
İstanbul Milletvekilimiz Celal Doğan, Mecliste devam eden bütçe görüşmelerinde söz alarak şu değerlendirmelerde bulundu:
Yerel yönetimlerin tarihine baktığımızda, Türkiye'de kadılarla başlayan, sonra halkın iradesiyle şekillenen belediye başkanları; bilahare rahmetlik Özal'ın 1983'te çıkarmış olduğu 3030 sayılı yasa ve çeşitli zamanlarda tadilata uğrayan ve geliştirilen bir yasa...
Valilerin seçimler gelmesi çok daha güzel olur
Türkiye'de sonradan yerel yönetimlerin imar yetkilerinin bir kısmı kısıtlama noktasına gelindi. Bundan kastım şu: Asıl mesele yerinden yönetmektir Türkiye'yi. Dünyanın her yerinde demokrasinin beşiği yerel yönetimlerdir. Türkiye'de geldiğimiz noktada yerel yönetimlerin işlevine baktığımızda, il koordinasyon kurulu hariç, valilerin hiçbir esprisi kalmamıştır. Türkiye'nin bugünkü gidişatı da odur, belki valilerin de seçimle geldiği bir yönetime doğru Türkiye'nin trendinin gittiğini görüyoruz. Belediye başkanları halk tarafından seçilir, hesap verecekleri merci halktır. Valilerin genellikle Ankara'daki bürokrasiyi mutlu etmekle meşguldür. Yani genellikle iktidar partisinin, iktidara mensup il başkanlarının ricalarını yerine getirdiği zaman en iyi validen birisi olur. Hâlbuki seçimle gelmiş insanların borcu halka olacağı için, seçimle gelecek vali Türkiye'de yönetimlere çok daha ciddi etki yapabilir. O nedenle görüşüm odur ki bir gün Türkiye demokrasisinde yerel yönetimlerin evrimleşmesi ve demokratikleşmesinde valilerin seçimle gelmesi çok daha güzel olur.
Bakanların TBMM içinden seçilmemesi gerekir
Ataşehir'den kaynaklı belediye kurumuyla ilgili müesseseyi biraz tartışmakta fayda var. Belediye başkanları tek dereceli seçimle gelmiş başkanlık sisteminin en tipik örneklerinden birisidir. Şimdi, başkanlık sistemine geçtiğimiz şu ortamda, bakanların Türkiye Büyük Millet Meclisi içinden seçilmemesi gerekir. Daha doğrusu, bakanların sadece, salt Cumhurbaşkanının -başkanın- atayacağı kişilerden oluşması gerekir. Meclis’ten atanacak bakanların seçilmesi, atanması getirdiğiniz sistemin özüne aykırıdır. Çünkü seçilmiş ile denetleme mekanizmasının karışması doğru sonuç doğurmaz. İşte, Belediye Kanunu da bunların en tipik örneklerinden birisiydi. Maalesef, 2005'te yaptığınız bir değişiklikle encümene seçilmişlerin yanına atanmışları koymamız, Türkiye'de bu sistemi karmaşa hâline getirdi ve oradaki denetleme eksik oldu.
Belediye müfettişlerimizin çoğu kurşun askerdir
Belediyelerin denetlenme mekanizmaları açık. Türkiye'de eskiden, daha çok İçişleri Bakanlığı belediyelerin kapılarında nöbetçi gibi bekliyordu. Şimdi de muhalefet belediyelerinden gelen şikâyetler için söylüyorum, çok sayıda müfettişin belediye kapılarını yol ettiği şeklinde anlayış var. Belediye başkanlarının denetlenme mekanizması yasadan kaynaklanan bir şey. Mali denetimlerde Sayıştay’a tabidirler, suç işlemeleri hâlinde ise suç iddia edildiği zaman da müfettişlerin gelmesi doğaldır. Müfettişlerin gelmesi doğaldır ama maalesef, bizim belediye müfettişlerimizin çoğu kurşun askerdir. Kurşun asker gibi, bakana yaranma konusunda tutacakları raporlara sebep aramaksızın, her hâlükârda, istedikleri yere bir tomar evrakla ve fezlekeyle gelirler.
Kayyum atadığınız 94 belediyeye de Ataşehir’deki gibi kendi içlerinden seçim şansı vermeliydiniz
Fezlekeyi tanzim eder müfettiş, Bakanlığa gönderir, Bakanlık da bunu muhataba tebliğ eder. Tebliğle birlikte, bunun aleyhinde Danıştay’a dava açılır. Müspet veya menfi, lüzumu - muhakeme görüldüğünde bu fezleke mahkemeye gider. Ama gelir görün ki bu türlü uygulamalar Türkiye'de, maalesef, çifte standartla yapıldı. Hemen, meseleyi teröre ve şiddete bağlayarak cevap vermenizi doğru bulmuyorum. Halkların Demokratik Partisine mensup 105 belediye başkanı vardı; şu anda, 94'ü kayyumla idare edilecek hâle geldi. Halkın seçtiği insanların yerine kayyum belediye başkanları görev yapıyor. Siz onları görevden aldığınız zaman, eğer Ataşehir'de yaptığınız uygulama gibi belediye meclislerinin tekrar belediye başkanı seçmesine müsaade etseydiniz, 94 belediyede, halkın oylarıyla belediye meclisi üyesi olmuş insanların, kendi içerisinde belediye başkanlarını seçme şansı vardı. O gün Sayın Başbakan burada konuşurken dedi ki: "Onlar farklı."
1.440 belediye meclisi üyesinden bir teki masum olamaz mı?
Şimdi, insafınıza ve vicdanınıza sığınmak istiyorum. Allah için, billah için, 1.440 belediye meclisi üyesi, 129 belediye meclisi üyesi içinde bir tek kişi masum olamaz mı? Bir tek kişi bahsettiğiniz teröre, şuna buna bulaşmamış olamaz mı? Bir tek kişiyi orada bırakmaksızın görevden aldınız ve bu arkadaşların yerine oradaki daire başkanlarını belediye meclisi üyesi ve encümen hâline getirdiniz. Şimdi söylediğimiz zaman da kızıyorsunuz.
"Kürt şehrindeki belediye başkanı" dediğimiz zaman bölücülük oluyor. "Kürdistan’dan gelmiş bir milletvekili" dediğimiz zaman arkadaşlarımıza ceza yağdırıyorsunuz. Şimdi bu şehirlerdeki belediye başkanlarının ve belediye meclisi üyelerinin 1'ini, ya 1'ini bu ülkenin vatandaşı olarak kabul etmez misiniz? Etmediniz. Külliyen köküne kibrit çalmış gibi bu arkadaşların hepsinin görevlerine son verdiniz ve bu arkadaşlarımız şimdi açıkta.
Belediyeler demokrasinin en güzel yeşereceği tarlalardır
Yerel yönetimlerin kıymetini lütfen biliniz. "Sıçan geçer, yol olur" diye bir tabir vardır. Yani siz, halkın seçtiklerine, gerek partimiz belediye başkanları olsun gerek diğer partilerden olsun hassasiyet gösterin. Belediyelerin demokrasinin en güzel yeşereceği tarlalar, bahçeler olduğunu asla aklınızdan çıkarmayın.
Kimsenin şahsına kefil olmayın
Halk Partili arkadaşlara da söylüyorum, AKP'lilere, MHP'lilere de söylüyorum: Hiç kimsenin şahsına -belediye olarak- kefil olmayınız. Belediye başkanlarınızı kurum olarak savunabilirsiniz, en doğal hakkınızdır. Çünkü ortada yanlış anlaşılmalara meydan verecek birtakım ithamların altında kalabiliriz. Gitsin müfettiş, tahkikatını yapsın, getirsin, görelim.
Örneğin, Battal İlgezdi, benim de çok eskiden beri tanıdığım bir arkadaş. 3 tane iddiadan takipsizlik almış olması, İçişleri Bakanlığının elinde 15-20 tane daha soruşturmanın olmamasına mani değil. Bu nedenle, kimsenin şahsına kefil olmayın.
Belediye başkanının, partili, partisiz; sabahleyin o kapıdan girerken veya seçimi alırken, giderken yapacağı şudur: Bir gün bu şehirde gezeceğini, halkın yüzüne bakacak kadar adil, dürüst olması gerektiğini asla unutmamalıdır.
21 Aralık 2017