Buldan: Kongremiz o kadar güçlü olsun ki "HDPyi bitiriyoruz" diyenlere cevap olsun

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, Şırnak 3’üncü Olağan Kongremize katıldı. Kongrede güncel gelişmelere ilişkin değerlendirmelerde bulunan Buldan, şöyle konuştu: 

HDP Şırnak İl Örgütümüzün 3’üncü olağan kongresini gerçekleştiriyoruz bugün. Bu kongrenin önümüzdeki dönemde barışa, demokrasiye, özgürlüklere vesile olmasını temenni ediyor, partide şimdiye kadar çalışan emek veren, yönetimde olan bütün arkadaşlarıma ve il eşbaşkanlarıma ayrıca teşekkür ediyorum. Yeni seçilecek yönetime ve il eşbaşkanlarımıza da başarı dileklerimi iletiyorum; bu zorlu mücadelede hep birlikte kazanacağımıza olan inancımızı ifade ediyorum. Konuşmama başlarken, salona gelmeden önce beni telefonla arayan, yüreklerinin sizlerle attığını ifade eden Selim Sadak’ın, Hasip Kaplan’ın, Leyla Birlik’in, Faysal Sarıyıldız ve Sevahir Bayındır’ın selamlarını iletiyorum. 

Bu isimleri saymak kolay değil, onların yolunda yürüyeceğiz

Bu ilin değerlerini, bu ilin geçmişte mücadele yürüten insanlarını anmadan onları minnetle yad etmeden konuşmaya başlamak olmaz. Sevgili Şerafettin Elçi'yi sevgiyle ve minnetle anıyorum. Mücadele insanımız Sevgili Orhan Doğan'ı minnetle anıyorum. Şırnak yıkılırken, yerle bir edilirken canı pahasına da olsa burada direnen, onurundan asla taviz vermeyen Sevgili Mehmet Tunç'u saygı ve minnetle anmak istiyorum. Asya Yüksel arkadaşımızı sevgiyle ve minnetle anıyorum. Sevê Demir’i Fatma Uyar ve Pakize Nayır’ı sevgi ve minnetle anıyorum. Roboski'de katledilen 34 canımızı, çocuklarımızı, gençlerimizi, yoldaşlarımızı buradan bir kez daha sevgi ve minnetle anmak istiyorum. Silopi kayıpları Serdar Tanış ve Ebubekir Deniz’i sevgi ve minnetle anıyorum. Taybet Ana'yı, Cemile'yi ve ismini sayamadığımız binlerce kaybımızı sevgi ve minnetle anıyorum. 

Elbette bu isimleri saymak kolay değil, bu isimleri sayarken kederlenmemek elde değil. Her bir arkadaşımızı bir kez daha saygı ve minnetle anıyorum. Onların mücadelesi bize ışık tutacaktır ve biz o yolda yürüyeceğiz onlara söz veriyoruz. 

Cizre’nin, Şırnak’ın coşkusu 23 Şubat’ta Büyük Kongremize yansıyacak

Bugün bir kez daha, her türlü baskı ve engellemeye rağmen bir il kongremizi daha gerçekleştiriyoruz. Tabii ki yaptığımız kongreler, halkımızın kongreleridir. Halkımızın kongreleri elbette bize en büyük gücü veren, en büyük motivasyonu ve coşkuyu veren kongrelerimizdir. Geçen hafta Cizre Kongremizi gerçekleştirdik. Bu kongrenin bir şölene ve mitinge dönüştüğünü hep birlikte gördük. Bugün buraya gelen tüm halkımıza da bir kez daha teşekkür ediyorum. Bu kongrelerin bize büyük bir coşku ve moral verdiğini özellikle vurgulamak istiyorum. Bu kongrelerin 23 Şubat'ta Ankara'da gerçekleştireceğimiz Büyük Kongremize yansıyacağından hiçbir şüphemiz yoktur. 

Kongremiz o kadar güçlü olsun ki "HDP'yi bitiriyoruz" diyenlere cevap olsun

23 Şubat tarihinde Ankara’da 4’üncü Büyük Kongremizi gerçekleştireceğiz. Aynı coşku ve moralle Ankara'daki kongremize katılmanız bizler için çok önemli ve değerlidir. Kongremiz o kadar güçlü olsun ki sesimiz cezaevlerine gitsin, sesimiz Sevgili Selahattin Demirtaş'a, Figen Yüksekdağ'a, İdris Baluken'e, Çağlar Demirel’e, Selma Irmak'a; sizin vekilinize gitsin. Kongremiz o kadar güçlü olsun ki "HDP'yi bitiriyoruz" diyenlere cevap olsun.

HDP’yi bitirdik diyenler kongrelerimize baksınlar

Bugün HDP’yi bitirmek, kriminalize etmek, HDP üzerinde büyük oyunlar oynamak isteyenler var. HDP’nin bitmediğini, bitirilemediğini işte bu kongrelerimizle; Şırnak, Cizre kongrelerimizle ve aynı şekilde 23 Şubat’ta Ankara’da yapacağımız kongremizle bu ülkeyi yönetenlere göstereceğiz. HDP’yi engelleyeceklerini sananlar, bu salona baksınlar. Cizre’ye, Şırnak’a, Amed’e, Mardin’e bir baksınlar oralarda gerçekleştirdiğimiz kongrelerimizde halkımızın kararlı duruşunu görsünler. 

Bu halkın barış, özgürlük ve demokrasi yürüyüşünü hiçbir güç engelleyemez

Halkımızın diz çökmediğini, boyun eğmediğini, biat etmediğini bir kez daha görsünler. Hep söylüyoruz, bir kez daha söyleyelim; HDP halktır, halk da HDP'dir. Bunu bir kez daha bu salonda gösterdiniz, bir kez daha hepinize teşekkür ediyoruz. Bir halkın bitirilmediğinin, bir halkın boyun eğmediğinin, biat etmediğinin ve diz çökmediğinin en büyük göstergesi Şırnaktır, Şırnak'ın ilçeleridir. Şırnak’ta halkımızın asla taviz vermediği, halkımızın asla boyun eğmediği her dönem ortaya çıkmıştır. Hala HDP’yi durdurabileceğini zannedenler bunu görmelidir. Ne yaparlarsa yapsınlar istedikleri sonucu asla alamayacaklarını buradan bir kez daha ifade etmek istiyorum. Onların alacağı tek bir sonuç var o da halkımızın yenilmezliği, halkımızın dik ve kararlı duruşudur. Bu halkın barış, özgürlük ve demokrasi yürüyüşünü hiçbir gücün engelleyemeyeceği bir kez daha ortaya çıkmıştır. Şırnak’ta, Cizre’de, İdil'de,  Beytüşşebap'ta bir kez daha ortaya çıkmıştır. Botan bunun en iyi örneğidir. Her şeye rağmen dimdik ayakta iradesini ortaya koymaktadır. 

Şırnak ve ilçelerinin iradesini yok saydılar çünkü Şırnak onların iktidarını sallıyor

Bizler burada bir yerel seçim geçirdik. Şırnak ve bütün ilçeleri kazandık. Bu kazanım elbette sizlerin kazanımıydı. Şırnak’ta çok kirli oyunlar oynandığını da gördük. Şırnak’ta hayali seçmenleri getirip, dağlara taşlara seçmen yazıp, Şırnak halkının iradesini yok sayıp, kazandığımız belediyelerimizi elimizden aldıklarını çok iyi biliyoruz. Ertesi gün tanklarla Şırnak sokaklarında zafer gösterisi yaptıklarını da çok iyi biliyoruz. Bunu yaparken Şırnak halkının iradesini yok saydılar. Şırnak halkının kendi seçtiği belediye eşbaşkanlarını yok saydılar. 

29 Ekim günü Cizre Belediyesine kayyım atadılar, ardından da diğer belediyelerimize kayyım atayarak zorla belediyelerimizi gasp etiler. Şırnak’ta, Cizre’de, Uludere’de, Beytüşşebap'ta halkın iradesini yok saydılar ve bir kez daha Şırnak ve ilçelerine, bir halka, özellikle Kürtlere siz seçseniz de size yönettirmeyeceğiz mesajı verdiler. Çünkü Şırnak ve ilçeleri onların iktidarlarını sallıyor. Biz buradan onlara şunu söylüyoruz: Şırnak halkı bu direngen duruşu ile sizin saltanatınızı, iktidarınızı sallamaya da sarsmaya da devam edecektir.

AKP’nin yönettiği bir ülkede Cizrespor ligde mücadele edemiyor

Burada oynanan oyunları hepimiz yakından takip ediyoruz. Son günlerde Cizrespor'a ırkçı bir saldırının gerçekleştiğini biliyoruz. Bugün AKP-MHP koalisyonunun yönettiği bir ülkede artık sporla uğraşanlara da dokunulduğunu görüyoruz. Bu ırkçı, kafatasçı yaklaşımın sonucu Cizrespor'un ligden çekilmek zorunda kalmasını şiddetle kınıyoruz. 

Ne yaparsınız yapın Kürtler dilini de kimliğini de kullanacak, sporunu da yapacak 

Evet Cizrespor duruşu ve kararlılığı ile bunların hedefine alınmış olabilir. Tıpkı Amedspor gibi Cizrespor da bunların ırkçı saldırılarından nasibini almış olabilir, ligden çekilmiş olabilir. Ancak bu ülkeyi bu duruma getirenin AKP olduğunu çok iyi biliyoruz. Şunu yapmaya çalışıyorlar: Kürt seçemez, Kürt seçse de yönetemez. Kürt dilini, kültürünü kimliğini kullanamaz. Kürt deprem yardımı yapamaz. Kürt futbol takımı kuramaz, futbol da oynayamaz. Biz de onlara diyoruz ki; ne yaparsınız yapın Kürtler dilini de kimliğini de kullanacak, sporunu da yapacak ve bu ülkeye barışı, demokrasiyi, özgürlüğü mutlaka ama mutlaka Kürtler getirecek. 

Öcalan üzerinde başlayan mutlak tecrit Öcalan ile sınırlı kalmadı

Bütün bunları yapmalarının sebebi ülkeyi yönetemez durumda olmalarıdır. Ülkeyi sadece ve sadece kayyımlarla, tecritle ve daha fazla faşizmle yönetmeye çalışan bir iktidarın bundan daha fazla ülkeyi yönetme şansı yoktur. Çünkü bunların ne demokrasiyle ne adaletle ne hukukla ne özgürlükle alakaları kalmıştır. Bir ülkede tecrit varsa, bir ülkede adalet yoksa, demokrasi yoksa, hukuk yoksa o ülke yönetilemiyor demektir. 

Evet yıllardır bu ülkede Sayın Öcalan üzerinde mutlak bir tecrit olduğunu biliyoruz. Bugün ne avukatları ne ailesi ile görüşme yaptırılıyor. Sesinin dışarıya ulaşması engelleniyor. Sayın Öcalan barış ve demokrasi için her zaman üzerine düşeni yapmıştır. Hepimiz hatırlatırız, 2011-2015 yılları arasında başlayan barış ve müzakere süreciyle birlikte bu ülkede gençlerimizin yaşamını yitirmediği bir döneme tanıklık ettik. Bu ülkeye cenazeler gelmediği için, bu ülkede çatışmalar yaşanmadığı için annelerimiz ağlamadı. Annelerin gözyaşı akmadı, ancak bu ülkeyi yönetenler, bu süreçten rahatsız olanlar bu süreci heba edenler, sekteye uğratanlar, mutlak tecridi bir kez daha Sayın Öcalan üzerinde uygulamaya başladı. Elbette tecridi sadece Sayın Öcalan ile sınırlı tutmadılar. Bugün Türkiye toplumu bir bütün olarak tecrit yaşıyor. Kadınlar üzerinde, Türkiye toplumu üzerinde tecrit var. Türkiye halkları tecrit içinde. Ağzını açan herkesin cezaevine gönderildiği bir dönemi yaşıyoruz. Barış diyenin, özgürlük isteyenin, demokrasi talep edenin cezalandırıldığı bir dönemi yaşıyoruz. 

AKP’li gibi olmayan herkesin cezalandırıldığı bir dönemi yaşıyorlar

Çünkü bu ülkede başta Kürt halkı olmak üzere tüm halkların; AKP’ye oy vermeyen, AKP gibi düşünmeyen herkesin cezalandırıldığı bir dönemi yaşıyoruz. Her türlü engellemeyi yapıyorlar. Biraz önce arkadaşlarım şunu anlattılar; 10 ya da 20 günde bir Şırnak'ta çay operasyonu yapılıyor. Peki, çay operasyonu yaparak çayların, tütünün toplatılması Şırnak esnafına bir ceza değil midir? Şırnak esnafı kazanmasın diyorlar. Şırnak esnafı kendi ekonomisini yaratmasın istiyorlar. Sefaleti, açlığı, yoksulluğu sadece Şırnak üzerinde değil bütün bölge üzerinde yaygınlaştırmak istiyorlar. Sadece bölge ile sınırlı olmayan ekonomik kriz ile birlikte Türkiye toplumuna bir ders vermeye çalışıyorlar. Kendi kasalarını, kendi yandaşlarını, kendi müteahhitlerini zengin edenler, Türkiye halklarına, Türkiye toplumuna açlık ve sefaleti reva görüyorlar. 

Yaşananlar İdlib'de yapılan yanlıştan vazgeçilmesi gerektiğini gösteriyor

Bütün Türkiye halklarının bunları bilmesi ve bunu bilerek hareket etmesi gerekiyor. Sadece Türkiye içinde değil, Türkiye dışında da… Komşu ülkelerle arasının iyi olmadığını biliyoruz. Başta Suriye politikası olmak üzere izledikleri tüm dış politikanın hepsi yalan ve yanlış üzerine kuruludur. Suriye’de ve Kürt halkının yaşadığı tüm topraklarda Kürt halkının kazanımlarının önüne geçmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Biz HDP olarak hep şunu söyledik; 'Suriye’ye gitmeyin Suriye’de sizin işiniz yok. Suriye halklarının barış içinde yaşadığı topraklarda Türkiye’nin kırmaya dökmeye hakkı yok'. Ve bugün geldiğimiz noktada ne kadar yanlış yaptıklarını bir kez daha görüyoruz. Bugün İdlib’de Rojava’da yaşananlar bir kez daha Türkiye'nin yaptığı yanlıştan vazgeçmesi gerektiğini gösteriyor. 

Yanlışların faturasını Türkiye halklarına ödetmeye kimsenin hakkı yoktur

Dış politika başta olmak üzere Türkiye’de de tüm sorunlar diyalog ve müzakere süreci ile çözülmelidir. Yoksa kaybeden Türkiye halkları olacaktır. Bütün bunların üzerine yaşanacak olan krizleri de Türkiye toplumu ödemek zorunda kalacaktır. Buna hiç kimsenin hakkı yoktur. Biz biliyoruz ki her bir savaş, çatışma ve aynı zamanda ölümdür, aynı zamanda kandır, gözyaşıdır. Ancak barış bir arada yaşamak ve geleceğe güvenle, ümitle bakmak demektir. İşte biz HDP olarak tavrımızı her zaman barıştan, müzakere ve diyalogdan yana koyduk. Bugün de aynı noktadayız. 

Faillerin korunduğu bu ülkede adaleti biz soracağız

AKP hükümetinin 20 yıldır bu ülkeye acıdan başka hiçbir şey getirmediğini hepimiz biliyoruz. Özellikle onların döneminde katledilen insanlarımızın sorumluları halen açığa çıkmamış, cezalandırılmamıştır. Silopi kayıplarımız Ebubekir Deniz ve Serdar Tanış 19 yıl önce kaybedildiler ve hala failleri cezalandırılmadı. Roboski Katliamının üzerinden tam 9 yıl geçti ve Roboski olayı Ankara dehlizlerinde kaybettirilmeye devam ediliyor. Biz Taybet Ana'yı, Cemile'yi, Miray Bebeği, Silopi’de katledilen 3 kadın siyasetçiyi asla unutmayacağız. Bunların sorumlularının cezalandırılması ve yargı önüne çıkarılması için de adalet ve hukukun işletilmesini gerektiğini ifade ediyoruz. Biz biliyoruz ki bu cinayetlerin sorumluları bellidir, failler bellidir, cinayetleri işleyenler belidir. Ancak hiçbirinin yargı önüne çıkarılmadığı, korunduğu bir ülkede adaleti ve hukuku bizler soracağız. Bizler bu arkadaşlarımızın ve yoldaşlarımızın faillerinin cezalandırılması için hukuk mücadelemizi adalet önünde sürdüreceğiz. 

Hesap vermeyen bir sistemi dayatmak istiyorlar 

Biz biliyoruz ki AKP hükümeti artık her yeri çürümüş ve kokuşmuş bir iktidardır. Bu kokuşmuşluğu bu çürümüşlüğü topluma dayatma gibi bir yaklaşımları var. Hesap vermeyen bir AKP hükümeti, hesap vermeyen bir adalet ve hukuk sistemini Türkiye’ye dayatmak istiyorlar. Çünkü bunların hesap vermemekle birlikte kendi koltuklarını koruduklarını da biliyoruz. 

Bu ülke onların babalarının çiftliği değildir, olmayacaktır da

Bu ülke elbette tek adam ülkesi olmaktan bir an önce çıkmalıdır. Bugün her konuda sadece bir insanın karar verdiği bir ülke olmaktan çıkmalıdır. Bu ülkeyi Türküyle, Kürdüyle, Ermenisiyle, Süryanisiyle, Arabıyla, Çerkesiyle herkesin barış içinde kardeşçe yaşayacağı bir ülke haline getirmek bizlerin görevidir. Çünkü biz biliyoruz ki bu ülke onların babalarının çiftliği değildir, olmayacaktır da. İşte HDP bunun için vardır ve bugün itibariyle ifade etmeye başladığımız demokrasi ittifakımızla halkların geleceğe, halkların yarınlarına dair birlikte yaşam projesine katkı sunmak HDP’nin görev ve sorumluluğudur. 

En elzem ihtiyaçlardan biri Kürt halkının ulusal birliğidir

Bugün en elzem ihtiyaçlardan biri de Kürt halkının ulusal birliğidir. Ulusal birlik bugün en fazla ihtiyaç duyduğumuz şeydir. Evet, Kürtlerin birlik ve beraberliği ulusal birlik meselesi başta olmak üzere yapacağımız çalışma ve vereceğimiz mücadele ile bu sürece HDP bir kez daha damgasını vuracaktır. Başta Kürtlerin yaşadıkları olmak üzere yaşanan acılardan, ödenen bedellerden ve bugüne kadar yapılanlardan şimdiye kadar sonuç çıkardık ve bundan sonra bu acıları yaşamamak bu bedelleri ödememek ve birlikte yaşam projesini hayata geçirmek için parti olarak elimizden gelen her şeyi yapmaya başladık. 

Cumhurbaşkanı ilk kez doğru bir şey söyledi: Zalimler gidecek, mazlumlar hesap soracak

Geçen hafta bu ülkenin Cumhurbaşkanı çok doğru bir söz söyledi. Hayatında ilk kez doğru bir söz söyledi. "Tarihte hiçbir zaman zalimlerin uzun süre ayakta kaldığı görülmemiştir" dedi. Bunu Allah söyletti. Erdoğan bunu ilk kez doğru bir söz olarak söyledi. Zalimler mutlaka gidecek ve mazlumlar zalimlerden hesap soracak. Onların gidişi muhteşem olacak. Kimse kaygılanmasın, kuşkulanmasın. Biz kazanacağız, biz başaracağız. 

23 Şubat'ta kongremizde barışa, demokrasiye, özgürlüklere olan inancımızı hep birlikte haykıralım

23 Şubat'ta Ankara’da yapacağımız Büyük Kongremizde barışa, demokrasiye, özgürlüklere olan inancımızı hep birlikte haykıralım diyoruz. Bu ülkede sorunların çözümü için yeni bir başlangıç yapalım istiyoruz. 23 Şubat tarihinde tüm halkımızı bir kez daha kongremize davet ediyoruz. Bugün buraya gelen hepinize çok teşekkür ediyorum. Hepinizin emeğine ve yüreğine sağlık. Özgür günlerde demokratik bir yaşamda buluşmak hepimizin ihtiyacı. Bu özgür günleri hep birlikte getireceğiz. 

5 Şubat 2020