Çocukların durumunun araştırılması ve alınacak önlemlere ilişkin önergemiz

Grup Başkanvekilimiz Meral Danış Beştaş’ın, 23 Nisan vesilesiyle Türkiye’de çocukların yaşadığı sıkıntılar; çocuk işçiliği, çocuk yoksulluğu, istismar vakaları, cezaevindeki çocuklar, eğitim haklarından yararlanamayan çocukların durumunun araştırılması ve önlemlerin tespiti amacı ile TBMM’ye verdiği araştırma önergesi:

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ BAŞKANLIĞINA

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı dolayısıyla Türkiye’de çocukların maruz kaldığı olumsuzluklar, çocuk işçiliği, çocuk yoksulluğu, istismar vakaları, cezaevindeki çocuklar, eğitim haklarından yararlanamayan çocuklar başta olmak üzere çocukluktan gelen hakları yok sayılan çocukların durumunun araştırılması ve alınacak önlemlerin tespiti amacı ile meclis araştırması açılmasını arz ve talep ederim.

GEREKÇE

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı vesilesiyle çocuk haklarına dair pek çok vurgu yapılıyor olsa da çocukların gerçekten sahip olmaları gereken haklar es geçilmektedir. BM tarafından 20 Kasım 1989 tarihinde kabul edilen Çocuk Hakları Sözleşmesi’ni imzalayan Türkiye’de aradan geçen 30 yıl zarfında somut bir gelişme kaydedilememiştir.

Çocuk Hakları Sözleşmesi gereği “çocuğun üstün yararı” esastır. Devlet, bu esas çerçevesinde çocuğa dair gerekli tüm yükümlülükleri yerine getirmekle mükelleftir. Devletin çocuklar için koruyucu tedbirleri almadığını, sorumluluklarını yerine getirmediğini ise yaşamın her aşamasında tecrübe etmekteyiz.

İçinde bulunduğumuz pandemi hali en çok çocukları etkilemekte ise de konuya dair ilgili bakanlıkların kayıtsız kaldığını gözlemlemekteyiz. Pandeminin etkisinin azalması için okulların bir süreliğine tatil edildiğine dair karar MEB tarafından alınmış ancak eğitimin başka mekanizmalarla devamına dair gerekli tedbirler alınmamıştır. TV yahut internetten oldukça kısa süreli eğitim yayınlarının çocukların eğitim hakkını teslim etme noktasında son derece etkisiz olduğu açıktır. Bu duruma dair herhangi bir iyileşme çalışması henüz hayata geçmediği gibi, çocukların gelişimine katkı sunacak materyaller de geliştirilmemiştir. Son derece zor şartlar altında yaşayan, TV yahut internet gibi olanaklardan yoksun olan yoksul çocuklar ise neredeyse değerlendirme dışı bırakılmış, adeta sistemin dışına itilmiş durumdadırlar. Medyanın sansürlü ve bilgi akışının sınırlı olduğu günümüz Türkiyesinde sorunlar yokmuş gibi bir tavır takınmak sorunların daha da büyümesine katkı sunmakla eşdeğerdir. Bu nedenle çocuklara dair etkin çalışmaların yürütülmesi esastır.

İnfaz yasasında yapılan değişiklikle cinsel dokunulmazlığa dair suçlar kapsamında ceza alanların bir kısmı izin kapsamında evlerine dönüş imkanı bulmuş olup bu durum çocukların cinsel istismar mağduriyetlerinin artmasına anlamına gelmektedir. Ev içi şiddeti de arttıran bu durum, çocukların bedensel ve ruhsal gelişimini son derece kötü etkileyecektir. İstismar mağduru çocuklar konusunda pandemi öncesinde de hiçbir çalışma yapmayan iktidar; infaz yasası görüşmeleri sırasında yeniden mağdur çocukların, istimrarcıları tarafından evlenmelerine olanak sağlayan düzenlemeyi dolaşıma sokarak çocuklara olan bakış açısını bir kez daha göstermiştir.

MEB 2017 yılı resmi verilerine göre 935 bin 832’si kız, bir milyon 38 bin 42’si erkek olmak üzere toplam bir milyon 973 bin 874 çocuk, eğitimin dışındadır. 2 milyon civarında çocuk işçi sayısından söz edilmekte; bununla mücadele etmek yerine bunu destekleyici yaklaşımların varlığı ise ne yazık ki kaygıları derinleştirmektedir. 2013 ile 2018 yılları arasını kapsayan dönemde en az 319 çocuğun iş cinayetlerine kurban gittiği ifade edilmektedir. Çocukların iş cinayetlerinde yaşamlarını yitirmelerinin en önemli nedeni çok daha zor koşullarda çalışmaya zorlanmaları ve buna ilişkin etkin denetim mekanizmalarının oluşturulmaması olmakla birlikte bir diğer sebep de bu alandaki cezasızlık politikasıdır.

TÜİK verilerine göre 2008-2016 yılları arasında resmi olarak kayıp müracaatı yapılan çocuk sayısı 104 bin 531’e ulaşmış durumdadır. Söz konusu rakamlar içerisinde ailelerine kavuşturulan çocuklara dair veri bulunmazken, kayıp çocukların 59 bin 435’inin ise kız çocuklarından oluşması oldukça dikkat çekicidir. Çeşitli nedenlerden ötürü ailelerinden kaçarak sokaklara düşen çocuk sayısı ise 26 bin 168 olarak kayıtlara geçmiştir.

Çocukların bedenlerine yönelik istismar vakaları ile eğitim ve yaşam hakkı başta olmak üzere Türkiye’de çocukların en temel haklarının tehdit altında olduğu açıktır. Türkiye BM Çocuk Hakları Sözleşmesi’nin tarafı olup devletin, çocuklara dair sorumluluğu gereği kayıp olan çocuklara ilişkin çözüm üretmesi ve çocukların çocukluktan gelen haklarını hayata geçirmelerinin de öncüsü olması gerekmektedir. Kaybolan pek çok çocuğun şiddete, tacize, tecavüze, istismara maruz kaldığı gerçeği ile birlikte düşünüldüğünde gerekli yasal düzenlemelerin buna göre şekillendirilmesi ve uygulayıcıların bu bakış açısı çerçevesinde mevzuata yaklaşmasına dönük olanaklar sağlanması da meselenin bir diğer boyutudur. Bu nedenle çocukların maruz kaldıkları sorunların tespiti ve alınacak önlemlerin belirlenerek derhal hayata geçirilmesi son derece elzemdir.

22 Nisan 2020