Demirtaş: Biz şiddet dursun diye uğraşırken yandaş medya bizi sorumlu gösteriyordu

Aralarında önceki dönem Eş Genel Başkanlarımız Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve MYK üyelerinin yargılandığı Kobanî Kumpas Davası devam ediyor. Demirtaş’ın esasa ilişkin beyanlarıyla süren duruşmaya dava avukatları, Eş Genel Başkanımız Cahit Kırkazak, DEM Parti Milletvekilleri Sevilay Çelenk, Cengiz Çandar, Burcugül Çubuk ve izleyiciler katıldı. Rehin siyasetçiler Ali Ürküt, Günay Kubilay ve Nazmi Gür duruşma salonunda yer alırken, diğer tutsak siyasetçiler Kocaeli, Sincan ve Edirne Cezaevlerinden SEGBİS ile duruşmaya katıldı. 

Dün Kürt sorununun çözümsüzlüğüne, yaşanan çatışmalara ve neden rehin alındıklarına ilişkin önemli değerlendirmelerde bulunan Demirtaş ikinci gün beyanlarını sürdürüyor. Bugünkü duruşmaya Mahkeme Başkanı raporlu olduğu gerekçesiyle katılmadı onun yerine üye hakim heyete başkanlık yaptı. Demirtaş beyanlarında şunları söyledi: 

Hüseyin Alptekin, neden tutuklanmamız gerektiğini kanal kanal gezerek anlatan psikolojik savaş görevlilerinden biriydi

Savunmasına başlayan Demirtaş, şunları söyledi: “Dün bize yönelik kumpas davasının, bu kadar hukuksuzluk ve iftiranın altında yatan ahlaki, ideolojik boyutları açıklamaya başladım. Ne zaman başladı, ne zaman karar verildi buna? Devlet blokunu oluşturan yapının ne zaman buna karar verdiğini, hangi mekanizmaları harekete geçirdiğini bugüne kadar algı operasyonları kapsamında neler yapıldığını anlatacağım. Kayda geçirilen çok şey var, hakkımızda atılan tweetleri okumaya çalışsak 3-4 gün bunların okuması sürer. Kobanî Kumpas Davası’na kadar götüren anlayış, zihniyet nerede tetiklendi, adım adım nasıl örüldü? İlk aşamasından başlayacağım. Okuyacağım rapor, AKP’nin düşünce kuruluşu olarak bilinen SETA’nın raporu. Hazırlayan Hüseyin Alptekin, biz tutuklandıktan sonra 3 yıl boyunca bizim neden tutuklanmamız gerektiğini kanal kanal gezerek anlatan psikolojik savaş görevlilerinden biriydi. O zaman SETA için bu raporu Hüseyin Alptekin’e hazırlattılar. Kobanî Kumpas Davası’nın kodları bu raporda yatıyor. Niye hazırlandı bu rapor, amaçları neydi? 2014 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri hemen öncesinde partimiz beni aday gösterdiğinde neden bu rapor yayınlandı? O dönem çok yayılmadı, ama iktidar ve devlet için hazırlanan rapordu. Raporun başlığı şuydu: 'Cumhurbaşkanlığı Seçimleri, adaylar ve Selahattin Demirtaş’ın Siyasal Anlamı.' Bu raporda benim adaylığımı nasıl değerlendirmişler, bu rapordan hemen sonra IŞİD’in Kobanî işgali ardından Kobanî eylemi konusunda da aynı bağımlı medyanın nasıl senkronize bir şekilde harekete geçtiğini anlatacağım. Önemli gördüğüm kısımları kayda geçmek istiyorum. 

Benim üzerimden HDP çizgisini analiz etmeye çalıştılar

Raporun içindekiler bölümünü okuyan Demirtaş, “Benim üzerimden tümüyle HDP’nin çizgisi, Kürt siyasi hareketinin amacı anlatılmaya çalışılmış” dedi. Rapordan ‘Bu kısımda Demirtaş’ın Türkiye’de ve uluslararası siyasette yüklendiği misyon ve taşıdığı anlam tartışılacaktır. Türkiye bağlamında sınıf temelli bir söylem benimseyerek bundan böyle sadece Kürtlerin değil, ezilmiş ve dışlanmış tüm kesimlerin savunucusu olacağını ilan eden Demirtaş bir bakıma ölçek büyütmüştür. Uluslararası bağlamda ise Irak’taki ve Suriye’deki gelişmeler sonucu bu ülkelerde yaşayan Kürtlerin geleceğine etki eden bir aktör olmak için çaba sarf eden Demirtaş, bugün itibariyle bu konuda Abdullah Öcalan ve Mesut Barzani gibi figürlerin etkisine erişebilmiş değildir' şeklinde pasajlar okuyan ve alıntılar yapan Demirtaş şöyle devam etti: 

Raporda “HDP geliyor tehlikenin farkında mısınız?” denilmiş 

“Yergi ya da övgü bir yana kendilerince böyle bir bilimsel çalışma yürüttüler. Bu şekilde siyasal yaşamımdaki dönüm noktaları diye başlık başlık anlatıyor. Bu gördüğünüz rapor AKP’nin araştırma kuruluşu SETA tarafından Cumhurbaşkanlığında özel olarak hazırlanmış bir rapor. Partimizi, beni, politikalarımızı övmek için hazırlanmamış. Nitekim Hüseyin Alptekin tutuklanmamız, katil olarak adlandırılmamız için neredeyse her gece televizyonlara çıkmış özel savaş elemanıdır. Bu raporla devlete ve iktidara ‘Demirtaş ve HDP geliyor tehlikenin farkında mısınız’ denilmiş. Bu davaya, mahkemelere, yargıya ve AKP medyasına zemin hazırlanmış. İddianame bu rapordur. 10 yıl önce hazırlanmış bu rapor partimize yönelik kumpasların ve çöktürme planlarının alt yapısıdır. AKP bizi tehdit olarak görüyor. Bu rapor odur. Bu raporla yetindiler mi bunun gereğini mi yaptılar? Hali hazırda sanık sıfatıyla karşınızda bulunmamızı sağlayan zihniyet, bu zihniyet olduğu için bakalım nasıl devam etmişler? O rapordan kısa süre sonra birkaç ay sonra da IŞİD’in Kobanî’yi işgali ardından gelen Kobanî katliamları, yaralanmalar, iddianameye konu suçlar işlendiğinde muhtemelen devletin karanlık dehlizlerinden bu rapor tekrar çıkarıldı ve büyük bir fırsatın ele geçirildiği düşünüldü. Nasıl düşünüldü? Önce size yaygın medyada nasıl algılanıyordu onu anlatayım. 

Ahmet Hakan “10 Ekim’de yaşasın IŞİD diye slogan atan polis kim?” diye sormuş ama bu soruyu tek bir savcı sormamış

O dönemin amiral gemisi olarak adlandırılan Hürriyet’in yazarından Ahmet Hakan’dan okuyacağım. 6 Ekim’de HDP tweet atmış, 7 Ekim’de Ahmet Hakan’ın yazısından okuyacağım. Daha sonra diğer basının ve yazarların nasıl yaklaştığını anlatacağım. Ahmet Hakan diyor ki “araç yakmayı, öldürmeyi, şehirleri yakmayı meşru görmeyiz” diyor. “Ama eğer IŞİD’i bir öfke hareketi olarak düşünüyorsak bugün ortaya çıkan bu öfkeyi anlamak zorundayız. Olan barışa olacak, Kobanî ile bugün ortaya çıkan öfkeyi anlamadılar ya. Hükümete sesleniyorum bir şefkat çağrısı yapmak çok mu zor? Ne yapıyorlar? Korkutuyorlar, güç gösteriyorlar, anlayışsızlık yapıyorlar. Bir tane bile şefkat gösterisi yok, bir tane bile empati yok. Madem Tansu Çiller'e dönüşecektiniz, ne diye “Biz farklıyız” diye ortaya çıktınız” diyor. Devamla Ahmet Hakan, “bir hakkı teslim edelim. Bir kurşun atılmadan 3 katı olan Musul teslim oldu ama Musul’un 3’te biri olan Kobanî 22 gündür destansı bir direniş sergiliyor.” Bunu Salih Müslim söylerse “terörist” dersiniz ama bunu Ahmet Hakan diyor, Hürriyet yazısında. 10 Ekim 2014 bu yazının tarihi. O dönem böyle bir hava var. Devam ediyor Ahmet Hakan “kimse polis kurşunuyla öldürülmemiş diyor vali…” Bunun üzerinden Ahmet Hakan hakkında soruşturma açılmamış tabi ki açılmamalı. Ahmet Hakan 10 Ekim’de sormuş “yaşasın IŞİD diye slogan atan polis kim” ama bu soruyu tek bir savcı sormamış. O gün değildi ama bugün yandaştır Ahmet Hakan. O günlerde ciğer yemiş ve gerçekleri yazıyordu. Kobanî’nin Kürtlerle alakasını yazıyordu uzun uzun. Ahmet Hakan bilirkişi değil ama o dönemki algıyı anlatmak için bunları okuyorum. O dönem algı buydu ve siz (mahkeme) 10 yıl sonra tersi bir algı yaratmaya çalışıyorsunuz. O gün Kürtleri ve HDP’yi anlamaya yönelik bir hava vardı.

21 Ekim tarihli yazısı. ‘Kürtler Bijî Obama demesin de ne desin? Kobanî üzerine bombalar yağarken Türkiye ne yaptı? İzlemekle yetindi, düştü düşecek diye fal tuttu. İki terör örgütü bize ne dedi? Peki ABD ne yaptı? Bir Kobanî’nin düşmesini engellemek için havadan bomba yağdırdı. PYD ile işbirliği yaptı, PYD’ye silah desteği verdi. Kürtler Bijî Obama demesin de ne desin? Bijî Türkiye denilmesi için Türkiye’nin ne yapması gerekiyor’ diyor Ahmet Hakan ve ‘PYD terör örgütü değil’ diyor. YPG’nin terör örgütü olmadığı yıllarca yazıldı, çizildi bunları anlatacağım. Anlaşmalar yapıldı. 

Bize yönelik saldırıların ilk fitilini tetikçi Abdulkadir Selvi ateşledi

8 Ekim 2014’te Abdulkadir Selvi, “Çözüm Kandil’in insafına terk edilmeyecek kadar önemlidir” yazısı yazmıştı. Medya taraması yaptık 6-7-8 Ekim medya taraması yaptık hiç HDP ve Demirtaş eleştirisi yok. Sağduyu çağrıları var, birlikte çalışma yürüttüğümüze dair haberler var. Öcalan’dan gelen çağrıyı okuduğuma dair haberler var. 6 Ekim’de tweetler atıldıktan sonra da bu eleştiriler yok. Ama bu konuda ilk tetikçilik yapan Abdulkadir Selvi’dir. Abdulkadir Selvi 9 yıl önce benimle ilgili ilk fitili ateşledi ve arkasından bunlar geldi. Muhtemelen ‘bir fırsat yakalamışız hazır elimizde Demirtaş ve HDP’nin ne kadar büyük tehlike olduğuna ilişkin rapor da var.’ dediler ve 9 Ekim 2014’te Selvi yazısıyla ilk fitili ateşledi. Yazısında Demirtaş’ın gençleri sokağa ve savaşa davet ettiğini ileri sürdü. O yazıya kadar tek bir iddia yok. Bu cümle ilk kez düşkün tetikçi Abdulkadir Selvi tarafından kullanıldı ve arkasından bizi sorumlu tutan yazılar yazılmaya başlandı. Bunları dosyaya sunacağız. 10 Ekim’de 11 Ekim’de bu yazılarını sürdürdü Abdulkadir Selvi. Ahmet Davutoğlu ile görüşmüş ve bunu yazıyor. Abdulkadir Selvi benim insanları şiddete çağırdığımı savunuyor ve bu Demirtaş mı diye yazıyor. Abdulkadir Selvi özel savaşın tetikçiliğini yaptı. 14-15 Ekim’de yazdı Ekim ayı boyunca neredeyse her gün yazdı. İlginçtir, 28 Ekim’de Abdulkadir Selvi bizi hedef göstermekten vazgeçti ve “AKP ile HDP’nin işbirliğine ihtiyacı var” diye yazılar yazmaya başladı. Bu ne zamandır? Hükümetle yaptığımız anlaşmadan ve olayın sorumlularının açığa çıkarılması için anlaştığımız zaman. Muhtemelen Abdulkadir Selvi’nin kulağını çektiler. Kim yazdı? Cem Küçük yazdı, bugün TRT’nin yönetiminde olan Hilal Kaplan yazdı. İtirafçılar. 

Bahçeli ve Erdoğan’ın stratejik işbirliğinin temel amacı Kürt düşmanlığıydı

Abdulkadir Selvi, Hilal Kaplan ve Mehmet Metiner'den öğrendikleri cümlelerle bizleri suçladılar. 26 Ekim’e kadar Hilal Kaplan yazmış ve sonrasında o da renk değiştirmiş. Muhtemelen onun da kulağı çekilmiş ve hatta beni öven yazılar yazmış. İbrahim Karagül ayın sonuna kadar kesintisiz yazmış. Erdoğan 9 yıl önce ‘Kobanî Davası’nın arkasında Pensilvanya var’ demiş ardından muhtemelen bundan vazgeçtiler, ‘bunların (HDP) üzerine yıkalım’ dediler. Ardından 9 yıl boyunca bize saldırdılar. Bununla Kürtleri durdurmaya çalıştılar. Bahçeli ve Erdoğan bunun bir beka sorunu olduğuna karar verip 2015’ten sonra aralarını düzelttiler ve ardından stratejik işbirliği yaptılar. Temel amaç Kürt düşmanlığıydı. Bütün bu yaşananların altında yaşanan zihniyet buydu. 

Soruşturmayı, çözüm süreci sürerken ellerinde tuttular

Kobanî’ye pêşmerge gitti, biz durumu normalleştirmeye çalıştık, hızlıca türbülansa giren Türkiye sosyolojisini toparlamaya başladık. O dönem savcılar bir soruşturma açtı mı, olaylar HDP twiti üzerine mi başladı buna ilişkin bir soruşturma başlatıldı. Açılan soruşturmalar da uzun yıllar sürüncemede bırakıldı. Soruşturmayı, çözüm süreci sürerken ellerinde tuttular. Devlet, iktidar ve Erdoğan bu sürecin sonunu görmek istediler. O dönem savcıların ellerinde delil belge yok, hiç bir şey olmadığı için MYK üyelerimiz ifade vermeye gittiğinde savcı ‘bugün git yarın gel’ diyordu. 7 yıldır tutuklu bulunduğumuz müebbet hapis cezasıyla yargılandığımız bu davada savcı o dönem ifade bile almıyordu. Ne zaman ki 7 Haziran seçimlerinde AKP iktidardan düştü HDP 80 milletvekili ile Türkiye siyasetini etkileyecek güce ulaşınca o zaman düğmeye bastılar.  2015 Haziran seçimlerinden hemen sonra daha önce durdurdukları soruşturmaları yeniden devreye sordular. Öyle büyük bir algı yarattılar aklınız hayaliniz durur. Bir ara eşim Başak bile 'gerçekten senin bir çağrın yok mu' diye sordu. Onu bile yanıltacak bir algı operasyonuna başladılar. Nasıl başladı bu algı operasyonu? 

Biz şiddet dursun diye uğraşırken yandaş medya bizi sorumlu gösteriyordu

2014 Ekim’den sonra yandaş medya nasıl çalıştı? Buna rağmen bize soruşturma açılmadı. Sorumlu Demirtaş ve HDP’dir algısı yerleştirilmeye çalışırken 9 Ekim’den itibaren neler yapıldı. Sizin 1,5 milyon algı iddianamenize karşı bizim de bu yaşananları anlatmamız lazım. Bizi yargıyla değil algıyla yargılıyorsunuz. Daha sonra tekrar algı haberlerini, atılan manşetleri ve o dönem yazılan yazıları okuyan Demirtaş, “O dönemde devletin yaşanan ölümlerden haberi yoktu. Biz iki partilimizin öldürüldüğünden haberdardık. Bir canlı yayında bana mikrofon uzatıldı ben de şiddete karşı olduğumu, sizi şiddete iten kimse bunlar provokatördür dedim. Daha sonra Öcalan’dan gelen eylemler son bulsun mesajı okuduk. Hepimizin şiddetin durması için çağrılarımız oldu. Bu çağrılarımızdan sonra Yeni Şafak ‘sorumlusunuz’ diye manşet attı, bizim fotoğrafları kullandılar” şeklinde konuştu.

Bu dosyanın en önemli tanığı bize iftira atan Mehmet Metiner'dir

Erdoğan’ın 13 Ekim’de kendilerini sorumlu tuttuğuna işaret eden Demirtaş, “Yıllar sonra savcı Ahmet Altun’un aklına gelen fikri 9 yıl önce Mehmet Metiner söylemiş. Metiner o röportajında 'bu çağrı Demirtaş iradesiyle değil Kandil’in talimatıyla gerçekleşmiştir.' dedi. Mehmet Metiner bir iddiadan bahsetmiyor, tahminen söylemiyor. 'Demirtaş’a bu talimat iletildi' diyor. Metiner'in tanık olarak dinlenmesi gerek. Bu Ahmet Altun’a fikir veriyor. 'Biz bu davayı nasıl örgüt üyeliği kapsamına alırız' diye düşünüyor. Aklına gelmiyor. Çünkü Mehmet Metiner kadar kumpas konusunda zeki değilsiniz” diye konuştu. İtirafçıların bile “Kandil’den talimat geldiğine” ilişkin kesin bir dil kullanmadığını ama bunun Metiner tarafından kullanıldığını dile getirdi. “Hiçbir itirafçı ve tanık 'gözlerimle gördüm talimatın Kandil'den geldiğini' diye söyleyemiyor ama Metiner söylüyor. 'Talimat geldi' diyor. Bu dosyanın en önemli tanığı Mehmet Metiner’dir. Buraya gelmeli ve kendisini bu konuda sorgulamalıyız. Çünkü talimatın Kandil’den geldiğini ilk söyleyen Mehmet Metiner’dir. Mehmet Metiner bu iftirayı atabildi, 'yahu Demirtaş’ın böyle bir çağrısı yoktur' diyemedi. 

Öcalan’dan gelen 'eylemler dursun' mesajını okumamızdan sonra bizi suçlamak için harekete geçtiler

Daha sonra Metiner’in ilgili röportajından alıntıya devam eden Demirtaş şunları söyledi:

“Demirtaş 'Türk ve Kürt gençlerini Kobanî’de savaşmaya çağırdı' diyor. Evet bunu yaptım, bu çağrıyı yaptım. Ama Metiner de 'pasaporta gerek yok, Kobanî oradadır gidip savaşsınlar' diyerek bu çağrıya destek veriyor. 9 Ekim’de Öcalan’dan gelen 'eylemleri durdurun' çağrısını yaptıktan sonra bunlar harekete geçiyor ve aile aile gezip insanlardan demeç alıyorlar, 'oğlumuzun katili Demirtaş'tır' diye. O güne kadar bize yönelik böyle bir itham ve suçlama yok.” şeklinde konuştu. 

Demirtaş, Türk islamcılarının ve milliyetçilerinin çakma olduklarının altını tekrar çizerek, “Küçük bir ihale için her türlü hileyi yolsuzluğu yaparlar. Türkiye’deki milliyetçilerin veya siyasi islamcıların yaptıkları sonucu Türkiye’nin içine girdiği durum budur. Türkiye’nin bugün bu durumda olmasının sebebi cumhuriyetin kuruluşunda yapılan hatalardır ve ikincisi de bu çakma islamcı ve milliyetçilerin yaptıklarıdır. Biz bugün niye burdayız? Bu siyasal İslamcıların attığı iftiralardan dolayı. Biz Netanyahu'nun iftiraları sonucu burada değiliz. Dönüp Netenyahu’ya, “yalan atıyorsun, katliam yapıyorsun” diyorlar ama aynısını bize karşı uyguluyorlar” dedi. 

Bunlar dün yiyecek bulamazken şimdi hepsi lüks içindeler

Ardından Yeni Şafak ve yandaş medyadan alıntılara devam eden Demirtaş devamla şunları söyledi: “Adnan Menderes ve arkadaşları iftiraya uğramış, başlarına gelmeyen kalmamış. Siyasal İslamcılar bunca yıl sonra iktidara geldikten sonra birden bire bir tehdit ortaya çıkmış. Kürtler. Kürtlerin, iktidarlarını alaşağı indirme ihtimali var. Onun da temsilcisi Demirtaş. Bunlar dün yiyecek bulamazken şimdi hepsi lüks içindeler. Bunu kaybetmemeleri gerekiyor. O yüzden bize saldırıyorlar. ‘Katil Demirtaş’ diye manşet atıyorlar, delil var mı? Hayır, aksine şiddeti durdurmaya çalıştık. Davutoğlu bunların sorumlusudur. “Vurun kırın diyen Demirtaş değil mi?” diyor. Gazeteci de demiyor, “Hayır efendim böyle bir çağrısı yok Demirtaş’ın.” Bunlar müslüman ve iftira atıyorlar. İktidarları uğruna her türlü günahı işlemekten geri durmuyorlar. Bülent Arınç bu açıklamaları yaptı. Cuma İçten. Şimdi sorsanız o dönem bizi hedef gösterdiği açıklamalarını “bunlar benim cahiliye dönemi açıklamalarımdır diyecek” şeklinde konuştu. 

Biz onların hırsızlık, yolsuzluk, rant düzenlerine tehdidiz

İnsanların nasıl öldürüldüğünün hiçbir şekilde araştırılmadığını çünkü yaşananların HDP ve kendilerinin üzerine yıkılmaya çalışıldığını söyleyen Demirtaş, “Biz neyin tehdidiyi? Onların hırsızlığının, yolsuzluğunun rant düzenlerinin tehdidiyiz. Elde ettiklerini kaybetmek istemiyorlar o yüzden bize saldırıyorlar” dedi. Kobanî olaylarının yaşandığı Ekim ayında AKP yandaşı medyada bir haftada kendisini ve HDP’yi hedef alan onlarca manşet onlarca köşe yazı yazıldığının altını çizen Demirtaş, “O bir hafta önemliydi. Bu yaşananların sorumluluğunu kime yıkacaklardı. İktidarda biz olsaydık sorumlusu biz olurduk. Neden can kayıpları yaşandı neden olaylar yaşandı? Bunların sorumluluğunu üstlenebilirdik. Ama iktidarın sorumluluğunu örtmek  için olayları bizim üzerimize yıkmaya çalıştılar. Allah billah aşkına CNN Türk’ü açın bakın tartışanlar, telefonlara gelen mesajlarla anında konu değiştiriyorlar, başka tartışmalar yürütüyorlar. Hiç utanmıyorlar. Bunlar, araştırmaya dayanarak haber ve yazı yazmış gazeteciler değil ki! Bunlar, gazeteci kılıklı tetikçilerdir. Burada rehin tutulmamızda hepsinin sorumluluğu var” dedi. 

Erdoğan 7 Haziran’da seçime parti olarak girmememiz için bize mesaj gönderdi

Demirtaş, “O süre zarfında bunlar bize bu iftiraları atarlarken biz bunları sadece okumuyorduk, aynı zamanda bunların çoğunu tekzip ediyorduk. Birçoğu tekzibimizi yayınlamamıştı ama Hilal Kaplan tekzibimizi yayınlamıştı” diyerek ilgili tekzibi okudu. Demirtaş şöyle devam etti:

“Sadece bir haftalık algı oyunları nedeniyle bugün, vurun kırın yakın yıkın çağrısı yapan Demirtaş, bir haftada kamuoyunun hafızasında yer edinmiş oldu. Sonra durdu, ondan sonra bunları bulamazsınız. Ondan sonra doğru dürüst ve sistematik bir algı operasyonu bulamazsınız. Ne zamana kadar? Biz 7 Haziran’da seçimlere parti olarak girme kararı alıncaya kadar. Durdular o zaman, Kobanî olayları yaşanmamış, Demirtaş katil değil! Niye parti olarak seçimlere girmemizi istemiyorlardı? Erdoğan doğrudan bunu söylüyordu, ‘yahu ne gerek var parti olarak giriyorsunuz’ diyordu ve bunu aracılarla bize iletti. Ondan sonra tekrar benim katil olduğumu HDP’den çağrı yapıldığını hatırlattılar. O zaman böyle dandik dunduk köşe yazarları eliyle değil, doğrudan bu kampanyayı Erdoğan yürüttü. Koca koca manşetlerle benim ve eylemcilerin fotoğraflarını montajladılar. Cuma İçten silah tüccarıdır, şimdi DEVA’da mı nerede siyaset yapıyor. ‘Demirtaş sokağa çocuğuyla çıksın’ başlığı atıyordu. Cuma İçten’e buradan söylüyorum, çok merak ediyorsa 6 Ekim günü kızlarım sokaktaydı. Hiçbir yeri yakıp yıkmadılar, ama IŞİD vahşetini protesto ettiler. Aleyhime açıklama yapanlar HÜDA-PAR Başkanı Zekeriya Yapıcı ve Mehmet Emin Ekmen. Mehmet Emin Ekmen o dönem AKP milletvekiliydi.”

Bunların hırsızlık çarkına taş koyan HDP olduğu için yargılanıyoruz 

Kendisini hedef alan pek çok manşeti tek tek gösteren ve “sizin iddianameniz boş, asıl iddianame o zaman gazetelerde, manşetlerde yazıldı” diyen Demirtaş şöyle devam etti: “Bunları bilmiyorsunuz bu algıya yabancısınız demiyorum. Aksine siz bu algının ortağısınız bu algıyı beslediniz. ‘Yemedi Demirtaş’ diye manşet atmışlar, yaptığımız şiddet karşıtı çağrıları böyle görmüşler. Bu ölümlere sebep olan polisler ve panzerleri kullananlar kimdi? Neden bunlar yargılanmıyorlar? Çünkü bunların hırsızlık çarkına taş koyan HDP’dir, biziz. O yüzden bizimle uğraşıyorsunuz. Bülent Arınç, ‘kimin sözcülüğünü yapıyorsunuz da Öcalan’ı itibarsızlaştırıyorsunuz’ diyor. O zaman Arınç, Apocuydu ona göre biz Öcalan’ı itibarsızlaştırıyorduk.

Bir süre sonra basın üzerinden yürütülen bu algı operasyonları durdu. Sonra arkasından tekrar başladı. 7 yıldır buradayız, yaratılan bu algıyı yıkmak öyle kolay mı? Bir yandan devletin imkanlarını kullanıyorlar 600’den fazla yerel ve ulusal televizyon kanalları var iktidarın. Devlet kanalları hariç TRT’nin 40’tan fazla kanalı var. Trollerden bahsetmiyorum bile. 

AYM ve AİHM’de bizimle ilgili frene basılmış, Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesinde gaza basılmış

Biraz önce öğrendim. Devlet Bahçeli, Anayasa Mahkemesi'ni fırçalamış, “Bay Zühtü senin kumandan kimin elinde?” diye. Ben de soruyorum hakikaten senin kumandan kimin elinde? 5 yıldır benim davama ilişkin karar vermiyorsunuz. 4,5 yıldır haksız tutukluluk başvurusunu bekletiyorsunuz. 3 ayda karara bağlanır, değil mi? Can Atalay’da gördük. Bahçeli’nin derdi bu mu, asıl mesele bu mu? AYM karar verebilirdi ama ertediler. Asıl mesele AİHM kararının uygulanmamasını AYM nasıl karara bağlamaz. Çünkü sizin kararınızı bekliyorlar. AYM’ye karar verme baskısı yapıyorlar size de davada bir an önce karar verin diye baskı yapıyorlar. 

AİHM’e giden Türk yargıç ki AKP’li vekilin kız kardeşidir, orada da bazı şeyleri engellemeye çalışıyorlar. Biliyoruz ki AİHM’de de AYM’de de frene basılmış. Nerede gaza basılmış? Ankara 22. Ağır Ceza Mahkemesi'nde gaza basılmış. Biz savunma yapmadan karar verebilirsiniz çok umrumuzda da değil. 

8 yıldır bizi hedef alan kampanyanın sözcülüğünü Erdoğan yapıyor

Yaklaşık 8 yıldır bizi hedef alan kampanyanın sözcülüğünü doğrudan Erdoğan yapıyor. 22 Mart 2015’tir bu konuda yaptığı ilk açıklamanın tarihi. Bizden umudunu kesmiş, biz parti olarak seçime girme kararı vermişiz. Ukrayna dönüşü uçakta konuşmuş. 'Halkı sokağa dökenler bunlar değil midir' diyerek bu konuda ilk sözü söylüyor.” 

Erdoğan Goebbels’e şapka çıkartır, bu iddianameyi Erdoğan yazmıştır

Demirtaş daha sonra Erdoğan’ın kendilerini hedef alan pek çok konuşmasını kayda geçmek üzere okudu. Demirtaş, Erdoğan’ın hayatını kaybedenlerin sayısını 40-50 kişi şeklinde açıkladığını hatırlatarak, “Hayatını kaybedenler ve sayısı umurlarında değil, emin de değil o yüzden 40-50 kişinin katili diyor” şeklinde konuştu. Erdoğan’ın o dönem yaptığı konuşmalarda “siz dağa gidip gelirsiniz, dağla iyi anlaşırsınız” sözlerini hatırlatarak, “O dönem de parti olarak dağ ile AKP arasında mesaj götürüyorduk” diyen Demirtaş “İlk açıklamaları daha makul daha mahçup. Doğrudan bizi hedef almıyor. Ama Yasin Börü’nün annesinden alınan demeç Erdoğan’ın isteği ile alındı onun üzerine miting meydanında kullanıldı. Erdoğan’ın sözlerine dikkat sayın heyet, demiyor ki 'bunlar tahrik ettiler, halkı galayana getirdiler.' Ne diyor? 'Yasin Börü’yü 5’inci kattan attılar.' Delil yok, suçlanan yok ama bunları söylüyor. Erdoğan bir algı ustasıdır, Goebbels’e şapka çıkartacak bir algı ustasıdır. Saatlerce sürebilir ama davanın iddianamesi de suçlamalar da budur. Bu iddianameyi Erdoğan yazmıştır” dedi. 

“Seçimlere bir hafta var anketlerde HDP yüzde 13-14’lerde. AKP tek başına iktidarı kaybediyor ve Erdoğan bizi tehdit ediyor. Bizi destekleyen aydınları tehdit ediyor. Ona göre elime saz tutuşturulmuş ve parlatılıyorum. Seçime iki gün kala bana cici çocuk diyor onun cici çocuk dediği bu (bu arada SETA’nın kendisiyle ilgili hazırladığı raporu ve kapağındaki fotoğrafları göstererek)” diyen Demirtaş Erdoğan’ın konuşmalarında yaşamını yitirenlerin sayısına ilişkin çelişkilerine dikkat çekerek, “Bu adam müslüman, namaz kılıyor ama yalan söylüyor. Günde kırk tane yalan söylüyor. Ona göre Yani Börü 3’üncü kattan 4’üncü kattan, 5inci kattan atılmış. Olaylarda 30 kişi 40 kişi 50 kişi hayatını kaybetmiş. Bu insanlar umrunda değil kimse de sorgulamıyor. 5 Haziran’da IŞİD katilleri tarafından mitingimiz de bomba patlattılar, o arada Erdoğan telefonla aradı, telefonuna çıkmadım. En çok ona koyan da budur. Söylemiş duydum ‘o kendini kim sanıyor da telefonlarıma cevap vermiyor’ demiş. 22 defa Davutoğlu aradı. Cevap vermek istemedim çünkü gözümün önünde insanlar hayatını kaybetti. 'Beni aramasınlar çıkıp halktan özür dilesinler' dedim. 

Diyarbakır tarihinin en kalabalık mitingini yaptık, o mitinge bombayla saldırdılar. Erdoğan ne diyor buna ilişkin, ‘dün Diyarbakır'da asla tasvip etmediğim bir olay oldu iki vatandaşımız hayatını kaybetti.' 5 kişi hayatını kaybetmiş 2 kişi diyor. Bir önceki gün Kobanî olaylarında benim 50 kişiyi öldürdüğümü söyleyen de budur. Bu adam ikiyüzlüdür. Bunlar siyasi islamcıdır. Alnı secdeye değiyor ama bütün bunları da yapıyor. Alnı secdeye değen, inanan bir insan neden bu yalanları atar, Allah'ı aldatmaya kalkar? Bir tek nedeni var; iktidara bulaşmak. Dün Hasan El Bena’yı okudum ya 'iktidara bulaştın mı inancını yitirirsin' diyordu. Şeyh uçmaz müritleri uçurur. Bunlar da böyle, etrafındaki şakşakçılar söylenen her yalanı alkışlıyor. 

AKP’li yetkililer ağabeyime saygı duyuyor, haklılar da

Erdoğan 'elin Avrupalısı bütün dünya terörist diyor siz niye demiyorsunuz' diyor. Madem ölçü bu ise bütün dünya Hamas’a terörist diyor siz niye demiyorsunuz? Bunu ayrıca konuşuruz. Erdoğan, ‘kardeşi dağda yetişmiş’ diyor. Benim ağabeyim siyaset yapmak istedi, bunda ısrar etti ama buna izin vermediler. Hakkında o kadar çok dava açtılar ki 'seni burada yaşatmayacağız' dediler. Kürdistan Bölgesi'ne gitti Mahmur Kampı'nda insanlara okuma yazma eğitimleri vermeye başladı. Sonra IŞİD saldırıları olunca PKK’ye katıldı. Erdoğan diyor ki 'kardeşi dağda yetişmiş, kendisi fırsatı bulduğunda oraya kaçar.' Ne zaman fırsatı buldum? Çözüm sürecinde. Oraya gittiğimizde ağabeyimi gördüm 3 defa. Her döndüğümde birinde Beşir Atalay, birinde Sadullah Ergun 'abin nasıldı selam söyleyin' dediler. Ağabeyim Nurettin Demirtaş’a büyük saygı duyduklarını biliyorum. Haklılar da.” 

Erdoğan’ın talimatı sonrası yasama, yürütme ve yargı bize karşı harekete geçti

Erdoğan’ın kendilerini hedef alan açıklamalarını tek tek hatırlatan Demirtaş, Erdoğan’ın o dönem yaptığı “dokunulmazlıklar kaldırılmalı” sözlerini hatırlatarak, “Kendisi yürütmenin başında nasıl oluyor da yasamaya müdahale ediyor” diye tepki gösterdi. Demirtaş, Erdoğan’ın açıklamalarından sonra kendisiyle ilgili fezlekelerde büyük artış yaşandığını gösteren görselleri mahkeme heyetine gösterdi. Demirtaş, “Verdiği talimat savcılara da verdiği talimat olduğunda savcılar da bu konuda hevesli oldukları için yaptığımız açıklamaları anında fezlekeye dönüştürdüler. Bu talimattan sonra bazı konuşmalarıma 5 yıl sonra soruşturmalar açıldı. Bu konuda Erdoğan’ın verdiği en güçlü mesaj 2 Ocak 2016 tarihli açıklamasıdır. Orada da 'aman aman parti kapatma olmasın diyor' hatırlatmasında bulundu. 

Erdoğan’ın 28 Mayıs 2016 tarihinde Diyarbakır’da yaptığı konuşmada Yasin Börü üzerinden kendilerini hedef aldığını vurgulayan Demirtaş, 'İntikamı alınacaktır' diyor. Bunu söyleyen bu ülkenin Cumhurbaşkanıdır. Tekrar hatırlatıyorum. Bunlar siyasal islamcıdır alnı secdeye değiyor. Bu ülkedeki siyasal islamcılar yalancıdır, kumpasçıdır, iftiracıdır. 15 Temmuz sonrasında Bahçeli ile güç birliği yaparak bu kumpas için adım atmaya başladılar” diye konuştu. Erdoğan’ın “7 Haziran’da 80 milletvekili aldılar, hadi otur işine bak dedik, 80 milletvekili aldıklarının ertesi günü halkı sokağa döktüler. Bunlar böyledir” şeklindeki sözlerini hatırlatan Demirtaş, “Bunu söyleyen alnı secdeye değen adamdır. 6 Ekim ne zaman 2014, 80 milletvekili çıkardığımız zaman ne zaman 7 Haziran 2015. Böyle çarpıtıyorlar. Bana bu cümlede tek bir doğru kelime gösterin. Dün boşuna konuşmadım, siyasal islamcılar yalancıdır, iftiracıdır, talancıdır. Bugün arkadaşlarım söyledi sosyal medyada Ermeniler gibi Kürtlerin de tehcir zamanının geldiğini yazıyormuş. Bunlar da siyasal İslamcı. Bu adama kim kafa tutabilir bizim dışımızda? Bir biz kafa tutuyoruz o yüzden HDP üzerinde bu baskı var. Yalanlarını soygunlarını talanlarını teşhir ettiğimiz için, bu ülkenin çocuklarını ölümü sürükleyip kanı üzerinde kurdukları iktidarı teşhir ettiğimiz için buradayız. Erdoğan kafası karışık, bu gerçekleri bilmeyen biri değil. Ama bilerek bu kronolojik hataları yapıyor, bütün söylemini 7 Haziran üzerine kuruyor. '7 Haziran’da başarı sağladılar sonra halkı sokağa çağırdılar' diyor. Buna göre 8 Haziran’da insanların sokağa çıkmış olması gerekiyor. Oysa 6 Ekim 7 Haziran’dan çok önce. Niye bu yalanı atıyor çünkü Allah’ı aldattığını sanıyor. O yüzden halkın çoğu bu yalanlara inanıyor. 'Bu adam namaz kılıyor yalan söyler mi, söylüyorsa doğrudur' diye düşünüyor. Ama kimsenin aklına bunların yalancı ve fırıldak olduğu gelmiyor” şeklinde konuştu. 

Karşısında boyun eğmediğimiz için Erdoğan’ın içi soğumuyor öfkesi dinmiyor

Demirtaş, “2014 yılından itibaren başladım anlatmaya bu algı operasyonu nasıl başladığını, 2018 yılında nereye geldi. Erdoğan 'parlamento idam kararını bana gönderirse onaylarım' diyor. Ben tutukluyum, Cumhurbaşkanı adayıyım daha yargılamam başlamamış doğru düzgün ama bunu yapıyor. Bunu kim yapıyor? Kendisini müslüman olarak pazarlayan zat yapıyor bunu. Neden? İktidarlarını kaybetmemek için. Bu kadar öfkeliler. Bugün utanmıyor olabilirler ama bunlar yarın öbür gün kitaplaşacak. Hitler'i nasıl okuyoruz kitaplardan bugün yaşananları da yarın herkes okuyacak. Biz hiç kimseyi meydanlarda böyle tahrik etmedik. Bizim bütün konuşmalarımız barışa dairdir, çözüme dairdir. Bu adam provokatörlüğün daniskasıydı. Bunu bir ateist yapmaz, bir başkası yapmaz ama Allah'ı kandırdığını sanan bir siyasal İslamcı çok kolay yapar. Bana daha sonra 'terörist başı' diyor. Hakkımda yargı kararı yok. Bu koşullarda yargı kararının bir karşılığı yok çünkü yargının içinde 5 bin terörist çıkmış. Ölürüz kalırız söylemiş olayım. Ben hakkımı ona helal etmiyorum. Bundan korkması lazım inanıyorsa. Recep Tayyip Erdoğan sen bizi suçsuz sebepsiz yere rehin aldın, gerçek katillerin peşine düşmedin. Bu dünyada da öbür dünyada da iki elimiz yakandadır senin. Yalancısın, iftiracısın, kumpascısın. Cumhurbaşkanı değil dünyanın başkanı da olsan bu gerçeği değiştiremeyeceksin. Öfken dinmiyor, için soğumuyor çünkü senin karşında boyun eğmedik ah vah etmedik. Karşısında ağlasaydık, biat etseydik bizi 3 ayda serbest bırakırdı. Ama  ruhumuz özgür, sığmıyor 4 duvar arasına o yüzden Erdoğan’ın içi soğumuyor” şeklinde konuştu. 

Tek bir konuşmada kaç yalan, kaç görev suçu var?

Erdoğan’ın Cumhurbaşkanlığı adaylığı sürecinde kendisini hedef alan sözlerini ve “YSK ile konuştum bunların mağduriyet devşirmelerine izin vermeyin gidip kaydını çekip yayınlayım dedim” sözlerini hatırlatan Demirtaş, “Hadi geçtim müslümanlığını bu sözlerde kaç tane yalan var, kaç tane görev suçu var? 7 Haziran’dan sonra insanları sokağa dökmüşüz, yalan! 53 kürt kardeşini öldürmüşüz, yalan! Yasin Börü'yü öldürmüşüz, yalan! Üstünden araba ile geçmişiz, yalan! YSK’ya talimat vermek görev suçu değil mi? Bu sırada ben 19’uncu Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanıyordum. Murat Bey vardı konuşa konuşa akraba olduk topu size attı ve kurtulduğu gün kurban kesecekti. İnsanın düşmanı rakibi mert olsun. Bunlardan tek bir mertlik görmedik. 7 yıldır içerideyiz hala bizden korkuyorlar. 

İddia ediyorum, Hüseyin Alptekin’e bu raporu tekrar hazırlatsınlar objektif bir şekilde yazarsa diyecek ki 'Demirtaş 1’di şimdi 3. O gün HDP 1’di şimdi 7' diyecek. O yüzden bu davayı bitiremiyorsunuz. Şimdi niye 'Yasin Börü, HDP ve Demirtaş katil' söylemleri yok? İstanbul seçimlerinde HDP’den beklentisi var. Ola ki aday çıkarmaya karar verdi arkadaşlarımız ve bu da onun işine yaradı göreceksiniz hiç söz etmeyecek bizden. Çünkü Türkiye’deki siyasal İslamcılar çıkarları için her türlü hileyi hurdayı yaparlar. Müslümanlar demiyorum siyasal İslamcılar. Bunların en ağababaları cemaatçilerin neler yaptıklarını gördük, halkın başına neler getirdiklerini gördük. Bazen diyorum ki çıkıp karşısına utanmıyor musun yalan söylemeye, ben ne zaman adam öldürdüm diyeceğim” diye konuştu. 

26 Aralık 2023