Demirtaş: Gidin taciz, tecavüz, katil, mafya sürüsünü tahliye edin, sizden tahliye talep etmeyeceğim  

Önceki dönem Eş Genel Başkanımız Selahattin Demirtaş’ın tutuklu olduğu davanın Ankara Sincan'da görülmeye devam edilen duruşmasının öğleden sonraki oturumunda yaptığı savunma:

2016 yılında siyasi ortam değiştiğinde hakkımızda fezleke hazırlama ihtiyacı duymuş savcılar
 
Evet, 27 No’lu fezlekeye ilişkin savunmamı paylaşıyorum. Şimdi bu fezleke 3 kişi hakkında düzenlenmiş. Selahattin Demirtaş, Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız. 2911 sayılı yasaya muhalefet, terör örgütü propagandası yapmak… Söz konusu konuşmanın yapıldığı tarih ise 2014 Mart’ının 20’sı. Yani 20 Mart 2014’te Şırnak kent merkezinde yapılmış bir açık hava toplantısında, daha doğrusu Newroz kutlamasında yapılmış konuşma hakkında hazırlanmış bir fezleke. Yine mahkemenizin dikkatini çekmek istiyorum ki söz konusu konuşma yapıldıktan 22 ay sonra yani neredeyse 2 yıl sonra fezleke hazırlanmış. Konuşma yapıldıktan kısa bir süre sonra hazırlanmış bir fezleke yok. Aradan geçen iki yıla rağmen hiçbir soruşturma yürütülmemiş bizim hakkımızda en azından. Fakat 2016 yılında siyasi ortam değiştiğinde fezleke hazırlama ihtiyacı duymuşlar. Şimdi fezlekeden öncelikle bana ait benimle ilgili olan suçlama kısmını okumak istiyorum.

Suç tarihinde BDP Şırnak Merkez İlçe Başkanı tarafından Şırnak Valiliğine, Cumhur Meydanında Newroz Şenliği adı altında etkinlik düzenleme talebiyle müracaatta bulunulduğu, Valilik tarafından talebin uygun görüldüğü, 20 Mart 2014 günü saat 10 itibariyle belirlenme toplanma alanında müzik yayınına başlandığı bu arada toplanma alanında terör örgütü elebaşı terörist Abdullah Öcalan ile diğer bazı teröristlerin posterlerinin açıldığı, terör örgütünü simgeleyen bezlerin asıldığı ve teşhir edildiği, sözde Kürdistan marşının okunduğu, diğer katılımcıların konuşmalarının ardından milletvekili şüpheliler Selahattin Demirtaş, Faysal Sarıyıldız ve Selma Irmak’ın konuşma yaptıkları, toplantı süresince zaman zaman "Bijî Serok Apo; PKK halktır, halk burada" şeklinde PKK terör örgütünü ve terörist elebaşı Abdullah Öcalan'ı övücü nitelikte sloganlar atıldığı; tespit edilen bu eylemlerin, 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu'nun 23/b maddesine açıkça aykırılık teşkil ettiği ve yapılan toplantıyı kanuna aykırı kıldığı; 2911 Sayılı Kanunun 28/1 maddesi ile de kanuna aykırı toplantıya katılmanın suç olarak kabul edildiği ve cezai yaptırıma bağladığı; şüpheli Selahattin Demirtaş’ın  yaptığı konuşmada, "...Kürdistan halkının, Şırnağın nevruzunu kutluyorum… Şırnak halkı yüzlerce şehit vererek nevruzu karşıladı...  Nevruz şehitleri şahsında bütün parti şehitlerimizi buradan saygıyla hasretle minnetle anıyorum... Bizi kendi toprağımızda mezara gömüp kendi toprağımızda Kürdistan’da üzerimize beton döküp bir daha dirilmemecesine yok etmeye çalışan faşizan ve tekçi zihniyet… Buradan İmralı’ya, Başkan Apo’ya binlerce selam olsun..." şeklinde cümleler kullandığı…

Bununla ilgili de bir fezleke hazırlanmış. Bununla ilgili deliller arasında savcılık olay tutanağı, tespit tutanakları, çözüm tutanakları, çeviri tutanakları, ayırma kararı, yetkisizlik kararları, nüfus kayıtları, adli sicil kayıtları dosya kapsamı şeklinde sayılmış. Savcının saydığı deliler arasında çözüm tutanağı geçiyor. Mahkeme dosyasında savcılığın sunduğu CD’nin bilirkişiye gönderilmesi üzerine de bilirkişinin hazırladığı çözüm tutanağını okuyorum. Baştan sona okuyayım kısa bir şey zaten.

Filmin içeriği incelendiğinde 1 isminde bir adet film dosyası olduğu görülmüştür. 1(8) ismindeki 30 gb boyutunda 30 dakika 26 saniye uzunluğunda görüntü dosyası incelendiğinde Selahattin Demirtaş’a ait olarak herhangi bir görüntü ya da ses kaydına rastlanılmamıştır. Diğer CD içerisindeki dosya incelendiğinde hata verdiği görülmüştür. Saygılarımızla.

Şimdi buradan yola çıkarak şunu söyleyeyim. Eğer savcılığın elinde ya da heyetinizin elinde ne soruşturma ne de kovuşturma aşamasında bir görüntü kaydı, CD çözüm tutanağı, konuşmanın neden ibaret olduğu yoksa savcı bu fezlekeyi neye dayanarak hazırladı? Bu cümleleri kullandığıma dair, nasıl bir konuşmada kullandığıma dair nasıl bir delil üzerinden ulaştı. Bunun öncelikle bulunması lazım. O nedenle ben bu fezlekenin savunmasının burada yazılı olan cümlelerin üzerinden yapılmasını doğru bulmuyorum, kabul etmiyorum.

Şırnak Cumhuriyet Savcılığı’na ya da Emniyet Müdürlüğü’ne yeniden yazılsın ve mümkünse şu sorulsun. Bu kullandığım cümleler fezlekeye geçmiş, bunu bir yerden duymuş olmanız lazım. Bu deliller arasında da çözüm tutanaklarından söz ediyoruz. Neden çözüm tutanakları dosyada bulunmuyor? Konuşmam bir bütün olarak dosyaya geldikten sonra da savunmamı yaparım. Bu haliyle eğer çözüm tutanağı yoksa mahkemeniz yeniden bir yazı yazmayı doğru ve gerekli görmüyorsa fezlekede geçen haliyle konuşmayı kabul etmiyorum, böyle bir konuşma olamaz. Parçalı, kopyala-yapıştır yöntemiyle oradan buradan alınmış cümlelerle oluşturulmuş konuşma metni olmaz. Böyle bir konuşma da hani bağlamından koparılmış bir şekilde konuşma olarak tariflenemez.

Mahkemeniz yenide yazı yazmayı uygun görüyorsa daha sonra savunmamı yapacağım. Yok, eğer mahkemeniz yazı yazmayı uygun görmüyorsa savunmam bundan ibarettir. Suçlamayı ve konuşmayı kabul etmiyorum. Bu konuşma bana ait değildir, fezlekeye alındığı şekilde bana ait değildir, fezlekede ifade edildiği gibi yaptığım bir konuşma yoktur. Zaten konuşma da değildir. Kopyala-yapıştır yoluyla nereden, kimden nasıl alındığı belli olmayan cümlelerdir. Bunu içerik itibariyle tartışmayı da doğru bulmuyorum. Bunun olup olmadığı ne fezleke ne iddianame de ne de hali hazırda bilirkişi raporuyla kesinleşmemiştir. Dolayısıyla bu aşamalı savunma gibi algılanabilir. Fezleke bu haliyle bırakılacaksa savunmam bundan ibarettir. Yok, eğer yeniden yazı yazılma talebimiz kabul edilecekse bir sonraki celse de detaylı bir şekilde konuşmamı okuduktan veya çözüm tutanağını okuduktan sonra savunmamı yapabilirim. Aksi takdirde 27 No’lu fezleke ile ilgili savunmam budur.

Yargıtay’ın bozduğu karardaki bir delili ciddiye alıp tutukluluğumun gerekçesi yaptınız

Özellikle delil olarak dosyama sunulmuş olan Mukaddes Çelik’in üzerinde yakalandığı iddia edilen delil ile ilgili olarak Yargıtay bozma kararının 1’inci maddesi şöyle: “Sanıktan ele geçirilen hafıza kartındaki bir kısım delilin oluşturma tarihinin, son yazma tarihinden sonra olduğu nazara alınarak, TÜBİTAK veya adli tıp gibi uzman kuruluşlardan bu hususu açıklayıcı mahiyette rapor aldırılması gözetilmemesi bozulma nedeni sayılmıştır”. Yargıtay 16’ıncı Ceza Dairesi 2017/2093 esas 2018/359 karar. Ve 19.02.2018 tarihli bozma ilamı.

Belli ki Yargıtay şunu tespit etmiş: Bu sanıkta yakalanan delil yani hafıza kartında sonradan oynama yapılmış. Yargıtay bunu tespit etmiş. Sen neden bunun için bilirkişi raporu aldırmadan hüküm kuruyorsun diye mahkemenin kararını bozmuş. Şimdi dikkatinizi çekiyorum; benim aleyhime olduğu iddia edilip de bu dosyaya sunulan delil nedir peki. Benim isminin hiçbir yerde geçmediği, kaç sayfa olduğunu hatırlamıyorum ama benim ismimin hiçbir yerde geçmediği örgütsel bir değerlendirme raporu olduğu iddia edilen bir belge delil olarak sunuldu. Peki neden sunuldu, niye Selahattin Demirtaş dosyasına sunuldu? Çünkü belgenin birkaç yerinde eşbaşkanlar diye bir kavram geçiyor. Eşbaşkanlar. Benim ismim geçmiyor. Partimin ismi de geçmiyor. HDP eşbaşkanları da demiyor. Diyorsa bile belgede yok, çünkü hiçbir cumhuriyet başsavcılığının neden dosyama gönderdiğine dair gerekçesi yok. Şimdi avukatlar araştırdılar. Türkiye’deki tek eş genel başkan ben olmadığıma göre; Ahmet Türk, Aysel Tuğluk, Gültan Kışanak, Selma Irmak, hatta DTK Eş Genel Başkanları Hatip Dicle, Leyla Güven de eş genel başkan. Eş genel başkan da demiyor belgede eşbaşkan diyor. Belediye eşbaşkanı, parti eşbaşkanı yüzlerce eşbaşkan var. Fakat eş genel başkanların dosyalarına baktırdım. Benim dışımda hiç kimsenin dosyasına da gönderilmemiş bu sözde delil. Bakın siz bunu son bir yıldır tutukluluk halinin gerekçesi için önemli bir delil olarak ara kararınıza yazıyorsunuz. İsminin geçmediği ve benim dışımda hiçbir eşbaşkanının da dosyasına sunulmayan ve ben tutuklandıktan iki yıl sonra mahkemenize delil olarak sunulan bu belgenin de sahte olduğu Yargıtay kararınca tespit edildi.

Hiçbir yargı ve bürokrasi memuru dosyamın işini kolaylaştıracak doğru düzgün bilgi vermeyi göze alamıyor

Peki, Muş Ağır Ceza Mahkemesine siz yazı yazıyorsunuz, Muş Ağır Ceza Mahkemesi neden bu Yargıtay ilamını göndermiyor da bizim dosyamız efendim Malatya ile birleştiriliyor. Çünkü hiçbir yargı mensubu, bürokraside İçişleri Bakanlığının, Adalet Bakanlığının hiçbir mensubu Selahattin Demirtaş dosyasının işini kolaylaştıracak tek bir adil, doğru düzgün bilgi vermeyi göze alamıyor. Ya korkudan ya da art niyetli olarak. Suç işliyorlar. Dolayısıyla dosyaya sunulan ve Mukaddes Çelik’ten elde edildiği iddia edilen hafıza kartından çıktığı belirtilen belgenin ne benimle alakası var ne de ismim geçiyor. Ve Yargıtay kararı ile son yazma tarihinden sonra oluşturulan belge tespitine rağmen bilirkişi raporu aldırmadığınız gerekçesiyle bozduğuna göre demek ki o belgede bir kumpas belgesi olarak o dosyaya girmiş. Peki, o dosya da Mukaddes Çelik’e yargılanırken sorguda soruşturmada yargılama esnasında hiçbir şekilde benimle ilgili bir soru sorulmuş mu? Hayır. Çünkü Selahattin Demirtaş dosyada yok. O yüzden Mukaddes Çelik’e de sen Selahattin Demirtaş ile ilgili ne biliyorsun, bu belge ile Selahattin Demirtaş ile ilgili ne söyleyeceksin diye sormamışlar. Sorulamaz, çünkü dediğim gibi dava benimle alakalı değil. Yakalanan hiçbir belge benimle alakalı değil. Mukaddes Çelik yargılanmış, ceza almış, Yargıtay bozmuş. Sonra Malatya’ya birleştirmeye gitmiş ve aşaması ne ise takip edeceğiz. Bu delil budur. Dolayısıyla siz de bunu ciddiye alıp tutukluluğun gerekçesi yaptınız.

Bir başka delil ise Bingöl’de 07 BVL bilmem kaç plakalı araçta yakalandığı iddia edilen delil. Bu delil de ben tutuklandıktan 2 yıl sonra dosyaya sunuldu. Fakat ben tutuklandıktan 3 ay sonra elde edilmiş olduğu iddia edilen bir delil. Bu delil peki nasıl elde edilmiş? Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı ve Emniyet güçlerinin yaptığı bir operasyonda işte silahlı örgüt militanlarının bulunduğu bir araç durdurulmuş, silahlı olanlar gecenin karanlığından yararlanarak kaçmış. 2 kişi silahlı olan sivil olan da bir kişi varmış onu da yakalamışlar. Ve araçta yapılan incelemede bir sürü örgütsel döküman belge vs. Tutanakta yazıyor hepsi. Fakat ne hikmetse Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı da değil bak operasyonu yapan soruşturmayı yürüten Bingöl Cumhuriyet Başsavcılığı değil, 2 yıl sonra Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı bu dosyaya delil olarak bir belge gönderiyor ki bu belgede Demirtaş’ın Hatip Dicle’nin ismi geçiyor. Belge okunamıyor bana gelen fotokopide. UYAP çıktılarında da okunamıyor. Avukatlarım her duruşmada altını çizerek size belirtiyorlar. UYAP’ta belge şu şekilde görünüyor, bakın. UYAP çıktısı bu. Ekranda da böyle görünüyor çıktı alınca da, simsiyah. Biz son 1 yıldır Ankara 19. Ağır Ceza Mahkemesinin benim dosyamla ilgili UYAP’ta doğru dürüst hiçbir bilgi ve belgesini göremiyoruz. Bizatihi avukatlarım gelip orada dosyayı incelemeye çalışıyorlar. Tamam, siz başkan olarak bu konuda engel çıkarmıyorsunuz, fakat siz ayın bilmem kaç günü Sincan’dasınız. Kabin görevlileri de Demirtaş dosyası özgün bir dosya olduğu için her gelen avukata inceletemiyorlar, bunu da anlayışla karşılıyorum. Ama avukatlarım fiilen dosyaya ulaşmaya çalıştıklarında bile zorlanıyorlar. Kaldı ki fiilen takip etmek çok zor. Ben Edirne’de avukatlarımın bir kısmı Diyarbakır’da bir kısmı Ankara’da, İstanbul’da, Mardin’de. Her taraftan gelen avukat arkadaşlarım var. Dosyaya ne giriyor, ne çıkıyor takip edemiyoruz. Bingöl’de yakalandığı iddia edilen ama Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığının bu dosyaya delil olarak neden sunduğunu bir türlü anlamadığımız o belgeyi henüz okuyabilmiş değilim.  

Diyarbakır Cumhuriyet Savcısı lehte delil olarak göndermişse gözlerim yaşarsın

Okuyabildiğim kısmıyla çünkü el yazısı ile bize ulaşan fotokopi çok kötü. Okuyabildiğim kısmı ile şunu söylüyor o belgede. Kim kime yazmış niye yazmış onu da anlayabilmiş değiliz, belgenin hepsini alamadığımız için. Anlayabildiğim kadarıyla o el yazısı belgede, eğer örgüt üyeleri gerçekten birbirlerine o belgeleri yazmışsa bile şunu diyor: Hatip Dicle ve Demirtaş, bu özyönetim mevzusunda bizden farklı düşünüyor. Dolayısıyla onların bu çağrıları falan kadroları olumsuz etkiliyor. Yani içerik itibariyle ben ve Hatip Dicle ile ilgili istinat bu örgüt üyeleri kendi aralarında bunu yazmış. Yani özyönetim direnişine biz katkı sunmuyormuşuz. Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcısı bunu bir lehte delil olarak göndermişse şaşırayım buradan, gözlerim yaşarsın. Ama sanıyorum kendisi de belgeyi okumamış ve analiz etmemiş.

İçinde Demirtaş, eşbaşkan, HDP geçen ne kadar belge varsa 19 Ağır Ceza’ya gönderin talimatı var

İçinde Selahattin Demirtaş geçen, eşbaşkan geçen, HDP geçen, HDP Eşbaşkanı geçen Türkiye genelinde ne kadar bilgi, belge varsa Ankara 19 Ağır Ceza Mahkemesine gönderilsin diye Adalet Bakanlığı ve İçişleri Bakanlığının ortak, gizli talimatları ve siyasi müdahaleleri nedeniyle bu belgeler gelip dosyaya giriyor. Bunu ben de siz de çok iyi biliyorsunuz. Selahattin Demirtaş’la ilgili en küçük bir delil bulursanız Ankara 19’a gönderin. Niye, çünkü Ankara 19 Ağır’daki 500 küsur sayfalık iddianamede bir tane elle tutulur delil yok. Yarın bu mahkeme buna ceza verecek. Verecek. Mecbur verecek. Bu kadar tutuklu tuttuktan sonra beraat mı verecek? Tabii ki ceza verecek. Bari bu üç kişilik heyetin eline iki tane sağlam delil verelim diye panikle üç yıldır çalışıyorlar, tarıyorlar. Arşivler taranıyor. Örgüt üyelerinden elde edilen, edilmeyen ne varsa bulmaya çalışıyorlar.

Sıfır delil ile en yüksek cezayı verseniz de Yargıtay ve İstinaf onaylayacaktır

Bu son gelen iki delil de bu uyduruk iki delil de budur. Tam olarak budur. Ha mahkemenizin delil ihtiyacı varsa en azından Adalet Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı böyle düşünüyorsa mahkemenin dosyasının ne kadar zayıf olduğunu onlar da biliyorlar. Çünkü bu dosya sizlere gelmeden önce onlara gitti. Bunu da biliyorum. İncelediler, baktılar gerçekten dosya zayıf. Ha ben sizi şu konuda temin edeyim. Sıfır delille karar verseniz, sıfır delille en yüksek cezayı da hüküm kursanız bugünkü siyasi atmosferde İstinaf ve Yargıtay kesinlikle onaylayacaktır. Rahat olun. Sıfır delil. Cezalandırılmasına yeterli delil bulunamamıştır ama Selahattin Demirtaş’ın cezalandırılmasına karar verildi deseniz de kararınızı onaylayacaklar bugünkü siyasi ortamda. Cümlemi tekrar ediyorum, bugünkü siyasi ortamda. Yarınki siyasi ortamda ne olacak bilinmez.

Bugünün vatan haini, teröristi yarının kahramanı olabilir

Bir avukat arkadaşımın yakın zamanda bana söylediği atıfla söyleyeyim; bugünün teröristi, vatan haini yarının kahramanı olabilir ve bugünün kahramanı da yarının vatan haini, teröristi olabilir. Bunlar hep siyasi kavramlardır. Siyasi konjonktüre göre de değişir. Bilemiyorum, mahkemeniz bu konuda delil telaşına düşmesin. Gönül isterdi ki objektif, gönül rahatlığıyla karar verebilseydiniz. Bunu peki neye dayanarak söylüyorum; çünkü böyle bir dosyada objektif bir hukukçu derhal beraat kararı verebilirdi.

3 yıldır beni kumpaslarla, sahte delillerle beni yasadışı bir şekilde içeride tutuyorsunuz

Gerçekten, bütün deliller örgüt üyeliği ilgili kurulmuş deliller sahte, kumpas. Geriye kalanlar ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebilecek konuşmalar, yürüyüşler ve gösteriler. O nedenle böyle bir dosyadan bir milletvekili bir Eş Genel Başkan bir gün bile tutuklanamaz diyebilmeydi, derdi objektif olan bir yargıç heyeti. Üç yılı buldu üç yılı.  Ben beraattan falan söz etmiyorum. Üç yıldır yasadışı bir şekilde beni bu hücrede tutuyorsunuz. Ve savcı oradan, üç cümleyle katalog suç, alt sınır üst sınır dalga mı geçiyorsunuz benimle ya. Ben 12 yıl milletvekilliği, iki defa cumhurbaşkanlığı adaylığı yaptım bu ülkede. Benimle ilgili mütalaa kuracaksanız. Ciddiyetle hukukun ciddiyetine yakışır bu davanın ciddiyetine yakışır, mütalaa kuracaksınız. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı dosyayı alacak önüne, satır satır inceleyecek. Varsa hukuki mütalaası yazacak savcıya verecek.

Bu ciddiyetsiz mütalaayı Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına aynı şekilde iade ediyorum

Savcı ciddi ve sağlıklı bir şekilde mütalaasını yapacak. Genç savcı arkadaşı tenzih ediyorum, dosyayla hiç alakası yok. Onu da oraya oturtmuşlar, ne söylenmesi gerekiyorsa onu söylüyor. Ciddi bir mütalaa kuracak ki bizde cevap verelim. Bir milletvekilini, eş genel başkanı 3 yıl içeride tutacaksın yargılama sürerken, katalog suç, bilmem alt sınır - üst sınır ve tutukluluk halinin devamına... Sen çocuk mahkemesinde bunu yapamazsın ya! Uyduruk bir dosyada bunu yapamazsın. Trafik kazasıyla taksirli yaralamadan dolayı tutukluluk gerektiren bir dosya varsa bu dosyayı veremezsin. Alay mı ediyorsun? Onurumuzla oynamaya mı çalışıyorsun? Kabul etmiyorum böyle bir şeyi. Zinhar reddediyorum. Biz onurumuzla burada yargılanıyoruz. Bu ciddiyetsiz mütalaayı ve yargılamaya ciddiyetsiz yaklaşımı reddediyorum. Mütalaayı aynı şekilde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına aynı şekilde iade ediyorum. Alsın bir daha okusun. Bu mudur hukukçuluk? Bu mudur yargı faaliyeti?

Daha dün, bakın dün, Veterinerlik Fakültesinde kendi bünyesindeki kadın asistanına tecavüzle suçlanan profesör için 37 yıl suç isnadıyla iddianame hazırlanıp duruşma günü belirlendi. Tecavüzden yargılanacak. Kadının beyanı var. Basına yansıdı takip ediyorum. İnsanın içi acıyor. Olay doğru mu değil mi bağımsız yargı, tarafsız yargı olsa anlaşılır. Fakat Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı duysun. Bu 37 yıl tecavüz suçlamasıyla hakkında iddianame düzenlenen profesör mağdur olmasın diye, tensip beklenmeden, tensip öncesi tahliye edildi. İddianame kabulü öncesi tahliye edildi. 2 ay yatırılmadı cezaevinde, 2 ay! Yüksek Öğretim Kurulu derhal emekliliğini kabul etti ve emekli edildi. Emeklilik hakkı verildikten sonra meslekten ihraç edildi, emekliliği yanmasın diye. İnsanın kanı donuyor ya insanın kanı donuyor. Yahu bu nasıl bir anlayıştır! Ortalıkta bir tecavüz iddiası var. İddia boyutuyla bile çok ciddi. Biz suçlayamayız tabii ki. Masumiyet karinesi var. Nasıl bir telaşla bunu cezaevinden çıkarıp, emekli edip kurtardınız da şimdi 37 yıl iddianame hazırlayıp suçluyorsunuz. O tutuksuz yargılansın.

Siz gidin taciz, tecavüz, katil, mafya sürüsünü tahliye edin: Demirtaş sizden tahliye talep etmeyecek

Tutanaklara geçsin diye söylüyorum. Onun tutuksuz yargılandığı bir yerde tutuksuz yargılanmayı talep etmeyi onursuzluk kabul ediyorum. Haysiyetsizlik kabul ederim. Siz tecavüzcüleri serbest bırakın Selahattin Demirtaş’la ilgili mütalaayı verirken sakın ola ki tahliye talep etmeyin. Gidin bu taciz tecavüz mafya, katil, ne kadar bu it sürüsü varsa onların tahliyesini talep edin. Selahattin Demirtaş sizden tahliye talep etmeyecek, sizin kulaklarınız bunu duymayacak.

Mersin’de AKP Belediye Meclis Üyesi iki çocuğa çarpıp öldürdü. 95 kilometre hızla gidiyordu, 50 kilometre hız sınırının olduğu yerde. Hızla yargılandı. 4,5 yıl ceza aldı. Tutukluydu. Dün İstinaf Mahkemesinde görüldü dosyası. Bakın kurnazlığa bakın! İstinaf cezayı 5 yıl 1 aya çıkardı, tahliye etti. Neden? Yargıtay’a gitsin diye dosya. Çünkü onasa tahliye edemeyecek. İstinaf yeniden yargıladı 5 yıl 1 aya çıkardı cezayı AKP Belediye Meclis Üyesi diye. İki tane küçük çocuğun annesi babası adliyenin önünde ağlaya ağlaya çıktılar. Siz bir de onları tahliye edin. Selahattin Demirtaş, sizden tahliye talep ediyorum cümlesini kurarsa şerefsizdir. Tahliyemi talep etmiyorum. Dosyamın son gününe kadar da tutuklu da olsam tutuksuz da olsam geleceğim bu sanık kürsüsünde temsil ettiğim iradenin onurunu haysiyetini koruyacağım. Gerisi sizin bileceğiniz iştir.

Sayın başkan ve üyeler; adalet şu saat itibariyle tahliye kararı vermeniz halinde bile katledilmiştir, bunu bilin. Dışarıda tecavüzcüler, hırsızlar, talancılar, soyguncular yargılanıp dolaşırken ben yüksek güvenlikli bir hücrede kendimi daha onurlu ve haysiyetli hissediyorum. Söyleyeceklerim budur.

17 Temmuz 2019