
Muş Milletvekilimiz ve Cezaevi Komisyonu Eş Sözcümüz Burcu Çelik, cezaevlerinde siyasi tutuklu ve hükümlülere yönelik yaşanan hak ihlallerini Meclis gündemine taşıdı.
Hak ihlallerinin tespiti, ceza infaz kurumları ve tutukevlerinin sivil ve bağımsız heyetlerin denetimine açılması ve yaşanan sorunlara çözüm yolları bulunabilmesi amacıyla verilen Araştırması Önergesi üzerine konuşan Çelik şunları ifade etti:
Hasta mahpuslara "cezaevinde kalabilir" raporu veren kaç kişi KHK ile ihraç edildi?
Türkiye'deki siyasi atmosfere, siyasi konjonktüre göre değişiyor. Değişmeyen tek bir şey var: hak ihlalleri. Olağanüstü hâl öncesinde başlayan ihlallerin olağanüstü hâlin ilanından sonra kanun hükmünde kararnamelerle tavan yaptığından, sistematik olarak bu ihlallerin arttığından hem gözlemlerimizle hem ziyaretlerimizle hem bize gelen mektuplarla, yaptığımız aile görüşmelerinden bilgi sahibiyiz. Fakat, bu ihlallerin giderilmesi için bugüne kadar henüz tek bir somut adım dahi atılmış değil. Cezaevinde kalamaz raporları olan hasta tutsakların bir anda bu raporların "Cezaevinde kalabilir" şekline dönüştürülüp ne yazık ki infazlarının ertelendiğini, tahliyelerinin önüne geçildiğini buradan ve bulunduğumuz her platformda dile getirdik. Adli Tıp Kurumu'ndan kanun hükmünde kararnamelerle kaç kişinin ihraç edildiğini, yani hazırlanan bu raporlar üzerinde karar yetkisi olan, karar verici olan kaç kişinin ihraç edildiğini lütfen Adalet Bakanlığı kendisi açıklasın.
Mahpuslar temel hakları için açlık grevi yapıyor
Şu an geldiğimiz nokta; bugün Türkiye'de sayısız cezaevinde açlık grevi başlatıldı. Bugün, şu ana kadar Edirne Cezaevinde, Şakran Cezaevinde, Van T Tipi Cezaevinde, Sincan Cezaevinde, Ermenek Cezaevinde, Menemen Cezaevinde açlık grevleri devam ediyor. Mahpusların, tutsakların bizlerden beklediği, yasalar çerçevesinde düzenlenmiş olan hakların, taleplerinin yerine getirilmesidir. Mesela, nedir bu? En basit hâliyle, sağlık ve tedavi hakkının yerine getirilmesi, görüş haklarının tekrardan düzenlenmesi, kanun çerçevesinde ele alınması. Sebebini hâlâ açıklayamadıkları, ziyaret esnasında gözlerimizle gördüğümüz, gazete kupürlerinin yırtılıp, parçalanıp mahpuslara verildiğini ve artık bu uygulamalardan geri dönülmesi gerektiği. Kitapların, ifade özgürlüğü çerçevesinde ve yine, mahpus hakları çerçevesinde cezaevine girişinin önünün açılması; bunun yanı sıra, en temel hakları yani içerideki mahpusun dışarıyla olan ilişkisini sağlayan görüş haklarının yine yasal düzenlemeye çekilmesi. Adalet Bakanı'na bir kez daha seslenmek istiyorum: sessiz kalmaya devam edersek, şayet yüzümüzü, gözümüzü, vicdanımızı, yüreğimizi cezaevlerine çevirmezsek yakın zamanda ne yazık ki hiç istemediğimiz tablolarla karşılaşacağız.
Cezaevlerini ulusal ve uluslararası tüm heyetlere açın!
Kanun hükmünde kararnamelerle cezaevlerine sivil toplum örgütlerinin, demokratik kitle örgütlerinin, bağımsız heyetlerin, ulusal ve uluslararası bütün heyetlerin girişinin engellendiğini biliyoruz. Açın cezaevlerini. Bütün bu heyetlere kapatmak yerine cezaevlerini, gidip mahpuslarla görüşmek isteyen, temas etmek isteyen, taleplerini, haklarını, beklentilerini dinlemek isteyen ve bir çözüm arayan bu heyetlere cezaevlerini açmanız gerekir. Peki, Hükûmet ne yaptı? İlk kanun hükmünde kararnameyle bütün bu dernekleri kapattı. Sessiz bırakılması için, örgütlülüğün önüne geçilmesi için, muhalefetin sesini kısmak için başta insan hakları derneklerini, kadın derneklerini, sivil toplum örgütlerini kapattı.
2013'te muhalefet baskısıyla geri çektirilen cezaevlerine ilişkin kanun tasarısı raflarda bekletiliyor
Bakın, şu anda raflarda bekleyen bir tasarı var. Bu tasarı, Ceza İnfaz Kurumları Güvenlik Hizmetleri Kanunu Tasarısı'dır. 2013'te bu Parlamentoya, Genel Kurula geldiğini biliyoruz fakat kamuoyunun baskısıyla, yine muhalefet partilerinin baskısıyla bu tasarı geri çekilmişti fakat yine raflarda bekliyor. Muhtemelen Türkiye nasıl evrilecek, nereye gidecek, ona göre bu tasarıyı yine gündeme getirecekler. Nedir bu tasarı? Bu tasarıyla ne yapılmak isteniyor? Çok kısa belirtmek istiyorum. Bu tasarıyla göz yaşartıcı gaz, basınçlı su, ateşli silah temel müdahale ekipmanı hâline getiriliyor. Güvenlik görevlilerine asayişi bozan olayları önlemek, pasif direniş göstermek gibi hiçbir sınırı tanımlanmayan hâllerde kademeli ve artan ölçüde zor kullanma yetkisi veriliyor. Müdahale birimi ve dış güvenlik görevlileri cezaevi içine ateşli silahlarla girebiliyor. Cezaevinde asayiş ve düzeni önemli ölçüde bozan yaygın direniş ve şiddet hareketleri veya benzeri ciddi tehlike yaratan hâllerde kolluk kuvvetlerinin de görevlendirileceği düzenleniyor. Evet, biz çözüm diyoruz fakat Hükûmetin çok farklı planları var. Umut ediyoruz ki bu tasarı hiçbir zaman bu Genel Kurula gelmez, gelse de bizim bugünden cevabımız bellidir.
14 Mart 2017