Çetelere mensup olduğu ortaya çıkan yargı mensuplarının baktıkları davalardaki mağduriyetler

Grup Başkanvekillerimiz Meral Danış Beştaş ve Saruhan Oluç, çete üyesi oldukları iddiasıyla yargılanan yargı mensuplarının bağlantılarının ve yarattıkları mağduriyetlerin açığa çıkarılması amacıyla Meclis Araştırması açılmasını istedi.

TBMM Başkanlığına verilen önergede şu ifadeler yer aldı:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

Yargı organlarına yönelik siyasi müdahale ve kadrolaşma tartışmaları ile birlikte bazı yargı mensuplarının kamuoyunda adları zikredilen bazı çetelere mensup kişiler olması yahut mafyatik ilişkilerle bağlarının ortaya çıkması, buna karşın HSK’nin bahse konu yargı mensuplarına dair yaptırım uygulamaması, vahim tartışmaları beraberinde getirmiş, söz konusu yargı mensuplarının baktıkları davaların da hukuki olmayan niteliğini netleştirmiştir. Bu bağlamda, bağımsızlık niteliğini yitirmiş olan yargı erkinin aynı zamanda adları suça karışmış kimselerle olan açık bağlantılarının tespiti ve baktıkları davalardaki tarafgirliklerinin neden olduğu mağduriyetlerle kamusal zararın araştırılması ve bundan kaynaklı sorunların tespiti amacıyla Anayasanın 98 inci İçtüzüğün 104 üncü ve 105 inci maddeleri gereğince ekte sunulan gerekçe çerçevesinde Meclis Araştırması açılmasını arz ederim.

GEREKÇE

Yargı bağımsızlığı; işlevini yerine getirirken, herhangi bir tarafın, herhangi bir nedenle doğrudan veya dolaylı bir biçimde kısıtlama, etki, teşvik, baskı, tehdit ve müdahalesine maruz kalmaması halidir. Ancak özellikle 2010’lu yılların başından itibaren yargının bağımsız ve tarafsız olmadığının defalarca altı çizilmiş; talimatlar üzerine açılan davalar, bunun açık izahı olmuştur. Dönemin başbakanı Erdoğan’ın “yargıdaki vesayeti kaldıracağız” şiarının; yıllar sonra ‘yargıdaki vesayeti bizim iktidarımız üzerinden teşkil edeceğiz’ anlayışı anlamına geldiği, mevcut yargı pratikleri ile ortadadır. Kuşkusuz yargı organlarında görev alacak yargı üyelerinin nasıl seçildiği ilkin 17-25 Aralık operasyonları sırasında açığa çıkmış, ses kayıtlarında hangi hâkimin hangi mercie hangi saikle getirildiği anlaşılmıştır. Bu sırada 166 hâkimin bir anda görev yerlerinde değişiklik yapılmıştır. 15 Temmuz Darbe Girişiminin ardından ise 5000’e yakın hâkim-savcı görevlerinden ihraç edilmiş, bir kısmı ise tutuklanmıştır.

2016 yılında yargıdaki ihraçlardan sonra Adalet Bakanlığı 15.000 hâkim-savcı atamış; Anayasa değişikliği ile HSK’nin yapısı tamamen değişmiş, kamuoyunca bilinen AKP’li isimler Kurul üyesi seçilmiştir. Diğer yandan pek çok yargıç ve savcının cemaat yahut çete ve mafyatik gruplarla ilişkilerine dair beyanatlar ortaya çıkmıştır.

Son günlerde ise kamuoyunda sık tartışılan meselelerin başında Atadedeler Çetesi ve çete üyesi yargı mensupları gelmektedir. Kendilerini "Derin devletin ticari istihbarat" ayağı olarak tanıtarak dolandırıcılık yaptıkları öne sürülen 'Atadedeler' çetesine yönelik soruşturmada gözaltına alınan ve Kobani Davası hâkimi olarak bilinen Bahtiyar Çolak ev hapsine alınmıştır. Bahtiyar Çolak adı ilkin Elazığ ilinde baktığı davalarla kamuoyunda duyulurken, HSK tarafından jet bir kararname ile Ankara’ya atanması ile dikkat çekmiştir. Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde görev yapan bu kişi, pek çok kritik davanın da hâkimi olmuştur. Önceki dönem eş genel başkanlarımız ve MYK üyelerimizin yargılandığı Kobane Davasının yargılamaları esnasında hukuka aykırı tutum ve tavırları nedeniyle pek çok kere HSK’ye şikayet edilmesine mukabil aleyhine tek bir işlem dahi yapılmamış, tutukluların reddi hâkim talepleri ise reddedilmiştir.

Bahtiyar Çolak’ın “elçi yardımcısı”, Manisa savcısının ise “atadede” olarak konumlandırıldığı ifade edilen çete bilgisi kamuoyuna yansımıştır. Söz konusu ifadeler hakkında henüz bir açıklama yapılmamış ise de böyle bir çeteleşmenin varlığı mahkeme kayıtlarıyla sabittir.

Adı geçen muhataplar tarafından, yargının bağımsız ve tarafsız olmadığı ve konjonktürel siyasi kodlarla hareket ettiği konusunda ne yazıkki tereddüt bulunmamaktadır. Bilhassa muhalefet ve siyasetçilere yönelik açılan davaların hukuka aykırılığı konusu açıktır. Bu davalar; belirli yetkilerle donatılmış, güvencelerle makamlara taşınmış olan yargı mensuplarının imzasını taşımıştır.

Bizatihi kendisi suç yapılanmaları içerisinde yer alan yargı mensuplarının açtıkları ve baktıkları davaların düşürülmesi; toplum yararına olduğu kadar hukuk devleti ilkesinin olmazsa olmaz koşulu olacaktır. Elbette Kobani Davası’nda heyet başkanı olan Bahtiyar Çolak hadisesi kamuoyuna yansıdığı için bilinmekte, öte yandan bu tür yapılanmalara dahli olan çok sayıda yargı mensubu hatalı ve hukuk dışı kararlara imza atabilmektedir. Tamamen iktidar tarafından belirlenen üyelere sahip HSK’nin ise bu konuda bir tavır göstermemesi ve söz konusu yargı mensupları hakkında işlem yapmaması meselenin vahametini ortaya koymaktadır.

Yargı bağımsızlığı, tarafsızlığı ve hukukun üstünlüğü ilkesi bir toplumun ana damarıdır ve bu damarın kesilmesi halinde adaletten söz etmek mümkün değildir. Adaletin tecelli etmediği, yargıya olan güvenin hiç kalmadığı bir aşamada, adil bir toplumdan söz etmek de mümkün değildir. Kritik davalarda görev almış yargı mensuplarının çete benzeri yapılarla ilişkilerine dair iddialar oldukça ciddi iddialardır ve adalete olan güveni sarsıcı gücü büyüktür. Bu bahisle bir komisyon eliyle bu iddiaların araştırılması ve alınacak önlemlerin tespiti için Meclis Araştırması talep etmek gerekmiştir.

12 Nisan 2022