Buldan: Onurlu bir yüzleşme olmadan, Kürtler kimseye hakkını helal etmeyecektir

"Çözüm Biz'de Savaşlara ve Sömürüye Hayır" şiarıyla İstanbul Kartal Meydanı’nda düzenlediğimiz mitingde Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan ve HDK Eş Sözcüsü Cengiz Çiçek konuştu. HDP İl Eş Başkanları İlknur Birol ve Ferhat Encü’nün kısa konuşmalarından sonra Cengiz Çicek kitleye hitap etti. 

Cengiz Çiçek: Kendi halkını açlık sınırında tutanlar halkçı olabilir mi?

Savaşa, sömürüye “hayır” diyoruz. Biz yıllardır amasız, fakatsız, lakinsiz hiçbir bagajımız olmadan “savaşa hayır” dedik. Bu topraklarda kalıcı demokratik dönüşümün sağlanması için onlarca yıl süren mücadelede bin bir bedeller ödedik. Umuda dair bir inanç varsa onu ayakta tutan sizlere her türlü hakareti ediyorlar. AKP-MHP iktidarı yalanlar siyasetine devam ediyor. Diyorlar ki biz yerli ve milliyiz. “Hadi oradan” diyoruz. Kendi halkını açlık sınırında tutanlar halkçı olabilir mi? Ukrayna-Rusya savaşında barış elçisi geçinenler Kürt halkına coğrafyanın her yerinde savaşı dayatıyorlar. Bu anlayıştan halk dostu olabilir mi? Mezhepçi politikalarla Alevi toplumunu hedef tahtasında tutuyorlar, böyle bir zihniyetten maneviyat beklenir mi?

AKP-MHP iktidarı korsan iktidardır

Kendi vakıflarında çocuk tecavüzcülerine "bir kereden bir şey olmaz" diyenlerden dost olabilir mi? Ormanları bile kendi iktidarını ayakta tutmak için kriminalize etmeye çalışıyorlar. Yanan ormanların yerine oteller dikiliyor, yeşilin yerine beton dikenlerden doğa dostu olur mu? İşte özet bu değerli yoldaşlar. AKP-MHP iktidarı bir korsan iktidarıdır, bir kumpas iktidarıdır, bir savaş iktidarıdır. Kendi iktidarını ayakta tutmak için bütün halklara, kimliklere savaş açmış bir iktidarla karşı karşıyayız.

Halklara düşman bir rejime karşı demokrasi ve özgürlük mücadelesi boynumuzun borcudur 

En son KPSS soruları çalındı, bu hırsızlık düzeninin baş müsebbipleri bellidir. Bu iktidar her şeyimiz çalmak istiyor. O hırsızlar ki hırsızlıklarını örtbas etmek için savaş siyasetini, ilhak politikasını sınırların dışına taşırmaya çalışıyor. Bu zulüm iktidarını hırsızlık düzenine şunu hatırlatmak isteriz; Bütün savaşları, gençleri cepheye taşımak isteyen hırsızlar çıkarır. Sadece iktidarları ayakta dursun, saltanatları sürsün diye. Halklara düşman bir rejime karşı demokrasi ve özgürlük mücadelesi boynumuzun borcudur. 

Savaşı zenginler çıkarır ama o savaşta yoksullar ölür

Kadına, doğaya, Alevilere, emekçilere, Kürt halkına savaş açılmıştır. Savaşı zenginler çıkarır ama o savaşta yoksullar ölür. Bizim savaş karşıtlığımızın temelinde bu yatmaktadır. Türkiye emekçi haklarının, Kürt halkının evlatlarının bu savaşta ölmesini istemiyoruz. Bize yönelik saldırıların temelinde de bu yatmaktadır.

AKP’yi köşeye sıkıştıracağım diye Öcalan’ın çözüm aklını araçsallaştıramazsınız

Muhalefet, AKP-MHP zulmünde kıvranıyorsunuz, iktidarı değiştirmek istiyorsunuz ama Libya tezkeresi söz konusu iken “askerin Libya’da ne işi var” diyerek “hayır” diyenler söz konusu Suriye olunca “Afrin’de askerin ne işi var” sorusunu sormamıştır. AKP’yi siyaseten köşeye sıkıştıracağım diye İmralı’da Sayın Öcalan’ın çözüm aklını, ferasetini araçsallaştıramazsınız. Kürt sorununa kalıcı demokratik çözüm istiyorsanız, Kürt halkının ne dediğine bakacaksınız. Kürt halkının iradesini ve sözcüsünü tanıyacaksınız. AKP ile milliyetçilik yarışı yaparak, ırkçılık söylemlerine sarılarak baş edemezsiniz. Çünkü bu konuda sizden daha mahir bir iktidar var. 

Bizler, zindan, sürgün ve ölüm üçgeninde değerler biriktirdik

Değerlerimizle on yıllara varan mücadele birikim ile dalga geçmeyin, yok saymayın, inkar etmeyin. İnkarın sonuçlarını 50 yıllık çatışmalı ortam gösterdi. Bu kadar bedeli tekrar inkar edilmek için ödemiyoruz. HDP bünyesinde yan yana gelen bizler, zindan, sürgün ve ölüm üçgeninde değerler biriktirdik. Bir kez daha dosta düşmana sesleniyoruz, biz kimiz diye soran olursa, siz kimsiniz diye soran olursa, biz kim miyiz? Biliyor musunuz? Biz Edirne zindanından tutsak edilen Selahattin Demirtaş’ız. Biz Kandıra zindanında Figen Yüksekdağ’ız. Duymayan kulaklara tekrar haykırıyoruz, Kandıra’da hasta tutsak Aysel Tuğluk'uz. Sürgünde Hatip Dicle’yiz, Ertuğrul Kürkçü’yüz. Biz İzmir’de Deniz Poyraz, Amed’de yatan Tahir Elçi, Paris’te Yılmaz Güney’iz, Ahmet Kaya’yız. 

HDP ve seçmeni AKP-MHP iktidarının yıkılışında başrol oyuncusudur

Bu gerçekler doğrultusunda HDK ve HDP ne yapacak? Ülke bir karanlık kaotik sürece sürüklenmeye çalışılıyor. HDP ve seçmeni, gönül verenler, AKP-MHP iktidarının yıkılışında başrol oyuncusudur. Biliyoruz ki, 7 Haziran’da onları iktidardan biz düşürdük. 31 Mart’ta onları iktidardan biz düşürdük. Bir kez daha söz verelim, AKP-MHP rejimini tarihin çöp sepetine atacak yürekler buradadır. AKP ile sonuna kadar toplumsal ve siyasal mücadele yanı sıra Türkiye hakları ve emekçi kitlelerle kadar örgütlenme ve müzakere. Birileri HDP’yi teslim alarak bu ülkeyi karanlığa sürüklemeye çalışıyor. HDP teslim olursa Türkiye halklarına teslim olacak. HDP teslim olmayacak, demokratik cumhuriyeti hep birlikte inşa edeceğiz. 

Pervin Buldan: Bütün sorunlara, krizlere tek çözüm HDP fikriyatıdır

Merheba, gelên me yê hêja. Merheba, jinên delal, dayikên bi rûmet, ciwanên hêja. Hûn bi xêr hatine ser seran, ser çavan hatine.

Sevgili İstanbullular, sevgili halkımız hepinizi sevgi ve saygıyla selamlıyorum. Hoş geldiniz. Sizler bu meydana gelirken çözüm biziz şiarıyla geldiniz, işte Ankara’dan bu ülkeyi yönetenler bu ülkede iktidarım diyenler bu tabloya iyi baksın, çözüm biziz diyenleri iyi görsün. Bu “çözüm biziz, savaşlara, sömürüye hayır” sloganları ile düzenlediğimiz ikinci mitingimiz. Dün Amed'de gerçekleştirdiğimiz görkemli mitingden sonra bugün burada Türkiye halkları ve Kürt halkıyla birlikte bir kez daha diyoruz ki “çözüm biziz, savaşlara sömürüye hayır”. Türkiye’nin her sorununa güçlü sözü ve çözüm gücü olan HDP bu ülkede mücadele eden bir partidir. Bu ülkede yaşanan tüm sorunlara ve bütün krizlere tek çözüm olarak HDP’nin fikriyatının hayata geçmesiyle gerçekleşeceğine inanıyoruz. Çünkü bizim onurlu bir direnişimiz var, durdurulamayan bir mücadelemiz, kararlı ilkelerimiz var. Bizi biz yapan ve bu kadar güçlü olmamıza olanak sunan işte bunlardır. İlkelerimiz, direnişimiz ve mücadelemizdir. Tüm bunlar HDP’yi Türkiye’de daha güçlü bir konuma, söz ve karar sahibi olan bir parti haline getirmiştir. Bunda, sizlerin de büyük payı ve emeği vardır. Hepinizin emeğine sağlık. 

Bilsinler ki bizler saldırılarla başa çıkmasını iyi biliriz ve asla diz çökmeyiz

HDP, şu karanlık günlerde demokrasinin, gerçek ve onurlu barışın teminatı ve sözüdür. Bunun içindir ki HDP sürekli ülkeyi yönetenler tarafından saldırı altında tutulmaktadır. Bizimle siyaseten baş edemeyenler alanlarda, sandıklarda baş edemeyenler, kumpas davalarında, HDP’yi kapatma davasında, Kobanî Davasında ve il-ilçe örgütlerimize yapılan saldırılarla bizi yıldırmaya çalışıyorlar. Ama şunu bilsinler ki bizler saldırılarla, kumpas davalarıyla başa çıkmasını iyi biliriz ve sizin önünüzde asla diz çökmeyiz, boyun eğmeyiz ve size biat etmeyiz.

Ülkeyi sömürenlere ilk sandıkta gereken dersi Türkiye halkları verecektir

Bir tarafta kumpas davaları devam ederken, bir tarafta siyasi soykırım davaları devam ederken diğer tarafta Türkiye açlıkla, yoksullukla mücadele ediyor. Ülkeyi soyup soğana çevirenler, talan edenler, sömürenler bilsinler ki önümüze konulan ilk sandıkta sizlere gereken dersi Türkiye halkları verecektir. HDP sizin bu politikalarınıza geçit vermediği için, iktidar saldırılarına uğruyor, hedef haline getiriliyor. Ancak halklar bugün bu ülkede geçim derdi yaşarken, bu ülkede açlık ve sefalet yaşanırken, ülkeyi yönetenler halkların yarınlarını değil kendi çıkarları, gelecekleri ve koltuklarını sağlama alabilmek için savaş politikalarını devreye sokmaktan geri durmuyorlar. Onlar için Türkiye halklarının ne yaşadığı değil kendi iktidarları var. Onlar savaş konseptini devreye koyarken sıkılacak olan her merminin, atılacak her bombanın bu ülkenin işçi, emekçi, kadınlarına daha çok sefalet getireceğini, ekmeğinin yarıya bölüneceğini asla hesaba katmıyorlar. 

Türkiye halkları sizin savaş konseptinize müsaade etmeyecek

Ama biz biliyoruz ve inanıyoruz ki bu ülkede savaş kararı verenler, komşu ülkelere savaş için gidenler bu ülkenin geleceğini, gençlerini, yarınlarını düşünmüyor. Çünkü bu ülkede artık hiç kimse geleceğine umutla bakamıyor. Kimse yarınlarını göremiyor, onlar bu konsepti devreye koyarken Türkiye halklarına 2023’ün Mart ayını gösteriyor, sabredin diyorlar. Ama halka sabredin derken kendileri yine çalıyor yine sömürüyorlar. Bütün bunları kendi koltukları için yapıyorlar. Doğayı talan ediyor, yandaş atamaları yapıyor, gece yarısı zamlarına devam ediyorlar. Türkiye halklarının geleceğini karartmak için yapıyorlar. Bir gece ansızın nereye girmek istiyorlar, Rojava’ya! Nereye girmek istiyorlar Şengal’e, Mahmur’a. İşte onların zihniyetinde buralara girmek ve savaş konseptini devreye sokmak var. Ancak Türkiye halkları sizin savaş konseptinize onay vermeyecek, müsaade etmeyecek. Çünkü Türkiye halkları savaş değil; çözüm, barış ve diyalog istiyor.

Çaldıkları sadece KPSS soruları değil rakamları, rezervleri, hakikati de çalıyorlar

Kaybedeceklerini çok iyi biliyorlar. Bunun için de bunları devreye sokmak için sinyaller veriyorlar. Biliyorlar ki gidecekler ve bir daha asla geri gelemeyecekler. Şu anlayışla hareket ediyorlar; giderken ne götürsek kârdır diye bakıyorlar. Ancak başta Kürtler olmak üzere Türkiye halkları savaş konseptine izin vermeyecek. Onlar her şeyi çalıyorlar. Gençlerin geleceğini, KPSS sorularını, kadınların geleceğini, işçilerin, emekçilerin yarınlarını, umutlarını çalıyorlar. Biz HDP olarak bu ülkenin gençlerinin, kadınlarının, işçilerinin, emekçilerinin yanındayız. Onların bunu çalmasına müsaade etmeyeceğiz. Çaldıkları sadece bunlar değil TÜİK’te rakamların, Merkez Bankası'nda rezervlerin, yargıda hukukun, medyada hakikatin hırsızlığını yapıyorlar. Yani bunlar çalıyorlar, çalıyorlar ve bunları savaş çığırtkanlığını yükseltmek için yaptıklarını biliyoruz. 

Tecrit bütün ülkeyi kilitlemiştir; tecrit kilidi kırıldığında ülkenin tüm sorunları çözülecektir

Bu ülkenin en büyük sorunu Kürt sorunudur. Siyasetle çözülebilecek olan bir sorunu inkar, imha ve savaşla çözmeyi deneyenler şimdiye kadar nasıl başarılı olamadıysa bu iktidar da olamayacak. Barış ve müzakere sürecinde Sayın Öcalan devredeydi. 3 yıl devam eden bir süreçte herkes geleceğine umutla bakıyordu. Kimsenin kapısına cenaze gitmiyor, kimse gözyaşı dökmüyor, evlatlarımız toprağın altına girmiyordu. Neden? Çünkü, çözüm ve barış süreci vardı. Ancak bunlar barıştan da diyalogdan da korkuyorlar. Barışı istemedikleri için bugün İmralı'da Sayın Öcalan'a tecrit uyguluyorlar. Yaklaşık 3 yıldır İmralı'da herhangi bir görüşme yapılamıyor, bu insanlık suçudur. Sayın Öcalan'ın avukatlarıyla, ailesiyle, bağımsız heyetlerle görüşmesinin sağlanması ve tecridin son bulması çağrısını bir kez daha yapıyoruz. Tecrit bir bütün olarak ülkeyi kilitlemiştir. Bütün sorunların temelinde tecrit kilidi vardır. Tecrit kilidi kırıldığında bu ülkenin tüm sorunları çözülecektir. Bu ülke bunu görecektir çünkü biz bu deneyimi yaşadık. Tecrit kalktığı andan itibaren, Sayın Öcalan devreye girdiği andan itibaren bu ülkede herkes geleceğine umutla bakmaya başlayacak.

İktidar Türkiye hakları ve toplumu ile savaş halinde

Bunların her şeye düşman olduklarını biliyoruz. Bunlar kadınlara düşmanlar, İstanbul Sözleşmesi'ni iptal ettiler. Bu ülkede esnafla, işçiyle, emekçiyle, yoksullarla savaş halindeler. Demokratik siyasetle savaş halindeler. Çünkü belediye başkanı seçilen siyasetçilerin yerlerine kayyım atayarak görevden alıyorlar. Milletvekillerinin dokunulmazlığını kaldırarak demokratik siyasete savaş açıyorlar. Yine Kürtçe ve anadili ile savaş halindeler. Bu iktidar aynı zamanda cezaevlerindeki arkadaşlarımızla savaş halindedir, Aysel Tuğluk başta olmak üzere hasta tutuklularla savaş halindeler. Geçen gün Çevik Bir tahliye edildi ama Aysel Tuğluk’ta da aynı hastalık var ama tahliye edilmedi çünkü biri Türk diğeri Kürt. Kürt’e olan düşmanlıkları ortada. Bu iktidar aynı zamanda Alevilerle savaş halinde. Her gün bir Cemevine ya da başkanına saldırı gerçekleşiyor. Cemevlerine yapılan saldırıları kınıyor ve kabul etmiyoruz. Bu ülkede camiler nasıl dokunulmazsa Cemevleri de dokunulmazdır. Biz camilere de Cemevlerine de, Ermenilerin, Süryanilerin ibadethanelerine de, her inancın ibadet şekline ve ibadethanesine saygılı olmak durumundayız. Doğayla savaş halindeler, ormanlarla, derelerle savaş halindeler. Türkiye halkları ile savaş halindeler ama bu ülke bu savaşları hak etmiyor. Bu ülke bu savaşlara mahkum değil, bu iktidara mecbur değildir. Savaş ve inkar politikalarına mahkum değildir. 

Onurlu bir yüzleşme olmadan Kürtler kimseye hakkını helal etmeyecektir

Çünkü önünde farklı bir seçenek var. Üçüncü yol dediğimiz HDP’nin çizgisi var. Bu ittifak geleceğin ittifakıdır. Kürd'ü, Türk'ü, Alevi'si, Ermeni'si, Süryani'si, kadını ve genciyle Türkiye halkları geleceği inşa edecek bu ülkenin gerçek ve onurlu bir barışa ihtiyacı var bunu elbette gerçekleştireceğiz. Seçimler yaklaşınca Kürtleri hatırlayanlar, kendilerinden utanmalıdır. Kürtler sadece ve sadece seçimlerde hatırlanacak bir halk değildir. Helalleşmek adı altında Kürtlerle seçim dönemi bir araya gelmeye çalışanlara şunu söylemek isteriz. Kürtler onurlu biz yüzleşme olmadan, kimseye hakkını helal etmeyecektir. Bir kez daha HDP’nin barışa, demokrasiye, adalete ve Türkiye’deki tüm yaşanan krizlerin, sorunların çözümünde tek adres olduğumuzu haykırıyorum. Bu ülkeyi yönetenler bilsinler ki; gidicidirler, gelecek olanlar bu söylediklerimizi bu ülkeye getirecekler. Barışı da adaleti de  demokrasiyi de insan haklarını da. Yeter ki bir olalım. Yeter ki birlikte mücadele edelim, el ele verelim omuz omuza verelim. Bunu gerçekleştirirsek Demirtaş da, Yüksekdağ da, Kışanak da, Baluken de özgürlüğüne kavuşacaktır. Bizim mücadelemiz adalet ve barış mücadelesidir.

7 Ağustos 2022