Eş Genel Bakanımız Selahattin Demirtaş, Ankara’daki Barış Mitingi Katliamı’nda yaşamını yitiren Fatma Esen için İstanbul”da kurulan taziye çadırını ziyaret etti.
Demirtaş ziyaretin ardından, basının gündeme ilişkin sorularını yanıtlarken şunları söyledi:
Katledilen arkadaşlarımız haksızlığa karşı, kana kan duygusuyla, intikam duygusuyla hareket etmemiş, “evlatlarımız ölmesin” demiş, “senin benim acım yok, hepimiz bu acıda ortağız, bu savaşı durduralım, bu kanı durduralım” diye Ankara’da bir araya gelmiş, yürekli tertemiz insanlardı.
Maalesef koruyamadık
Bugün Türkiye”nin her yerinde, Ankara’ya barış getirmek için giden kardeşlerimizin taziyesi, cenazesi, acısı var. Aslında Ankara’da vahşice katledilen arkadaşlarımızın barış için ilk eylemi değildi bu. Bütün hayatlarını barışa adamış arkadaşlarımızdır, annelerimiz, genç arkadaşlarımız, yoldaşlarımız… Zaten ömrünü barışa adamıştır hepsi. Birçoğu yaşamı boyunca gün yüzü görmemiş, ya köyü yakılmış, ya evladını kaybetmiş, ya işkence görmüş, zulmünü görmüş ama buna rağmen barış için Ankara’ya gitmiş insanlardı bunlar. Haksızlığa karşı, kana kan duygusuyla, intikam duygusuyla hareket etmemiş, “evlatlarımız ölmesin” demiş, “senin benim acım yok, hepimiz bu acıda ortağız, bu savaşı durduralım, bu kanı durduralım” diye Ankara’da bir araya gelmiş, yürekli tertemiz insanlardı. Maalesef bizler koruyamadık. Biz kendi payımıza sorumluluğumuzu kabul ediyoruz. Ama bu devleti yönetenler en küçük bir sorumluluk kabul etmiyorlar. Biz üzgünüz arkadaşlarımızı, kardeşlerimizi koruyamadık. Keşke daha tedbirli olabilseydik diyoruz. Bu bizler açısından büyük bir acıdır. Ama asıl koruması gereken devlet pişkin pişkin sırıtıyor. Kameralar karşısında sırıtan bakanlar, istifa etmeyi sanki koltuklar onlar için bakidir, insan canından kıymetliymiş gibi istifa etmeyi kendilerine maalesef ki bir zulüm kabul ediyorlar.
Kendi cenazelerimize sahip çıkmamıza izin vermiyorlar. “Bu saldırı bize yapılmıştır” diyor Başbakan, “birliğimize yapılmıştır” diyor. Ancak acımızı yaşamamıza izin vermiyorlar.
Dehşet bir anlayışla karşı karşıyayız
Bugün Türkiye’nin birçok yerinde grev var, anma var ama her yerde polis insanları gözaltına alıyor. Kadıköy’de, Taksim’de… Kimi nerede görseler bu anmayı yapmak isteyenlere polis müdahale ediyor, copluyor. Yani taziyelerimizin anmasına bile izin vermiyor, tahammülü yok. Dehşet bir anlayışla karşı karşıyayız, bir vahşet anlayışıyla karşı karşıyayız. İnsanlar iki gün grev kararı aldılar, grev yapanlara, talimat vermişler polis her yerde müdahale ediyor, “3 kişi bir araya gelemeyecek” diyor anma için. Anmayı da kendisi yapabilir sadece. Kendi cenazelerimize sahip çıkmamıza izin vermiyorlar.
“Bu saldırı bize yapılmıştır” diyor Başbakan, “birliğimize yapılmıştır” diyor. Ancak acımızı yaşamamıza izin vermiyorlar. IŞİD barbarlarını bugüne kadar desteklediler, cesaretlendirdiler, ceplerine para, ellerine silah verdiler. Hangi acıda nasıl ortaklaşacağız. Bizi en çok sarsan şeylerden birisi de şudur; evet bomba patlattılar, tedbir almadılar, önlemediler, önünü açtılar. IŞİD barbarlarını bugüne kadar desteklediler, cesaretlendirdiler, ceplerine para, ellerine silah verdiler.
Fakat bombanın patladığı anda, aynı yere polis gaz attı, görüntüler var. Aynı dakikada ben oradaki arkadaşlarımla ben telefonda görüştüm, telefonda konuşamıyordu arkadaşlarımız. Nefes alamıyor çünkü “gaz attılar” diyorlardı buraya. Ortalıkta yaralılar, inlemeler… Tek bir yaralıyı yerden kaldıran bir polis göremezsiniz çünkü onlar gaz atmakla, su sıkmakla meşgul o anda. Buna biz nasıl kardeşlik diyebiliriz? Hangi acıda, nasıl ortaklaşacağız?
Sürekli cinayet işlemeye devam eden ve bunu örtmeyi her seferinde büyük bir iştahla yapan bir devlet anlayışıyla karşı karşıyayız.
Devlet katil değil, seri katildir
Başbakan bunlara dahi tek bir cümle kurabilmiş değil, özür dilemiş değil. Diyarbakır patlamasından sonrada aynısını yaptılar. Ben oradaydım, gaz attılar, nefes alamadık. Yaralıları taşıyan arkadaşlarımız nefessiz kalarak yaralıları alandan çıkardılar. Neden yaptılar bunları, bak ikisinde de aynı şey oldu. Neden? Bunu yapanlar eğer hükümetin onayıyla yapmamışsa, neden tek bir sorumlu açığa alınmadı, soruşturma açılmadı? Neden? Ölü sayısının artmasında alana atılan gazın etkisi nedir? Bunların araştırılması lazım. Çünkü yaralılara o anda doktorlar müdahale etmeye çalışıyor. Sağ kalan insanlar bile nefes alamıyor, bırakın yaralı olanları. “Nasıl katil dersin” diyorlar. Hrant’ın oğlu demişti, “devlete katil diyorum ama diyemezsin diyorlar. Evet katil değil çünkü, seri katil.” Katil demek yetmiyor, seri katil. Sürekli cinayet işlemeye devam eden ve bunu örtmeyi her seferinde büyük bir iştahla yapan bir devlet anlayışıyla karşı karşıyayız. Bunu değiştirmenin yolu nedir? Toplum acının etrafından birleşmelidir, halk. Devletin halka asla merhameti yok. Devleti yönetenlerin halka karşı asla merhamet duyguları yok. Ama insanlar olarak bizler tek yürek olabiliriz.
Orada Kürtler öldü, Türkler öldü, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, Sünniler, başörtülüler, gençler… Her kimlikten, her mezhepten insan barış için bir aradaydılar ve öldüler.
Bir arada olmamızdan korkuyorlar
Bu devlet, Türklerin de devleti değildir. Bunu Türklerin de görmesi lazım. Türk’e de zulüm yapan bir devlettir. Bizim bu anlayışı değiştirmemiz, bu devleti özgürleştirmemiz, demokratikleştirmemiz lazım. Halkın emrine, halkın hizmetine sunmamız lazım bu devleti. Bunun için insanların birbirine güvenmesi lazım. Bu acı etrafından birleşen her insan Artık savaşa hayır diyorsa, bizler topraklarımızda bir daha hiç kimsenin ölmeyeceği bir ortamı yaratabiliriz. Bu insanların elindedir, devletin değil. Devlet barış istemiyor, barıştan korkuyorlar. Onlar toplumun birleşmesinden korkuyorlar, bir araya gelmesinden korkuyorlar. Bu yüzden saldırdılar. Ankara’daki saldırganların en büyük hedeflerinden birisi buydu.
Bakın orada Kürtler öldü, Türkler öldü, Çerkezler, Lazlar, Aleviler, Sünniler, başörtülüler, gençler… Her kimlikten, her mezhepten insan barış için bir aradaydılar ve öldüler. Ve Türkiye’nin her yerinde bugün onların cenazeleri, taziyeleri var. Çünkü hepsi barış sevdalısıydı, hepsi farkındaydı ki bu savaş Kürt ve Türk’ün savaşı değil. Bu savaş bizim savaşımız değil. Bu savaşı başlatanlar kendi iktidarını düşünerek başlattılar ve bizim evlatlarımız onlar için ölmek zorunda değil. O yüzden insanlar işini gücünü bıraktı Ankara’ya gittiler. Öğretmeni, doktoru, işçisi, işsizi, çocuğunu yanına alıp oraya koştular çünkü “artık geleceğimiz tehlikededir” dediler, çocuklarımızın yarını tehlikededir. Durum çok ciddiydi ve o gün Ankara’da olmamız gerekir diye düşündüler.
Onlar kazanmasın istiyorsak, şehitlerimizin mirasına sahip çıkmamızın gereği, birlikte, beraber, özgür, barış içerisinde yaşamı her yerde savunmaktır. Şiddete karşı şiddeti değil, şiddete karşı her yerde barışı savunmaktır. Bu cesarettir. Korkaklar karşısında cesaret budur, erdem budur.
Kazanacağız
İşte barbarlar, dünyanın en vahşi anlayışı, oraya saldırdı, o duyguyu yok etmeye çalıştı. Bizim o duyguyu kaybetmememiz lazım. Yoksa o iki canlı bombayı oraya gönderenler kazanmış olur. Onlar kazanmasın istiyorsak, şehitlerimizin mirasına sahip çıkmamızın gereği, birlikte, beraber, özgür, barış içerisinde yaşamı her yerde savunmaktır. Şiddete karşı şiddeti değil, şiddete karşı her yerde barışı savunmaktır. Bu cesarettir. Korkaklar karşısında cesaret budur, erdem budur. İnsanlık değerlerini savunmamız lazım. Ve emin olun kazanacağız, bu değerler bu topraklarda hakim olacak.
Devletin şu andaki zihniyetinin etrafından biz birleşmeyeceğiz. Bize ısrarla “saldırı devletimize ve birliğimize yapılmıştır, gelin devletin etrafında kenetlenelim” diyorlar. Hayır. Bu devletin eli kanlıdır, bu anlayışın eli kanlıdır, bunun etrafından birleşmeyeceğiz. Biz halk olarak birbirimizin etrafından kenetleneceğiz. Devlet şu anda etrafından kenetlenebileceğimiz temiz bir devlet değil. Devlet önce bize hesap verecek, ondan sonra demokratik bir devletin etrafından kenetlenmek, daha kolay, daha doğru, daha mümkün olacak. Ama bugün pisliklerini örtmek için gelin devletin etrafında kenetlenelim, birlik olalım diyorlar.
Hayır, biz sizin pisliklerinizi örtmeyeceğiz, örtülmesine izin vermeyeceğiz.