Buldan: Kürt sorununu sivil yerleşim alanlarını bombalayarak çözmeye çalışanlar tarihin çöp sepetine gitti

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, Demokrasi Yürüyüşümüz kapsamında İstanbul’da siyasi parti ve demokratik kitle örgütlerini ziyaret ediyor. İlk olarak EMEP’i ziyaret eden Buldan’a önceki dönem Eş Genel Başkanımız Sezai Temelli, milletvekilimiz Fatma Kurtulan, PM üyemiz Ayşe Erdem eşlik etti. Buldan’ı EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Levent Tüzel ve İstanbul İl Başkanı Sema Barbaros karşıladı. Burada konuşan EMEP Genel Başkanı Selma Gürkan, HDP’nin yanında olduklarını ve Demokrasi Yürüyüşünün de bütün Türkiye’nin sorunlarına çözüm üretmeye yönelik olduğunu söyledi. Daha sonra konuşan Buldan şunları söyledi:

Böyle bir görüşmeden çok memnunum. Bugün Demokrasi Yürüyüşümüzün 3’üncü günündeyiz. Başlattığımız darbeye karşı mücadele çerçevesinde Edirne ve Hakkari’den başlayan Ankara’ya kadar devam edecek olan birinci aşama dediğimiz 5 günlük bir program gerçekleştiriyoruz.

Yaşananları anlatarak bir mücadele süreci başlattık

Bu program çerçevesinde, hem Hakkari’den hem Edirne’den iki sembolik kentten önemli mesajlar verdik. Biliyorsunuz Edirne Cezaevi önceki dönem Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş ve Hakkari Milletvekilimiz Abdullah Zeydan’ın tutuklu bulunduğu cezaevi. Hakkari, milletvekilimiz sevgili Leyla Güven’in seçilmiş olduğu bir kent. Bu iki kentten başlatılan yürüyüş aslında Türkiye halklarına, Türkiye kamuoyuna ama asıl olarak siyasi iradeye önemli bir mesaj veriyor. Bu mesajla; Türkiye’nin önümüzdeki dönem siyasi sürecine dair yapılması gerekenleri, atılması gereken adımları bir nebze de olsa ifade etmek ve bir mücadele süreci başlatmak istedik. 

Edirne’den Hakkari’ye bu ülkenin barışa, demokrasiye ihtiyacı var

Bugünkü Türkiye koşullarında biliyoruz ki elbette her şey çok zor. Demokrasinin olmadığı hakkın, hukukun olmadığı, adaletin olmadığı, siyasi temsilcilerin, seçilmişlerin cezaevinde olduğu, Türkiye’de barış, huzur, demokrasi isteyen kesimlerin cezaevinde olduğu bir süreci yaşıyoruz. Türkiye’nin vicdanı dediğimiz akademisyenlerin, siyasetçilerin, belediye başkanlarının, aydınların, yazarların cezaevinde olduğu bir dönemi yaşıyoruz. Bütün bunlar aslında Türkiye’nin yönetilemediğinin göstergesi. Bugün Türkiye artık yönetilemiyor, Türkiye’yi yönetenler kendi çıkarları dışında muhalif kesimlerin; siyaset yapan, mücadele eden, barış isteyen insanların önünü keserek onları susturmaya çalışarak yol almaya çalışıyor. Oysa biz diyoruz ki; Edirne’den Hakkari’ye kadar bu ülkenin bütün topraklarının barışa ihtiyacı var; bu ülkenin bütün topraklarının demokrasiye ihtiyacı var. 

Türkiye’nin barış ve demokrasi isteyen güçleri bir araya gelirse iktidar daha fazla dayanamaz

82 milyonun barışa ve huzura ihtiyacı var. Fakat bugün bu koşullar olmadığı için HDP bu yürüyüşü başlattı. Bu yürüyüş tam da ülkenin barışa ve demokrasiye olan ihtiyacından kaynaklıdır. Bu çerçevede başlatmış olduğumuz yürüyüşün 3’üncü gününde sizlerle buluştuk. Bu saldırıların hedefinde sadece HDP’nin olmadığını bütün muhalif kesimlerin üzerinde oynanan bir oyun olduğunu ve yürütülmek istenen bir algı olduğunu ifade etmek istiyorum. Bu süreci hep birlikte omuz omuza atlatabileceğimize yönelik inancımız çok büyük. Eğer gerçekten bu ülkenin vicdanlı kesimleri, barış ve demokrasi isteyen kesimleri bu şiddet, baskı inkar politikasına karşı durursa iktidarın daha fazla dayanamayacağını ve demokrasi güçlerinin bu süreçten daha güçlü çıkacağına yürekten inanıyorum.

HDP olmadan HDP’yi tartışmak büyük bir ayıptır

HDP’nin başlattığı yürüyüş önemli ve tartışılan bir gündem oldu. TV kanallarında her akşam HDP’nin yürüyüşü tartışılıyor her akşam HDP üzerinden farklı algılar yaratılmaya çalışılıyor. Bu yürüyüşün bir provokasyon amaçlı olduğu konuşuluyor. Oysa biz provokasyona en uzak olan bir partiyiz. Yürüyüşümüz demokratik ve meşru bir yürüyüştür. HDP olmadan HDP’nin tartışılmasının büyük bir ayıp olduğunu söylemek istiyorum. İki gündür özellikle çok tartışılan bir mesele ve dün akşam bir gazetecinin “Bu ülkede HDP diye bir parti yoktur bu ülkede Kürt sorunu diye bir sorun yoktur” demesi de gerçekten gerçekleri yansıtmayan, HDP’yi bir kez daha kriminalize etmeye çalışan bir anlayışın ortaya çıktığını bize gösteriyor. Herkes biliyor ki bu ülkede barışı, demokrasiyi, özgürlükleri isteyen bir parti var ve o partinin adı da HDP’dir.    

Kürt sorununu sivil yerleşim alanlarını bombalayarak çözmeye çalışanlar tarihin çöp sepetine gitti

Bu ülkede Kürt sorunu var. Kürt sorunu olduğu için bu ülkede bugün bu kadar baskı var, şiddet var, inkar var, ölüm ve cezaevi var. Bu sorunun çözümüne dair atılan adımları daha önce hepimiz gördük ve biliyoruz. Bugün sivil alanların bombalanmasının bu sürecin gidişatına katkı sağlamayacağını biliyoruz. Bu sorunun bu şekilde çözülmeyeceğini de biliyoruz. Bu sorunun inkar ederek, katlederek, ölüm ve cezaevleriyle çözülmeyeceğini hepimiz biliyoruz. Bu sorunu bu şekilde çözmeye çalışanlar tarihin çöp sepetine gittiler. Şu anda esameleri bile okunmayan partiler ve genel başkanları var. Bugünkü siyasi iktidar aynı yolda ilerlemeye çalışıyor. 

Kürt sorununu konuşarak, diyalog ve müzakereyle çözebiliriz

Biz diyoruz ki bu ülkenin en önemli sorunu olan Kürt sorunu, diyalogla, müzakere ile konuşarak çözülür. Hakların tanınması ile çözülür. Kürt sorunu cezaevinde siyasetçilerin bırakılmasıyla çözülemeyecek kadar, sivil alanların bombalanmasıyla çözülemeyecek kadar büyük bir sorundur. Bu sorunu, hep birlikte demokrasi güçleriyle oluşturacağımız demokrasi ittifakıyla çözebiliriz. Bu konuda inancımızı bir kez daha ifade etmek istiyorum. Sizlerin de hem bu sorunlar karşısında hem de başlattığımız bu demokrasi yürüyüşü çerçevesinde mücadelemize omuz vereceğinizden hiçbir kuşku duymuyorum.  

17 Haziran 2020