Buldan: Oylar MHP’ye kaydırıldı, belgeleri elimizde

Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan, seçim sonuçları ve gündeme ilişkin Jinnews'e değerlendirmelerde bulundu:

Bölgede oyların AKP eliyle MHP’ye kaydırıldığını belirten HDP Genel Başkanı Pervin Buldan, “Bunun belgeleri de elimizdedir” dedi. İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun tehditlerinin partilerine dönük yeni bir konseptin başlangıcı olduğunu aktaran Pervin, “Şu an AKP içerisinde büyük bir kaynama var. Soylu’da prim yaparak koltuğunu korumaya çalışıyor. Asla Türkiye’nin 90’lı yıllara gitmesine izin vermeyeceğiz” diye konuştu. 

24 Haziran seçimlerinin Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından açıklanan gayri resmi sonuçlarına muhalefetin tepki ve eleştirileri devam ediyor. Seçimlerin kilit partisi olan Halkların Demokratik Partisi (HDP),  tüm ihlal, usulsüzlüklere ve baskılara rağmen yüzde 10 barajını bir kez daha aşarak 67 vekil ile Meclis’in üçüncü partisi olmayı başardı. Türkiye’de bazı bölgelerde oyunu artıran ve bu seçimde Hatay, Antalya gibi illerden dahi vekil çıkaran HDP, yeni döneme ilişkin yol haritasını belirliyor. 

HDP Eş Genel Başkanı Pervin Buldan, HDP’nin seçim sonuçlarını ve bundan sonraki  çalışmalarına ilişkin ajansımızın sorularını yanıtladı. 
 
HDP, OHAL sürecinde binlerce üyesi, eşbaşkanları ve milletvekilleri tutuklu halde baskı ve saldırıların odağında seçim çalışması gerçekleştirdi. Tüm saldırılara rağmen yüzde 10 barajını aşan HDP yüzde 11.7 oy oranıyla Meclis’e girdi. Seçim sonuçlarını nasıl değerlendiriyorsunuz? Türkiye halkları HDP’ye nasıl bir mesaj verdi?

Zor koşullarda çalışmak HDP için yeni bir şey değildi. 3 yıldır devam eden zor koşul vardı. Bu zor koşullarda milletvekili,  belediye eşbaşkanları, arkadaşlarımızın ve parti üyelerimizin tutuklu olması elbette zor bir dönemdi bizim açımızdan. Bu zorluk seçim kampanyasında da devam etti. Seçim kampanyasını başlattığımız ilk günden itibaren il ve ilçe örgütlerimize yapılan baskınlar ve bununla birlikte başlatılan gözaltılar bizim zor koşullar altında çalıştığımızın göstergesiydi. OHAL koşullarının getirmiş olduğu bir zorluk da vardı. Kısacası seçim çalışmaları meşru ve adil bir zeminde yapılmadı.  Diğer partilerden farklı olarak da HDP üzerinde ayrı bir baskı vardı. Yönetici arkadaşlarımızın tutuklu olması, Cumhurbaşkanı adayımızın tutuklu olması bizim açımızdan dezavantajdı. Tüm bu zor şartlara rağmen büyük bir başarı elde ettik. Çünkü hem ‘Cumhur’ hem de ‘Millet’ ittifakının bir araya gelmesinden kaynaklı yüzde 10 seçim barajı HDP için geçerli oldu. Tüm bunlara rağmen HDP anti demokratik barajı aşarak parlamentoya 67 vekil çıkaran bir parti oldu. Oran olarak 0.3 olan ve İYİ Parti gibi barajın altında kalan bir partinin anti demokratik bir şekilde Meclis’e girmesinin yanında sadece o yüzde 10’luk seçim barajını göğüsleyen ve mücadele eden tek parti HDP idi. Burada halkımızın bize vermiş olduğu büyük bir moral ve motivasyon vardı. Alanlara çıktığımızda biz buna tanıklık ettik. Bugün 24 Haziran seçimlerinde kazanan tek parti Halkların Demokratik Partisi olmuştur. 

Sizin açınızdan bu seçim meşru mudur? Anadolu Ajansı (AA) ve birçok medya kurumu seçimlerden 3 gün önce sonuçları ekranlara yüzde 52 olarak yansıttı. 24 Haziran günü de aynı sonuç çıktı. Öte yandan kamuoyu yoklamalarında oy oranı ciddi bir şekilde düşen MHP gibi bir partinin özellikle bölgede tüm baskı ve faşist politikalara karşı oyunu artırması gerçekçi bir tablo mu?

Türkiye’deki hiçbir seçim doğru sonuçlar üzerinden yapılmamıştır. Her seçimde mutlaka hile ve usulsüzlük vardır. Bu seçimlerde de aynı şeyi yaşadık. Özellikle ilk seçim sonuçları açıklandığında MHP gibi bir partinin yüzde 11 oranında kalması ve eksilip artmaması kafalarda büyük bir soru işaretine neden oldu. Bununla birlikte AA’nın manipülasyonla aslında seçim sonuçlarını bir tarafın kazanmış diğer tarafın kaybetmiş gibi göstermesi de aslında seçim sonuçlarında nasıl bir usulsüzlük yaşandığının göstergesiydi. Biz seçimlere 2-3 gün kala şunu duymaya başladık; ‘Erdoğan birinci turda kazanacak. HDP’nin barajı geçip geçmemesi bıçak sırtıdır.’ Tüm bunları önceden duyurmaya başladılar. Bu da seçim sonuçlarının önceden karar verildiğinin göstergesiydi. Seçim sonuçları elbette ki tartışmaya muhtaç bir sonucu ortaya koymuştur. Biz HDP olarak hızlı bir şekilde sandık sandık, nerede oy aldık? Nerede kaybettik? Nerede eksiğimiz var? Tüm bu tartışmaları başlattık. Önümüzdeki günlerde bununla ilgili daha kapsamlı ve detaylı açıklamalar yapma ihtiyacı duyabiliriz. MHP gibi bir partinin Hakkâri ve Diyarbakır gibi bir yerde oylarını bu kadar yüksek oranda arttırması bize gerçekçi gelmiyor. Tüm bunları parti olarak analiz ederek sonuçları gözden geçireceğiz. Şu açık ve nettirki AKP Hükümeti ortağı ile birlikte kendi zeminini hazırladı. MHP’yi de barajı aştırarak parlamentoya soktu. Özellikle bölgede Hakkari gibi bir yerde kendi eliyle MHP’ye oy verdirdi. Bu çok açık ve nettir. Bunun belgeleri de elimizdedir. 

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu tarafından Doğubayazıt’ta yaşanan bir olay nedeniyle tehdit edildiğinizi ve partinizin sorumlu tutulduğunu açıkladınız. Kürt siyasi hareketinin geçmişine baktığımız zamanda en zor şartlar altında dahi bir devlet yetkilisinin bizzat telefonla bir partinin Genel Başkanı’nı arayarak ölümle tehdit edilmesine şahit olmadık. 90’lı yıllarda ‘faili meçhul’lerle adından söz ettiren Mehmet Ağar’ın ekibinde yer alan Süleyman Soylu’nun bu yaklaşımını nasıl açıklıyorsunuz? Bu HDP’ye dönük yeni bir konseptin başlangıcı mı?

Evet. Süleyman Soylu ile talihsiz bir telefon görüşmesi gerçekleştirdik. Ben Soylu’dan çok farklı bir şey beklemiyorum doğrusu. 90’lı yıllarda Türkiye’de yaşanan ‘faili meçhul’ cinayetlerde adı geçen bir partiye mensup olan bir Bakan’ın böyle bir açıklama yapmasını çok da şaşırtıcı bulmuyorum. Dolayısıyla Türkiye’yi 90’lı yıllara götürme çabasında olan bir Bakan’ın hemen görevinden istifa etmesi lazım. Ama o tam aksini yaparak koltuğunu koruma adına bunu yapıyor. Hem bu ülkeyi 90’lı yıllara götürme çabaları var hem de Süleyman Soylu bizim üzerimizden prim yaparak bakanlık elde etmek istiyor. Şu an AKP içerisinde büyük bir kaynama var. Hükümeti nasıl kuracaklar? Kimlerle ortak olacaklar? MHP ile aynı koalisyonda yer alacaklar mı? Hangi milletvekili istifa edip Bakan olacak? Tüm bunlar bir tartışmaya götürüyor. Kendi içlerinde bir kaynamanın olduğu çok açık ve net. Soylu’da bunun üzerinden prim yaparak kendi koltuğunu korumak için bunu yapıyor. 90’lı yıllara geri dönüş Türkiye açısından tarif edilemez bir dönemin, özellikle acıların yaşandığı bir dönemin tekrar dayatılmasını Türkiye halkları kabul etmeyecektir. HDP’de, bizde kabul etmeyeceğiz. HDP olarak kurumsallaşan bu faşizmi yıkmak ve Türkiye’yi demokratikleştirmek adına yeni bir sürece ihtiyacımız var. Bu süreçte Türkiye halkları ile ortaklaşmaya ihtiyaç var. Demokrasi ve barış yanlısı özgürlük yanlısı kesimlerle ortaklaşmaya ihtiyaç var. Bunu gidermenin yol haritası üzerinden mücadeleyi yükseltmektir. Asla Türkiye’nin 90’lı yıllara gitmesine izin vermeyeceğiz. 21’inci yüzyılda böylesi bir süreçte Türkiye’nin geriye dönmesi halklara verilecek büyük bir kayıptır. Ekonomisi ve siyaseti batmış bir Türkiye’nin toplumsal sorunları hat safhada olmuş bir Türkiye’nin bu dönem açısından elbette ki demokratikleşmesine ihtiyacı var. Bu ülkenin ekonomisini düzelten ve demokratikleşmesini sağlayan ve tüm toplumsal sorunlarını çözmeye çalışan bir siyasete ihtiyacı var. Bu Soylu’nun siyaseti ile değil elbetteki akılcı bir yönetimle bunun ancak ve ancak HDP’nin yapabileceğine inanıyorum. Bunun için üzerimize düşen sorumluluğun bilinci ile Türkiye halklarına demokrasiyi armağan edeceğimiz günlerin bugün itibarıyla mücadelesini vereceğiz. 

Seçim sonuçlarına baktığımız zaman “demokrasi” talebini devam ettiren yüzde 50’lik bir kesim olduğunu görüyoruz. Bununla birlikte bu baskı politikalarına “evet” diyen diğer kesimle kutuplaşma giderek arttırılıyor. HDP demokrasi ve yenilik anlamında bununla birlikte giderek derinleşen ekonomik sorunlara ilişkin halklara ne vaat edecek? HDP’nin bundan sonraki yol haritası nasıl olacak?

Demokrasi talebini çok ön planda tutmamız gerekiyor. Biz özellikle HDP grubu olarak çok farklı kesimlerden insanların olduğu bir grubuz. Bileşenlerimizin olduğu, birey anlamında vekillerimizin olduğu ve Kürt hareketinden siyasetçilerimizin olduğu geniş bir yapıdan bahsediyoruz. Bu yapının elbetteki öncelikli görevi demokrasiyi öncül kılmak ve demokrasi taleplerini tüm topluma yansıtmak. Türkiye’de barışı ve demokrasiyi isteyen toplumsal kesimlere bir an önce ulaşmamız lazım. Yine seçim çalışmalarında ve meydanlarda ifade ettiğimiz sözlerin pratikte hayata geçmesi gerekiyor. Orada söylem olarak kalmaması ve bir an önce hayata geçmesi içinde yeni seçilen vekil arkadaşlarımızla birlikte insanlara ulaşacağız. Ve onlara dokunacağız. Kurumsallaşan faşizmi ortadan kaldırmak için demokrasiyi hâkim kılmak için, ekonomik anlamda yapılacak düzenlemeler için toplumsal kesimlerden destek almamız lazım. Bu da içimizde yer alan Ermeni, Süryani, sosyalist ve bileşenlerle herkes kendi alanında bu çalışmayı yürütmeye başlayacak. Türkiye’nin normalleşme sürecine girmesi için bu çalışmaların hızla devam etmesi gerekiyor. Hem demokrasinin hem ekonomik sorunların bunun yanında kadın meselesi ve gençliğin sorunlarını da ekleyebiliriz. ‘Kadınların sesi olacağız, ekonomik sorunları çözeceğiz’ dedik. Tüm bunları çözmek için 67 vekilimiz, il başkanlarımız, genel merkezimizdeki MYK ve PM üyelerimizle birlikte bu sorunu çözmenin ve hayata geçmenin pratiğini gerçekleştireceğiz. Hızla bu görev dağılımını önümüzdeki günlerde yapacağız. 

Seçim çalışmalarında birçok yerde ve OHAL’in en derin hissedildiği kentlerde kadınlar, engellemelere ve saldırılara rağmen öncü rolü üstlenerek renkli bir seçim çalışması yürüttü. “Kadın partisi” iddiasını bugünde devam ettiren HDP, yeni dönemde 26 kadınla Meclis’te olacak. Eşit temsiliyet ve kadın kotası dikkate alındığında bu sayı yeterli midir? Bundan sonra nasıl bir kadın politikanız olacak? 

Seçim kampanyamızın gerçekten lokomotif gücü kadınlar ve gençlerdi. Alanlarda ve meydanlarda en önde bu iki kesimi gördük. Kadın meselesi elbette partimizin öncelikli meselelerinden birisidir. Eşbaşkanlık sistemini hayata geçiren ve kadınların karar mekanizmalarında yer almasını sağlayan HDP’nin bu konuda taviz vermeyen net bir duruşu vardır. Elbette eşit temsiliyeti sağlamış değiliz. 67 vekilin 26’sı eğer kadınsa bu bizde de bir eksilik olduğunu ortaya koyuyor. Bunları da masaya yatıracağız. Aday belirleme komisyonunda bunlara çok fazla dikkat edilmedi. Kadın adayların seçilmeyecek ya da ön sıralardan listeye girememesini elbette ki tartışacağız. Yine de oran olarak diğer partilerle kıyaslarsak en fazla kadın vekil çıkaran HDP’dir. Geçmişte de bunu yaptık. Bir kadın yönetimi ve Kadın Grubu tüm bunları bu dönem tekrar gerçekleştireceğiz. Kadın meselesine dair  parlamentoda da ve parlamento dışında da özel çalışmalarımız olacak. Kadınların yaşadığı sıkıntıları, kadın cinayetlerini ve eşit temsiliyet meselesini tartışıp bir planlama yapacağız. Kadın vekil arkadaşlarımız kadınların sesi olacak. Parlamento dışında da kadın hareketleri ve kurumları ile çalışmalar yaparak ortak bir tutum alacağız. Diğer partilerle de elbette dayanışmalarımız ve ortaklaşmalarımız olacaktır. 

Duygu Ciniviz- Habibe Eren

 

29 Haziran 2018

Etiketler: #pervin buldan