Buldan ve Sancar: Dava sürecini demokrasi güçleriyle birlikte yürütmek istiyoruz

Kapatma davasına ilişkin İstanbul’da hukukçularla bir araya geldik. Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonumuz tarafından düzenlenen toplantıya çok sayıda hukukçunun yanı sıra Eş Genel Başkanlarımız Pervin Buldan ve Mithat Sancar, Parti Sözcümüz Ebru Günay, Grup Başkanvekilimiz Saruhan Oluç ve hukukçularımız katıldı. Toplantının açılışında konuşan Buldan ve Sancar şunları söyledi:

Pervin Buldan: Parti kapatmaları Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda büyük bir yaradır

Bu toplantının bu dönem yapılması önemlidir. HDP’ye yapılan saldırıların ve kapatma davasıyla bu saldırıların üst düzeyde yürütüldüğü böylesi bir dönemde bu buluşmanın önemli olduğunu düşünüyoruz. Zor ve sancılı bir dönemden geçiyoruz, HDP'ye yapılan saldırıların, özellikle kapatma davasıyla birlikte, hızlı bir şekilde devam ettiğini ifade edebiliriz. Bu davanın tarihi bir dava olduğunu da belirtmek lazım. Bu tarihi davada hukukçu arkadaşlarımızın, yani sizlerin bizlere sunacağı öneri ve değerlendirmelerin büyük katkısı olacağını belirtmek isterim. 

Tarihi dava diyoruz, çünkü bu ülke parti kapatmalarla anılmayan bir ülke haline gelmek zorunda. Parti kapatmaları geçmişte çokça yaşadığımız bir mesele. Bu gelenekten gelen bir partinin mensupları olarak hepimiz bu tür durumları ve bu süreçleri çokça yaşadık, bu durumlara birçok kez maruz kaldık. Parti kapatmalar özellikle Türkiye’nin demokratikleşmesi konusunda büyük bir yaradır. Tam da bu dönemde HDP’ye açılan kapatma davasının Türkiye’nin demokratik geleceğine ve demokratik siyasetine hiçbir katkısı olmayacaktır. Bu dava hukuki bir dava değildir, siyasi bir davadır. Ama hukuken de yapılacak çok şey olduğunu biliyoruz, onun için bugün buradayız. Birlikte neler yapabiliriz, bu partinin kapanmaması için hangi yollara başvurabiliriz, bunu tartışacağız. Ben hepinize katıldığınız için teşekkür ediyorum. Ana konuşmayı Mithat Başkan yapacak, şimdi sözü ona bırakıyorum, ben dinlemek için geldim. Hepinize hoş geldiniz diyorum ve teşekkür ediyorum şimdiden. 

Mithat Sancar: Bu dava tehdit ve şantaj içeren bir kampanyaya dayanıyor 

Ben de sizleri saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Kapatma davası bir siyasi davadır, bunu biliyoruz ve baştan beri söylüyoruz. HDP’ye karşı yürütülen yargısal operasyonların hiçbirinin hukuki dayanağının olmadığını uluslararası yargı da defalarca kayıtlara geçti. Esasen kapatma davası öncesinde yürütülen siyasi kampanya hepimizin hafızasında canlı olarak duruyor. İktidarın sözcüleri ve özellikle küçük ortak, partimize karşı yoğun bir siyasi kampanya yürüttü. Kapatma talebini her fırsatta onlar dile getirdiler. Sadece bir siyasi kampanya da yürütmedi iktidarın küçük ortağı, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığını tehdit eden topluma şantaj diliyle bir politika yürüttüler. Dolayısıyla bu davanın tehdit ve şantaj içeren bir kampanyaya dayandığını görüyoruz. Tek başına bu gerekçe bile bu davanın hukuken tartışılmasını gereksiz kılabilirdi. 

Dava tarihinin 7 Haziran seçilmesi siyasi kampanya olduğunun işareti

AYM kendisine iddianame geldikten sonraki ilk incelemede pek çok gerekçeyle bu iddianamenin iade edilmesine oybirliği ile karar vermişti. Doğru bir karar vermişti. Çünkü iddianame gerçekten derme çatma ve bir tür çöp bidonu şeklindeydi. AYM’nin böylesi bir iddianameyi iade etmesi gerektiğini o dönem ifade etmiştik, neyse ki iade etti. Ancak daha sonra Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı eksiklerini tamamladığını iddia ederek iddianameyi AYM’ye yeniden gönderdi. Dikkat edin siyasi kampanya o aşamada da devam ediyor. Siyasi kampanyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından nasıl yürütüldüğüne dair en açık kanıt ise iddianemenin gönderildiği tarihin belirlenmesi idi. 7 Haziran günü, başka hiçbir gün yokmuş gibi, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı iddianameyi AYM’ye ikinci kez gönderdi. 

Yargıtay partimizi kapatmayı gerektirecek ikna edici bir tablo sunamıyor

İkinci iddianamede de AYM’nin belirttiği hususların hiçbiri tatminkar bir şekilde düzeltilmiş değildir. AYM ilk kararında iddianamede belirtilen kapatma gerekçesi ile odak olma sebebi arasında bağlantı kurulmadığını belirtmişti. Bu eksiklik olduğu gibi yerinde duruyor, zaten başka türlü olması da mümkün değil. Çünkü Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının kullandığı gerekçeler ve tırnak içinde deliller partimizi kapatmayı gerektirecek ikna edici bir tablo sunamıyor. Böyle bir bağlantı kuramıyor, çünkü böyle bir bağlantı yok. HDP’nin bölücülükle suçlandığı ve şiddetle ilişkilendirildiği bir iddianameyi hazırlamak mümkün değildir. Çünkü böyle bir durum gerçeklikte de söz konusu değildir. HDP Türkiye’de barış, demokrasi ve eşitlik içinde bir arada yaşamayı en kararlı tarzda savunan partidir. Öte yandan, tepeden tırnağa şiddete batmış bir sistemde barışı ısrarla isteyen ve demokratik çözüm için her türlü sorumluluğu üstlenmeye hazır olduğunu belirten bir partidir.

Yargıtay’ın uydurduğu deliller kimseyi ikna etmemelidir

O nedenle Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının bizi odak olarak göstermesi için delil bulması mümkün değildir. Uydurduğu deliller ve gerekçeler de kimseyi ikna etmemelidir. AYM'nin bu iddianameyi ikinci kez temelden reddetmesi gerekiyordu. Bunu yapsaydı tarihi bir fırsatı kullanmış olacaktı, bunu yapmadı tarihi bir fırsatı heba etmiş oldu. AYM, evrensel hukuk ilkeleri ve hatta yürürlükteki anayasaya uygun davransaydı bu dava tamamen gündemden çıkmış olurdu. Ama yapamadı. Yapmadı mı, yapamadı mı? Bunu ayrıca konuşacağız, tartışacağız. Bu dava sadece HDP’ye açılmış bir dava değildir, bu dava Türkiye’de demokrasi mücadelesine, barış umuduna, özgürlük özlemine karşı açılmış bir davadır. 

Dava sürecini demokrasi güçleriyle birlikte yürütmek istiyoruz

O nedenle bu dava sürecini sadece HDP’nin kendi başına yürütmesi söz konusu olamaz. Biz bu dava sürecini bütün demokrasi güçleriyle birlikte yürütmek istiyoruz. Bu toplantımızın amacı budur. İlk buluşmayı 3 gün önce Dersim’de gerçekleştirdik. Orada da Türkiye’nin dört bir tarafından gelen Alevi kurumlarının temsilcileri, kanaat önderleri ve aydınlarıyla buluştuk. Kendileriyle de dava sürecini ve sonrasındaki olası gelişmeleri konuştuk. Orada da belirtmiştik; biz hem dava sürecini hem de sonuç ne olursa olsun davadan sonraki süreci halkımızla birlikte yürütmek istiyoruz. Böylece Türkiye’de HDP’nin etrafında demokrasiye yönelen, demokrasi umuduna ve beklentisine yönelen saldırıları hep birlikte göğüsleyip püskürtmek istiyoruz.

Bu davanın esas savcısı iktidardır, bu davanın avukatı da halkın kendisidir

Buna gücümüzün yettiğine inanıyoruz. Baştan aşağı çürümüş ve kokuşmuş olan bu düzenin, her tarafı hukuksuzluk ve şiddet dolu bu sistemin durdurabilmesi ve değiştirebilmesi için demokrasi güçlerinin ortak mücadelesine ihtiyacımız vardır. Bu davanın esas savcısı iktidardır, bu davanın avukatı da halkın kendisidir. Dolayısıyla bu davayı boşa çıkaracak en önemli faktör toplumsal mücadeledir, demokrasi güçlerinin ortak çalışmasıdır, halkın HDP’yi sahiplenmesi ve sonuna kadar yaşatacağı kararını birlikte hayata geçirmesidir.

Savunmamızla demokrasi mücadelesinin hukuk yoluyla nasıl yürütüleceğini göstereceğiz

Bunu başaracağımıza dair en ufak bir tereddüt ve kuşku duymuyoruz. Hukuk mücadelesini de en güçlü şekilde yürütme kararındayız. İddianame çürük olabilir, çöp olabilir. Bizim savunmamız bu iddianameye karşı olmayacaktır. Bu iddianameyi çürütmek bizim için zor değildir. Sizlerle birlikte bu iddianameyi kısa sürede kolay bir şekilde çürütebiliriz; ama biz dava sürecinde yapacağımız savunmayı en güçlü şekilde hazırlamak istiyoruz. Çünkü burada yapacağımız savunma, Türkiye’de hukuk yoluyla demokrasi mücadelesinin temel belgelerinden biri olmalıdır. O belgeyi birlikte hazırlayacağız ve tarihe kaydedeceğiz. O belge sadece mahkeme salonunda sunulmayacak, aynı zamanda tarihe yazılacak. Demokrasi mücadelesinin hukuk yoluyla nasıl yürütülebileceği de gelecek kuşaklara miras olarak kalacaktır. 

Çok doğru sözler ama iddianameyi incelerken bu görüşleri görmedik

Son olarak, bugün gelirken AYM Başkanının bir sempozyumda yaptığı konuşmada kullandığı cümleleri sizlerle paylaşmak istiyorum, uzun bir konuşma sadece bir paragrafI sizlerle paylaşmak istiyorum: "Unutmayalım ki fikri ve vicdanı hür olmayan hakim olamaz. Aklını ve vicdanını başkalarına kiralayan veya iradesine ipotek konmasına izin veren kişiden hakim olamaz. Hukuk devletinde uzaktan kumandalı yargı ya da yargıç düşünülemez." 

Bunlar çok doğru sözler, biz de katılıyoruz. Fakat maalesef, AYM ikinci iddianameyi incelerken bu görüşlere bağlı kalmadı. Dileriz ve umarız ki, AYM üyeleri nihai kararlarını verirken burada belirtilen fikirlere ve ilkelere bağlı kalır. 

AYM’de vicdanlı hakimler olduğu inancımı korumak istiyorum

Onları belki korkutacaklardır, belki sindirmek için kampanya yürüteceklerdir, ancak AYM’de vicdanlı hakimler olduğuna dair inancımı koruyorum. Onları cesaretlendirecek olan da bizatihi güçlü bir demokrasi mücadelesidir. Bu buluşma bütün bu amaçlara hizmet etmek için gerçekleştirilmiştir. Katılımınız için partim adına teşekkürlerimizi iletmek istiyorum. Güzel bir çalışma olacağından şüphe duymuyorum. Kolay gelsin hepimize, yolumuz açık olsun. 

28 Haziran 2021