Çocuk Komisyonumuz: Depremzede çocukların temel yaşam ihtiyaçları dahi henüz karşılanmış değil

Çocuk Komisyonu Eş Sözcülerimiz Nuray Türkmen ve Hüseyin Kaçmaz, deprem ve çok gündemine ilişkin basın toplantısı düzenledi. Açıklamada konuşan Kaçmaz ve Türkmen, şunları söyledi:

Hüseyin Kaçmaz: Deprem AKP ve MHP iktidarı tarafından felakete dönüştürüldü

Öncelikle depremde yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı, yaralılara acil şifalar diliyorum. Depremin Türkiye’nin özellikle 10 kentini oldukça derin bir biçimde etkilediğini biliyoruz. Yaşanan bu krizde AFAD başta olmak üzere devletin kurumları özellikle ilk üç gün neredeyse sürece müdahil olmamış ve yaşanan doğal afet AKP-MHP iktidarı tarafından bir felakete dönüştürülmüştür. Kriz koordinasyonlarımız, il-ilçe örgütlerimiz, Kadın Meclisimiz, Gençlik Meclisimiz, vekillerimiz ve merkezi komisyonlarımız olarak ilk günden itibaren hızlıca kentlerdeki duruma müdahil olduk. İlk günden itibaren aç-açıkta bırakılan insanların ihtiyaçlarına dayanışmayla çözüm bulabilmek için bölgedeydik.

Çocuk Komisyonumuz çocukların ihtiyaçlarının karşılanmasına aracılık etti

Biz de HDP Çocuk Komisyonu olarak depremin hemen ardından hem kriz koordinasyonlarında yer aldık hem de deprem bölgesinde bulunarak çocuklar özelinde yaşanan sorunları ve ihtiyaçları tespit edip bu ihtiyaçların karşılanması için aracılık etmeye çalıştık. Ülke çapında yaşanan bu büyük krizin üstesinden gelebilmek için bir bütün olarak partimiz seferber oldu ve olmaya devam ediyor. Elbette deprem sonrası yaptıklarımızı uzun uzadıya anlatmak için bugün burada değiliz. Deprem sonrası devletin yapmadıkları ve bizlerin yaptıkları toplum nezdinde ayan beyan ortadadır.

Toplumsal hakikatin ve dayanışmanın varlığı bizim için yeterlidir

Bahsettiğimiz toplumsal hakikatin bir boyutu da deprem sonrası çocukların yaşadığı ve yaşamaya devam ettiği sorunlardır. Bildiğiniz gibi depremden en çok etkilenen grupların başında çocuklar geliyor. Deprem bölgesi için sayısal olarak bu etki yaklaşık 5 milyonluk bir çocuk nüfusuna denk gelmektedir. Bir başka ifadeyle; deprem bölgesinde yaşayan yaklaşık 15 milyonluk nüfusun 5 milyonu çocuktur. Şunu belirtmekte fayda var. Bölgede deprem öncesinde yaşayan ve TÜİK verisi olan yaklaşık çocuk nüfusu dışında bu açıklama boyunca sizlerle paylaşacağımız sayısal verilerin hiçbiri net verileri ifade etmemektedir.

Sayısal veriler belirsizliğini koruyor

İlk günden itibaren bırakalım çocukların yaralarını sarmayı, hem genel hem de özellikle çocuklarla ilgili sayısal veriler konusunda yaşanan belirsizlik bugün halen varlığını korumaktadır. Özellikle kayıp ve refakatsiz çocuklar gibi hassas bir meselede dahi iktidar ve kurumları tarafından anbean yapılması gereken kamuoyu paylaşımları yapılmamış, kurumlar tarafından günlük raporlar oluşturulmamış ve paylaşılmamıştır. Bu eksiklik bugün de devam ediyor. Bu verilerin şeffaf bir şekilde kamuoyuyla paylaşılması, baştan itibaren merkezi bilgi kaynaklarına, başvuru veri tabanlarına ve kurumların denetimine sözde sahip olan AKP-MHP iktidarının sorumluluğundadır. İktidar bu sorumluluğu bugüne kadar yerine getirmiş değil.

İktidar çocukları belirsizlikle baş başa bırakmıştır

Asgari bürokratik işleyişi dahi tamamen çökerttiğini bizlere bir kez daha gösteren iktidar, toplumu çocuklarla ilgili belirsizlikle baş başa bırakmış ve bırakmaya devam etmektedir. Örneğin AFAD’ın son basın bülteninde yaklaşık 2 milyon insanın göç hareketinin olduğu ifade edilirken, uzmanlar bunun en az 5 milyon olduğunu paylaşıyor. Üstelik AFAD’ın paylaştığı hiçbir veride çocuklarla ilgi bilgi de bulunmamaktadır. Yani aslında AFAD’ın verileri gelişi güzel ve sadece paylaşılmak için paylaşılan verilerdir.

2 milyona yakın çocuk göç hareketinin bir parçasıdır

Deprem bölgesinden yakınlarıyla birlikte göç eden çocuk sayısına ilişkin bir veri olmamasına karşın oransal olarak yapılan hesap, 2 milyona yakın çocuğun deprem sebebiyle oluşan göç hareketinin bir parçası olduğunu ortaya koymaktadır. Yetişkinlerin bu süreçte maruz kaldığı bütün sorunları çocuklar da yaşıyor. Fakat çocuklar ve bakım sorumluluğu üstlerine yüklenen kadınlar deprem sonrası yaşanan sorunlara daha derin bir şekilde maruz kalıyorlar.

Depremzede çocukların temel yaşam ihtiyaçları dahi henüz karşılanmış değil

Depremzede çocukların temel yaşam ihtiyaçları dahi henüz karşılanmış değil. Baştan itibaren tüm toplumun seferber olduğu dayanışma zincirleriyle giderilmeye çalışılan çocukların ihtiyaçlarına, devlet tarafından sistematik ve bütünsel olarak yaklaşılmamakta; çocuklar temel yaşam ihtiyaçlarından yoksunluk çekmeye devam etmektedir. Depremden hemen sonra bölgeye gönderilmeyen ve sonradan Kızılay’ın sattığını öğrendiğimiz çadırların yokluğu nedeniyle milyonlarca çocuk o kış koşullarında, karda kışta titreyerek açık havada kalmak zorunda bırakıldı. Maalesef erken müdahalenin olmaması nedeniyle birçok çocuğu enkazda ve hastanelerde kaybettiğimiz görüntülerle karşı karşıya kaldık.  

Çocukların barınma sorunu acilen çözülmelidir

Depremin birinci ayını aştığı bugünlerde bizlere ulaşan çadır ihtiyacı bilgisinin hala olduğunu ve bu nedenle acilen çocukların barınma sorununa çözüm bulunması gerektiğini buradan bir kez daha vurgulamak istiyoruz. Halen çadır ihtiyacı bölgede devam ediyor. Bu durum AKP-MHP iktidarının yönetememe ve koordinasyonsuzluk boyutunu gözler önüne sermektedir. Bölgede sorun sadece çadır değildir. Güvenli barınma ve konteyner talep ediliyor. Güvenli barınma ile birlikte düzenli elektrik talep ediliyor, temiz içme suyu talep ediliyor. Ancak iktidar halen bunları temin etmiş değil. Çocukların depremin ne yazık ki 33’üncü gününde sağlıklı beslenme gereksinimini giderecek gıda ihtiyacı, mevsimlik kıyafet ve hijyen malzemesi ihtiyacı hala karşılanmış değil.

Refakatsiz çocuklar ile ilgili çok haklı kaygılar var

Depremin felaket haline getirilmesiyle çocukların oyun hakları da ellerinden alınmıştır. Bu nedenle oyuncaklar ve ortak oyun materyalleri deprem bölgesinde yine en fazla hissedilen çocuk ihtiyaçlarının başında gelmektedir. Deprem sonrasında çocuklar özelinde yaşanan toplumsal kaygıyı ve tedirginliği en çok arttıran konulardan biri de bu süreçte kayıp ve refakatsiz çocuklar gerçekliği olmuştur. Bu kaygının oldukça haklı politik ve toplumsal gerekçeleri vardır.

İktidarın çocuk düşmanı politikaları toplumun kaygısını arttırmaktadır

Hem yüzyıllık tarihsel bellekte yer alan gerçekler hem de son 20 yıldır bu iktidarın çocuk düşmanı politikaları toplumun kaygısını arttırmaktadır. Dün Meclis’te yapılan komisyon toplantısının konuşmaları ise bu kaygıyı daha da artırmaktadır. Aslında Hiranur Vakfı’nda yaşanan istismar ile ilgili toplanan komisyonda gündem depremzede çocuklar oldu. O toplantıda neden iktidara ve kurumlara güvenmediğimizin sebepleri ortaya çıktı.  

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı ile Emniyet Genel Müdürlüğü verileri arasında büyük bir tutarsızlık yansıdı dün yapılan toplantıya. Bakanlıklar arasındaki veri farkları gün gibi ortaya çıktı. Aile Bakanlığının 79 refakatsiz/kimliği tespit edilemeyen diye paylaştığı çocuk sayısı bakanlığın resmi internet sitesinde aynı gün 78 olarak yazılmıştır. Toplantıda İçişleri Bakanlığı 213 refakatsiz ve kimliği tespit edilemeyen çocuğun olduğu bilgisini paylaştı. Gördüğünüz üzere Aile Bakanlığı 79 sayısını paylaşırken, İçişleri Bakanlığı 213 refakatsiz çocuktan bahsediyor. Bu denli önemli bir meselede İçişleri Bakanlığı ve Aile Sosyal Hizmetler Bakanlığı arasındaki bu sayı farkı kabul edilemez bir durumdur. Toplumda infiale neden olan birçok iddia varken, kamuoyunun ilgilendiği bir konuda bile bakanlıkların ciddi bir çalışma yapmadığı görülüyor.

Bakanlıklar durumun vahametini gizlemeye çalışıyor

Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı, 79 kimliksiz çocuk olduğunu belirtirken ki bu sayı şu an 78 olarak güncellenmiş durumda internet sitesinde, yine İçişleri Bakanlığı yetkilileri 213 kimliksiz/refakatsiz çocuk olduğunu belirtiyor. Sayılar arasındaki bu tutarsızlık ortaya çıkınca bakanlıklar farkın nedenini anlık değişimlere bağlayarak durumun garabetini ve vahametini gizlemeye çalışıyor. Nasıl bir anlık gelişme ise sadece birkaç sayı oynamıyor, 134 çocuk bir fark olarak ortaya çıkıyor. Bu durum asla kabul edilemez. Hiçbir cevap bu vahameti gizlemeye yetmez.

İktidarın afeti yönetememe durumunu bakanlık ifşa ediyor

Ve bununla da kalınmıyor, durumun daha da vahim olduğu doğrudan Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı tarafından açıkça itiraf ediliyor. Depremin 32’nci gününde bakanlık ilk günden beri çok zor şartlar altında çalışıldığını itiraf ediyor ve verilerdeki farkı elektriğin ve internetin olmamasına bağlayarak iktidarın afet yönetimini, aslında afeti yöneteme durumunu ifşa etmiş oluyor. Dünkü toplantının özeti AKP’nin depremi yönetememe halinin itirafıydı. Bakanlıkların paylaştığı verilerde ne uyum vardı ne de birbirlerinden haberleri vardı. Sorulan pek çok soruya da cevap verilemediğini gördük. Yani bu toplantı iktidarın afet durumunun ifşası durumuna geldi.  

Nuray Türkmen: Soruyoruz; kimliği tespit edilemeyen çocuk sayısı kaçtır?

Toplumsal yaşamda bu denli hassasiyet gösterilen çocukların varlığı-yokluğu meselesini depremin 32’nci gününde dahi internet kesintisine bağlayan bir iktidarla karşı karşıyayız. Onlar sayı derken, üstelik yanlış sayıları açıklarken biz insan diyoruz. Çocuk diyoruz. Komisyon toplantısında dile getirilen önemli bir konu da refakatsiz, kimliği bilinmeyen 0-1 yaşa arası 137 bebeğin varlığıdır. Yeniden soruyoruz; kayıp, refakatsiz ve kimliği tespit edilemeyen çocuk sayısı kaçtır ve kayıp çocuklar nerededir? 137 kimliksiz bebeğin durumu ne olacaktır? Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı konuyla ilgili hangi çalışmaları yürütmektedir?

Devlet, çocukların bakımını ve güvenliğini üstlenmek zorundadır

Bu bağlamda yaşanan sorunun başka bir boyutu ise basına yansıyan ve tarikatlar ile cemaat yurtlarına verilen çocuklarla ilgili iddiaların henüz açıklığa kavuşturulmamasıdır. Tarikat ve cemaat yurtlarında kalan çocukların ebeveyn izinlerinin olması ya da anneleriyle birlikte kalıyor olmaları, toplum açısından yeterince açıklayıcı ve ikna edici değildir. Zira devlet, çocukların bakımını ve güvenliğini üstlenmek zorundadır.

Bu durum 20 yıldır kendine yakın tarikat ve cemaatlerle mündemiç, organik bir ilişki kuran ve her fırsatta olduğu gibi depremi de fırsata çevirmeye çalışarak yeniden bu gruplara kaynak aktarma çabasında olan bir iktidar gerçekliğini bir kez daha bizlere gösteriyor. Kayıp, refakatsiz ve kimliği tespit edilemeyen çocuklarla ilgili yaşanan sorun, sadece kurumlar arası koordinasyonsuzlukla açıklanamayacak kadar derindir, büyüktür ve bizzat çocukları düşmanlaştıran AKP-MHP politikalarının devamının bir yansımasıdır.

Çocukların sorunlarına çözüm üretmeye devam edeceğiz

Bizler HDP Çocuk Komisyonu olarak öncelikle ülke çapında yaşanan bu krizde çocukların bu süreçten nasıl etkilendiğini anlamaya, bu süreçte yaşanan sorunları tespit etmeye, kayıt altına almaya, çözümler üretmeye ve üretilmesi için devlete baskı yapmaya devam edeceğiz. Aynı zamanda çocuk kurumlarıyla kurduğumuz destek ilişkisini de sürdüreceğiz.

Depremin ilk günlerinden itibaren bizler gibi deprem bölgesinde olan çocuk kurumları, demokratik kitle örgütleri ve STK’lar, esasında çocuk alanında çalışmayıp da bölgede çocuklarla dayanışma gösteren HDP Gençlik Meclisi ve daha pek çok dayanışma gönüllüsü güçlü toplumsal dayanışmanın emektarı oldu, var olsunlar. AFAD’da, Kızılay’da ve diğer devlet kurumlarında çalışan ve kurumları tarafından neredeyse 3 gün boyunca bölgeye gönderilmemelerine rağmen, yani kendi kurumlarına rağmen ve kurumlarına olan öfkelerini de yanlarında taşıyarak canla başla deprem bölgesinde çalışan ve bu kurumlarda çalışan emekçi kardeşlerimiz de var olsunlar. Sözümüz onların kıymetli emeğine değil, çadırları satan kurumlarının başındakilere ve bu kurumların idaresini üstlenen iktidaradır.

Çocukların özgün ihtiyaçları farklılıklar esas alınarak çok dilli olarak karşılanmalıdır

Depremden etkilenen çocukların eğitim, barınma, sağlık, beslenme, oyun oynama ihtiyaçlarının; mülteci, engelli ve cezaevinde bulunan depremzede çocuklar gibi daha eşitsiz koşullarda var olmaya çalışan çocukların özgün ihtiyaçlarının farklılıkları esas alarak çok dilli bir yaklaşımla bir an önce karşılanması; kayıp-refakatsiz-kimliği tespit edilemeyen çocuklarla ilgili net verilerin acilen şeffaf bir şekilde paylaşılması; kayıp çocukların bir an önce tespit edilerek yakınlarıyla buluşturulması; tarikat ve cemaat yurtlarında kalan çocukların yakınlarıyla birlikte ihtiyaçlarının devletin sosyal hizmetleri kapsamında giderilmesi acilen yerine getirilmesi gereken kimi sorun alanları sadece.

Çocuklarla dayanışma içinde olmaya devam edeceğiz

Bunların devletin asli sorumluluğu olduğunu vurgulayalım. Ancak bu konuda hem parti olarak bizim hem de tüm toplumun iktidara güvenimiz de inancımız da yok. Bu nedenle toplumsal yaraları birlikte sarmak için bizler HDP olarak, hem deprem bölgesindeki çocuklarla hem de yakınlarıyla bölgeden çeşitli illere göç eden çocuklarla dayanışma içinde olmaya devam edeceğimizi kamuoyuyla paylaşmak istiyoruz.

Çocukların hakları da helal olmayacak size

Asrın felaketi diyerek tüm sorumluluğu üzerinden atmaya çalışan iktidarın artık felaket haline gelmiş olan kendi varlığına karşı ilk günden itibaren asrın dayanışmasını ilmek ilmek ördük. Buradan bir kez daha söylüyoruz. Günlerce enkaz altında bekletilerek ve sonrasında gelişigüzel kullandığınız iş makinalarınızla kaybettirdiğiniz, katlettiğiniz çocukların da deprem nedeniyle şu an yaşamlarını bir belirsizlik içinde yaşamaya devam eden çocukların da hakları helal olmayacak size. Helalleşmek karşılıklıdır. Bu iktidarın an itibariyle yapacağı tek şey hesap vermektir.

Çocukları tarikatlarınıza ve cemaatlerinize mahkum etmeyeceğiz

Depremden önce AKP-MHP iktidarının çocuklara yönelik düşmanlaştırıcı politikalarına nasıl karşıysak ve nasıl yeni bir çocuk politikası inşa etmek için çabalıyorsak, depremden sonra da bu iktidarın çocuklara yönelik yaklaşımlarının değişmediğini biliyoruz. Çocukları depremi fırsat bilerek kaynak aktardığınız tarikatlarınıza ve cemaatlerinize mahkum ettirmeyeceğimizi de bir kez daha vurgulamak istiyoruz.

Deprem bir kez daha göstermiştir ki; ikinci yüzyıl toplumsal gücümüzle ve dayanışmamızla, tüm çocuklar için insani yaşam koşullarının olduğu, çocuklar arasında sınıfsal ve kimliklere dayalı eşitsizliklerin olmadığı bir ikinci yüzyıl olmak zorundadır. Bunun için ilk günden itibaren yaptığımız gibi bundan sonra da HDP Çocuk Komisyonu olarak deprem bölgesinde olan ve bölgeden göç eden çocukların yaşadıkları sorunların Meclis’te ve toplumsal yaşamın her alanında takipçisi olmakla kalmayacağız; aynı zamanda barınma, temiz suya erişim, sağlık, eğitim, oyun, ihtiyaçlarının giderilmesi için her yerde olmaya, çocuklarla dayanışmaya devam edeceğiz.

AKP-MHP iktidarı, çocukların deprem sonrası barınması gereken çadırları, yani çocukların çadırlarını satanlardır. Depremden değil enkaz altında bekletilerek soğuktan yaşamını kaybeden çocukların, hala kayıp olan çocukların, günlerce aç-açıkta soğukta kalmaya devam eden çocukların, engelli çocukların, enkaz altında mülteci olduğu anlaşılmasın diye sesini çıkarmayan çocukların hakkı olan çadırları satanlardır.

Yeni yaşamı çocuklarla birlikte öreceğiz

Bir bölgenin tarihini, toplumsal belleğini, oyunlarını, çocuk şarkılarını, çocukların içinde büyüdükleri kültürlerin çokluğunu ve farklılıklarını da enkaz altında bırakanlardır. Ancak buradan yineliyoruz; çocuklar için ve çocuklarla birlikte enkaz altında bıraktığınız toplumsal belleği de oyunları da enkazın altından çıkarıp yeni yaşamı tüm deprem illerinde çocuklarla birlikte öreceğiz. HDP Çocuk Komisyonu olarak gözümüz, bir afeti felakete dönüştüren AKP-MHP iktidarının ve kurumlarının üzerindedir; aklımız, kalbimiz, sözümüz, emeğimiz ve dayanışmamız ise her zaman olduğu gibi çocukların yanındadır.

9 Mart 2023