Buldan: Kuzey Suriye’ye mülteci şehri kuracaklarmış, o topraklar Bilal’in mi?

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, haftalık grup toplantımızda son siyasal gelişmeleri değerlendirdi. Buldan, şunları söyledi:

Aramızda özgür basının çınarı değerli gazeteci Hüseyin Aykol arkadaşımız, hocamız var. 3 aylık tutukluluğunun ardından geçtiğimiz günlerde özgürlüğüne kavuştu ve bugün burada yeniden bizlerle birlikte. Hüseyin Hocam aramıza yeniden hoş geldiniz! Sizin şahsınızda tüm özgür basın emekçilerine buradan sevgi ve selamlarımızı iletiyoruz.

Diktatörlüğün fotoğrafını tüm dünya gördü

Hafta sonu halkımızın büyük ve görkemli katılımıyla İstanbul kongremizi gerçekleştirdik. Onca baskıya rağmen partimiz HDP, gerçekleştirdiği kongrelerle daha da güçleniyor, daha da büyüyor. Bildiğiniz üzere kongremiz başta olmak üzere birçok çalışmamız engelleniyor. İstanbul kongremizde de gördük; bildiri dağıtmak için alana çıkan vekillerimizin nasıl engellendiğini gördük. Bu rezaleti, diktatörlüğün fotoğrafını tüm dünya gördü ve izledi. Halkımız ise, kongreye en güçlü katılımla bu baskıya, ablukaya gereken cevabı net bir biçimde verdi ve kongremizi büyük bir coşkuyla gerçekleştirdik. Onların ablukasına karşı halkımızın da görkemli duruşu var bu da onlara dert olsun.

HDP var oldukça umut da cesaret de kararlılık da zafer de var olacak

Bir kez daha söylüyorum, HDP’yi çökertmeye çalışanlar asla başaramayacaklar! Buna izin vermeyeceğiz. HDP dimdik ayakta kalmaya ve kesintisiz mücadele etmeye devam edecektir. HDP düşmedi düşmeyecek! Düşürülemeyecek! Biz de diz çökmedik çökmeyeceğiz! Biat etmedik etmeyeceğiz. Çünkü HDP bir mücadele deryasıdır, bir halk deryasıdır. HDP demokratik siyasal mücadelesiyle bu topraklarda yaşayan tüm halkların, kimlik ve inançların, ezilenlerin, kadınların, gençlerin umut ve cesaret kaynağıdır! HDP var oldukça umut da cesaret de kararlılık da başarı da zafer de yaşanmaya devam edecektir! Halklarımızın barış, demokrasi, özgürlük ve adalet umutları HDP olduğu sürece asla sahipsiz kalmayacaktır!
 
Demokratik siyaseti tasfiye etmeye çalışanların değil, direnenlerin hayali gerçekleşecek

Bizi demokratik siyasetten tasfiye etmeye çalışanlar, HDP’siz bir siyaset hayali kuranlar unutmasın ki sizin hayaliniz değil; direnen, mücadele eden, bu uğurda bedel ödeyen mazlum halklarımızın hayali gerçekleşecektir. Bu da böyle biline. Dün HDP’ye yönelik 4 Kasım siyasi darbesinin yıl dönümüydü. 4 Kasım darbesiyle önceki eş genel başkanlarımız Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başta olmak üzere yüzlerce arkadaşımız 3 yıldır haksız ve hukuksuz bir biçimde cezaevlerinde rehin tutuluyorlar. Buradan Sevgili Figen Yüksekdağ’a, Sevgili Selahattin Demirtaş’a, Sevgili Sebahat Tuncel’e, Sevgili Gültan Kışanak’a, Sevgili İdris Baluken’e, Sevgili Abdullah Zeydan’a, Sevgili Selma Irmak’a, Sevgili Aysel Tuğluk’a, Sevgili Çağlar Demirel’e, Sevgili Gürsel Yıldırım’a, Nurhayat Altun’a, Edibe Şahin’e, Bekir Kaya’ya ve isimlerini sayamadığım tüm arkadaşlarımıza kucak dolusu sevgi ve selamlarımızı yolluyoruz.

4 Kasım’ın yanıtını 16 Nisan’da 31 Mart’ta 23 Haziran’da güçlü bir şekilde verdik

4 Kasım darbesini yapanların hedefi HDP’yi ve demokratik siyaseti bitirmek, halkların demokrasi, özgürlük ve barış umutlarını tüketmekti. Demokratik kazanımları, kadın mücadelesini bitirmekti. Bitiremediler, bitiremeyecekler! Başaramadılar, başaramayacaklar! HDP ne ilkelerinden ne mücadelesinden ne de kararlılığından bir milim geri adım atmadı, atmayacaktır!

Onların Kasım darbeleri varsa halklarımızın da Haziran direnişi var!

Halkımız, 4 Kasım darbesine yanıtını 16 Nisan’da, 24 Haziran’da, 31 Mart’ta ve 23 Haziran’da sandıklarda en güçlü şekilde vermiştir. Vermeye de devam edecektir. Onların Kasım darbeleri varsa halklarımızın da Haziran direnişleri var! HDP zindanlara sığmaz! Bu halk zindanlara sığmaz! Bu mücadele zindanlara atarak bitirilemez! Birimiz bin olur, milyonlara dönüşürüz. Her bir arkadaşımız Selahattin Demirtaş’tır, Figen Yüksekdağ’dır, Gültan Kışanak'tır, İdris Baluken’dir, Sebahat Tuncel’dir, Selma Irmak’tır. Buradan bir kez daha cezaevindeki arkadaşlarımı selamlıyorum. Zalimin zulmü karşısında bugüne değin kim susmuş ki biz susacağız! Zalimler tarih boyunca karşılarında mazlum halkların direnişini bulmuştur ve kazanan mutlaka mazlumlar olmuştur!
 
Yüksekdağ milyonlar olmuştur, milyonlarca kadın da Figen Yüksekdağ’dır

Evet, 4 Kasım aynı zamanda kadın mücadelesine bir darbe girişimiydi. Kadınların demokratik siyasetteki temsiliyetine ve mücadelesine darbe vurulmak istendi. Ama onu da başaramadılar. Kadınları yıldıramadılar, yıldıramayacaklar. Kadınlar başarmaya, kazanmaya devam edecektir. Yüksekdağ’ın onurlu direnişi tüm kadınların ortak direnişi olmuştur. Yüksekdağ milyonlar olmuştur. Milyonlarca kadın da Figen Yüksekdağ’dır.

AKP, cemaatin fezlekelerine sarılarak darbecilere sahip çıkmaktadır

Buradan bir kez daha iktidara ve adalet kırıntısı kaldıysa yargıya çağrı yapıyorum: Bu hukuk ve demokrasi katliamına, rezaletine son verin! Demokrasi ve barış mücadelesi yürüttüğü için siyasi rehine olarak tuttuğunuz tüm siyasetçileri derhal serbest bırakın. Demirtaş ve bütün arkadaşlarımız AKP iktidarı tarafından FETÖ’cü savcıların hazırladığı fezleke ve iddianamelerle rehine olarak cezaevlerinde tutulmaktadır. FETÖ’ye, darbeye karşı çıktığını iddia eden AKP iktidarı, cemaatin fezlekelerine sarılarak açıkça darbecilere sahip çıkmaktadır.

Artık tuz kokmuş, adaletin tabutuna çivi çakılmıştır

Darbecilerin ruhu da fikri de iktidardadır, yargıdadır. Geçen hafta Hakkâri Milletvekilimiz Abdullah Zeydan arkadaşımız hakkında mahkeme tahliye kararı verdi. Tam tahliye olacağı esnada Saray’a bağlı bir AKP savcısı itiraz etti ve tutukluluk halinin devamına karar verildi. Bu karar hukukun içine düşürüldüğü rezaletin, çukurun son örneğidir. Artık tuz kokmuştur. Adaletin tabutuna çivi çakılmıştır. Demokratik siyaset yürüttüğü için HDP’yi yargılamaya kalkanlar, arkadaşlarımızı rehin tutanlar şunu unutmasınlar gerçek bir adalet karşısında bu yaptıklarının hesabını mutlaka tek tek vereceklerdir! 2 Mart’ta DEP Milletvekillerini Meclis'ten alıp cezaevine koyan siyasi darbeciler birer birer tasfiye oldular ki o zaman ki görüntüler hala hafızalarda yer almaktadır. 4 Kasım darbecileri de aynı akıbeti yaşayacaktır. Tarih bir kez daha buna şahitlik edecektir.
 
Kayyım gaspıyla ‘Kürtler seçemez, seçse de yönetemez’ denilmektedir

Hukuksuzlukla, siyasi darbe uygulamalarıyla ayakta duran tekçi iktidar, hukuk tanımazlığını kayyım atamalarıyla devam ettirmektedir. 31 Mart seçimlerinde halkımızın iradesiyle seçilen 15 belediyemizi gasp ettiler. En son yüzde 71 oyla kazandığımız Kızıltepe Belediyemize kayyım atadılar. Kayyım gaspıyla halkın seçme, seçilme ve yönetme hakkı ortadan kaldırılmıştır. “Kürtler seçemez, seçilemez, seçse bile yönetemez, yönettirmeyiz” denilmektedir. Tam anlamıyla kayyımların anlamı budur.

Siyaset tarihi böylesine sahtekâr bir zihniyeti daha önce hiç görmedi

Bir taraftan milyonlarca Kürt seçmenin oyunu hiçe sayacaksınız sonra da kalkıp utanmadan “Bizim Kürtlerle bir sorunumuz” yok diyeceksiniz! Siyaset tarihi böylesine ikiyüzlü, böylesine sahtekâr bir zihniyeti daha önce hiç görmedi. Böylesi bir ikiyüzlülüğü ve sahtekarlığı Türkiye, AKP hükümetiyle gördü.

‘Kürtlerle sorunumuz yok’ diyenler Kürdü mezarında dahi rahat bırakmıyor

Bakınız bir başka örnek daha vereyim: Cezaevinde yaşamını yitiren BDP Erentepe Belde Başkanı Aydın Kaya’nın mezar taşını sırf üzerinde Kürtçe 'seni unutmayacağız' yazıyor diye savcılık kararıyla parçalattılar. “Kürtlerle sorunumuz yok” diyenler Kürdü mezarında dahi rahat bırakmıyor. Dün Batman’da 11 yaşındaki çocuğa polislerce sokak ortasında yapılan işkenceyi herkes gördü ve buna tanık oldu. Bu denli çığırından çıkmışlar ve aciz bir durumdalar. Peki, bu yapılanları, bu zulmü halkımız, Kürtler görmüyor mu sanıyorsunuz? Sokaktaki 5 yaşındaki bir çocuk bile sizin Kürt düşmanlığınızın farkındadır. Sizin yalanlarınıza kanacak tek bir Kürt bulamazsanız artık.

Biliyoruz Kürtlerle sorununuz var, siz de iyi bilin ki Kürtlerin de sizinle sorunu var!

Biliyoruz Kürtlerle sorununuz var. Siz de iyi bilin ki Kürtlerin de sizinle sorunu var! Ve sizin bu karanlık zihniyetinize karşı sonuna kadar mücadele edecek bir Kürt halkı var. Ankara’dan atadığınız o kayyımlar halkımızın nezdinde gayrimeşrudur, hukuk dışıdır. Yasa dışı olarak o makamları işgal etmektedirler. Seçimle alamadığınız yerleri kayyımla gasp ederek tarihe siyasi talancılar olarak geçtiniz. Bunu unutmayın.

Belediye eşbaşkanlarımız yalanlarınızla görevden alınıyor

Görevden alınan belediye eşbaşkanlarımızın tek bir suçu yoktur, görevleriyle ilgili haklarında tek bir soruşturma dahi yoktur. Ne şu anda görevden alınanların ne de 31 Mart'tan hemen sonra görevden alınanların tek bir suçu yoktur. Eşbaşkanlarımızın sizin uyduruk gerekçelerinizle, iftiracı gizli tanıklarınızın ifadeleriyle görevlerinden alındıklarını ve tutuklandıklarını biliyoruz. Tek yaptığınız yalan dolan. Gerçeğe uymayan gizli tanıklarla iftiracılarla bunları yapıyorsunuz.

Selçuk Mızraklı hırsıza hırsız dediği için tutuklandı

Selçuk Mızraklı Diyarbakır halkının seçilmiş iradesidir. Buradan kendisine selamlarımızı gönderiyoruz. Mızraklı’nın tek suçu önceki kayyımın yolsuzluklarını, hırsızlıklarını kamuoyuna ifşa etmiş olmasıdır. Hırsıza hırsız dediği için tutuklanmıştır.

Bu sistemin adı Cumhurbaşkanlığı-Kayyım Sistemidir

Talancıların, hırsızların dışarıda gezdiği, hırsızlığı ortaya çıkaranların ise içeriye atıldığı bir düzenle karşı karşıyayız. HDP’li belediyelerde hırsızlık ve yolsuzluk asla bulamazsınız. Bizi suçladığınız ne varsa hepsi sizde, sizin siyasetinizde mevcuttur. Yeni Türkiye dedikleri düzen işte budur değerli arkadaşlarım. Bu düzenin adı; kayıtsız şartsız halkta olduğu söylenen egemenliğin halkın elinden alınıp kayyıma teslim edilmesidir. Bu sistemin adı Cumhurbaşkanlığı-Kayyım Sistemidir. Elbette biz halkımızla birlikte her yerde kayyım rejimine karşı çıkmaya, mücadele etmeye ve halk iradesine en güçlü şekilde sahip çıkmaya devam edeceğiz. Belediyelerimizi o kayyımlara bırakmayacağız. İsteriz ve bekleriz ki, bu ceberut anlayışa karşı; demokrasiden, hukuktan, adaletten yana olan herkes güçlü bir şekilde karşı çıksın, mücadele etsin.

Yarın sandık kurulsa, iktidardan düşeceklerini biliyorlar  

Şunu herkesin çok net görmesi gerekir; bu iktidar, kayyımı bir rejim haline getirmeye çalışmaktadır. Bunun için seçim sonuçlarını ortadan kaldırarak, yerel yönetimleri, siyaseti, toplumsal alanı topyekun kayyımlaştırmaya çalışmaktadır. Çünkü bu iktidar sandıktan korkan bir iktidardır. Sandık bunların sonudur. Bunu çok iyi biliyorlar. Yarın sandık kurulsa, iktidardan düşeceklerini biliyorlar.  Bu yüzden saldırganca davrandıklarının farkındayız.

Bekleriz ki Cizre’nin, Mardin’in, Diyarbakır’ın sesi İstanbul’dan, Ankara’dan duyulsun

Bekleriz ki Cizre’nin, Nusaybin’in, Kızıltepe’nin, Mardin’in, Diyarbakır’ın, Karayazı’nın sesi İstanbul’dan, Ankara’dan, İzmir’den, Adana’dan, Mersin’den de duyulsun. Karadeniz’den de duyulsun, ses verilsin. Demokrasiye hukuka, halk iradesine hep birlikte sahip çıkılsın.

Baş Kayyım'ın hedefi seçimle kazanamadığı her yeri kayyımla Saray’a bağlamaktır

Eğer kayyıma bugün hep birlikte karşı çıkılmazsa, ortak mücadele verilmezse, yarın sıra İstanbul’a, Ankara’ya başka başka kentlere mutlaka gelecektir. Saray’daki Baş Kayyımın hedefi seçimle kazanamadığı her yeri kayyımla ele geçirip Saray’a bağlamaktır. Bunu görmemek, anlayamamak tam bir siyasi körlüktür. Bu uyarımıza da yapmak istiyoruz.

Muhalefeti kayyımlaştırma tuzağını herkesin görmesi gerekir

Muhalefeti kayyımlaştırma, kayyım siyasetinin yedeğine çekme tuzağını sorumlu herkesin görmesi, gereken demokratik tavrı ve cesareti biran önce göstermesi gerekir. Aksi takdirde yarın geç çok geç olabilir. Verilen oylar ve sandıktan çıkan irade onurdur. Gün, bu iradeye, bu onura sahip çıkma günüdür. Gün demokrasiye sahip çıkma günüdür. Gün halka sahip çıkma günüdür.
 
Kuzey Suriye’ye mülteci şehri kuracaklarmış: O topraklar Bilal’in toprağı mı?

İçeride kayyımlarla sürdürdükleri halk karşıtı politikanın bir başka örneğini bugün Kuzey ve Doğu Suriye’de uygulamaktadırlar. İçeride akademisyeninden siyasetçisine, hukukçusundan sanatçı ve aydınına varıncaya kadar AKP’li olmayan, muhalif herkesi terörist olarak gören bu iktidar, Kuzey ve Doğu Suriye’de demokratik bir yönetim kurmaya çalışan Kürtleri, Alevileri, Arapları, Asurileri, Süryanileri, Ezidileri, Türkmenleri de “terörist” olarak görüyor. Sınırın o tarafında demokratik bir yönetim görmek istemiyorlar. Sınırın bu tarafı gibi o taraf da karışsın, çözümsüz kalsın, halklar ayrışsın, birlikte yaşam iradesi ortadan kalksın istiyorlar. Erdoğan “Gerekirse yeni şehirleri biz kurarız” derken aslında yıkım planlarını açıkça itiraf etmiştir. Bunların bir başka amacı da Suriye’deki yıkım üzerinden rant ortamı yaratmaktır. Suriye halkları büyük bir yıkım ve acı yaşarken, AKP ise şehir planlarıyla bu acıdan para kazanmanın derdindedir. Mülteci şehri kuracaklarmış. Cumhurbaşkanının ifade ettiği şey budur. Kimin arazisine, kimin toprağına şehir kuruyorsunuz. O topraklar TÜRGEV'in midir? Bilal’in toprağı mıdır? Kimi kimin toprağından çıkartıyorsunuz yaw var mı böyle bir şey! Haddinizi bileceksiniz!  O topraklardan çıkacaksınız sahiplerine bırakacaksınız.

ÖSO, Milli Ordu yetmedi şimdi de müteahhit ordusu kurup Suriye’ye yollayacaklar

ÖSO yetmedi, Milli Ordu yetmedi. Herhalde şimdi de müteahhit ordusu kurup Suriye’ye yollayacaklar. Ağaca, insana, suya, toprağa bakınca para gören böylesine rantçı bir zihniyetle karşı karşıyayız. Ne diyelim, Allah gözlerini doyursun!

Kendi iktidarlarını yıkılışını önlemek için Kuzey Suriye’yi yıkmanın gayreti içerisindeler

Bir de içeride oy peşindeler. AKP yetkilisi çıkmış, Kuzey Suriye savaşına toplumdaki desteğin yüzde 86 olduğunu söylüyor. Halkı kendi topraklarından sürüp burada oy devşirmenin peşinde olduklarını açık bir şekilde itiraf etmişler. Kendi iktidarlarını yıkılışını önlemek için Kuzey Suriye’yi yıkmanın gayreti içerisindeler. Eski bir başbakan da Gar Katliamı sonrası “oylarımız artıyor” demişti. Bunların hepsinin zihniyeti işte budur. Siyasi ve ekonomik rant elde edebilmek için başka bir ülkenin toprağını işgal etmektedirler.

Mültecilerin geri dönebilmesi için tek yapmanız gereken şey Suriye'den çekilmenizdir

İnsanlık dramı olan mültecilerin durumuna ticari olarak baktıklarını bu süreçte bir kez daha gördük. Mülteciler üzerinden ticaret yapmaya çalışıyorlar. Bunun adı resmen insan ticaretidir. Orada mülteci şehrine ihtiyaç yok. Müteahhide hele hele hiç ihtiyaç yok. Bir bütün olarak Suriye’nin yeni demokratik bir anayasaya ihtiyacı var, barışa ihtiyacı var. Demokratik yönetime ihtiyacı var. Mültecilerin geri dönebilmesi için tek yapmanız gereken şey geri çekilmenizdir.

Kuzey ve Doğu Suriye halkları bir tehdit değildir, barışın teminatıdır

Halklar birbirini kucaklamayı ve barış içerisinde bir arada yaşamayı çok bilir. Yeter ki siz elinizi Suriye topraklarından çekin. Suriye’nin toprak bütünlüğü zaten var. Bu bütünlüğü bozan bizzat sizin kendi politikanızdır. Neymiş, Türkiye’yi tehdit eden yapı varmış onu engellemişler. Kuzey ve Doğu Suriye halkları bir tehdit değildir, barışın teminatıdırlar.

Gittiğiniz her yere kutuplaşmayı, Kürt düşmanlığını götürüyorsunuz

Halkların bir arada yaşama zeminini ortadan kaldırmaya çalışan sizsiniz. İnsanları topraklarından sürmeye çalışan sizsiniz. Sizden daha büyük tehdit ve tehlike yoktur olamaz da zaten. Bütün dünya sizin oluşturduğunuz tehdidin farkındadır. Gittiğiniz her yere çözümsüzlüğü, ayrışmayı, kutuplaşmayı, Kürt düşmanlığını götürüyorsunuz.

Orada demografik yapıyı bozmaya çalışırken, halkları kendi topraklarından sürmeye çalışırken, sınırın iki tarafındaki insanların ne hissettiğini, ne düşündüğünü acaba hiç aklınıza getirdiniz mi? Yarattığınız kırılmanın farkına varmanız için daha nelerin yaşanması gerekiyor? Yerinden, yurdundan, bağından ettiğiniz halkların yüzüne ileride nasıl bakacaksınız? Gerçekten merak ediyoruz. İnanın ki tarih şahit olsun; elini tutabileceğiniz tek bir Kürt bulamayacaksınız!

Bağdadi Türkiye'nin kontrolü altındaki bölgede çıktı

DAİŞ’in tüm bu coğrafyaya yaymak istediği karanlığa karşı Kürt halkı ve birlikte yaşadığı halklar, tarihi bir mücadele verdi ve ağır bedeller ödedi. Bağdadi nerede çıktı? Sizin kontrol ettiğiniz toprakta, sınıra 5 km mesafede bulundu. Türkiye halkları DAİŞ’in Diyarbakır’da, Suruç’ta, Gar’da gerçekleştirdiği katliamlarda çok ağır bedeller ödedi. Bu katliamları planlayanlar sınırın 5 km ilerisindeki güvenli bölgede, hem de Türkiye’nin kontrolü altındaki yerde konumlanmış. Oradan her şeyi yönetmiş! Bugün her şeyi bir kez daha gördük.

Ağzını açanı, twit atanı tutuklayacaksınız ama 5 km ötedeki katliamcıları görmeyeceksiniz!

Bu katliamların sorumluları neden yargıya teslim edilmedi? Failler üstelik 5 km ötenizdeydi. Bunu da çok iyi biliyordunuz. Niye dokunmadınız? Ağzını açanı, twit atanı sabahın köründe evinin kapısını kırarak gözaltına alıp tutuklayacaksınız, ama 5 km ilerideki katliamcıları görmezden geleceksiniz!

15 Temmuz darbe girişiminin siyasi ayağının gizlenmesi gibi DAİŞ ilişkileri de gizleniyor

Bakanlarından biri çıkmış “Ben DAİŞ’lileri nereye yerleştireyim” diyor. Pişkin pişkin bu soruyu Türkiye halklarına soruyor. Yer belli, cezaevi. Cezaevindeki barış yanlılarını serbest bırakıp katilleri cezaevine koyacaksınız. Grubumuz Meclis’e iki araştırma önergesi verdi, DAİŞ-Türkiye ilişkilerinin araştırılması için. Önergelerimiz AKP-MHP oylarıyla reddedildi. DAİŞ gerçeğinin araştırılması, ilişkilerinin açığa çıkması ne yazık ki istenmiyor. Durum bu kadar net. İlişkiler bellidir, ortadadır. Aynı 15 Temmuz darbe girişiminin siyasi ayağının gizlenmesi gibi DAİŞ ilişkileri de gizlendiğini görüyoruz.

DAİŞ’in Kobanê’de başaramadığını başarmak için Suriye’ye girdiniz

Şimdi DAİŞ’in Kuzey Suriye’de, Kobanê’de başaramadığını başarmak için Kuzey ve Doğu Suriye’ye girdiniz. Kobanê’nin düşmemesinin intikamını almak için oradasınız. Ama şunu da aklınızdan çıkarmayın; DAİŞ başaramadı siz de başaramayacaksınız. Kuzey ve Doğu Suriye halkları kazanımlarından asla vazgeçmeyecektir ve size kesinlikle boyun eğmeyecektir biat da etmeyecektir.

Kürt sorunu bugün artık küresel bir sorundur

2 Kasım Dünya Rojava Günüydü. 4 kıtada Kürt halkı başta olmak üzere savaş karşıtı tüm halklar meydanlarda, sokaklarda Kuzey ve Doğu Suriye’deki demokratik kazanımlara sahip çıkmaktadır. Dünyanın her yerinde insanlık vicdanı ayağa kalkmış durumdadır. Oradaki demokratik özgürlükçü sistem her yerde sahiplenilmektedir. Kürt sorunu bugün artık küresel bir sorundur. Dünyanın neresine giderseniz gidin bu sorunla yüzleşmek zorundasınız. Artık bundan kaçamazsınız. Hatırlarsanız Erdoğan yıllar önce Moskova ziyaretinde Kürt sorunu için “Düşünmezseniz yoktur” demişti. Yok sayarak sorunun da yok olacağını düşünmüştü ama yanıldı. Kürt sorunu var. Güneş nasıl balçıkla sıvanamazsa, Kürt sorunu da inkâr edilemez bir gerçektir. Moskova’ya gittiğinde Kürt sorununu karşısında bulacaklar. ABD’ye, Avrupa’ya gittiklerinde bu meseleyle karşılaşacaklar. Bu gerçeği bildikleri için sanırız uzun bir süre dış geziye çıkamayacaklar.

Hükümet Öcalan’ı dinlemedi Kürt sorununu küresel bir sorun haline getirdi

Sayın Öcalan 2013’teki çözüm sürecinde “Bu sorunu içeride kendimiz çözmezsek ileride karşınıza uluslararası büyük bir sorun olarak çıkar” diye uyarmıştı. Ama Hükümet bunu dikkate dikkate almadı. Çözüm masasını devirdi, İmralı’da tecridi başlattı. Öcalan, Kuzey Suriye için de demokratik çözüm ve barış projesi öneriyordu. Bu önerisi yaşam bulmasın diye tecrit başlattılar. Sonuç ne oldu? AKP iktidarı, izlediği güvenlikçi politikalarla Kürt sorununu uluslararası bir sorun haline getirdi. İşgal girişimiyle barış içerisindeki Kuzey Suriye’yi çatışmalı bölgeye çevirdi. Eğer İmralı’nın kapısını kapatmasalardı Moskova ile Washington arasında mekik dokuyor olmayacaklardı. Çözüm içerideydi. Kurulan masa bu ülkenin masasıydı, halkların masasıydı. İktidar ne yazık ki tüm bu tarihi fırsatı berhava etti!

Oysa Kuzey Suriye’ye tankıyla, topuyla orduyu yığmak yerine İmralı’ya bir müzakere heyeti gönderilseydi, bugün tablo çok daha farklı olabilirdi. Halklar arası diyalog gelişir, demokratik Suriye’nin oluşumu hız kazanır, içeride de Kürt sorunu barışçıl adımlarla çözüm yoluna girerdi. Bu iktidar, güvenlikçi politikayla, sorunu inkar etmeyle Kürt sorununun çözülemeyeceğini halen anlayabilmiş ve kavrayabilmiş değildir.

Kürt halkına rağmen hiçbir denge ve denklem kurulamaz

Buradan altını çizerek vurgulamak istiyorum: Kürtlerin iradesini dikkate almayan hiçbir politikanın günümüz dünyasında herhangi bir başarı şansı yoktur. Kürt halkı dışlanarak, Kürt halkına rağmen hiçbir denge ve denklem kurulamaz, kurulamayacaktır. Karşınızda geçen yüzyıldaki Kürt halkı yok. 100 yıl önceki dünya yok, 100 yıl önceki bir Orta Doğu da yok. Siz halen geçen yüzyılın katı tekçi ulusçuluk anlayışından çıkamamış olabilirsiniz ama Kürt halkı, birlikte yaşadığı halklar içinde bulunduğu yüzyılı ve gelecek yüzyılı kendi kazanımlarıyla mutlaka garanti altına alacaktır. Bunu kimse engelleyemeyecek, durduramayacaktır. Ne tecrit politikanızla, ne gaspçı kayyım darbenizle, ne de yıkım politikalarınızla bu halkın yüzyıllık yürüyüşünü ve zaferini asla durduramayacaksınız.

Tekçiliğin ve retçiliğin ipine sarılanlar, teker teker gidecekler

Tekçiliğin ve retçiliğin ipine sarılanlar, teker teker gidecekler. Ama bizler, Kürdüyle, Türküyle, Arabıyla, Alevisiyle, Süryanisiyle, Ermenisiyle, Çerkeziyle tüm Türkiye halkları, bölge halkları bu topraklarda bir arada olmaya, dayanışmaya, ortak geleceği ve demokratik cumhuriyeti kurmak için mücadele etmeye devam edeceğiz.  

Kuzey ve Doğu Suriye’den derhal çekilin

AKP’ye buradan bir kez daha çağrı yapıyorum: Gelin vazgeçin bu politikadan. Ülkenin geleceğini ipotek altına alacak, halkları karşı karşıya getirecek tehlikeli politikalardan biran önce vazgeçin. Kuzey ve Doğu Suriye’den derhal çekilin! Kuzey Suriye’nin geleceğine ancak orada yaşayan halklar karar verir. Söz ve karar sahibi olan Kuzey Suriye halklarıdır. Siz onların adına karar veremezsiniz. Buna yetkiniz de yok, haddiniz de değildir.

Desteklediğiniz çeteler dışında hiç kimse sizi Suriye'de istemiyor

Siz oradan çekildiğiniz anda tüm Suriye huzura, güvene ve barışa kavuşacaktır. Desteklediğiniz çeteler dışında sizi Suriye’de isteyen hiç kimsenin olmadığını gördünüz. Desteklediğiniz çeteler dışında hiç kimse sizi orada istemiyor. Yıkım politikasında ısrar ederek halklara daha fazla bedel ödetmeyin!  

Keman çaldıklarına bakmayın Titanik gibi batacaklar

İçeride ekonomisi çökmüş, adaleti çökmüş, demokrasisi çökmüş bir Türkiye. Ülke çökmüş, kriz üstüne kriz yaşanıyor. 17 yıllık yolsuzluk ekonominizle ülkeyi enkaza çevirdiniz. İşte yarın bütçe görüşmeleri Meclis'te başlıyor. Savaşın ekonomik faturasını halka ödetmeyi planlayan bir yıkım bütçesiyle karşı karşıyayız. Bu yıkım bütçesinin geçmemesi için parlamentoda grubumuz en etkili muhalefeti yapacaktır. Milletvekili arkadaşlarımız özellikle bunu yapacaktır. Ve görüyoruz ki 2020 bütçesinde de güvenlik harcamalarına ağırlık verilmektedir. Öyle anlaşılıyor ki AKP, 2020’yi de savaş yılı olarak planlamaktadır. Bütçeden bunu anlıyoruz. Savaşa dayanmadan iktidarda kalamıyorlar çünkü. Ama artık yolun sonuna geldiler. İktidardaki çözülme büyüyecektir. Gemi su almaya başlamıştır. Titanik gibi batacaklar. Siz bunların keman çaldığına bakmayın, gidecekler, batacaklar!

Toplumsal muhalefeti büyütme zamanı, HDP bunun için var

Şimdi demokratik toplumsal muhalefeti, barış bloğunu, adalet mücadelesini her zamankinden daha fazla büyütme zamanı. HDP bunun için var. Bunun için mücadele yürütüyor. Savaş politikalarına destek vererek AKP’nin iktidar değirmenine su taşıyanlar bilsin ki Türkiye halklarına en büyük kötülüğü yapıyorlar. Bu topluma karşı demokratik sorumluluğu olan herkesin izlediği siyaseti gözden geçirmesi gerekir. İktidarın politikalarına göre değil halkın taleplerine göre duruş sergilemek, demokratik siyaset yapanların öncelikli görevi ve sorumluluğudur.

Afrin ve İdlib'i hizmetle savunurken hangi resme baktınız Sayın Kılıçdaroğlu?

Tam da bu süreçte Sayın Kılıçdaroğlu, “Resme baktım. Afrin’e İdlib’e çok iyi hizmetler gidiyor” demektedir. Hangi resme baktınız Sayın Kılıçdaroğlu? ÖSO denen barbar tecavüz ordusunun Afrin’de yaptığı talanın resmini de gördünüz mü acaba Kürt halkı Afrin’de yaşadığı topraklardan sürüldü. Bu resmi gördünüz mü? Zeytinliklerine varıncaya kadar halka ait ne varsa bir bir talan edildi. Bu resmi gördünüz mü? Kürtçe tabelalar tek tek indirildi. Bunları da gördünüz mü?

IŞİD’in karargah yaptığı İdlib’i hizmetle savunmak CHP’nin laiklik ilkesine terstir

Kuzey Suriye’de Kürtlerin ve Alevilerin varlığına saldıran DAİŞ karanlığı, kendine güvenli bölge kurduğu İdlib’ten tüm bu coğrafyayı tehdit ederken, siz kalkıp İdlib’e hangi hizmetin götürüldüğünden söz ediyorsunuz? ÖSO’nun yıktığı Afrin’i, IŞİD’in karargah yaptığı İdlib’i hizmetle savunmak CHP’nin kendi laiklik ilkesine de terstir. CHP tabanının bu gerçeği görmesi, yüzleşmesi ve yönetimden hesap sorması gerektiğinin altını çizmek istiyorum. Sayın Kılıçdaroğlu’na gerçekleri görmesi gerektiğini hatırlatıyorum.

Değerli arkadaşlar son olarak; Grup Yorum Üyeleri açlık grevinin bugün 173’üncü gününde. Talepleri; konser yasaklarının kalkması, haklarındaki davaların düşmesi, tutuklu Grup Yorum üyelerinin serbest bırakılmasıdır. Grup Yorum bu ülkenin muhalif müzik geleneğinin temsilcisidir. Tüm talepleri kabul edilmelidir. “Türküler susmaz, halaylar sürer” diyoruz ve dayanışma mesajlarımızı iletiyoruz. Dün tahliye olan Ahmet  Altan, Nazlı Ilıcak ve CHP eski milletvekili Eren Erdem’e HDP grubu olarak geçmiş olsun diyorum. Darısı içeride bulunan arkadaşlarımızın başına. Hepinizi tekrar sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Yolunuz ve yolumuz açık olsun.

5 Kasım 2019