
Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonumuz, cezaevlerinde yaşanan sorunlara ilişkin Genel Merkezimizde basın toplantısı düzenledi. Hukuk ve İnsan Hakları Komisyonundan Sorumlu Eş Genel Başkan Yardımcımız Serhat Eren ile Cezaevi Komisyonu Sözcümüz Alişan Şahin, şunları söyledi:
Serhat Eren: AKP hukuk tanımamayı İmralı üzerinden geliştirdi
Cezaevlerindeki ihlaller, tecrit ve ölüm sürüyor. Sayın Öcalan ailesi ile görüştürülmüyor, ve bütün hakları ihlal ediliyor. İşkence olmadığını söyleyenlere diyoruz ki en büyük işkence İmralı'da yapılan işkencedir. Buradaki uygulamaların işkence olduğunu hem mahkeme kararları hem de CPT raporları teyit etmiş durumda. AKP yasa ve hukuk tanımamayı ilkin İmralı üzerinden geliştirdi. Şimdi bu hukuksuzluk başta cezaevleri olmak üzere Türkiye’nin her tarafına yayılmış durumda. Cezaevlerinin koşulları, mahpusların sağlık hizmetlerine erişimindeki sorunlar nedeniyle neredeyse her hafta cezaevlerinden gelen ölüm haberleriyle uyanıyoruz. Bu cinayetlerin ve ölümlerin sıradan ve normal olmadığını biliyoruz.
Adalet Bakanlığı en kısa sürede harekete geçmelidir
Sadece 2022 yılında 47 mahpus cezaevlerinde yaşamını yitirdi. Sağ salim girdikleri cezaevinden sağlıklı çıkmaları gerekirken maalesef cenazeleri çıkıyor. Devlet, cezaevlerinde mahpusların maddi ve manevi yaşamlarını korumakla yükümlüdür. Cezaevlerindeki koşulların ve tedavi koşullarının sağlanmaması nedeniyle ölümler yaşanıyor. Cezaevi idareleri yaptıkları kötü uygulamalar ve işkencelerden dolayı bu ölümlerden sorumludur. Yine “cezaevinde kalabilir” raporu veren ATK ve bu ayrımcı uygulamalara olanak sağlayan Adalet Bakanlığı bütün bu ölümlerden sorumludur. Bizler bu sorumluluğu hatırlatmaya devam edeceğiz. Cezaevlerinde bu ihlallerin son bulması için çalışmaya devam edeceğiz. Toplumsal barışın sağlanması, cezaevlerindeki işkence ve yaşam hakkı ihlallerinin son bulması için Adalet Bakanlığını acilen harekete geçmeye çağırıyoruz.
Alişan Şahin: 2022’de 47 mahpus hayatını kaybetti
2022 yılı içerisinde cezaevlerindeki tutsakların, daha çok etkin sağlık hizmetlerine kavuşturulmadıkları için hayatlarını kaybetmesinin tahammül sınırlarını aşmasıyla harekete geçtik ve bir çalışma başlattık. 2022 başından beri cezaevlerinde hayatını kaybeden tutuklu ve hükümlü sayısı 47. Bir ölüm daha yaşanabilir ismini zikredeceğim. Onun ölümünün önüne geçilmesi ve son günlerini ailesinin yanında geçirmesi için ilgili kurumların harekete geçmesi gerekiyor.
Kanser hastası Ehettin Kaynar derhal serbest bırakılmalıdır
Bu kişinin ismi Ehettin Kaynar. Kanser hastası, kanser vücudunun bütün dokularını sarmış durumda. ATK’ya getirildi. Ankara’da Sincan Kampus Hastanesinde tutuluyor. Ehettin Kaynar tutuklu olmasına, hakkında kesinleşmiş herhangi bir hüküm bulunmamış olmasına rağmen, hakkında tahliye kararı vermesi gereken Iğdır Ağır Ceza Mahkemesinin topu attığı İstinaf Mahkemesince tahliye edilmiyor. Ehettin Kaynar tutuklu, Adli Tıp raporuna bile gerek yok. Tahliye kararının mahkemeler tarafından verilmesi gerekirken korkudan bu kararı vermiyorlar. Tarafsız ve bağımsız olduğuna inandığımız yargıçların derhal harekete geçmesini ve Ehettin’in derhal serbest bırakılmasını talep ediyoruz.
İmralı’da başlayan tecrit bütün cezaevlerinde uygulanmaya başlandı
İmralı’da Sayın Abdullah Öcalan ile başlatılan tecrit uygulamasının Türkiye genelinde bütün tutuklu ve hükümlülere uygulanmasıyla başladı. Nasıl başladı? Bu anlayışla artık cezaevlerinde tecrit koşullarında hücrede yatması gerekmeyen, süreli hapis cezası alan kişiler bile tekli koğuşlarda ya da yüksek güvenlikli cezaevlerinde tutulmaya başladı. Yeni başlayan yüksek güvenlikli cezaevi uygulamalarında insanlar tamamen tecrit altında. İleride uzun süre bu cezaevlerinde kalacak olurlarsa konuşmayı bile unutabilirler. Devleti, dünyadaki örnekleri ile birlikte bu kararlarını gözden geçirmeye davet ediyoruz.
Uyarıyoruz; cezaevlerinde yapılan uygulamalar suçtur
Bu ülkede etkin sağlık hizmetlerinden yararlanamayan yüzlerce, binlerce insan var. Yakın tarihe dönersek 2021’de de 51 tutuklu ve hükümlü, bunların büyük bölümü siyasiydi, hayatını kaybetti. Onlarca yıl içinde bu rakam 552. Bu korkunç bir rakam, cezaevlerindeki yaşam hakkı ihlalleri konusunda. Biz çözüm merkezi olduğumuza inandığımız için, siyaseten bu kararları alacak kişilere siyasi sorumluluğumuz gereği görevlerini yapmalarını gerektiğini hatırlatmak için buradayız. Biz hafızamızda kötü anılar biriktirmek istemiyoruz. Biz maddi gerçek çerçevesinde bu hukuksuzları yaratan, bu haksızlıkları ve işkenceleri yapan kişilerin etkin soruşturma ile hesap vermesi için Meclis çatısı altındaki karar alıcı partilere ve onların görevlendirdiği bürokrasiye hatırlatmada bulunuyoruz. Bu yapılanlar suçtur.
İnfazlar kasıtlı olarak yakılıyor, bu zorla esir etmektir
Son zamanlarda özellikle PKK’den hükümlü tutsakların şartlı salıverme süreleri yaklaştıkça İnfaz Yasasında yapılan bilinçli değişiklikle bu hükümlülerin infazlarının kasıtlı olarak yakıldığını gözlemliyoruz. Bu da bir hak ihlali, infazlarını tamamlamış olan hükümlülere izleme ve gözleme kurulu kararlarıyla iyi hal raporları vermeyerek tahliyeleri engelleniyor. Münferit olan tahliye edilen kişiler de var. Peki, bunlar niçin tahliye ediliyor? 6 ay öncesine kadar AYM veya AİHM nezdinde bir savunma ayağı oluşturmak için, "işte bakın biz bunları tahliye ettik diğerlerinin şartları oluşmadığı için bunları da tahliye etmedik" diyebilmek için yapıyorlar. 6 aydır bundan da uzaklaştılar. PKK ve sol sosyalist bir hükümlü iseniz kesinlikle şartlı tahliye olma şansınız yok. Özellikle altını çiziyorum; bu, insanların zorla esir edilmeleri demektir. Şu an şartlı tahliye şartları oluşmuş kişiler esaret altındadır.
Tahliye tarihlerini uzatmak için yeni davalar açılıyor
Hak edilen tahliye tarihlerini uzatmak için mahpuslar hakkında cezaevlerinde isnatsız örgüt üyeliğinden yeniden davalar açılmaya başlandı. Hükümetin ve devletin tasarrufunda bulunan kişilerin örgüt üyeliğinde faaliyet yürüttüğü düşünebilir mi? Bu düşünülürse bunun sorumluluğu cezaevi yönetimi ve infaz koruma memurlarına aittir. Gerçekten trajikomik olaylar yaşıyoruz. Dava açılacaksa örgüt üyeliğine izin veren bu kişiler (cezaevi yönetimi) hakkında dava açılmalı. Yani ağlanacak halimize güler hale geldik.
Karar alıcıları aklıselime davet ediyoruz
Bir örnek vereceğim yakın tarihte Urfa'da gençler uyuşturucuya karşı bir pankart açtılar. Uyuşturucu satanı, alanı, bundan nemalananı eleştirdiler meydanda. Ama uğradıkları akıbet darp edilerek gözaltına alınmak oldu. Ülke bu noktaya geldi. Biz karar alıcıları aklıselime davet ediyoruz. Devlet bu hale mi geldi? Devlet uyuşturucunun avukatlığını mı yapıyor? Cezaevlerinde aileler ve avukatlar tarafından bize bildirilen başkaca hak ihlalleri de sık sık tacize varan koğuşlardaki arama pratiği, haberleşmenin engellenmesine yönelik bazı tedbirler. Bunun bir tanesi telefonla görüş hakkı. Adli hükümlü ve tutuklulara haftada 30 dakika sesli ya da görüntülü görüş hakkı tanınırken siyasi tutsaklara haftada sadece 10 dakika bu hak tanınıyor. Görüntülü haktan da tamamen muaflar. Yönetmelikte değişiklik yaptılar, buna kılıf uydurmaya çalıştılar. Örgüt yöneticisi olanlar bu sesli ya da görüntülü haberleşme hakkından yararlanamazlar. İdari yasakları getirdikleri cezaevindeki siyasi tutsakların birçoğu örgüt yöneticiliğinden ceza almamış. Yani yapmak istedikleri ayrımcılığı ve ırkçılığı doğru dürüst kılıfa bile büründürememişler.
26 Ağustos 2022