Çiftçilerin kuraklık nedeniyle maruz kaldıkları sorunlara ilişkin önergemiz

İklim krizinin yol açtığı kuraklık nedeniyle Türkiye’nin birçok yerinde tarımsal üretimde ciddi bir daralma yaşanmakta ve çiftçiler bu daralmadan telafisi mümkün olmayacak şekilde olumsuz etkilenmektedir. Urfa Milletvekilimiz Ömer Öcalan, çiftçilerin maruz kaldıkları sorunların tespit edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla TBMM'ye araştırma önergesi verdi. İlgili önergede şu ifadeler yer aldı:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

İklim krizinin yol açtığı kuraklık nedeniyle Türkiye’nin birçok yerinde tarımsal üretimde ciddi bir daralma yaşanmakta ve çiftçiler bu daralmadan telafisi mümkün olmayacak şekilde olumsuz etkilenmektedir. Tarım örgütlerinin verilerine göre, Mardin’de ekili hububat ürünlerin yüzde 35’i, Diyarbakır’da yüzde 80’i, Şanlıurfa’da ise yüzde 40’ı kurumuş durumdadır. Konya ovasında susuz tarım alanlarında yüzde 40 sulu tarım alanlarında yüzde 20 rekolte kaybı yaşanırken, Şanlıurfa’da susuz tarım alanlarında 2 milyon dönüm arazide hasat yapılamamıştır. Kuraklığa bağlı olarak tarlasından ürün alamayan ve borçlarını ödeyemeyen çiftçi, tarlasını ekemeyen çiftçiler mevsimlik tarım işçisi olarak başka illere göç etmek zorunda kalacaktır. Başta ekmek, makarna, irmik, bulgur ve un olmak üzere doğrudan ya da dolaylı şekilde pek çok mamulün ham maddesi niteliğindeki buğday, gıda enflasyonundaki artışa neden olacağı hesaba kattığımızda, Türkiye’nin çok ciddi bir krizle karşı karşıya kalacağı anlaşılmaktadır.

Yukarıdaki verilerden de anlaşılacağı üzere Türkiye’de yaşanan su kıtlığı ve kuraklıktan dolayı genel tarımsal üretim ile birlikte özellikle hububat üretiminde yaşanan rekolte kaybından dolayı tarımsal üretimde ve tüketiminde yaşanacak sorunlar ile birlikte çiftçilerin maruz kaldıkları sorunların tespit edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla Anayasa’nın 98 inci ve İçtüzüğün 104’üncü ve 105 inci maddeleri gereğince Meclis araştırması açılması için gereğini arz ve teklif ederim.

GEREKÇE ÖZETİ

Tarım sektörü açısından yüksek girdi maliyetlerine yönelik sorunlar ile birlikte iklim krizinin yol açtığı kuraklık sorunu2021 yılında da çiftçinin en büyük sıkıntısı ve çıkmazı olarak karşımızda durmaktadır. Türkiye genelinde 2 milyon ton rekolte kaybının yaşanması beklenirken, bölgedeki kentlerde buğday ve arpa rekoltesinde yüzde 80 kayıp beklenmektedir. Bu oran toplam buğday üretiminin yaklaşık onda birine tekabül etmektedir. Yaşanan kuraklık nedeniyle gıdaya erişim zorlaşacak ve gıda fiyatlarında büyük artışlar söz konusu olacaktır. Pandemi nedeniyle alım gücü düşmüş olan ve temel gıda maddelerini almakta zorlanan yurttaşlarımızı daha derin bir kriz beklemektedir. Pandemi nedeniyle işsiz kalmış ve alım gücü düşmüş olan, temel gıda maddelerini almakta zorlanan yoksul milyonlar daha derin bir krizlerle karşı karşıya kalacaklardır. Türkiye’de yılda ortalama 18.5-19 milyon ton buğday tüketimi gerçekleştirilmektedir. Buğdaydaki yüzde 15 rekolte kaybı bile iç tüketimde kendi kendimize yetemeyeceğimizi açık bir şekilde ortaya koymaktadır. TÜİK verilerine göre 2020 yılı buğdayda kendi kendimize yeterlilik oranımız yüzde 89,5 iken bu yıl, söz konusu oranın ciddi oranda düşmesi beklenmektedir.  Saha ölçekleri ile uyumlu olmadığı düşünülen TÜİK'in açıkladığı 2021 yılı Bitkisel Üretim Birinci Tahminine göre, tahıllar ve diğer bitkisel ürünler ile sebzelerin bir önceki yıla göre azalacağı tespit edilmiştir. Buna göre üretim miktarlarının, bir önceki yıla göre buğday üretiminin yüzde 7,3 azalarak 19 milyon ton, mısır üretiminin yüzde 1,5 azalarak 6,4 milyon ton, arpa üretiminin yüzde 6 azalarak 7,8 milyon ton, çavdar üretiminin yüzde 3,6 azalarak 285 bin ton, yulaf üretiminin yüzde 6,5 artarak yaklaşık 335 bin ton olacağı öngörülmektedir.

Yaşanan iklim krizinin, şimdiden fiyatlar üzerinde ciddi bir baskı yarattığı görülmektedir. Henüz tam olarak rekolteye yansımasa dahi spekülatif baskılar piyasayı olumsuz etkilemeye başlamıştır. Örneğin 2020 yılında arpanın tonu ortalama 1700 TL iken şimdiden 2500 TL civarında seyretmektedir. Sadece Türkiye’de değil dünyanın farklı bölgelerinde üretimi olumsuz etkileyecek hava olayları yaşanmaktadır. Kuraklık, aşırı yağış ya da soğuklar üretimi ve dolayısıyla çiftçiyi ciddi zorluklarla karşı karşıya bırakmaktadır. Türkiye Ziraat Odaları Birliği’nin çalışmasına göre, üretim döneminin başladığı Ekim 2020-Nisan 2021 döneminde hububat rekoltesinin geçen yıla oranla yüzde 19 azaldığı ve Türkiye genelinde 22 kentte tarımsal kuraklık yaşanmaktadır. Kuraklık sadece tarımsal üretimi değil su kaynaklarını da ciddi oranda etkilemektedir. Kuraklık nedeniyle Oltu Çayı ve Büyük Menderes Nehri ciddi alarm verirken, Van'ın Özalp ilçesinde birçok kuş türüne ev sahipliği yapan Akgöl’ün, kuraklık nedeniyle büyük oranda kuruduğu görülmektedir.

GEREKÇE

Tüm bunlar karşısında halen AKP hükümetinin kararlaştırılmış bir tarım politikasının bulunmaması kuraklık krizini derinleştirmektedir. Oysa bu krizlerin öngörülmesi ve buna göre bir planlamanın yapılması gerekmektedir. Bütün bu yaşananlar karşısında çiftçiler kuraklık nedeniyle kara kara düşünmektedir.

AKP’nin neoliberal politikasının bir sonucu olarak çiftçi tamamen piyasanın insafına bırakılmıştır. Bu politikaların üstüne bir de kuraklık baş gösterince çiftçinin durumu içler acısı bir hal almış durumdadır. Bütün bu kuraklık karşısında önlem alması gereken kurumlar da maalesef durumu daha da zorlaştırıcı politikalar uygulamaktadır. Bu bağlamda DEDAŞ çiftçilere yönelik tam olarak düşmanlık politikası uyguluyor. Sadece borcu olanı değil borcu olmayanın dahi elektriğini kesiyor. Örneğin Şanlıurfa’da DEDAŞ'a hiçbir borcu bulunmayan Topçu Gündaş Sulama Birliği sulamada kullandıkları elektriğin kesintisi ile karşı karşıya kalmaktadır. Yaşanan kuraklığa ilave olarak tarımsal üretimdeki girdi maliyetlerinin sürekli artış göstermesi çiftçilerin üretim şartlarını daha da zorlaştırmaktadır. 2020 yılı genelinde yem fiyatlarından pestisitlere, tohumdan enerji kalemlerine kadar pek çok girdide oldukça yüksek fiyat artışları yaşanmaktadır. Kırsaldaki girdi maliyetlerine baktığımızda özellikle gübre fiyatları neredeyse yüzde 90-100 oranında artmış durumdadır. Söz konusu maliyetlerdeki artış, çiftçiler ve dolayısıyla tarımsal üretim üzerinde de ciddi bir baskı yaratmıştır. Örneğin 20 Ocak 2020 tarihinde 1,650 TL/ton seviyesindeki ÜRE gübresi, 21 Ocak 2021 itibariyle yüzde 82 artarak bugün 3 bin lira düzeyinde seyretmektedir.

Dolayısıyla bu yıl beklenen yağışların olmaması ve alternatif sulama sistemlerinin kurulmaması girdi maliyetlerini daha da artırmaktadır. Yaşanan kuraklık ciddi bir rekolte kaybı yaşanmasına neden olacağı gibi çiftçiler daha çok borçlanacak, ilaveten kredi almak zorunda kalacaktır. Arazilerine, traktörlerine ve varsa biçerdöverlerine belki haciz gelecektir.  Bu anlamda hükümetin ivedilikle aşağıda belirtilen öneriler doğrultusunda gereken önlemleri şimdiden alması gerekmektedir:

Küçük Ölçekli Çiftçilerin bankalara ve Tarım Kredi Kooperatifine olan Borçlarını Devlet Üstlenmelidir, Yeni sezonda tekrardan üretim yapılabilmesi için gübre ve tohum desteği mutlaka sağlanmalıdır, Kuraklıktan zarar görenlerin zararının telafisi için doğrudan desteği verilmelidir, Kuraklık yaşanan yerlerde tarlaların sulanması için DSİ ücretsiz su vermelidir, Çiftçinin BAĞKUR primleri devlet tarafından karşılanmalıdır, Elektrik borcu nedeniyle DEDAŞ’ın kesinti yapması yasaklanmalıdır.

Bu bağlamda, Türkiye’de endişe verici boyutlara ulaşan kuraklıktan dolayı tarımsal üretimde yaşanan daralma ile birlikte çiftçilerin karşı karşıya kaldığı sorunların tespit edilmesi ve gerekli önlemlerin alınması amacıyla bir Meclis Araştırması açılmasını arz ve teklif ederim. 

2 Haziran 2021