Buldan: Kaybedecek zaman yok, dar siyasi anlayışlarla hareket etmek zulüm düzenine hizmet eder

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan Van’da aydın, yazar ve sanatçılar ile bir araya geldi. Van Milletvekilimiz Sezai Temelli ve çok sayıda aydın-yazarın katıldığı programda gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunan Buldan, şöyle konuştu:

Garibe Gezer’in şaibeli ölümü araştırılmalıdır 

Bu buluşmayı gerçekleştiren başta Van İl Örgütümüz başta olmak üzere bütün arkadaşlarımıza teşekkür ediyorum. Bu toplantıya katıldığınız için hepinize ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Sayıları az da olsa kadın arkadaşlarımızın varlığından mutluluk duyuyorum. Gün gelecek kadınların sayısı bu tür toplantılarda daha da artacak. Kandıra Cezaevinde hayatını şaibeli bir şekilde yitiren Garibe Gezer’i anıyorum. Garibe Gezer uzun yıllar cezaevinde kalmıştı, sürgün edildiği Kandıra Cezaevinde kendisine yapılan haksızlıklara ve hukuksuzluklara ilişkin birçok çağrı yapmıştık. Bu sesi HDP duymuştu, bu sesi Türkiye kamuoyuna ve bütün topluma duyurmak adına büyük bir çaba sarf ettik. Gelinen aşamada Garibe’nin şaibeli bir şekilde yaşamını yitirdiğine tanıklık ettik. Annesinin, ailesinin ve avukatlarının ifade ettiği gibi ölümü şaibelidir. Adli Tıp’ın hazırladığı raporun bile ailesine verilmemiş olması bu ölümün şaibeli olduğunu gösterir. Adalet Bakanı başta olmak üzere ülkeyi yönetenlerin Garibe’nin bu şaibeli ölümünü araştırması ve harekete geçmesi gerekiyor. Biz bu işin peşini asla bırakmayacağız, bu şaibeli ölümü ortaya çıkarana kadar olayın takipçisi olacağız. Bir kez daha ailesine başsağlığı ve taziye dileklerimizi iletiyorum. 

Birlikte yol almaya çalışıyoruz

Demokrasiye Çağrı Buluşmalarımız kapsamında toplumun tüm kesimleriyle bir araya gelmeye, birlikte konuşmaya, ortak öneriler almaya, birlikte yol açmaya devam ediyoruz. Bu anlamda, bugün Van’da gerçekleştirdiğimiz bu buluşmanın da oldukça önemli ve bizler açısından yol gösterici bir zenginlik taşıdığını özellikle belirtmek istiyorum. Sizleri dinleyeceğiz, değerli görüşlerinizle yolumuzu daha da güçlendireceğiz. Baskıcı otoriter iktidar tarafından demokrasinin sesinin kesilmeye, ülkenin adeta nefessiz bırakılmaya çalışıldığı bu süreçte demokrasiye, barışın sesine güç vermek isteyenlerin bir arada olması çok kıymetlidir. 

Cumhuriyet tarihinin en derin krizlerinden birini yaşıyoruz

Bugün tüm ülkeyi, tüm toplumu kuşatan ve adım adım çöküşe götüren büyük bir demokrasi kriziyle, siyaset kriziyle, devlet kriziyle ve bunların sonucu olan ekonomik, sosyal, toplumsal buhranla karşı karşıyayız. Bu kriz, Cumhuriyet tarihinin en derin devlet krizidir. Cumhuriyetin demokrasiyle, barışla buluşturulması çabalarının her defasında otoriter rejimin darbe uygulamalarıyla akamete uğratılması, çoğulculuğun ve farklılıkların reddi yaşanan çoklu krizlerin ve çöküşlerin temel nedenidir. Demokratik siyaseti, demokratik müzakereyi, katılımcılığı, denetimi, yurttaşın hak ve özgürlük taleplerini, adalet arayışlarını, barış çabalarını ve halk iradesini tasfiye ederek faşizmi her alanda kurumsallaştırma çabaları çoklu krizin temel nedenidir. 

Tarihsel bir sorun olan Kürt sorununu yüzyıllık ret ve inkâr politikasına, Alevi toplumunun sorununu inanç tekçiliğine, kadınların eşitlik talebini erkek düzene, emekçilerin sosyal adalet talebini sömürü çarkına, adil paylaşılması gereken ekonomik kaynakları yolsuzluk cenderesine, doğayı rant mekanizmasına mahkum etmeye çalışan bu ceberut düzen tüm krizlerin, yıkımların ve kötülüklerin ana kaynağıdır.

Bir yanda asırlık retçi ve inkarcı düzen, öte yanda demokrasi mücadelesi

İşte tam da bu noktada büyük bir kırılma yaşayan Türkiye, tarihi bir yol ayrımındadır. Bir tarafta yeni sahipleriyle kendisini gelecek yüzyıla taşımak isteyen bir asırlık retçi, inkârcı, tekçi düzenin faşizm dayatması vardır. Bunun karşısında ise, cumhuriyeti demokrasiyle taçlandırarak barışı ve adaleti esas alan, eşit ortaklığa dayalı yeni bir yaşam kurmak isteyen, Kürdüyle, Alevisiyle, tüm inanç ve kimlikleriyle, emekçileriyle, kadın ve gençleriyle umudu ayağa kaldıran Türkiye halkları ve sımsıkı sarıldığı güçlü demokrasi mücadelesi vardır. 

Bu mücadelede rüzgar bizden yanadır

Bu mücadele, ortak geleceği yeniden kurma mücadelesi ile halkları geleceksizleştirmek isteyen karanlık arasındaki kıyasıya mücadeledir. Şunu özellikle vurgulamak isterim ki, köhnemiş bu sistem karşısında mücadele üstünlüğü demokrasiden, barıştan, adaletten ve halklardan yanadır. Rüzgâr, bizlerden yanadır.  Bu mücadele, inkârcı sistemin politikalarında önemli kırılmalar yaratmayı başarmıştır. 

En önemli başarı susturulamayan klamlarımızdır, türkülerimizdir

En önemli başarı; farklılıkların, kimlik ve inançların tekleştirilememiş olmasıdır. En önemli başarı; kadınların ilmek öre öre, bedel ödeye ödeye ama bir an bile vazgeçmeden kararlılıkla sürdürdüğü eşitlik ve özgürlük mücadelesinde çıtayı daha da yükseltmiş olmasıdır. En önemli başarı; HDP’nin öncülük etmiş olduğu demokratik siyasetin tüm engelleme, baskı ve tasfiye politikaları karşısında güç ve ivme kazanarak daha da kitleselleşerek ilerlemiş ve bugün değişimin kurucu, belirleyen gücü haline gelmiş olmasıdır. En önemli başarı; savaş ve çatışmacı politika karşısında demokratik müzakerenin, müzakereci siyasetin, diyaloğun, toplumsal siyasal zeminin tüm sorunlara tek çözüm yolu olduğu gerçeğinin güçlü bir biçimde kanıtlanmış olmasıdır. İşte, değerli aydın, yazar ve sanatçılarımız sizler buradasınız. En önemli başarı; susturulamayan klamlarımızdır, türkülerimizdir, yere düşmeyen kalemlerimizdir, aydınlarımızın yıldırılamayan duruşudur. En önemli başarı; baş eğmeyen, eğdirilemeyen Edibe Babur’un duruşudur, Barış Annelerinin onurlu barış mücadelesidir.

Faşist blokun saldırılarını yoğunlaştırdığı alan HDP’nin demokratik siyasetidir 

Umutlu olmamız için çok sebep vardır. Her şeyden önce demokrasi mücadelemize ve bu mücadele etrafında kenetlenen milyonların, halklarımızın kararlılığına güveniyor ve inanıyoruz. HDP; fikriyatıyla, çözüm politikalarıyla, örgütlülüğüyle Türkiye siyasetinde belirleyici bir güçtür. Yükselen bir güçtür. Değişimin öncü gücü olduğumuzu biliyoruz. Bu nedenle faşizm blokunun, halkları umutsuz ve geleceksiz bırakmak için siyaset dışına itmeye, geriletmeye çalıştığı ve bütün gücüyle saldırılarını yoğunlaştırdığı alan HDP’dir, HDP’nin demokratik siyasetidir. HDP, 7 Haziran’dan 31 Mart ve 23 Haziran’a bir başarı hikâyesi yarattı. Halklara demokratik bir seçenek sundu. Tüm toplumda bu zulüm düzeninin değiştirilebileceği duygusunu yaratmayı başardı.

HDP, mücadelesiyle herkese güven veriyor ve başarı inancını artırıyor

Tarih boyunca dışlananların, ötekileştirilenlerin, dili, kimliği, inancı yok sayılanların, ezilenlerin, emekçilerin, kadınların ve gençlerin demokratik ve eşitlikçi bir yönetim istemini birlikte ortak mücadeleyle inşa edebileceğini herkese gösterdi. Herkese güven verdi, cesaret verdi, başarıya olan inancı toplumsallaştırdı. HDP, temsil ettiği çoğulculuk karşısında tekçilik düzeninin başarıya ulaşamayacağını gösterdi. Kobanî Kumpas Davasıyla, intikam amaçlı kapatma davasıyla, gözaltı ve tutuklama operasyonlarıyla HDP’ye saldırmalarının nedeni budur. Onlara kaybettirecek olmamızdır. HDP’yi siyaset dışına itmeyi başardıklarında demokratik kanalları tümden kapatacaklarını; barış taleplerini, çözüm arayışlarını tümden karanlığa gömeceklerini ve böylece faşizm düzenine, rant ve talan sistemlerine kalıcı bir ortam sağlayabileceklerini hesaplıyorlar. Kendilerine HDP’nin olmadığı dikensiz bir gül bahçesi oluşturmak istediklerini biliyor ve görüyoruz. 

"HDP olmasa yolsuzluk, savaş, rant, talan düzenini ne güzel idare ederiz" diyorlar

Vakti zamanında bir Milli Eğitim Bakanı “Okullar olmasa maarifi ne güzel idare ederdim” demiş. AKP-MHP iktidarı da aynı akla sahiptir: “HDP olmasa yolsuzluk sistemini, savaş, rant ve talan düzenini ne güzel idare eder ve kalıcı hale getirirdik. HDP bizim düzenimize taş koyuyor, tekere çomak sokuyor” diyorlar. Çünkü bu iktidarın bütün hukuksuzluklarını, usulsüzlüklerini, yolsuzluklarını, savaş ve rant düzenini her gün teşhir eden, hakikatleri her gün iktidarın karşısına çıkaran HDP’dir. 

Yaratmak istedikleri tek sesliliği bozan, farklılıkların sesini yükselten tek parti HDP’dir

Parlamentoda, siyasette yaratmak istedikleri tek sesliliği bozan, farklılıkların sesini yükselten tek parti HDP’dir. İktidarın kendisini ayakta tutmak için yürüttüğü savaş oyunları karşısında kalıcı, onurlu ve adil bir barışı diri ve canlı tutan, bu talepleri toplumsallaştıran HDP’dir. Kürt sorununun demokratik müzakereyle çözümünü, bu sorun çözülürse demokrasinin de adaletin de ekonomik refahın da büyüyeceği gerçeğini, siyasetin ve toplumun gündemine taşıyan HDP’dir.  İktidarın yalanları, çarpıtmaları karşısında hakikati dimdik ayakta tutan ve “kral çıplaktır” diyen HDP’dir. İşçinin, emekçinin, üreticinin, esnafın, emeklinin, EYT’linin, engellilerin, KHK’lilerin, gençlerin, öğrencilerin, işsizlerin, yoksulların, haksızlığa uğrayan tüm kesimlerin hak ve hukukunu savunan, çözüm üreten, çözümü hayata geçirmek için mücadele eden ve bu sorunların çözüleceğine dair inancı, umudu güçlendiren HDP’nin siyasi mücadelesidir ve HDP’nin varlığıdır. İktidarın zulüm düzeni altında yaşam ve geçim mücadelesi veren milyonlar HDP’nin özgür ve cesur siyasetine, alanlardaki, tarlalardaki, fabrikalardaki örgütlü mücadelesine baktıkça esaretten kurtulan özgür yaşamı görmektedir. İktidarın tüm kutuplaştırma, ayrıştırma, kamplaştırma siyasetine karşı halkları ortak umut etrafında birleştiren, toplumsal dayanışmayı büyüten de HDP’nin barış mücadelesidir. AKP-MHP çıkar koalisyonunun kendi koltuklarının bekası için dış politikada sürdürdükleri ve beslendikleri çatışmacı çizgiyi teşhir eden, bu politikanın Türkiye’ye hem uluslararası alanda hem de içeride ekonomik olarak kaybettirdiği hakikatini topluma, kamuoyuna anlatan ve barışçıl dış politikada ısrar eden HDP’dir. 

HDP’ye yönelik her saldırı, demokrasiye yönelen bir saldırıdır

Şu iyi bilinmelidir; kumpas ve kapatma davalarının esas hedefi halkların ortak geleceğidir, bu ülkenin demokrasisidir. Halkların iradesine kumpas kuruyorlar, demokratik geleceğin önünü kapatmak istiyorlar. HDP’ye yönelik her saldırı, demokrasiye yönelen bir saldırıdır. HDP’yi siyaset dışına itme çabaları, halkları siyasetsiz bırakma çabasıdır. Herkesin bunu böyle görmesi ve buna göre tutumunu geliştirmesi gerekmektedir. Bizler tabii ki bu oyunları bugüne kadar boşa çıkardık, bundan sonra da boşa çıkarmaya devam edeceğiz. Mücadelemizin oturduğu zemin sağlamdır, kararlılığımız tamdır. İddiamız ve hedefimiz büyüktür. 

Demokrasi ittifakımızı daha da büyüteceğiz, bu ülkeyi biz yöneteceğiz

Bu ülkeyi yönetme iddia ve hedefimiz vardır. Bizlere daraltmaya çalıştıkları demokratik siyaset alanını biz daha da genişleteceğiz. Demokrasi ittifakımızı, mücadele ortaklığımızı daha da büyüteceğiz ve genişleteceğiz. Herkese dokunacağız, herkesin elini tutacağız. Bu ülkenin, yaşadığı çöküşten ancak güçlü demokrasi ve büyük barış ittifakıyla çıkabileceğini herkese daha güçlü anlatacağız, her yere ulaşacağız. Her kesimle bir araya geleceğiz. Tıpkı bugün burada sizlerle bir araya geldiğimiz gibi. 

Çağrımız tek adam rejiminin yarattığı enkazın altından birlikte kurtulma çağrısıdır

Kadın Meclisimizin ve Ekonomi Komisyonumuzun yaptığı buluşmalarla, HDP’liyiz Her Yerdeyiz kampanyamızla ve Demokrasiye Çağrı mitinglerimizle bütün bir yaz alanlardaydık, meydanlardaydık; köylerde, kasabalarda, beldelerde, ilçelerde, şehirlerde, tarlalarda ve fabrikalardaydık. Halkla, esnafla, işçiyle, üreticiyle, kadınlarla, gençlerle birlikteydik. Bildiğiniz üzere 27 Eylül’de Türkiye’de siyasetin önünü açan, değişim yolunu ortaya koyan Demokrasiye Çağrı Deklarasyonumuzu Ankara’da açıkladık, Türkiye kamuoyu ile paylaştık.

Deklarasyonumuz Türkiye’nin her köşesinde büyük umut yarattı

Bu çağrımız, memleketin en uzak köşesinde bile yeni bir başlangıç yapmaya dair umut ve cesaret yarattı. Deklarasyonda ortaya koyduğumuz ilkeler etrafında büyük bir mücadele ortaklığını örmek için büyük bir çaba sarf ediyoruz. Bu ülkenin geleceğini birlikte inşa etmek, demokratik bir ülkenin temellerini birlikte atmak için yola çıktık ve bu yürüyüşümüz kararlılıkla devam etmektedir. Bu toplantıları yapmaya devam edeceğiz. Bir çağrı yaptık 27 Eylül’de Ankara’daki deklarasyonumuzda. Bu çağrı, günlük siyasetin ve ilkesiz seçim tartışmalarının ötesindedir; ikinci yüzyılında Cumhuriyeti büyük demokrasiyle ve büyük barışla buluşturmak için ortak bir mücadele çağrısıdır. Halkı, tek adam rejiminin yarattığı enkazın altından birlikte kurtarma çağrısıdır. Türkiye’nin bugün içinden geçmekte olduğu ağır çöküş tablosu, deklarasyonumuzdaki ortak mücadele çağrısının güncelliğini, haklılığını ve aciliyetini çok net ortaya koymaktadır. 

Kaybedecek zaman yok, dar siyasi anlayışlarla hareket etmek zulüm düzenine hizmet eder

Kaybedecek zamanımız yoktur. Türkiye’nin ortak geleceğine dair siyaset yürüten her kesimin de kaybedecek zamanı yoktur, olmamalıdır. Dar siyaset anlayışlarıyla, dar siyasi hesaplarla, korkularla, kaygılarla hareket edilmesi ancak ve ancak zulüm düzenine hizmet eder. Herkesin bu konuda cesur ve kararlı olması, büyük düşünmesi gerekmektedir ki bizler büyük kazanalım. Enkaz altından kurtarılmayı bekleyen, nefes alamayan halklarımızın imdat çığlığı giderek yükselmektedir. Bunu herkesin duyması gerekir. Herkesin buna göre hareket etmesi ve mücadele ortaklığından yana güçlü bir irade ortaya koyması tarihi ve siyasi sorumluluğun bir gereğidir. 

Bu seçim bir cumhurbaşkanlığı seçimi değil rejim seçimi, gelecek yüzyılı belirleme seçimi olacaktır

Mücadele ortaklığından imtina edenler halkın yüzüne bakamaz, bu vebali taşıyamaz. Türkiye artık bir seçim sürecindedir. Türkiye bu tarih itibariyle seçim sürecine girmiştir. Bizim çağrımız erken seçim çağrısıdır, kaybedecek zaman kalmamıştır. Buradan bir kez daha erken çağrımızı yenilemek istiyorum. Meclis Genel Kurulundaki bütçe konuşmamda da söyledim. Bu seçimler bir cumhurbaşkanlığı seçimi değildir; bir rejim seçimidir, gelecek yüzyılı belirleme seçimidir.

Bu ülkeye demokrasiyi, barışı ve adaleti getirecek güçlü bir birikim vardır

Bu seçim; halkın huzur ve refah içinde eşitçe yaşayacağı güçlü bir demokrasi ve herkes için adalet düzeni ile hukuksuzluk, talan ve soygun düzeni arasındaki bir seçimdir. Karanlık ile aydınlık arasındaki bir seçimdir. Gasp edilen ve yok sayılan tüm haklarımızı söke söke geri alacağımız, karanlığın kuşatması altındaki geleceğimizi kurtaracağımız bir sürecin önemli bir aşamasıdır. Bu ülkeye demokrasiyi, barışı ve adaleti getirecek büyük bir toplumsal birikim ve güçlü bir ortak vicdan duygusunun olduğunu biliyor ve görüyoruz. Bu karanlıktan çıkarak yeni bir dönemi başlatmak için tüm bu birikimlerimizi birleştirmemiz ve vicdanları mücadele ortaklığında harekete geçirmemiz gerekmektedir. 

Hep birlikte mücadele ederek büyük kazanacağız

Barış iradesini tecritle, insanlık onurunu işkenceyle, demokratik siyaseti yargı kumpası ve komplolarıyla, kadınların eşitlik mücadelesini erkek şiddetiyle, halkımızın demokrasi, adalet ve ekmek mücadelesini faşizmle kuşatarak tüm ülkeyi karanlığa boğmak isteyen zulüm düzenine karşı herkesin birleşmesi ve demokrasi zemininde buluşması gerekiyor. Kazanacağımız günler yakındır. Bu zulme son vermenin tek bir çaresi var, tek bir alternatif var o da hep birlikte mücadele etmektir. Hep birlikte mücadele ettiğimizde büyük kazanacağımızı sizlerin huzurunda ifade etmek istiyorum. Hepinize teşekkür ediyorum. 

11 Aralık 2021