Demirtaş: Abdullah Öcalan barış için uğraştı

Kobanî Kumpas Davası’nın 11’inci duruşması öğlen arasının ardından Sincan Cezaevi Kampüsünde görülmeye devam etti. İlk olarak siyasetçi Ayla Akat Ata söz aldı. Akat şunları söyledi:

“12 Şubat 2021’de AYM’de yapılan bir başvuruya dair Adalet Bakanlığı İnsan Hakları Komisyonu tarafından verilen cevapta, ‘6-8 Ekim’deki tweet ile yaşanan olayların, HDP ve PKK’nin açıklamasının şiddet olaylarını tetiklediği söylenmelidir.’ diyor. Açık açık yargıya ‘söylenmelidir’ talimatı veriyor. Orada da AYM sağ olsun ‘söylenebilir’ demiş ama yürütme organının fezlekesi aynen iddianameye alınmış. Bunlar kayıtlı şeyler.”  

Ata rahatsızlığından dolayı duruşmadan ayrıldı. 

Ata’nın ardından önceki dönem Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş savunmasına kaldığı yerden devam etti. Demirtaş; “Hem benim hem de sonrasında partili arkadaşlarımızın, politikamızın nasıl tutarlı olduğunu kayda geçmek istiyorum. Hukuken, ahlaken, vicdanen dinleyin. HDP adına varsa ön yargılarınızı bir kenara bırakın ya da vicdanen dinleyin. HDP’nin yaptığı açıklamaların örgüt talimatı ile yapılıp yapılmadığı en azından bu aşamada önemlidir.” diye konuştu. 

Demirtaş: Açıklamalarda şiddet iması yoktur

Kobanî dönüşünde dönemin Başbakanı Ahmet Davutoğlu ile yaptığı görüşmenin olumlu bir görüşme olduğunu belirten Demirtaş, “Kobanî'de yaşananlardan olayı, bölgede Ortadoğu’da bir gerilim oluşmuştu. Olumlu adımlar atıldığını belirten açıklamalarla ayrıldım. Tanığın söylediği gibi, ne Kobanî ne de Başbakan ile yaptığım görüşme sonrası açıklamalarda şiddetin iması yok. Çözüm Sürecini kurtarma, gerilimi düşürme yönlü yaptığım açıklamalardır. Partimizin politikasına dair açıklamalardır.” dedi. 

Ardından Demirtaş, o dönemde yaptığı açıklamaları tek tek okudu ve yaptığı açıklamalardaki “Hep birlikte direnirsek sesimizi duyurabiliriz” cümlesinin fezlekelere “Hendek, barikatlarda direnirsek ( … )” şeklinde cımbızlandığını söyledi. Demirtaş daha sonra şöyle devam etti: 

Öcalan barış için uğraştı

“Savcı Ahmet Altun bizi Kobanî olaylarının azmettiricisi olarak yargılıyor ama boyun eğmiyor, duruşumuzdan taviz vermiyoruz. Çünkü ilkeliyiz, ahlaklıyız. Bu HDP heyeti barış için, silahların susması için çalıştı. Bugün ise tutuklu. Mahkeme heyetiniz siyasi çıkar ilişkisine alet olmaktan imtina etmelidir. ‘HDP hiçbir şey yapmadı, barış için bir şey yapmadı.’ dediler. Hayır, çok şey yaptık. Ancak savaş kararı alınmıştı ve biz durduramadık. Biz Çözüm Sürecinde Kandil’de, İmralı’da, Ankara’da çözüm iradesini gördük. İnsanlar, askerler, dağdakiler çatışma istemiyor ama isteyenler var. Biz ilkeli ve ahlaklıyız, demokratik siyasetten yanayız. Bugüne kadar partimizin yürüttüğü politikalar budur. ‘İmralı’da tecrit kalksın’ demek budur. HDP, ‘İmralı ile görüşülürse silahlar susar’ diyor. Ben 8 defa, heyetimiz 30 küsür defa İmralı’ya gittik. Biz HDP olarak Abdullah Öcalan’ın samimiyetini gördük. Abdullah Öcalan barış için uğraştı, samimi olduğunu devlet de hükümet de gördü. Hatta çok iyi hatırlıyorum ‘Hayattayken bu işi nihayete erdirmek istiyorum, bunun için herkes elinden geleni yapsın.’ diyen bir kişi gördüm ben İmralı’da. 

Biz şiddet olaylarının yanında olmadık

"Biz bu ülkede barış, eşitlik, huzur içinde yaşayacaksak; ben orada oturan polisi nasıl düşman olarak görebilirim? 'Dağdakiler teröristtir, onlar benim düşmanımdır’ diyenleri de nasıl normal görebilirim? Bugüne kadar hangi devlet yetkilisi, asker ve polis cenazelerinde bizim yaptığımız açıklamaları yapabiliyor? Aksine ‘son kişi kalana kadar savaşacağız’ diyorlar. Biz şimdiye kadar şiddet olaylarının yanında olmadık.” 

Demirtaş’ın ardından söz alan MYK Üyemiz Alp Altınörs, Urfa Viranşehir’de polisin gaz bombası atması sonucu yaşamını yitiren çocuğun babası Kadir Kudun’un AYM’ye başvuruda bulunduğunu hatırlattı. Altınörs, “8 Ekim 2014 olayına dair bu kararda, yaşamını yitiren bu çocuğa dair AYM, devletin yaşam hakkını ihlal ettiğini kabul etti. Kadir Kudun’un kızının soruşturulmasının etkin yapılmadığına ve devletin yaşam hakkını ihlal ettiğine AYM hükmetti.” ifadelerini kullandı. 

Alp Altınörs: Biz magazinden yatıyoruz

Coşkulu, kitlesel bir 1 Mayıs geçmesi temennisinde bulunan Altınörs, emekçilerin 1 Mayıs’ını kutladı. Tutukluluklarının 550’inci günü aştığını ve bunun sadece bir tweet gerekçesiyle yapıldığını belirten Altınörs şunları söyledi:

“Ortada tweet atan birileri var ve bu da bir protesto çağrısından ibaret. İddianameyi reddetmeniz gerekirdi. 4 Ocak’ta AİHM Büyük Daire kararı size gönderilse de siz 3 gün sonra iddianameyi kabul ettiniz. Sulh Ceza Hakimliğinde sorulmayan gizli tanık Mahir ve açık tanık Kerem Gökalp’i tutukluluk gerekçesi yaptınız. 

“IŞİD’e karşı sosyal medya çağrısı yaptığımız için yargılanıyoruz. Neredeyse IŞİD’e neden sessiz kalmadınız diye yargılayacaksınız bizi. Bu dava ile ilgili çalışan komiteler var. ABC123 birden bire geldi. Savcı yok, avukatlar yok, usulsüz bir şekilde dinlendi. İddia makamı yerine koyduğunuz için alelacele dinlediniz. O tanığın da beyanları duyumlarına göredir. Rivayet, dedikodu ve magazin. Biz magazinden yatıyoruz. ABC123’ün anlatımları Mahir’in anlatımlarını çürütüyor. ABC123’ün ifadelerine göre HDP MYK’nin çağrıdan haberi yok. Mahir MYK’ye suç yüklüyor. Bu kadar çelişki ancak yalanla olur. Bunlar kumpası açıkça ortaya çıkarıyor.” 

Atadedeler örgütüne dair de konuşan Altınörs, “Bu yapılanma Gülen Cemaati’yle özdeşleştirilmektedir. Ancak bu sadece bir ayağıdır. FETÖ tasfiyeleri ardından Süleymancılar, Hakyol gibi oluşumlar devlet kurumlarına yerleştirilmiştir. Bunlar sızmamış, devletin kapıları açılmıştır. Hakim Saray'ın talimatlarına dirençsiz olacağı için mi yoksa Atadedeler çetesinin üyesi olduğu için mi atandı?” diye sordu. 

HDP’ye yönelik davalarla Türkiye siyasetinin dizayn edilmeye çalışıldığını söyleyen Altınörs, “Kumpas davasının sözde dayanakları son bulurken, AİHM kararlarını esas alarak haksız ve hukuksuz olarak çaldığınız özgürlüğümüzü iade edin. Yetsin artık bu zulüm.” dedi. 

Bir protesto çağrısıydı, bu kadar üzerinde tepinilecek ne var? 

Altınörs devamında şunları söyledi:

“Ahmet Altun partili savcı, bunu çıkarması gerekirdi. Kimse size tek tek saymaz. Yasal bir partinin yasal kuruludur. Ben MYK’ya katılmayacak isem niye üye olayım? MYK üyesi, toplantıya katıldığından dolayı suçlanamaz. MYK toplantımıza başka kimse giremez. MYK üyesi olmayan giremez. Siz HDP’yi ne zannediyorsunuz? Biz MYK’ye seçilmek için Parti Meclisi’ne (PM) delege oylarıyla seçildik. Parti Meclisi’nde oylama yapıldı, MYK’ye seçildik. PM’nin MYK üyelerini görevden alma yetkisi vardır. Orada benim tanımadığım biri gelip oturduğunda sormaz mıyız sanıyorsunuz? Nasıl bu kurgulara inanıyorsunuz. Gizli kapaklı organizasyondan söz etmiyoruz. Barajı HDP’ye aştıran o dönemin MYK’sıdır. Nereden bileyim hangi MYK’ye kim katıldı? Hatırlamak zorunda değilim. 

“Protesto çağrısı, bunda ne var? Bu kadar üzerinde tepindiğiniz ne var? Parti Meclisinin aldığı kararlar doğrultusunda toplantı yapıyoruz. Binlerce olayın akışında küçük bir damladır. Tersten biz de kendimize büyük bir şey atfetmiyoruz. O dönemde EMEP, SYKP, ESP, Komünist Partisi, CHP Gençlik Kolları birçok kurum ve kuruluş çağrı yaptı. HDP çağrı yaptı diye de ne bir cam kırıldı ne de bir şey oldu. Sessizce protesto yapıldı ve herkes dağıldı. Twitter tarihinde böyle bir tweet yoktur, kitle imha silahı gibi bir tweet. Soma’daki maden cinayetinde sokağa çıkalım, tepkimizi gösterelim demiştir. Enflasyon, 1 Mayıs, Newroz, 8 Mart’a sokağa çağırmıştır. Sokağı öyle bir öcü gibi görüyorsunuz ki sokağa çıkıldı mı bir şey olacak. 1 Kasım Dünya Kobanî Günü’ne de çağrı yapmıştır. Orada Eşbaşkanların çağrısı vardır. 1 milyon kişi sokağa çıktı. Bir kişinin burnu kanamadı. Hükümet Kobanî’ye koridoru açtı, Çözüm Süreci vardı; 6-8 Ekim’de başka bir plan devreye konuldu ve bu da devletin içinde olan paralel devlet elleriydi. Heyetin İçişleri Bakanı ile yaptığı mesai var ama siz bunları dosyaya almıyorsunuz. Yarın bir gün hükümeti de yargılayacaksınız herhalde.

IŞİD saldırısı hiç olmamış gibi davranıyorsunuz

“Madem ortada hiçbir şey yok, soykırım tehdidi yok hükümet ve dünya niye bu adımları attı? Uluslararası koalisyon niye oluştu? Koca bir iddianame yazılmış, ‘iki terör örgütünün çatışması’ diyor.  Bizim derdimiz, tasamız soykırım tehdidi altındaki halka yardımcı olmaktı. IŞİD saldırıları hiç olmamış gibi davranıyorsunuz. PKK zaten o dönemde Türkiye ile çözüm görüşmeleri yapıyor, çözüm tartışmaları yürütüyordu, neden bir ayaklanma çıkarmak istesin? Bu davanın derdi HDP’yi kapatalım, yok edelim.

Demokratik acil durum çağrısıydı

“Kobanî’de durdurulmasaydı Urfa'yı, Antep’i istemeyecek miydi? Biz o tweeti atarak Türkiye halklarını da IŞİD tehlikesinden korumaya çalıştık. IŞİD Antep’te, orada, burada çoluk çocuk katletmediler mi? Biz Türkiye’nin güvenliği için de çabaladık. Neredeyse Antep’te Urfa’da emirlik ilan edecek bir hale gelmişlerdi. Bu vahşeti durdurmak adına bir sosyal medya paylaşımı var. MYK toplantısı olmasaydı yine o açıklama yapılacaktı. Ani gelişmeler sırasında açıklamalar yapılır. 6 Ekim’de toplantı olmasaydı o tweeti biz yine atacaktık. Amaç orada ses vermektir. 100-200 kişi sokağa çıkıp protesto etmekti amaç. Ne ilk ne de son sokağa çıkma çağrımızdı. Bir acil durum çağrısıydı. Bir demokratik acil durum çağrısı.”

Ali Ürküt: Hayali şeylerle burada tutuluyoruz, bunun altından kalkamazsınız

Altınörs'ün ardından RTÜK Üyemiz Ali Ürküt söz aldı. Ürküt, “Bu işin merkezinde siyaset var. Çözüm Süreci vardı. Silahlar susmuş, insanlar hayatını kaybetmiyordu. Siyasi iktidar barış meselesinin kendisi için fayda getirmediğini görünce yeni ittifaklar kurdu. İlk etapta dokunulmazlıkların kaldırılması, eşbaşkanların tutuklanmasıyla sürdü. Sonrasında 6-8 Ekim’e dair 6 yıl sonra dava açıldı. Bir senaryo çizildi, savcı görevlendirildi. Delil aranmaya başlandı. Çocukların dahi inanmadığı senaryo mahkemeye sevk edildi. Özel savcı İzmir’den geri getiriliyor. Bir 22. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti var. O dönem Bahtiyar Çolak hakkında bir soruşturma var ama buna rağmen en hukuksuz, hayali senaryo ile hazırlanan iddianame önüne konuluyor. Bahtiyar Çolak’ın durumu biliniyor, hakkında soruşturma var. Herhalde birilerine bir takım işler yaptırmak için ya ödüllendirme ya da tehdit uygulanıyor. Bu senaryo, sahiplerinin de işine yaramadı. Bu baskılar, demokratik siyaseti tasfiye operasyonları olmasaydı iktidar bugün bu hale gelmezdi. Siz de belli ki baskı altındasınız. Siz de bunun altından kalkamazsınız. Hayali şeylerle burada tutuluyoruz.”

Duruşma yarın sabah saat:10.00'a ertelendi.

7 Nisan 2022