
Muş Milletvekilimiz Burcu Çelik Özkan, hasta tutsaklar hakkında Meclis Genel Kurulu'nda yapmış olduğu konuşmada şunları ifade etti:
15 Temmuz darbe girişiminden tüm kamu kurumları etkilenmiştir. Darbe girişiminin en çok etkilediği alan ise cezaevleri olmuştur. 15 Temmuz gecesi Adalet Bakanlığı tarafından cezaevleri idarelerine gönderilen gizli genelgeyle tutuklu ve hükümlülerin her türlü açık ve kapalı görüş hakları, avukat ve telefon görüşmeleri engellenmiştir."Paralel cemaat yapılanmasıyla mücadele" adı altında alınan OHAL kararıyla birlikte cezaevlerindeki insan hakları ihlalleri ve baskılar en şiddetli haliyle yaşanmaya devam etmektedir. Yaşadığımız örneklerden edindiğimiz tecrübelere göre, OHAL kararının temel hak ve özgürlükleri yakından ilgilendirdiği ve bugüne kadarki uygulamaların hak ve özgürlükleri kısıtlayıcı ya da tamamen engelleyici uygulamalar olduğu açıktır. Bu kapsamda OHAL kararının ilk olarak cezaevlerinde uygulanmış olması Hükümet'in cezaevlerine yaklaşımını da ortaya koymaktadır. Bizler Halkların Demokratik Partisi olarak OHAL kararının başta cezaevleri olmak üzere temel hak ve özgürlükler üzerindeki etkisinin takipçisi olacağız.
Ülkenin bulunduğu bu koşullarda Adalet Bakanlığı'nın özellikle ölüm sınırında olan hasta tutuklu ve hükümlülere ilişkin çok acil bir çalışma yapması gerekmektedir. OHAL'le birlikte gerçekleşen tutuklamalar gerekçesiyle yaşanan nakil ve sevkler sırasında hasta tutuklu ve hükümlülerin koşulları göz önüne alınmayarak hasta tutsaklar da sürgüne tabi tutulmuştur. Tedavisi devam edenler, ölüm sınırında olanlar, cezaevlerinde yatalak bir şekilde bekleyen hasta tutsaklar dahi sürgün edilmiştir.
Hasta tutsaklara ilişkin en önemli sorun adli tıp kurumlarından alınan raporlardır. Adli tıp kurumları bir yıl önce verdikleri raporları bugün siyasi konjonktür sebebiyle yeniden ele almakta ve "Cezaevinde kalamaz" şeklinde verilen raporları "Cezaevinde kalabilir" şeklinde değiştirmektedirler. Devlet hastanesinden alınan bir raporda yüzde 97'lik oranla "Cezaevinde kalamaz" denilen bir kişi hakkında Adli Tıp Kurumu "Cezaevinde kalabilir" diye rapor verebilmektedir. Bu uygulamaların bugünlerde çok konuştuğumuz insan haklarına açık aykırılık teşkil ettiği ortadadır.
Önemli sorunlardan bir diğeri de hali hazırda uygulaması devam eden kelepçeli muayene dayatmasıdır. Bize ulaşan bilgilere göre muayene esnasında kolluğun müdahalesi, kelepçeli muayene dayatması, hekimlerin bu baskı altında tıp etiğine uygun hareket etmeyerek muayeneyi kelepçeli yapma uygulamaları sadece hasta tutsakların değil, tüm tutuklu ve hükümlülerin tedavilerinin önünde önemli bir engeldir. Bu noktada üçlü protokol anlaşmasının bu uygulamaya zemin hazırladığını, bu sebeple protokol maddelerinin insan hakları temelinde yeniden ele alınması gerektiğini belirtiyoruz.
Tüm parti gruplarıyla yapmış olduğumuz cezaevi ziyaretlerinde tanıklık ettiğimiz bazı isimleri zikretmek isterim: Sibel Çapraz, 15 ameliyat geçirmiş ve halihazırda tutuklanmaya devam eden bir kişidir. Abdulkadir Fırat, yine tüm parti gruplarıyla yapmış olduğumuz ziyarette karşılaştığımız bir kişidir yüzde 80 raporuyla felçli olarak halen cezaevindedir. Benzer durumdaki Ergin Aktaş'a ilişkin, Adalet Bakanı burada kendisi hukuka aykırı bir şekilde cezaevinde tutulduğunu kabul etmiştir.
Buradan bir kez daha herkese seslenmek istiyorum: Gelin, siyasi düşünceleri bir kenara bırakıp hasta tutsakların tahliye şartlarını araştırmak üzere bir komisyon kuralım ve hepimiz yaşanan bu ağır insan hakları ihlaline bir son verelim.