HDP Eş Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı adayı Selahattin Demirtaş, İstanbul'da Ermeni, Yahudi, Rum, Süryani halkları temsilcileriyle biraraya geldi. Cezayir Restaurant'ta gerçekleşen buluşmada Demirtaş'a HDP İstanbul Milletvekili Sırrı Süreyya Önder ve HDP MYK üyeleri eşlik etti. Basına kapalı olarak devam eden toplantı öncesinde Demirtaş kısa bir konuşma yaptı.

Cumhurbaşkanlığı seçim kampanyası sırasında bulunduğu en kıymetli toplantılardan birinin bu toplantı olduğunu belirterek konuşmasına başlayan Demirtaş, TRT'nin kendilerin toplantılarını yayımlamadığını hatırlattı.

TRT'ye yayınlarına ithafen, ayrımcılığa uğrayanların temsilcisi olarak kampanyasını sürdürürken ayrımcılığa uğramak istemediğini belirten Demirtaş, "Küçüklüğümden beri ayrımcılığa uğrayan kesimlerin içindeydim. Bir Ermeni mahallesinde büyüdüm. Ermenilerin uğradığı ayrımcılığı büyüdükçe anladım. Bunu anlamak için biraz büyümek gerekiyor. Anladık ki biz de Türkiye'nin ötekisiymiş haberimiz yokmuş. Fakat bütün ötekilerle büyürken bunun farkında değildik. Büyüdükçe, devletle yüzleştikçe bunu anladım. Tek bir dil, mezhep var. Ancak buna biat edilirse eşit olarak yaşayabilirsiniz denildiğini anladım" dedi.

Yapılan bu toplantının bir oy arttırma amacı taşımadığını özellikle vurgulayan Demirtaş, "Bu toplantının anlamı bizim için şudur. Bu bizim için, tarihsel yüzleşme ve gelecek vizyonumuzu sağlam temellere oturtma toplantısıdır. Ankara'da öteki olduğumuzu Kürt kimliğimizden dolayı hep hissettik. Ama Türkler de objektif olarak bakarlarsa onlar kendilerinin de aslında öteki olduğunu göreceklerdir. Bu devlet Türklerin de değil. Çünkü, yozlaştırılan, ötekileştirilen bir Türk kimliliği var. Bu bir sorundur" diye konuşu.

Türkiye'deki farklı inanç ve kimlikteki halklara tekçi bir zihniyetin dayatıldığını, fakat bu tekçi zihniyete karşı ısrarla birlikte yaşama inadı olduğunu belirten Demirtaş, sözlerine şöyle devam etti: "Hatta cüretkar davranıp hem birlikte yaşayacağız, hem de birlikte yöneteceğiz. Bize tekçiliği, ırkçılığı dayatanlara, inat ve ısrarla biz bu toprakların unsurlarıyız, bu vatanın eşit sahipleriyiz demek istiyoruz. Çünkü önemli olan çoğunluğa sahip olup, kendi kitlesinin özgürlüğünü savunmak değildir. Bunun demokratlıkla alakası yoktur. Önemli olan başkalarının hakkını savunmaktır. Benim için demokratlığın ölçüsü budur. Bir Müslüman için önemli olan Ermeni'nin, Rum'um hakkını savunmaktır. Bunu yapabildiği oranda Müslüman'dır çünkü. Müslümanlık bunu emreder. Demokratlık açısından da ölçü budur. Sünni'nin, Alevi'nin hakkının savunmasıdır. Biz tekçi demokrasi algısını kırmak için bu kampanyayı yürütüyoruz."

Demirtaş, seçim kampanyasında birlikte adil, barış içinde bir yaşamı kurmak ve bu hedefi anlatmak için yola çıktıklarını söyledi. Demirtaş, bütün farklı inançları ve dillerle birlikte ezilenden, barıştan yana toplamda toplumsal barışı inşa edecek bu kampanyayı önümüzdeki 45 gün içinde tüm ülkeye yaymaları halinde kazanmış olacaklarını kaydetti.

Konuşmasında Türkiye'de devletin uyguladığı soykırımları da hatırlatan Demirtaş, "Bu halklara devletin bir özür borcu olduğunu ifade etmek istiyorum. Ermenilere, Rumlara, Süryanilere yapılanlardan dolayı devlet özür dilemelidir. Devletin özrü hem içerik olarak önemlidir hem de bu topraklarda tekrar soykırım yaşanmayacağının garantisidir. Bunu yapmadığımız sürece asla ve asla bu topraklarda kalıcı bir barıştan söz edemeyiz. Biz Kürtler, Türk halkı ile kardeş olsak, aramızda sosyal ekonomik dengesizlik kalmasa ama bu topraklarda özür dilenmemiş bir Ermeni varsa bu kardeşlik hukukuna ters düşer. Bu borç devletin borcudur. Bu borcu, Türk halkının boynuna yükleyemeyiz. Alevilere, Ermenilere, özür borçluyuz. Bu topraklarda birlikte yaşayacaksak 'Benim toprağım benim vatanım' demek yerine 'Bizim toprağımız bizim vatanımız demeliyiz' " diye konuştu.

Başbakan'ın kullandığı dili de eleştiren Demirtaş, "Umut ediyorum ki diğer adaylar demokrasi kültürünün gelişmesi için kavramlar kullanırlar. Kutuplaştırıcı bir dil kullanmak yerine barış dili kullanılır. Seçimlerden sonra kavgadan uzaklaşmış bir Türkiye bırakırız. Şu anda kampanyasını yürütüş şekli itibarı ile özellikle Başbakanın kullandığı dil, nefret ve düşmanlaştıran dildir. AKP'ye oy veren insanlara karşı biz bu dili kullanmayacağız. Sırf AKP'ye oy verdi diye bir grubu düşmanlaştırmayacağız. Ama Başbakan'a göre bu böyledir. Başbakan'a oy vermeyen herkes düşmandır, vatan hainidir. Bu dil, polisin kullandığı şiddetin nedenidir, Gezi'de gençlerin katledilmesinin nedenidir. Bu dilden vazgeçmediği sürece 76 milyon kişinin cumhurbaşkanıyım dememeli. Bütün Türkiye'yi kucaklayan bir mesaj vermediyse, Sivas katliamı ile yüzleşmediyse, Rojova'daki katliamlara dur demediyse, Roboski ailelerinden, Berkin Elvan'dan özür dilemediyse asla Türkiye'nin cumhurbaşkanı olmayacaktır" diye konuştu.

Cumhurbaşkanlığına bakış açısını da anlatan Demirtaş, gençlik, kadın, ekoloji meclisleri kuracağını ve bu meclislerin görüşlerini almadan hiçbir karar alınmayacağını söyledi. "Biz kararlarımızı MGK'da değil, halka danışarak halkla birlikte alacağız" dedi.

13.07.2014