla yaptığım bu değerli kıymetli derneğin bu coğrafyadaki mücadelesine büyük bir önem vererek, emek verdiğim ama verdiğim bu mücadelenin ne kadar onurlu olduğunu bildiğim, onur duyduğum ANYAKAY-DER’e bundan sonraki çalışmalarında üstün başarılar diliyorum. Şimdiye kadar çalışma yürüten bütün arkadaşlarıma, emek harcayan bütün yoldaşlarıma teşekkür ediyorum. Ama bu görevi başka arkadaşlarımıza devreden, bu bayrağı başka arkadaşlarımızın onurla yürüteceği, bu süreçte bu onurlu mücadeleye verecekleri katkılardan dolayı hem başarılar diliyorum hem de teşekkür etmek istiyorum. 

Faili meçhuller, kayıplar, yargısız infazlar, toplu mezarlar bu ülkenin, bu coğrafyanın kara tarihinin bu mücadele tarihindeki önemli bir yeri olan onurlu barış mücadelesine katkı sunan demokrasi ve özgürlük  mücadelesine katkı sunan insanlarımızın bir bir aramızdan ayrılışı, katledilişi, kaybedilişidir. Bu coğrafyada büyük acılar yaşandı. Bugün bu salonda oturan bütün arkadaşlarımın her birinin çekmiş olduğu acının, ödemiş olduğu  bedelin ne kadar büyük olduğunu hepimiz biliyoruz.

Kürtlerin kaderine kurşunlar nasip olmuş

Her birimizin bu salonda olan bütün arkadaşlarımızın her birinin kaybettiği ve belki de kendisine ulaşmadığı çocukları, yakınları, kardeşleri, anneleri ya da babaları vardır. Toplu katliamlar başta olmak üzere bazen tek tek evinin önünde bazen sokak ortasında, bazen Roboski’de, bazen Suruç’ta bazen Ankara Gar’da bazen de Konya’da katledilen bir coğrafyanın çocuklarıyız, evlatlarıyız. Kürtlerin kaderine kurşunlar nasip olmuş. Bazen satırlar bazen kör kurşunlar, bazen savaş uçaklarından atılan bombalar nasip olmuş. Kürtlerin kaderinde katliamlar var, acılar var, sürgünler var, göçler var, faili meçhuller var, işkenceler var. Kürtlerin kaderi işte bu tür acılarlarla dolu bir kaderdir. Bazen sokak ortasında yürürken ensemize sıkılan kurşunlarla öldük, bazen cezaevlerinde yapılan işkencelerle hayatımızı kaybettik. Bir ekmek parası uğruna sınır ötesine gidip para kazanmak için çocuklarımızın, evlatlarımızın havadan atılan bombalarla katledilmesine tanık olduk. 33 düş yolcusunun Kobanî’ye gitmek isterken, Kürtlerle ortak bir kaderi örmek istersen Suruç'ta katledildiklerini gördük. Barış dedikleri için, bu ülkeye demokrasi gelsin dedikleri için Ankara Gar’da toplanan insanlara kurşunların sıkıldığını gördük. 

Bu katliam sıradan bir olay değil

Bazen faili meçhul olduk, bazen kayıp olduk, bazen de tıpkı Konya Meram’da olduğu gibi evimizde ırkçı saldırılarla katledildik. Dün Konya’nın Meram ilçesinde 7 kişilik bir aile sadece Kürt oldukları için hunharca, vahşice katledildiler. Karslı olan bu ailemizin, bu 7 insanın 19 kurşunla katledildiğini öğrendik. Kurşunlar Kürdün bedenine girerken ırkçıların, faşistlerin televizyon kanallarında bir kez daha bu katliamı normal bir ölümmüş gibi yansıttıklarına tanıklık ettik. Hayır bu katliam sıradan bir katliam değil, bu katliam göz göre göre gelen ırkçıların, faşistlerin aylardır organize ettiği, planladığı, arkasında büyük güçlerin olduğu Kürtlerin katliamına onay veren bir zihniyetin girişimi sonucu gerçekleşti. Bu katliamı gerçekleştirenlerin 17 Haziran tarihinde İzmir İl Örgütümüzde Deniz Poyraz arkadaşımızın katledilişinde “ismin ne abiciğim?” diyen polisin ve onunla aynı zihniyette olan bir anlayışın olduğunu biliyoruz. Bu katliamın televizyon kanallarında her akşam HDP’yi ve HDP şahsında Kürtleri düşman gösteren kinle, nefretle bir halkı düşman gösteren bir zihniyetin ürünü olduğunu hepimiz çok iyi biliyoruz. 

Kürtler asla yalnız ve sahipsiz değildir 

Televizyon kanallarında bu ülkede siyaset yapan HDP’nin ve HDP'ye üye olan, yöneticiliğini yapan ama aynı zamanda HDP’ye oy veren 6 milyon insanı hedef gösteren zihniyetin ürünü olduğunu biliyoruz. Konya’da katledilen 7 insanın ve bu 7 insanla birlikte belki başka başka katliamların önünü açan, buna zemin hazırlayan Türkiye’yi tehlikeli bir tuzağın içine çekmeye çalışan bir anlayışın bundan sonra bu ülkede bu tür saldırıları gerçekleştirmemesi için başta Kürtlerin ve demokrasi güçlerinin birlik ve beraberliğe en fazla ihtiyaç duyduğu zamanlardan geçiyoruz. 

Düşmanlaştırıcı dil katliamlara zemin hazırlıyor

Şunu herkes bilmeli ki Kürtler asla yalnız ve sahipsiz değildir. Ama eğer geleceğimizi, yarınlarımızı, Türkiye’nin demokratik geleceğini düşünürsek bu olay karşısında sadece Kürtlerin değil tüm demokrasi güçlerinin, siyasi partilerin, kendisine insanım diyen ve Konya’daki katliam karşısında vicdanı sızlayan herkesin bu katliam karşısında saf tutması gerekir. Buna dur demenin zamanının geldiğini herkesin bilmesi gerekir. Çok sıradan bir olaymış gibi Konya Emniyet Müdürü olmak üzere o bölgedeki valinin ve kaymakamın, il ve ilçe emniyet görevlilerinin bir an önce istifa etmesi ve o koltuğu bırakması gerekir. 

Her türlü ahlaksızlığı ortaya çıkan İçişleri Bakanı'nın o koltukta oturmaması lazım

Sadece bununla sınırlı değil, bu ülkenin güvenliğinden sorumlu olan ve her gün Sedat Peker'in ifşaatlarıyla pisikleri, hukuksuzlukları, ahlaksızlıkları ortaya çıkan başta İçişleri Bakanı, AKP ve onun küçük ortağı olan MHP yetkililerinin de bir an önce istifa etmesi gerekiyor. Bir aileden 7 kişi katledilmişse o koltukta hiç kimsenin oturmaması gerekir. Bu düşmanlaştırıcı, ötekileştirici, yok sayan, Kürtleri ve HDP’yi düşman olarak gösteren bu dilin yani AKP ve küçük ortağı MHP’nin bu ötekileştirici ve  düşmanlaştırıcı dilinin bu saldırı ve katliamlara zemin hazırladığını hepimiz biliyoruz. 

Bunun için bir an önce istifa etmesi gerekenler, istifa etmeli ve olayı gerçekleştirenler de yargılanmalıdır. Bu mesele artık HDP’yi aşan bir meseledir. Bu saldırılar artık sadece HDP’nin sahip çıkması gereken saldırılar değil ve bu saldırılar karşısında sadece HDP’nin söz söylediği bir süreci geride bırakmamız gereken bir dönemdeyiz. Kendisine insanım diyen herkesin bu saldırılar karşısında söyleyecek sözü mutlaka olmalıdır. 

Kürtlerin birlik ve beraberlik zamanı artık gelmiştir

Her yerde söylüyorum burada bir kez daha ifade etmek istiyorum. Kürtlerin birlik ve beraberlik zamanı artık gelmiştir. Dünyanın neresinde olursak olalım Kürtler birliğini sağlamalı ve saldırılar karşısında ortak bir tavrı mutlaka sergilemelidir. Yoksa bu ülkeyi yönetenlerin her gün Kürtlere hakaret eden, her gün Kürtlerin temsilcilerini cezaevine atmakla tehdit eden ve aynı zamanda onları cezaevlerinde rehin olarak tutan, belediyelerine kayyım atayan, milletvekillerini, belediye eşbaşkanlarını cezaevinde rehin olarak tutan, her gün mevcut vekillerine fezleke hazırlayan bütün bunları bu ülkenin demokratik olmayan, hukuk ve adalet olmayan bir döneminde hiç gözünü kırpmadan yapan iktidara karşı hem Kürtlerin hem de demokrasi güçlerinin birlik ve beraberliğini sağlaması gerekir. 

Tecrit sürdükçe, arkadaşlarımızın rehin politikası devam ettikçe bu ülkede adalet var demeyeceğiz

Biz bu ülkede demokrasiye ve adalete olan inancımızın, barışa olan tutkumuzun bir gün mutlaka gerçekleşeceğini biliyoruz. Ama şu an bu ülkede adaletin de özgürlüklerin de hakkın da hukukun da ayaklar altında ezildiğini biliyoruz. Selahattin Demirtaş cezaevinde olduğu sürece asla ve asla bu ülkede adalet var demeyeceğiz. Figen Yüksekdağ’ın, Sebahat Tuncel’in, Gültan Kışanak’ın ve ismini sayamadığım onlarca yüzlerce arkadaşımızın cezaevinde olduğu bir dönemde biz bu ülkede adalet var demeyeceğiz. İmralı’da tecrit sürdüğü sürece biz bu ülkede adalet var demeyeceğiz. Bu ülke tecrit anlayışı ile yönetildiği sürece biz bu ülkede demokrasi var demeyeceğiz. Adalet ve demokrasinin sadece İmralı’da yok sayıldığını varsaysak bile bu ülkede adaletin olmadığını söyleyeceğiz. Tecridin bir insanlık suçu olduğunu her gün her yerde söylemeye devam edeceğiz . 

İşte sevgili arkadaşlarım bizler bu ülkenin, Türkiye’nin, Türküyle Kürdüyle, Alevisiyle Sünnisiyle, Lazıyla Çerkesiyle, Ermenisiyle Süryanisiyle ortak bir yaşamı, özgür bir yaşamı kurmanın çabasında olan bir patilerin üyeleri olarak sizlere söz veriyoruz; bu ülkeye adaleti de, barışı da, demokrasiyi de mutlaka ama mutlaka getireceğiz, var edeceğiz. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın. 

ANYAKAY-DER yönetimine yeni seçilecek arkadaşlarıma üstün başarılar, bu dönemde yürütecekleri bütün çalışmalarda başarılar diliyorum hepimizin yolu açık olsun. Riya we û riya me vekirî be. 

31 Temmuz 2021